Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
aci
kelimesini içeren
411
kelime bulundu...
aceze
Âcizler, güçsüzler.
acil / âcil / عاجل
Acil.
(Arapça)
acizane / âcizâne / عَاجِزَانَه
Âciz olarak. Beceriksizce. Tevâzu ile. (Alçak gönüllülük ifâdesi için söylenir) "Allah'a karşı kusurlarını bilen bir mü'min âcizâne ancak Allah'tan rahmet diler."
(Farsça)
Âciz bir şekilde, güç yeteden anlamında kullanılan bir tevazu ifadesi.
Âciz olarak.
acizem / âcizem
Âcizim, güçsüzüm.
acizi / âcizî / عاجزی
Acizlik.
(Arapça - Farsça)
aciziyyet / âciziyyet / عاجزیت
Acizlik.
(Arapça)
acuz / acûz
Âcizler, beceriksizler, yaşlı kadın.
acz / عجز
Acizlik, güçsüzlük.
Âcizlik.
Acizlik, çaresizlik, bir şey yapamama.
(Arapça)
acz-alud / acz-âlûd
Âcizlik, kuvvetsizlik, güçsüzlük.
(Farsça)
Âcizlik, güçsüzlük.
acz-mend
Acizlik, mahviyet sâhibi.
acz-mendi / acz-mendî
Âcizlik, iktidarsızlık. Fakr.
(Farsça)
ahendil / âhendil / آهن دل
Acımasız.
(Farsça)
ahkam-ı zımniye / ahkâm-ı zımniye
Açıkça söylenmeyip dolayısıyla anlatılan hükümler, esaslar.
alani / alânî
Açıkta, meydanda, herkesin gözü önünde.
alenen / علنا
Açıktan, açıkça.
Açıkça, saklanmadan.
Açıkça.
(Arapça)
aleni / alenî / علنى / عَلَن۪ي
Açık olarak, meydanda. Gizli olmayarak.
Açık.
Açık, gizli olmayan.
Açık, aşikâr.
(Arapça)
Açık olarak.
aleniyye
Açık, aleni, göz önünde.
alkam
Acı salatalık, hıyar.
alkame
Acılık, acı tat. Acı hıyar.
aşikar / âşikâr / آشكار
Açık, belli, meydanda.
Açık, belli, aşikâr.
(Farsça)
Âşikâr etmek:
Ortaya çıkarmak, belli etmek.
(Farsça)
Âşikâr olmak:
Ortaya çıkmak, belli olmak.
(Farsça)
aşikare / âşikâre / آشكاره / آشِكَارَه / aşikâre / اٰشِكَارَه
Açık bir şekilde.
Açık, belli.
(Farsça)
Açıkça.
Açıkça.
aşikaren / âşikâren
Açıkça.
Açıkça.
aşkar / âşkâr / آشكار
Açık, belli, aşikâr.
(Farsça)
aşkara / âşkârâ / آشكارا
Açık, belli, aşikâr.
(Farsça)
ateşdem / âteşdem / آتش دم
Acı sözlü.
(Farsça)
ayan / ayân / عيان
Açık, belli, aşikâr.
(Arapça)
ayanen / ayânen / عَيَانًا
Açıkça.
Açıkça, besbelli.
Açık olarak.
ayat-ı bahire / âyât-ı bâhire
Açık âyetler, deliller.
ayat-ı beyyinat / âyât-ı beyyinat
Açık seçik âyetler.
ayn-ı elem
Acının tâ kendisi.
ayn-ı zahir / ayn-ı zâhir
Açıklık içinde, bizzat görünende.
azab-ı elim / azâb-ı elîm
Acı veren azap.
azap / azâp
Acı, sıkıntı.
bahir / bâhir / باهر
Açık, berrak.
Açık.
bariz / bâriz
Açık, göz önünde, besbelli.
Açık, belli, âşikâr, zâhir.
basal-i harif
Acı soğan.
bed-reng
Açıkla koyu arasında kirli bir renk.
(Farsça)
bedahet / بداهت
Açıklık.
bedaheten / bedâheten
Açıkça.
bedahetle
Açıklıkla.
bedihi / بديهي
Açık.
bedihiyyet
Açıklık. Kolayca anlaşılır ve görülür olmak.
belağat-ı beyan / belâğat-ı beyan
Açıklama ve ifadenin yerine ve hedefine ulaşması.
beşişe
Açık yüzlü olmak.
beşş
Açık yüzlü olmak.
beyan / beyân / بيان / بَيَانْ
Açık olmak, açıklamak, bildirmek. Konuşma, yazma, anlama, anlatma, ifâde etme.
Açıklama, anlatma.
Açıklayıp bildirme.
Açıklama, ifade etme, dile getirme.
(Arapça)
Beyân edilmek:
Açıklanmak, dile getirilmek.
