Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
adale
ifadesini içeren
217
kelime bulundu...
a'del
(Adil. den) Adâletli, çok doğru.
ab-ı adalet / ab-ı adâlet / âb-ı adâlet / آب عدالت
Doğruluğun ve adaletin feyz ve bereketi.
Adalet suyu.
Doğruluğun bereketi.
adalat
(Tekili: Adale) Adaleler.
adalet / adâlet / عدالت
Adalet.
(Arapça)
adalet ve hikmet-i ilahiye / adalet ve hikmet-i ilâhiye
Allah'ın adaleti ve hikmeti.
adalet-i aliye / adalet-i âliye
Yüksek adalet.
adalet-i beşeriye
İnsanlığın adaleti.
adalet-i ekber
En büyük adalet.
adalet-i hakiki / adâlet-i hakiki
Hakikî, gerçek adalet.
adalet-i hakikiye
Doğru ve gerçek adalet.
adalet-i ictimaiyye / adâlet-i ictimâiyye
Sosyal adâlet; Herkesin; çalışması, bilgi ve kâbiliyeti, gördüğü iş nisbetinde ve derecesinde hakkını alması; hiç kimsenin ezilip sömürülmemesi.
adalet-i ilahi / adalet-i ilâhî
Allah'ın adaleti.
adalet-i ilahiye / adalet-i ilâhiye / adâlet-i ilâhiye
Allah'ın adaleti.
Allah'ın adaleti.
adalet-i izafiye / adalet-i izâfiye / adâlet-i izafiye
Göreceli adalet; toplumun selâmeti için birey hukukunun feda edilmesini öngören adalet.
İzafi adalet veya adâlet-i nisbiye de denir. Küll'ün selâmeti için, cüz'ü feda eden adalet usulüdür.
adalet-i kaderi
Kaderin adaleti.
adalet-i kaderiye
Kaderin adaleti.
adalet-i kanun
Kanunun adaleti.
adalet-i kübra / adâlet-i kübra
Bütün hak sahiplerine haklarının verildiği ve bütün haksızlardan hesap sorulduğu büyük adâlet.
adalet-i kur'ani / adalet-i kur'ânî
Kur'ân'ın adaleti.
adalet-i kur'aniye / adalet-i kur'âniye
Kur'ân'ın adaleti.
adalet-i mahz
Tam ve mükemmel adalet; "ferdin hukuku asla fedâ edilemez" görüşündeki adalet.
adalet-i mahza / adâlet-i mahza / adâlet-i mahzâ
Adaletin tam hakikisi, tam adalet.
Tam adâlet; "ferdin hukuku hiçbirşey için fedâ edilemez" görüşünde olan adalet anlayışı.
adalet-i mahza-yı kur'aniye / adalet-i mahzâ-yı kur'âniye
Kur'ân'da emredilen ve bütün yönleriyle hak ve hukuku esas alan adalet; 'Hak haktır, küçüğüne büyüğüne bakılmaz' şeklinde ifade edilen, ferdin ve masumun hakkını hiçbir gerekçeyle çiğnenmesine izin vermeyen adalet.
adalet-i mutlaka / adâlet-i mutlaka / عَدَالَتِ مُطْلَقَه
Sınırsız, tam ve yerinde adalet.
Nihâyetsiz, kusursuz adâlet.
adalet-i nisbiye
Zamanın şartlarına göre değişebilen, toplumun selâmeti için ferdin feda edilmesini öngören göreceli adalet.
adalet-i ömeriye
Hz. Ömer (r.a.) adaleti.
adalet-i rabbaniye / adalet-i rabbâniye
Herşeyi idare ve terbiye eden Allah'ın adaleti.
adalet-i rahmet
Rahmet ve merhametin adaleti.
adalet-i şeriat
İslâmın adaleti; İslâmın uygulanmasını istediği adalet.
adalet-i sermediye
Sonsuz, daimî adalet.
adalet-i tamme / adalet-i tâmme
Tam ve eksiksiz adalet.
adalet-perver
Adâletli, adalet taraftarı.
adaletkar / adaletkâr / عدالتكار
Adaletli, insaflı, adalet sahibi.
(Farsça)
Adil, adaletli.