(Arapça)
Beyân etmek:
Açıklamak, dile getirmek.
(Arapça)
Açıklama.
beyan buyurulan
Açıklanan, anlatılan.
beyan eden
Açıklayan, anlatan.
beyan edilen
Açıklanan.
beyan et!
Açıkla!.
beyan etme
Açıklama, anlatma.
beyan etmek
Açıklamak, izah etmek.
beyan olunan
Açıklanan.
beyanat / beyânat / beyânât / بيانات / بَيَانَاتْ
Açıklamalar.
Açıklayıp bildirmeler.
Açıklamalar, demeç.
(Arapça)
Açıklamalar.
beyani / beyanî / beyânî
Açıklama olarak.
Açıklanıp bildirilen.
beyanname / beyannâme
Açıklama yazısı, bildiri.
beyyinat / beyyinât
Açık, belli şeyler.
beyyine
Açık delîl.
Kur'ân-ı kerîm.
Mûcize.
Delil, şâhid.
Âdil olan iki erkek veya bir erkek ile iki kadın şâhid.
Peygamber efendimizin isimlerinden.
bi-insaf / bî-insaf
Acımasız, insafsız.
(Farsça)
bi-vare / bî-vare
Âciz, fakir, miskin, zavallı, kimsesiz, garib.
(Farsça)
biinsaf / bîinsaf
Acımasız, insafsız.
bil'ayan
Açık olarak. Meydanda olarak.
bilamerhamet / bilâmerhamet / بلامرحمت
Acımasızca.
(Arapça)
bilbedahe / bilbedâhe / بالبداهه
Açıktan. Aşikâr olarak. Meydanda olarak. Besbelli.
Açık seçik.
Açıkça.
bimerhamet / bîmerhamet / بى مرحمت
Acımasız.
(Farsça - Arapça)
bür'um
Açılmamış gonca çiçek.
bürehne
Açık, yalın çıplak.
(Farsça)
cehr
Açıktan söyleme, açık olarak okuma.
Açıktan söyleme.
cehren / جهرا
Açıktan, alenen.
Açıktan.
Açıkça.
(Arapça)
cehri / cehrî
Açıktan, alenî olarak, yüksek sesle söylemek, okumak.
Açık sesle.
cehva'
Açık.
celi / celî
Açık, parlak.
celse-i aleniyye
Açık oturum.
ciharen / cihâren / جهارا
Açıkça.
(Arapça)
cihetinden
Açısından.
cu' / cû'
Acıkma, açlık.
dar-ı elem / dâr-ı elem / دَارِ اَلَمْ
Acı yeri.
dari / darî / dâri
Acı ve dikenli bir ağaç.
Acı bir bitki.
delail-i zahiriye / delail-i zâhiriye / delâil-i zâhiriye
Açık olarak zâhirde görünen deliller. Maddi deliller.
Açıkta olan, görünen deliller.
delil-i vazıh / delil-i vâzıh
Açık delil, anlaşılır delil.
der tarik-ı acz-mendi / der tarîk-ı acz-mendi
Âcizliği kendine meslek edinenin gittiği yol.
derkenar
Açıklama, dipnot.
derya-yı umman
Açık deniz. Umman Denizi. Okyanus.
efgan
Acı ile bağırıp çağırmalar. Feryatlar ve istimdat.
(Farsça)
elem / الم / اَلَمْ
Acı, keder, sıkıntı.
Acı.
Acı, üzüntü.
(Arapça)
Acı.
elem-zede
Acılı. Kederli. Dertli.
(Farsça)
elemkarane / elemkârâne
Acı duyarak, üzüntülü bir şekilde.
Acılı bir biçimde.
elemli
Acı veren, üzücü.
elemnak / elemnâk
Acı verici, acılı.
elim / elîm / اليم / اَل۪يمْ
Acıklı, üzücü.
Acı veren, acılı.
Acı veren.
Acı, acıklı.
(Arapça)
Acı veren.
elimane / elîmâne
Acılı biçimde.
Acı çektiren, elem veren.
elime / elîme / اليمه
Acılı hâl.
Acı, acıklı.
(Arapça)
emel-i acizane / emel-i âcizane
Âcizane ümit; bu âcizin emeli.
enin
Acı ve sızıdan inleyiş.
esas-ı bahire / esas-ı bâhire
Açık ve âşikâr esas.
esef-han
Acıyan, merhamet eden, şefkat eden, esef eden.
(Farsça)
eser-i acz
Acizliğin, çaresizliğin sonucu.
evtar-ı acile / evtar-ı âcile
Acil ihtiyaçlar.
facia / fâcia
Acıklı olay.
facia-nüvis / fâcia-nüvis
Acıklı ve hazin tiyatro romanı yazan kimse.
(Farsça)
faş etme / fâş etme
Açığa vurma, yayma.
faşeden / fâşeden
Açığa vuran.
fasih / fasîh / فَص۪يحْ
Açık ve güzel konuşan.
fasık / fâsık
Açıkça günah işlemekten çekinmeyen, âsî, günahkâr mü'min.
fasık-ı mütecahir / fâsık-ı mütecahir / fâsık-ı mütecâhir
Açıktan açığa kimseden sıkılmadan günah işleyen; işlediği günah ile övünen.
Açıktan açığa kimseden sıkılmadan günah işleyen. İşlediği günah ile övünen günahkâr kimse. (Böylelerin aleyhinde konuşmak gıybet sayılmaz.)
fasıkımütecahir / fâsıkımütecâhir
Açıkça günah işlemekten utanmayan.
fecaat / fecâat
Acıklı durum.
fecet
Acıklı hâl.
feng
Acı hıyar, ebucehil karpuzu.
(Farsça)
fesahat / fesâhat
Açık ve düzgün konuşma.
feth-i mübin
Açık ve parlak zafer. Hakkı, bâtılın tahakkümünden kurtaran veya birbirine zıd olan hak ile batılın karışıklığını ayırarak hakkı galip kılan feth ve zafer Bu zafer, harp ile olabileceği gibi harpsiz de olur. (Hakikatın ve ilmin galebesi gibi.)Fetih suresinin birinci âyetinde geçen "Feth-i mübin"in i
Açık ve parlak zafer.
firak-ı elim / firak-ı elîm
Acı veren ayrılık.
firak-ı elimane / firâk-ı elîmâne
Acı ve üzüntü verici ayrılık.
firuze-fam
Açık mavi renkli, gök renkli.
gaddar / gaddâr
Acımasız, çok zulmeden.
Acımasız.
gaddarane / gaddârâne
Acımadan, merhametsizcesine, zulmedercesine.
(Farsça)
Acımasızca, zulmederek.
Acımasızca.
gaddarlık
Acımasızlık.
garv
Acip.
gavelan
Acı bir ot.
gayr-ı sarih
Açık olmayan.
girye-feşan
Acıklı acıklı ağlayan, gözyaşı saçan.
(Farsça)
güşa
Açıcı, açan mânâsına gelir ve birleşik kelimeler yapılır. Meselâ: Dil-güşa : Gönüle ferahlık veren. Gönül açan.
(Farsça)
güşayiş / güşâyiş / گشایش
Açıklık, açılış, açılma.
(Farsça)
Açılış.
(Farsça)
güşude
Açılmış.
(Farsça)
hakk-ı acizi / hakk-ı âcizî
Âciz olan kendim hakkında.
hakk-ı sarih
Açık hak.
hanin-i hazin
Acıklı sızlanma.
havadar / هوادار
Açık mekanlı
(Farsça)
hayıflanmak
Acınmak, üzülmek. Esef etmek.
hediye-i rahmani / hediye-i rahmânî
Acıma ve merhamet sahibi Allah'ın hediyesi.
hicran
Acı.
hırrif / hırrîf
Acılığından dili acıtan nesne.
hiss-i elim / hiss-i elîm
Acı veren duygu.
hülasa-i meal / hülâsa-i meâl
Açıklamanın özeti.
hüveyda / hüveydâ / هویدا
Açık, aşikâr, besbelli.
(Farsça)
hüzn-ü elim / hüzn-ü elîm
Acı verici hüzün, üzüntü.
huzuz
Acı bir devânın adı.
i'caz / i'câz
Âciz bırakma, benzerini ortaya koymada herkesi acze düşürme.
i'caz-ı beyan / i'câz-ı beyan
Açıklama ve anlatımın mu'cize oluşu.
i'cazkar / i'câzkâr / اِعْجَازْكَارْ
Âciz bırakan.
idab
Acib nesne.
idb
Acib iş.
ifhah
Âciz bırakma.
ifşa / ifşâ / افشا / اِفْشَا
Açığa vurma.
(Arapça)
İfşâ edilmek:
Açığa vurulmak.
(Arapça)
İfşâ etmek:
Açığa vurmak.
(Arapça)
Açığa çıkarma.
ifşaat / ifşâât / افشاآت / اِفْشَاآتْ
Açığa vurmalar.
(Arapça)
Açığa çıkarmalar.
ihna'
Acıma, merhamet etme, şefkat etme.
inbisat / inbisât
Açılmak, yayılmak, açık yüzlü olmak, mütebessim çehreli, sevinçli olmak. Gönül açıklığı, kalb ferahlığı hâli.
infilak
Açılma. Yarılma. Patlama. İnşikak etme.
inkişa / inkişâ
Açılma.
inkişaf / inkişâf / انكشاف / اِنْكِشَافْ
Açılma, gelişme.
Açığa çıkma, açılma.