(Arapça - Farsça)
adaletkarane / adâletkârane
Adâletlice. Adalet sahibine yakışır şekilde, insaflı ve haklı surette.
(Farsça)
adaletname-i şeriat / adaletnâme-i şeriat
Şeriatın adalet ölçüsü, belgesi.
adaletpenah
Adâletli.
(Farsça)
adaletperver
Adâleti seven.
Adaletsever.
adaletullah / âdaletullah
Allahın adaleti.
Allah'ın adaleti.
adil / âdil / عادل / عَادِلْ
Adalet eden, hakkı haklı olana veren.
Adalet sahibi, doğru adaletli.
Adâletli; hakkı gözeterek iş yapan, zulüm ve haksızlık etmeyen.
Îtikâdı doğru olan, büyük günâh işlemeyen ve küçük günâha devâm etmeyen yâni İslâmiyet'e uymaya çalışan sâlih müslüman.
Adalet sahibi, herşeye hakkını veren Allah.
(Âdile) Adâlet eden. Allah'ın emirlerini noksansız tatbik eden. Doğru. Doğruluk gösteren. Adâlet sahibi.
Adaletli.
Adaletli.
(Arapça)
Adâletli.
adil-i bilhak / âdil-i bilhak
Sonsuz adalet sahibi, adaletle iş gören, herşeyin hakkını veren Allah.
adil-i hakim / âdil-i hakîm
Herşeyi hikmetle yapan, sonsuz adalet sahibi Allah.
adil-i hakim-i zülcelal / âdil-i hâkim-i zülcelâl
Sonsuz yücelik ve haşmet sahibi olan ve herşeye adaletle hükmeden Allah.
adil-i mutlak / âdil-i mutlak / عَادِلِ مُطْلَقْ
Sınırsız adâlet sahibi Allah.
Sınırsız adâlet sahibi olan (Allâh).
adil-i rahim / âdil-i rahîm
Adâletle iş gören, sonsuz rahmet ve merhamet sahibi Allah.
adilane / âdilâne / عَادِلَانَه
Adalet sahibi bir adama yakışır surette.
Adaletli bir şekilde.
Adâletli olarak.
adiliyet / âdiliyet
Allah'ın haklıyı haksızı ayırması, her hakkı yerine getirmesi, sonsuz adalet sahibi olması.
adilli
Adaletli.
adl / عدل
Hakkaniyet. Adâlet üzere oluş. Cevr ve zulüm etmeyip nefislerde ve akıllarda istikameti kaim ve mâlum olan emir ve hâleti icra etmek. Doğruluk.
Her şeyi yerli yerince yapmak, beraber etmek.
Meyletmek.
Her hak sahibine hakkını veren, sonsuz adalet sahibi olan Allah.
Adalet, çok adaletli.
Adalet.
Adalet.
(Arapça)
adl ü hak
Adalet ve doğruluk.
adl-i adil / adl-i âdil
Her zaman adaletle hükmeden adalet sahibi Allah.
adl-i hakem
Haklıyı haksızı ayıran, hükmeden, her hakkı yerine getiren, sonsuz adalet sahibi olan Allah.
adl-penah
Adâletin barındığı yer, adâlete sığınan kimse.
adli / adlî / عدلى
Adaletle ilgili.
Adâlete mensup, adâletle alâkalı, ilgili.
Sultan II. Bayezid'in şiirlerinde kullandığı mahlası.
Adaletle ilgili.
Adalet ile ilgili.
(Arapça)
adliye
Adaleti sağlama görevi olan resmî makamlar.
Adalet yeri, mahkeme binası.
adliye nezareti
Adalet Bakanlığı.
adliye ve dahiliye vekaleti / adliye ve dahiliye vekâleti
Adalet ve İçişleri Bakanlığı.
adliye vekaleti / adliye vekâleti / عَدْلِيَه وَكَالَتِي
Adalet Bakanlığı.
Adalet bakanlığı.
adliye vekili
Adalet Bakanı.
ahkam-ı adliye / ahkâm-ı adliye
Adaletle alâkalı hükümler, emirler.