Açılma.
Açılma, açığa çıkma.
inkişaf etme
Açığa çıkma.
inkişaf etmek
Açığa çıkmak.
inkişafat
Açılmalar, gelişmeler.
insaf / insâf / انصاف
Acıma.
(Arapça)
insafsızca
Acımasızca.
inşirah / inşirâh / انشراح
Açılma, ferahlama.
(Arapça)
işkence / اشكنجه
Acı verme, eziyet etme.
(Farsça)
ism-i zahiri
Açık, görünen isim.
istibane
Açıklama, belli olma. Meydanda ve âşikâr olma.
istifsar / istifsâr / اِسْتِفْسَارْ
Açıklanmasını istemek, sormak.
Açıklama isteme, sorma.
ıstırab / اضطراب
Acı, ızdırap.
(Arapça)
istizah / istizâh / istîzâh / اِسْت۪يضَاحْ
Açıklama talebi.
Açıklama istemek.
Açıklama isteme.
istizahta bulunan
Açıklama isteyen.
istuh
Âciz, güçsüz, kuvvetsiz. Perişan, mahzun, biçare.
(Farsça)
itibarıyla / itibârıyla
Açısından.
itibariyle
Açısından.
ittizah / ittizâh
Açıklık.
iyan / iyân / عيان
Açık, ayan beyan.
(Arapça)
izah / izâh / îzâh / ايضاح / ایضاح / ا۪يضَاحْ
Açıklamak. Bir şeyi anlaşılır hâlde söylemek veya yazmak.
Açıklama.
Açıklama.
Açıklama.
Açıklama.
(Arapça)
Îzâh edilmek:
Açıklanmak.
(Arapça)
Îzâh etmek:
Açıklamak.
(Arapça)
Açıklama.
izah buyurulan
Açıklanan.
izah eden
Açıklayan.
izah edilen
Açıklanan.
izah edilme
Açıklanma.
izah edilmek
Açıklanmak.
izah etme
Açıklama.
izah etmek
Açıklamak.
izah ve beyan
Açıklama.
izahat / izâhât / îzâhât / ایضاحات / ا۪يضَاحَاتْ
Açıklamalar.
Açıklamalar.
Açıklamalar.
(Arapça)
Îzâhât vermek:
Açıklamada bulunmak, açıklama yapmak.
(Arapça)
Açıklamalar.
izahen / îzâhen / ایضاحا
Açıklayarak, izah ederek.
Açıklama ile.
Açıklayarak.
(Arapça)
izahsız
Açıklamasız.
ızdırap / اضطراب
Acı.
(Arapça)
izhar / izhâr
Açığa çıkarma, gösterme.
Açıklamak, ortaya çıkarmak. İki harfi birbirinden ayırmak mânâsına tecvîd ilminde bir terim.
izhar edilme
Açıklanma, gösterilme.
izhar-ı acz
Âcizliğini gösterme.
ıztırab / ıztırâb
Acı, elem, sıkıntı, vesvese, azab.
Acı, darlık, sıkıntı.
ıztırabaver / ıztırâbâver / اضطراب آور
Acı verici.
(Arapça)
kaa'
Acı su.
kaide-i külliye
Açık ve sarih olan kaide ve hüküm. Herşey hakkında tatbik edilebilen, umumi kaide.
kaide-i külliyye
Açık, sarih olan hükümler, genel kurallar.
kalb-i acizane / kalb-i âcizâne
Aciz kalp (tevazu için kullanılan bir ifade).
kanaat-ı acizane / kanaat-ı âcizane
Âcizin kanaati; benim fikrim anlamında tevazu ifadesi olarak kullanılan söz.
kasırane
Âcizane, beceriksizcesine.
kavl-i şarih / kavl-i şârih
Açıklayıcı söz.
kavl-i şarihi / kavl-i şârihi
Açıklayıcı söz.
kebiru'l-müteal / kebîru'l-müteâl
Açık ve gizli her şeyi bilen, büyük ve yüce olan. Allah Teâlâ.
kemter
Âciz, fakir, hakir.
kemterane / kemterâne
Acizce, aşağıca.
keramet-i aleniye
Açık, gözle görünür kerâmet.
keramet-i zāhire / kerâmet-i zāhire / كَرَامَتِ ظَاهِرَه
Açık, görünür olan keramet.
keşf
Açığa çıkarma; mânevî âlemlere ait bazı hakikatleri kalb gözüyle görme.
kitab-ı mu'cizü'l-beyan
Açıklaması ve ifadesi mu'cize olan kitap, Kur'ân.
kitab-ı mübin
Açık, hak ile batılı ayıran kitap, Kur'ân-ı Kerim.
kıyas-ı celi / kıyas-ı celî
Açık ve belirli olan kıyas.
kulunç
Acı veren bir hastalık.