Adliye nezaretinin eski ismi.
anarşizm
Anarşiyi istiyen tahribci bir nazariye. Anarşistlik. İnsanın insan tarafından idaresi esasına dayanan her türlü devlet, hukuk düzenlerinin adaletsiz, haksız ve zulüm olduğunu iddia eden ve devletsiz, kanunsuz, her insanın kendi başına buyruk yaşıyacağı bir düzensizlik istiyenlerin görüşü.
ayn-ı adalet / ayn-ı adâlet
Adâletin ta kendisi.
ayn-ı hak ve adalet
Hak ve adaletin tâ kendisi.
azulat / azulât / عضلات
Adaleler.
(Arapça)
ba-dad
Adaletli, âdil, sâdık, doğru.
(Farsça)
beyyine-i adile / beyyine-i âdile
Huk: Adaletli kimselerin şehadetleri.
bi-dad / bî-dad
Zâlimlik. Zulüm. İşkence. Adaletsizlik.Ne mümkün zulm ile bî-dâd ile imhâ-yı hakikat.Çalış, kalbi kaldır muktedirsen âdemiyyetten.
bi-dadi / bî-dadî
Adaletsizlik. Zâlimlik.
bidad / bîdâd
Adaletsizlik.
burjuvazi
Burjuvaların meydana getirdiği içtimaî (sosyal) sınıf. Avrupa'da burjuvazi, ticaret ve sanayi ile zenginleşti. Soylular sınıfı ile mücadele ederek Fransız İhtilali ile iktidara geldi. İhtilalde işçilerin, köylülerin, fakir halk tabakalarının desteğini sağladı. Onlara eşitlik, hürriyet, adalet vaad e
(Fransızca)
cehennem
Allah yerine, tabiat, madde, sebepler vb. yaratılmış şeyleri ilâh kabul eden; Allah'a kul olacaklarına, arzularına ve heveslerine, başka insanlara ve mahlukata kul olanların işledikleri cürüm ve suçtan dolayı İlâhi adaletle ceza görecekleri yer. Cehennem'in varlığını bütün geçmiş peygamberler ve onl
cemal-i adalet / cemâl-i adalet
Adalet güzelliği.
cevr
Zulüm, haksızlık; adâletin zıddı.
dab / dâb
Adalet, doğruluk,
İhsan, vergi.
dad / dâd / داد
Adâlet. Hak, doğruluk.
(Farsça)
İnsaf.
(Farsça)
Vergi, ihsan, atiyye.
(Farsça)
Ömür.
(Farsça)
Sızlanma.
(Farsça)
Adalet.
(Farsça)
İyilik, ihsan.
(Farsça)
dad-aver / dâd-âver
Doğru, adaletli.
(Farsça)
dad-bahş / dâd-bahş
Hakkı yerine getiren, adaletli.
(Farsça)
dadar
Allah (C.C.)
(Farsça)
Adaletli, âdil, doğru olan hükümdar.
(Farsça)
dadgah / dâdgâh
Adliye. Hak yeri, adâlet yeri.
dadhah / dâdhah
Adalet isteyen.
(Farsça)
daire-i hikmet ve adl
Hikmet ve adalet dairesi.
daverane / dâverâne
Doğruluk ve adaleti seven bir büyüğe yakışacak tarzda.
(Farsça)
Hâkim ve vezirle alâkalı olan.
(Farsça)
delil-i adalet
Adalet delili.
delil-i adli / delil-i adlî
Adaletle ilgili delil.
dergah-ı adalet / dergâh-ı adalet
Adalet kapısı.
diktatör
Mevcut kanunları çiğneyerek, örf ve adalet esaslarına aykırı olarak, devleti keyfine göre idare eden devlet adamı. Müstebid.
(Fransızca)
divan-ı adalet
Adalet divanı, adalet dairesi.
düstur-u adalet / düstur-u adâlet
Adalet prensipleri.
düstur-u adilane / düstur-u âdilâne
Adaletli düstur, kanun, yasa.
ecnef
Haktan, doğruluktan, adaletten uzaklaşan, ayrılan adam.
Beli eğri, kambur olan adam.
efdalan
Emn ile adâlet.
ehl-i adalet
Adaletle davranan kimseler.
ehl-i salah / ehl-i salâh
Namuslu, doğru ve adaletli kimseler.