kur'an-ı azimü'l-beyan / kur'ân-ı azîmü'l-beyan
Açıklamaları pek yüce ve benzersiz olan Kur'ân.
kur'an-ı mu'cizi'l-beyan / kur'ân-ı mu'cizi'l-beyân
Açıklamalarıyla benzerini yapmaktan akılları âciz bırakan Kur'ân-ı Kerim.
kur'an-ı mu'cizü'l-beyan / kur'ân-ı mu'cizü'l-beyân
Açıklamalarıyla mu'cize olan, benzerini yapmakta akılları âciz bırakan Kur'ân.
kur'an-ı mu'cizü'l-beyan-ı azimüşşan / kur'ân-ı mu'cizü'l-beyân-ı azîmüşşân
Açıklamalarıyla benzerini yapmaktan akılları aciz bırakan, şan ve şerefi yüce olan Kur'ân.
kur'an-ı mucizü'l-beyan / kur'ân-ı mucizü'l-beyân
Açıklamalarıyla mu'cize olan, benzerini yapmakta akılları âciz bırakan Kur'ân.
küşade / küşâde / كُشَادَه
Açık.
Açılmış.
Açık, şen.
küşayiş / küşâyiş
Açıklık. Ferahlık.
(Farsça)
Açıklık.
kusure
Acizlik, güçsüzlük.
kuvvet-i beyan
Açıklamadaki, anlatımdaki güç.
lagıb
Acıkmış ve yorulmuş kişi.
lahib
Açık yol.
lahn-ı celi / lahn-ı celî
Açık ve herkesin bildiği tecvîd hatâsı.
lehib
Açık yol.
limmi / limmî
Açıklık.
limmiyet / limmîyet
Açıklık.
lisan-ı acz
Âcizlik dili.
lisan-ı kur'an-ı mu'cizü'l-beyan / lisan-ı kur'ân-ı mu'cizü'l-beyan
Açıklamaları mu'cize olan Kur'ân'ın dili.
lisan-ı tasrih
Açıkça ifade eden dil.
ma'na-yı sarih / ma'nâ-yı sarîh / مَعْنَايِ صَر۪يحْ
Açık ma'nâ.
ma'na-yı zahiri / ma'nâ-yı zâhirî / مَعْنَايِ ظَاهِر۪ي
Açık ma'nâ.
maani-i sariha / maânî-i sariha
Açık mânâlar.
mana-yı sarih / mânâ-yı sarîh
Açık mânâ.
maruz bırakılma / mâruz bırakılma
Açık hâle getirilme, açık hedef yapılma.
mazhariyet-i münkeşife / مَظْهَرِيَتِ مُنْكَشِفَه
Açılmış, açığa çıkmış bir şekilde kendinde gösterme.
medar-ı acz
Acizlik, güçsüzlük sebebi, kaynağı.
medar-ı beyan
Açıklama konusu.
medayih-i bahire / medâyih-i bâhire
Açık ve aşikâr övgüler.
mefhum-u sarih / mefhûm-u sarîh / مَفْهُومُ صَر۪يحْ
Açık anlam.
Açık ma'nâ.
melulane / melulâne
Acıklı ve mahzun bir hâlde.
menbuş
Açılmış, soyulmuş.
meraret / merâret / مرارت
Acılık. Tatsızlık.
Acılık.
(Arapça)
merhamet / مرحمت
Acıma, şefkat.
Acıma.
Acıma.
(Arapça)
Merhamet etmek:
Acımak.
(Arapça)
merhameten
Acıyarak, merhamet ederek.
merhametli
Acıyan.
(Arapça - Türkçe)
merhametperverane
Acıma ve şefkat ile, esirgeyip acımak suretiyle.
(Farsça)
merhametsiz
Acımasız.
Acımasız.
(Arapça - Türkçe)
merhametsizlik
Acımasızlık.
meşruh / meşrûh / مشروح
Açıklanmış.
Açıklanmış, şerhedilmiş.
(Arapça)
meşruhat / meşruhât / meşrûhât / مشروحات
Açıklamalar, izahlar.
Açıklama ve izahlar.
Açıklananlar.
Açıklamalar.
(Arapça)
metfuh
Açılmış.
mevsim-i elimane / mevsim-i elîmâne
Acılarla dolu mevsim.
miskinlik
Âcizlik, uyuşukluk, beceriksizlik, güçsüz ve tepkisiz kalma.
miyah-ı merre
Acı sular.
mu'cizbeyan
Açıklama ve anlatış tarzı mu'cize olan.
mu'cizü'l-beyan
Açıklamaları mucize olan.
muazzeb / معذب
Acı çeken, azap çeken.
(Arapça)
mübeyyen
Açıklanmış. Beyan ve izah edilmiş.
Açıklanan.
mübeyyin
Açıklayan. Beyan eden. Meydana koyan.
Açıklayan, açıklık getiren.
Açıklayan.
mübin / مبين
Açıklayan, açıklayıcı.
(Arapça)
mücaa
Acıkmak.
mucizane / mûcizane
Aciz bırakırcasına.
müfecci'
Acıtan, üzen, keder veren, dertli eden.
müfesser
Açıklanan. Usûl-i fıkıhta, nass denilen lafzdan daha açık olan lafızdır. Nass, sevkedildiği mânâya açıkça delâlet eden lafızdır.
münakasa / münâkasa / مناقصه
Açık eksiltme.
(Arapça)
münkeşif
Açılmış, açılan, görünen.
Açılmış, bulunmuş.
musarrah / مُصَرَّحْ
Açık, apaçık.
Açıklanmış.
Açıklanmış.
musarraha
Açık ve bütün ayrıntılarıyla anlatılmış.
musarrahan
Açık olarak. Sarih bir tarzda.
müşkil-küşa / müşkil-küşâ
Açılması çok zor.
müstebin
Açık ve meydanda olan. Zâhir, âşikâr.
müstehcen
Açık, saçık. Edepsizcesine, ayıp, iğrenç.
Açık saçık, ayıp, edepsizcesine.
müştehire
Açıkça ortaya konulan, sergilenmiş, meşhur.
mutabassır
Açıkgöz.
mütearife
Açıkça bilinen.
mütebariz / mütebâriz / متبارز
Açığa çıkan.
Açık seçik, belirgin.
(Arapça)
mütecahir / mütecâhir
Açıktan günah işleyen.
müteellim / مُتَأَلِّمْ
Acıyan, elemli ve kederli olan.
Acı çeken, üzülen.
Acı duyan.
Acı çeken.
müteellimane
Acı hissedercesine.
mütefecci'
Acınan, dertli olan.
müterahhimane / müterahhimâne
Acıyarak. Merhamet ederek.
(Farsça)
müttezih
Açık ve meydanda olan.
muvazzah
Açıklanmış. İzahı yapılmış. Açık, anlaşılır şekilde.
Açıklanmış.
muvazzahan
Açıklanarak. Etraflı ve açık şekilde izah olarak.
muvazzıh
Açıklayan, izah eden.
müzayede / مزایده
Açık arttırma.
(Arapça)
muztarib / مضطرب
Acı çeken, ızdıraplı.
(Arapça)
na-şüküfte
Açılmamış, taze.
(Farsça)
nakl-i kat'i / nakl-i kat'î
Açık ve kesin rivayet.
nakş-ı beyan
Açıklama ve anlatım nakşı.
nas / نَصّ
Açık hüküm.
nass
Açık ve kesin hüküm.
nazar-ı acizi / nazar-ı âcizî
Âcizin nazarı; benim bakışım anlamında, tevazu ifadesi olarak kullanılan söz.
ne-şüküfte
Açılmamış.
(Farsça)
nehy-i sarih
Açık bir şekilde yasaklama.
netice-i burhan-ı bahir / netice-i burhan-ı bâhir
Açık, parlak, kesin ve sağlam delilin sonucu.
nümayan / nümâyân
Açık, parlak, görünen.
nutk-u iftitahi / nutk-u iftitahî
Açış nutku.
rahimane / rahîmane
Acıyarak.
rahm / رحم
Acıma, esirgeme.
Acıma, merhamet.
(Arapça)
Rahm etmek:
Acımak, merhamet etmek.
(Arapça)
rahmet
Acıma, esirgeme, şefkat.
rauf
Acıyan ve esirgeyen, Allah.
rayik
Acib ve hâlis nesne.
re'fet
Acıma, merhamet.
resm-i küşad / resm-i küşâd / رسم كشاد
Açılış töreni.
resm-i küşat
Açılış merasimi.
resmi küşat / resmî küşat
Açılış merasimi.
resmiküşad / resmiküşâd
Açılış töreni.
rikkat
Acıma, incelik, yufka yüreklilik. Yumuşaklık.
Acıma, yufka yüreklilik.
Acıma, yumuşaklık, yufka yüreklilik, kalb inceliği.
rikkat-amiz / rikkat-âmiz
Acıma veren, kalbe hüzün verecek olan, acındıran.
rikkat-aver / rikkat-âver
Acıma ve merhamet uyandıran.
(Farsça)
rikkat-engiz
Acıklı.
(Farsça)
rikkat-yab / rikkat-yâb
Acıyan, merhamet eden.
(Farsça)
rikkatli
Acınacak, acındırıcı.
ruh-u acizane / ruh-u âcizâne
Âciz ruhum anlamında, tevazu ifadesi olarak kullanılan söz.
ruh-u gaddar
Acımasız, çok zulmeden.
ruh-u kemterane / ruh-u kemterâne
Âciz ve fakir olan kimsenin ruhu.
sabır
Acıya ve zorluğa katlanma.
saha-i ıtlak
Açık alan, sınırsız meydan.
sahil-i beyan
Açıklama, anlatım sahili.