Huk: Hâli mestur, nâmuslu, doğru, adaletli olan kimse. Sâlih kimseler.
el-adl
Her hak sahibine hakkını veren, sonsuz adalet sahibi olan Allah.
emn ü adalet / emn ü adâlet / اَمْنُ و عَدَالَتْ
Emniyet ve adâlet.
Emniyet ve adalet.
enuşa
Mecusi mezhebi.
(Farsça)
Sevinç, sürur, neş'e.
(Farsça)
Adalet, âdillik, doğruluk, hakdan ayrılmamaklık.
(Farsça)
faruki / farukî
Hz. Ömer (R.A.) soyuna veya adâletine mensub olan. Hz. Ömer'e mensub ve müteallik. İmam-ı Rabbanî'nin bir lakabı.
gadirsiz
Zulümden kaçınarak, âdaletli davranarak.
gafur-ur rahim
Kusurları örten, adâletle en ziyade merhamet eden Cenab-ı Hak (C.C.). Mü'minlerin kusurlarını affederek muhafaza eden.
hak
Adalet, pay, doğruluk, emek, ücret, doğru.
hak nazarında
Hak ve hukuk kurallarına göre; İlâhî adalete göre.
hak-sever
Adaletle hareket eden, doğru bildiği şeyden ayrılmayan, dürüst.
hakem
Her şey hakkında küllî ve genel hükmü veren ve her şeyi küllî hükme göre adalet ve denge ile yaratan Allah.
hakikat-ı adalet
Adaletin özü, gerçeği.
hakikat-i adalet
Adalet gerçeği.
hakiki adalet-i kur'aniye / hakikî adâlet-i kur'âniye
Kur'ân'ın gerçek ve doğru adaleti.
hakim / hâkim
"Hüküm veren, hak ve adalet üzere hükmeden, başkasını müdahale ettirmeden idare eden" mânâsında ilâhî isim.
Haklı ve haksızı ayırıp, hak ve adâlet üzere hükmeden, karar veren.
Galib. Haklı ve haksızı ayırıp hak ve adalet üzere hükmeden. Başkasını müdahale ettirmeden idare eden, Allah (C.C.)
Memleketi idare eden.
Mahkeme reisi. (Hâkim-i Hakikî, Hâkim-i Ezelî, Hâkim-i Mutlak, Hâkim-i Zülcelâl, Hâkim-i Lemyezel... gibi isimlerle, Cenab-ı Hakk'a âit ol
hakim-i adaletpişe / hâkim-i adaletpîşe
Adaletli hükümdar.
hakim-i adil / hâkim-i âdil / حَاكِمِ عَادِلْ
Âdaletli yargıç.
Adâletli hüküm sâhibi.
hakim-i bilhak / hâkim-i bilhak
Hak ve adalet ile hükmeden, yargılayan Allah.
hakk
(Bâtılın zıddı) Doğru. Gerçek. Vâcib ve lâzım olan. Her sâbit ve doğru olan şey. Adalet. Herkesin meşru olan salahiyeti, iktidarı, bir şey üzerindeki mâlikiyyeti.
Dâva ve iddia.
Hakikate uygunluk.
Geçmiş, harcanmış emek. Pay, hisse.
Münasib
Din. İslâmi
Doğru, gerçek, pay, adalet, din.
hakkani / hakkanî
Hak ve adalete uygun. Haklılığa uyar ve yakışır.
hakkaniyet
Haktan ve doğruluktan ayrılmamak. Adalet üzere bulunmak. Adalet ve insaf ile lâzım olanı icra etmek.
halife
Öncekinin yerine geçen.
Fık: İlâhî, yâni şer'î hükümlerin tatbik ve icrası için Peygamber'e (A.S.M.) vekil olan zât. İmam. İmamet-i kübra. (Namazda imama uyan cemaat gibi, halifeye de şer'î emirlerde öylece itaat edilir. Halifede aranan dört şart: İlim, adalet, kifayet, a'zâ ve havâs
halık-ı adl u hakim / hâlık-ı adl u hakîm
Herşeyi adaletle ve hikmetle yaratan Allah.
hata-yı adli / hata-yı adlî
Adalet dairesine âit hata, yanlışlık.
(Farsça)
hatıra-i adalet
Adalet hatırası, göstergesi.
hayr
Meşru iş. Faydalı, nurlu ve sevablı amel. Halkın rağbet ettiği akıl, ilim. İbadet, adalet, ihsan, mal gibi nimet.
hilaf-ı adalet / hilâf-ı adâlet
Adalet dışı.
hiss-i adalet
Adalet hissi, duygusu.
hükm-i adil / hükm-i âdil
Huk: Adalet üzere verilmiş olan hüküm.
hükm-ü adilane / hükm-ü âdilâne
Adalet üzere verilen hüküm.
hükümdar-ı adil / hükümdar-ı âdil
Adaletli hükümdar.
hulf-ül vaid / hulf-ül vaîd
Va'dedilmiş azabı yapmamak, cezâyı yerine getirmemek. (Cenâb-ı Hak kendine isyan edenlerin, günahta devam edenlerin cehenneme gideceklerini beyan ediyor, tehdid ediyor, vaid ile beyanda bulunuyor. Affetmediği takdirde bu vaidinden dönmesi, aslâ adâletine yakışmaz, muhâldir.)
hürriyet
Serbestlik, hür oluş.
Adalet kanununda ve te'dibte, başka hiç kimse, kimseye taarruz ve tahakküm etmemesi ve herkesin hukukunun meşru' olarak korunması, herkesin meşru' hareketlerinde tam serbest olması.
hürriyet-i adilane / hürriyet-i âdilâne
Adaletli hürriyet.
icab-ı adalet / icab-ı adâlet
Adâletin gereği.
icra-yı adalet / icrâ-yı adalet
Adaletin uygulanması.
imam-ı a'zam
(Hi: 80-150) Hanefi Mezhebinin imamı. Asıl ismi: Ebu Hanife Nu'man bin Sâbit'tir. Bağdatlı olup Abbasiler devrinde yaşamıştır. Fıkıh ilminin en ileri geleni olup, bu ilmin tedvin ve tervicinde çok büyük hizmet etmiştir. Böyle zâtların vicdan-ı umumiye nezdinde idareyi, hak ve adalette selâmet için,
insaf / insâf
Merhamet ve adâlet dâiresinde hareket. Hakikatı kabul ve itiraf.
Merhamet ve adalet dairesinde hareket, vicdanlı bakış.
Adâlet, doğruluk. Hakkı gözetip adâletten ayrılmama.
Merhamete dayalı adalet.
insifa'
(Nısıf. dan) Bir şeyin ortası.
Bir şeyin yarısını alma.
Gündüzün ortası.
Hakka hizmet.
Adaletle mukabele etmek. Mazluma yardım edip zâlimden hakkını almak.
isbat-ı sani-i vahid ve nübüvvet ve haşir ve adalet / isbat-ı sâni-i vahid ve nübüvvet ve haşir ve adalet
Herşeyi en mükemmel san'atla yaratan Allah'ın birliğinin, peygamberliğin, âhiret ve Mahkeme-i Kübrânın, adalet ve kulluğun ispatı.
ism-i adl
Allah'ın sonsuz adalet sahibi olduğunu bildiren ismi.
ism-i adl ve hakem
Allah'ın haklıyı haksızdan ayırıp her hakkı yerine getirdiğini ve herbir şey hakkında adaletle küllî hüküm verdiğini bildiren isimleri.
iştat
Adaletsizlik edip hükümde zulmetme.
istikamet
Hatt-ı hareketi doğru olmak. Doğruluk, nâmuslu hareket. Her işte itidal üzere bulunmak. Adâletten, doğruluktan ayrılmayıp, diyânet ve akıl içinde yürümek.
Allah'a kulluk etmek.
Bir şeyin bir tarafa doğru olarak uzanması.
Yön, cihet.
istirha-yi adelat / istirha-yi adelât
Adalelerin, kasların gevşemesi.
kanun-u adalet
Adalet kanunu.
kanun-u adalet ve tedip
Adaleti sağlama ve suçluları cezalandırmaya yönelik düzenlenen kanun.
kanun-u adalet-i şer'iye
Şeriatın adaletli kanunu.
kanun-u adl
Adalet kanunu.
kavam
Adâlet.