şahs
Acı çekmek. Iztırab çekmek.
sarahat / sarâhat / صراحت / صَرَاحَتْ
Açıklık.
Açıklık. Açık anlatım.
Açıklık.
Açıklık.
(Arapça)
Açık ifade.
sarahaten / sarâhaten / صراحة / صَرَاحَتاً
Açıkça.
Açık ve sarih olarak. Açıktan açığa.
Açıkça.
Açıkça.
(Arapça)
Açıkça.
sarahatle
Açık bir şekilde.
sarih / sarîh / صريح / صریح / صَر۪يحْ
Açık, belirli âşikâr. Sâf ve hâlis olan.
Açık.
Açık.
Açık.
Açık, kuşku götürmeyen.
(Arapça)
Açık.
sarihan / sarîhan / صریحا
Açıkça.
Açık ve belirli olarak. Açıkça. Meydanda ve âşikâr olarak.
Açıkça.
Açıkça.
(Arapça)
şaşaalandırmama / şâşaalandırmama
Açıkça yayılmama, gösterişli hale getirmeme.
sebeb-i merhamet
Acıma, merhamet sebebi.
sebil / sebîl
Açık ve büyük yol, büyük cadde, Allah rızası için su dağıtılan yer.
şefkat
Acımak, merhamet etmek.
Acıyarak karşılıksız sevme.
sengdilane / sengdilâne / سنگ دلانه
Acımasızca.
(Farsça)
şerh / شَرْحْ
Açıklama.
Açıklama ve tefsir, bir kitabı bütün ayrıntılarıyla anlatma.
Açıklama.
şiddet-i beyan
Açıklamanın şiddeti.
şiddet-i zuhur
Açık seçik olma ve açığa çıkma derecesinin şiddeti ve kuvveti.
şifa-i acil / şifa-i âcil
Acil şifa, hastalıktan çabuk kurtulma, çabuk iyileşme.
şifa-yı acil / şifâ-yı âcil
Âcil şifâ.
sırr-ı acib
Acip, hayret veren sır.
şuh-meşreb
Açık meşrebli, şen ve neşeli.
(Farsça)
şuhudi / şuhudî
Açıkça, gözle görür derecede.
suhulet-i beyan / suhûlet-i beyân / سُهُولَتِ بَيَانْ
Açıklama kolaylığı.
Açıklamada kolaylık.
şüküfte / شكفته
Açılmış, çiçek açmış.
(Farsça)
taattuf / تَعَطُّفْ
Acıma, esirgeme.
Acıma, merhamet etme.
tabir / tâbir
Açıklama, yorum.
tabiri caizse
Açıklanması uygunsa.
taciz / tâciz
Âciz bırakma, çaresiz kılma.
tafsil / tafsîl / تَفْص۪يلْ
Açıklama.
tafsilat / tafsîlât / تَفْص۪يلَاتْ
Açıklamalar.
tafsili / tafsîlî / تَفْص۪يل۪ي
Açıklamalı olarak.
takdim-i acizane / takdim-i âcizâne
Âciz bir şekilde sunma.
tansis
Açıklama, bildirme, tayin etme.
tarik-i acz ve fakr
Âcizlik ve fakirlik yolu.
tarik-i cehir / tarîk-i cehir
Açık olarak ve yüksek sesle zikir eden tarikat.
tarik-i cehri / tarîk-i cehrî
Açık olarak ve yüksek sesle zikir yapan tarikat. (Kadirî gibi)
tarik-i cehriye
Açık olarak ve yüksek sesle zikir eden tarikat.
tarz-ı beyan
Açıklama tarzı.
tarz-ı ibare
Açıklama şekli, ifade tarzı.
tasrih / tasrîh / تصریح / تَصْر۪يحْ
Açıklama.
Açıkça anlatma.
Açıkça belirtme.
(Arapça)
Tasrîh etmek:
Açıkça belirtmek.
(Arapça)
Açıkça ifade etme.
tasrih etme
Açıkça ifade etme.
tasrih etmek
Açıklamak, açıkça bildirmek.
tasrihat / tasrihât
Açık açık anlatmalar.
Açıkça anlatmalar.
tasrihen / tasrîhen / تصریحا
Açıkça belirterek.
Açık olarak, açıktan bildirerek.
Açıkça bildirerek.
(Arapça)
tatalluk
Açılmak.
tavazzuh / تَوَضُّحْ
Açıklığa kavuşma, aydınlanma.
Açıklanma, aydınlanma.
Açıklığa kavuşma.
tavzih / tavzîh / توضيح
Açıklama.
Açıklamak, açık olarak bildirmek.
Açıklamak, izah etmek.
Açıklamak. Açık olarak beyanda bulunmak.
Açıklama.
(Arapça)
Tavzîh etmek:
Açıklamak, açıklığa kavuşturmak.
(Arapça)
tavzihat / tavzîhat / توضيحات
Açıklamalar.
(Arapça)
tebarüz / tebârüz
Açıkça ortaya çıkma, görünme.
tebaruz etmek
Açığa çıkmak, görünmek.
tebarüz etmek
Açık bir şekilde ortaya çıkmak.
tebarüz ettiren
Açıkça ortaya çıkaran, gösteren.
tebyin
Açıkça anlatma, gösterme, meydana çıkarılma.
teellüm / تَأَلُّمْ
Acı hissetme.
Acı çekme.
teellümat / teellümât
Acı hissetmeler.
tefris
Acıktırmak.
tefsir / تفسير
Açıklama.
tefsir eden
Açıklayan, yorumlayan.
tefsir etmek
Açıklamak, yorumlamak.
tefsir-i vazıh / tefsir-i vâzıh
Açık tefsir.
telh / تلخ
Acı.
(Farsça)
Acı.
(Farsça)
telhbar / telhbâr
Acı olan meyve. Meyvesi acı olan.
(Farsça)
telhgu / telhgû
Acı söyleyen.
(Farsça)
telhgüftar
Acı sözlü.
(Farsça)
telhi / telhî
Acılık.
telvih
Açıklama, kinayeli söyleyiş.
telvihen
Açıklayarak.
telvihi / telvihî
Açıklamalı.
temrir
Acılık verme.
tensik
Açıklama.
tenşir
Açıp yayma. Serpme.
terahhum / ترحم
Acıma, merhamet etme.
(Arapça)
Terahhum etmek:
Acımak, merhamet etmek.
(Arapça)
Terahhum kılmak:
Acımak, merhamet etmek.
(Arapça)
terahhumen
Acıyarak, merhamet ederek.
tereyy
Açık olmak.
teselli etmek
Acısını dindirmek.
tesettürsüzlük
Açık saçıklık.
teşrih etme
Açıklama.
teşrihat
Açıklamak, tafsilât vermek, inceden inceye araştırmak.
Açıklamalar.
tibyan / tibyân
Açıklama, anlatma.
tılsım-ı müşkilküşa / tılsım-ı müşkilküşâ
Açılması ve anlaşılması zor olan İlâhî gizli mânaları, hakikatları açan tılsım.
üşküfte
Açılmış çiçek.
(Farsça)
üslub-u beyan / üslûb-u beyan
Açıklama tarzı.
vazahat
Açıklık, vâzıhlık.
vazıh / vâzıh / واضح / وَاضِحْ
Açık, belli.
Açık, âşikar.
Açık, net.
(Arapça)
Açık.
vazıhan / vâzıhan / واضحا
Açık açık.
Açıkça, âşikâr bir şekilde.
Açık olarak. Açıkça. Açık açık. Aşikâr surette.
Açıkça, açık olarak.
(Arapça)
vaziyet-i elimane / vaziyet-i elîmâne
Acı ve üzüntülü bir vaziyet.
vicdan-suz
Acı ve keder veren, kalb yakan, vicdânen çok ıztırab verici.
(Farsça)
vuzuh / vuzûh / وضوح / وُضُوحْ
Açıklık.
Açıklık.
Açıklık, netlik.
Açıklık.
(Arapça)
Açıklık.
vuzūh / وُضُوحْ
Açıklık.
ya'zid
Acı marul.
zahir / zâhir / ظَاهِرْ
Açık, belli, görünür, meydanda olan.
Açık, âşikar.
Açık, görünür olan.
zahirane / zahirâne
Açıkça.
zaman-ı elim / zaman-ı elîm
Acı veren, sıkıntılı zaman.
zaviye / zâviye
Açı, tekke, dergâh.
zehr-ab
Acı su.
(Farsça)
zehr-amiz
Acı, zehirli.
(Farsça)
zehr-hand
Acı acı gülme.
(Farsça)
zehrhand / زهرخند
Acı gülüş.
(Farsça)
zeval-i elem
Acı ve kederin sona ermesi.
zımnen
Açıktan olmayarak, dolayısıyla, ima yolu ile. İçinden olarak.
zımnında
Açıkça olmayıp, dolayısıyla üstü kapalı olarak içinde var olan.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
ram olmak
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
mahiyat
sedef
Bediülbeyan
Muddessir
safil
KADÎ-ÜL HÂCÂT
ARZIHAL
Layık
TEHAKKÜM
fehd
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
aci
Ayiplama
nusab
lifi
Subbuh
yetenek
Mest
yol göstermek
katetmek
rastgu