Güzel ve uzun boy.
kemal-i adalet / kemâl-i adalet / kemâl-i adâlet / كَمَالِ عَدَالَتْ
Adaletteki mükemmellik.
Adâletin mükemmelliği.
kıst
Pay. Hisse. Nasib. Kısım. Mizan. Rızık. Kısım kısım verilen bir hediyenin, borcun her defada verilen bir parçası. Tartı ve ölçüde doğruluk. Adalet etmek.
kıyas-ı adli / kıyas-ı adlî / kıyâs-ı adlî / قِيَاسِ عَدْلِي
Adaletle ilgili kıyas; Allah'ın kâinata koymuş olduğu adalet ve düzeni göstererek âhiretin varlığına ulaşma.
Adâlete dâir kıyas.
kramp
Adalenin kasılması.
(Fransızca)
ma'dele-i ulya / ma'dele-i ulyâ / mâ'dele-i ulyâ
Büyük adalet yeri, yüksek adaletle herkesin muhakemesi görülen yer. Huzur-u İlâhiyedeki adâlet.
Yüce adaletin gerçekleştirildiği yer.
ma'delet
(Ma'dilet) Adalet eylemek. Hak ile hükmeylemek.
Adalet yeri.
ma'deletgüster
İnsaflı, adaletli, vicdanlı ve doğru kimse.
(Farsça)
ma'deletkar / ma'deletkâr
Âdil, adaletli.
(Farsça)
ma'deletperver
Doğru, insaflı, adaletli ve vicdanlı kimse.
(Farsça)
ma's
Tıb: Adalelerin tutulması, kasların büzülmesi. Kramp.
madele / mâdele
Adalet yeri.
madelet / mâdelet / معدلت
Adalet etmek.
Adalet.
(Arapça)
mahkeme
(Hüküm. den) Dâvaların görülüp hükme, karara bağlandığı yer. İcra-yı adalet için çalışan resmî daire.
mahkeme-i adalet
Adaletli mahkeme, hakkın benimsenip uygulandığı yer.
mahz-ı adalet / mahz-ı adâlet / مَحْضِ عَدَالَتْ
Tam anlamıyla adalet.
Tam bir adalet.
makasıd-ı erbaa
Dört maksat ve gaye; tevhid, nübüvvet, haşir ve adalet olmak üzere Kur'ân'ın gözettiği dört temel maksat.
makna'
Kanaat edip râzı olacak yer.
Şâhid, adâlet şâhidi.
mazalim
(Tekili: Mazleme) Haksızlık ve adaletsizlikler. Zulümler.
Adâlet dâiresi.
mazleme
(Çoğulu: Mezâlim) Zulüm ve adaletsizlik. Haksızlık. Can yakma.
medeniyet
Adaletseverlik, insanca iyi ve ferah yaşayış. Şehirlilik. Yaşayışta, içtimaî münâsebetlerde, ilim, fenn ve san'atta tekâmül etmiş cemiyetlerin hâli.
İslâmiyetin emirlerine göre, usulü dâiresinde yaşayış.
mehdi / mehdî
Kıyâmete yakın geleceği, Peygamber efendimiz tarafından haber verilen ve İslâmiyet'i ve adâleti yeryüzüne hâkim kılacak olan mübârek zât.
mertebe-i hakkaniyet
Hak ve adalet mertebesi.
mizac-ı mutedile-i adalet / mizâc-ı mutedile-i adalet
Adaletin ölçülü karışımı, adil ve dengeli yapı.
mizan
Terazi, ölçü, tartı.
Akıl, idrak, muhakeme. Mikyas.
Fık: Mahşerde herkesin amellerini tartmağa mahsus bir adâlet ölçüsü olup, hakiki mâhiyeti ancak âhirette bilinecektir.
Mat: Yapılan hesabın doğruluğunu anlamak için yapılan diğer bir hesap. Sağlama.
mizan-ı a'zam-ı adalet / mîzân-ı a'zam-ı adâlet / م۪يزَانِ اَعْظَمِ عَدَالَتْ
En büyük adâlet terazisi.
mizan-ı adalet / mizan-ı adâlet
Adâlet terâzisi.
mizan-ı adalet-i ilahiye / mizan-ı adalet-i ilâhiye
İlâhî adâlet terazisi.
mizan-ı adil / mizan-ı âdil
Adâletli terâzi.
mizan-ı adl
Adalet terazisi.
mizan-ı azam-ı adalet / mizan-ı âzam-ı adalet
Büyük adalet terazisi.
mizanü't-ta'dil
Dengeleme ölçüsü; adâlet terazisi.
mu'tesif
(Asf. dan) Zulüm yapan. Doğru yoldan ve adaletten ayrılıp haksızlık yapan.
muaddele
Adaletli; adalet ölçülerine uygun hale getirilmiş.
muadele
Müsâvilik, eşitlik. İki şey arasında mikdarca, vasıfca beraberlik.
Karşılıklı anlayış.
Adâlet.
Mc: Anlaşılmaz iş. Muammâ.
mufassıl
Kısımlara ayrılan, fasıl fasıl ayıran, adalet eden.
muksit
Adaletle iş gören. Haklı hareket eden.
Nefsine lâyık görmediği zararlı şeyi başkasına da münasib görmeyen.
Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (ism-i şerîflerinden). Adâlet sâhibi, zâlimden mazlûmun hakkını alan.
mukteza-yı adalet / muktezâ-yı adâlet / مُقْتَضَايِ عَدَالَتْ
Adaletin gereği.
Adâletin gereği.
mukteza-yı adl ve hikmet
Hikmet ve adaletin gereği.
munazzama
Tanzim olunmuş, yoluna konulmuş olan. İntizamlı teşkilât. Nizamlı. Adaletli.
mürüvvet
İnsanlık, yiğitlik. Muhtâc olanlara, lâzım olan şeyleri vermek, başkalarına faydalı olmak, iyilik yapmak arzusu, insanlık. Adâleti yerine getirme ve hiç kimseden intikam almayı istememe.
müsbet hareket
Doğruluğu âşikâr olan ve belli ve isbat edilebilen; doğru düşünenlerin kabul edebileceği kanun ve nizama uygun hareket.
Allah'ın (C.C.) emrine uygun, tahribkâr ve tecavüzkâr olmayan, yapıcı ve tâmir edici tarzda olan, mizan, adâlet ve insafa uyan hareket.
müstakimane / müstakimâne
Doğrulukla, namuslulukla, adâlet dâiresinde.
(Farsça)
mütekabbız
(Kabz. dan) Toplanıp çekilen.
Asık suratlı, asık, çehreli.
Buruşup kasılan adale.
müteşennic
Buruşan.
Kasılan, büzülen adale veya sinir.
muvazene-i adalet
Adaletin denge, ölçü ve terazisi.
nasfet
(Nasafet) İnsaf. Haklılık. Bir şeyin yarısını almak. Hakkaniyet. İnsanları, kanunların şümulüne girmeyen hakları te'min ve ifasına zorlayan fotri adâlet hissi.
naşire
(Çoğulu: Nevâşir) Kolu açan adale.
Kuruyup yağmurdan yeşeren ot.
nazar-ı adalet
Allah'ın sınırsız adaletiyle her varlığa adaletle muamele etmesi; zerre kadar da olsa her şeyin hakkını vermesi, haksızı cezalandırması açısından.
nazar-ı adalet ve insaf
Hadiselere adaletli ve insaflı bir açıdan bakma, değerlendirme.
nuşirevan-ı adil / nuşirevân-ı âdil
Adaletiyle ün salmış meşhur, eski bir İran Sâsânî Hükümdarı.
nuşirvan
İran'da Milâdi (531 - 579) tarihleri arasında hükümdarlık etmiş Sâsâni padişahı olup adâlet ve doğruluğu ile meşhur olmuştur.
ömer
Resül-ü Ekrem'in (A.S.M.) ikinci halifesi, Aşere-i Mübeşşere'den ve sahabenin en büyüklerindendir. Çok âdil, âbid, zâhid ve merhametli idi. Fakirce yaşadı. Adaleti, şecaat ve cesareti, İlâ-yı Kelimetullah için fedakârlığı meşhurdur. Çok Hadis-i Şeriflerle medhedildi. Zamanında çok fütühat ve ilerlem
ömer ibn-i abdülaziz
(Hi: 60-101) Emevî Devleti halifelerinden olup Hz. Ömer'in ahfadındandır. Siyaset âleminde bir dâhi ve adâlette bir ikinci Hz. Ömer'di. Malatya'yı Rumlardan yüzbin esir mukabilinde satın aldı. Zehirlenerek şehid edildi. (R. Aleyh)
rahman
Bütün yaratıklara rızıklarını veren, her an bütün mahlukat hakkında hayır ve rahmet irade buyuran, bütün mahlukatına sayısız nimetler veren. Nizam ve adâlet sâhibi. (Allah)
rahmet ve hikmet ve adalet-i ilahiye / rahmet ve hikmet ve adalet-i ilâhiye
Allah'ın rahmet, hikmet ve adaleti.
sada-yı hürriyet ve adalet / sadâ-yı hürriyet ve adalet
Hürriyet ve adaletin sesi.
şahid-i adil / şahid-i âdil
Adaletli ve doğruları söyleyen şahit.
şahid-i adil ve sadık / şahid-i âdil ve sadık
Adâletli ve doğru sözlü şâhit.
şan-ı adalet / şân-ı adalet
Adaletin şanı, gereği.
sani-i adl / sâni-i adl
Herşeyi sanatlı bir şekilde yaratan ve sonsuz adâlet sahibi olan Allah.
şart-ı adalet
Adalet şartı.
sırr-ı adalet
Adalet esprisi.
şuayb-ı emn ü adalet
Hz. Şuayb'in (a.s.) adaleti ve güvenilirliliği.
sultan-ı adil / sultan-ı âdil
Her işini sınırsız bir adaletle ve yerli yerinde yapan Sultan; Allah.
taaddi / taaddî
Geçme, öteye geçme, saldırma.
Zulmetme, adaletsizlik.
Örf, âdet ve kanunların sınırını aşma.
Arapça'da lâzım bir fiili müteaddî yapmak.
taksim-i adil / taksim-i âdil
Adaletli paylaştırma.
tecelli-i kübra-yı adl ve hikmet / tecellî-i kübrâ-yı adl ve hikmet
Adaletin ve hikmetin büyük tecellîsi, yansıması.
temayül-ü adalet / temâyül-ü adalet
Adaleti uygulamaya yönelik eğilim gösterme.
temin-i adalet / temin-i adâlet
Adalet sağlama, gerçekleştirme.
teşennüc
(Şenc. den) (Çoğulu: Teşennücât) Buruşuk olma, buruşma.
Adalelerin gerilip büzülmesi, kasılması.
Korkmak.
Titremek.
tevzin-i adalet
Adaletin her şeyi teraziye alması; her hak sahibine hakkının tam ve eksiksiz verilmesindeki ölçü, tartı, denge.
ubeyde bin cerrah
Aşere-i Mübeşşere'den olup, asıl ismi Amir bin Abdullah'tır. Her din muharebesinde bulunup çok büyük şecaat ve metanet göstermiştir. Adaleti ile de meşhurdu. Şam'ın fethinde kendisi kumandandı. Hicri 18 senesinde 58 yaşında iken taundan vefat etmiştir.
unuşe
Refah, huzur, rahatlık.
Adâlet. Merhamet.
Şarap.
Beğenme.
veçh-i adalet
Adalet yönü.
zat-ı adl / zât-ı adl
Her hak sahibine hakkını veren, sonsuz adalet sahibi olan Zât, Allah.
zenbilli ali efendi
Yavuz Sultan Selim Han ve Kanuni Süleyman devrinin meşhur Şeyh-ül İslâmı ve âlimidir. Asıl adı Alâaddin Ali Cemâl Çelebi'dir. Allah rızası ve Allah korkusundan başka birşey tanımaması sayesinde, pervasız hareketleri ile bir çok insanın hayatlarını koruyabilmiş, adaleti te'min etmiştir. Sağlam dindar
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
Emzik
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
akaşi
mucib-i nefret
ekâlîm-i seb
inkar
İhrat
hendese
mütemeyyiz
hazer
ahu
Aka
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
adale
murabba
Riyaka
donup kalmak
(Işk)
Nazire yazmak
pis
Bu yolda
YEREL
adel