Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
abar
ifadesini içeren
101
kelime bulundu...
ab-süvar
Su üstünde yüzen.
(Farsça)
Sudaki kabarcık.
(Farsça)
abile / âbile / آبله
Su üzerindeki kabarcık.
(Farsça)
Sivilce. Çıban.
(Farsça)
Su çiçeği.
(Farsça)
Sivilce.
(Farsça)
Su kabarcığı.
(Farsça)
amah
Şiş, kabarcık.
(Farsça)
amas
İnsan vücudunda meydana gelen sis ve kabarcık.
(Farsça)
asel
Bal. Şehd.
Tatmak.
Su akarken yüzünde hâsıl olan kabarcık.
Cennette bir su.
balahani / bâlâhânî
Bir şeyi aşırı derecede yüksek gösterme, abartma, şişirme.
(Farsça)
basala
Tıb: Vücudun her hangi bir yerinde yaradılıştan olan kabartı.
bebr
Kaplana benzer, ondan daha büyükçe ve pek yırtıcı bir canavar ki, Hindistanda ve Afrikada bulunur. Saldırdığı zaman derisindeki tüyleri kabarıp korkunç bir manzara arzeder. Arslanı bile korkutur bir hayvandır.
(Farsça)
besere-i habise
Çıktığı yeri kangren eden ve adına da kara kabarcık denen öldürücü bir hastalık.
bilamübalağa / bilâmübalâğa
Mübalağasız, abartmasız.
Abartısız.
cüderi / cüderî
Kabarcık denilen hastalık.
Çiçek hastalığı.
darb-zen
Mâdeni levhalar üzerine kabartma olarak nakışlar işleyen.
(Farsça)
Kale döven.
(Farsça)
dıbar / dıbâr
(Bak: DABAR)
fakakı'
Su üstünde olan kabarcıklar.
fukka'
Ekseriya şerbet içilen kap.
Yağmur suyunun üstünde olan kabarcık ve köpük.
gonce-i ab / gonce-i âb
Yağmur yağarken suyun yüzünde meydana gelen kabarcık.
gülmih / گل ميخ
Kabara.
(Farsça)
günbed-i ab / günbed-i âb
Su kabarcığı.
habab / habâb / حباب
(Habâbe) Son derece muhabbet.
Su üzerindeki hava kabarcığı.
Hava kabarcığı.
(Arapça)
hababe / habâbe / حبابه
Hava kabarcığı.
(Arapça)
habar
(Çoğulu: Habârât) İmzâ. Mühür, damga.
habarat
(Tekili: Habâr) İmzâlar.
Damgalar.
habb
Aldatıcı, kurnaz, hileci, hilekâr.
Denizin kabarması, denizde dalga olması.
habbat / habbât / حبات
Hava kabarcıkları.
(Arapça)
Haplar.
(Arapça)
habbeyi kubbe yapma
Bir şeyi olduğundan çok büyük gösterme, çok abartma.
habra'
(Çoğulu: Habâri-Haberât) Sedir ağacı biten düz yer. Yumuşak yer.
hacace
(Çoğulu: Hıcc) Su üstünde olan yağmur kabarcığı.
halc
Pamuğu temizlemek, havalandırmak ve kabartmak için yay ile atmak.
havye
Tıb: Yaranın etrafındaki kabarık etler.
hazel
Göz kapaklarında olan kabarcıklar.
hibrir
(Çoğulu: Habârîr) Dağ çiçeği.
hicare
(Çoğulu: Hıcer) Su üstünde olan kabarcık.
Taş.
hile
Sed. Hâil.
Çare.
Maslahat ve hayırlı işlerde tedbirli ve tecrübeli olmak.
Aldatacak tarz ve tedbir. Fend. Mekir. Dabara.
Zeval ve intikal.
Sahtekârlık, yalancılık, düzenbazlık.
hornito
İsp. Küçük fırın.
Jeo: Genellikle patlamalar neticesinde meydana gelen, lâv fışkırmalarının volkan selleri yüzeyinde meydana getirdiği kabarcık.
hubab
Muhabbet.
Mahbub, sevgili olan.
Su üzerinde olan kabarcık ki, habab-ül mâ' derler.
hubub
(Tekili: Hubüb) (Habâb) Su üzerinde kabarcıklar.
huleyme
(Çoğulu: Huleymât) Memecik.
Ciltte, bilhassa dil üzerinde bulunan küçük kabarcıkların beheri.
humak
Kabarcık gibi bir şeydir ve insana ârız olur.
huveysal
(Çoğulu: Huveysalat) Tıb: Ciltte peyda olan bir takım kabarcık.
iğrak / iğrâk / اغراق
Boğma.
(Arapça)
Abartma.
(Arapça)
ihtikan
Kan toplanması. Bir uzva kan birikmesi sebebi ile oranın şişip kabarması.
Şırınga kullanma.
ihtital
Gizli söylenen sözü dinleme. Kulak kabartma.
ikşi'rar
Ürperme. Ürkmeden dolayı tüylerin diken diken kalkması ve derinin iğne iğne kabarması.
intibar
Kabarma, şişme.
intifah
Şişkinlik. Şişmek. Kabarmak.
Vücud organlarından birinin büyümesi.
intisar
Saçılmak. Dağılmak.
Püskürmek.
Toz kabarması. Kabarmak.
Buruna su çekmek.
Aksırıp tıksırmak.
intişar
Dağılmak. Yayılmak. Üremek.
Tıb: Yorgunluktan damar şişip kabarmak. Umumileşmek.
irticac-ı derya / irticac-ı deryâ
Denizin kabarması, dalgalanması.
kara'
Deve yavrusunda çıkan beyaz bir sivilce ve kabarcık.
Baştaki saçların hastalıktan dökülmesi.
kitabe
Kabartılarak veya oyularak sert levhalar üzerine yazılan yazı. Levha olarak yazılan manzum olmayan nesir halinde levha yazma ilmi.
Mezartaşı yazısı.
klişe
Matbaada tipografik baskıda kullanılan kabartma resim veya yazılar çıkarılmış madeni levha.
(Fransızca)
kuşa'rire
Titreme.
Tavuk derisi gibi ürperip kabarmış deri.
mecl
Elin kabarması.
Balta gibi bir nesne tutmaktan veya çalışmaktan dolayı elin kabarıp nasırlanması.
medd
Kabarma, uzatma.
medd ü cezir
Coğ: Deniz sularının kabarması ve tekrar geriye çekilmesi.
mübalağa / mübâlağa / مبالغه / مُبَالَغَه
Bir şeyi çok büyütme, abartma, küçük bir şeyi büyük gösterme.
Abartma.
Abartı.
Abartma.
(Arapça)
Abartı.
(Arapça)
Mübalağa edilmek:
Abartılmak.
(Arapça)
Mübalağa etmek:
Abartmak.
(Arapça)
Abartartma.
mübalağacı / mübalâğacı
Abartan.
mübalağacuyane / mübâlağacûyâne
Abartırcasına.
mübalağakarane / mübalâğakârane / mübâlağakârâne
Abartarak.
Abartırcasına.
mübalağalı / mübalâğalı
Abartılı.
mübalağasız / mübalâğasız
Abartısız.
mübalagat / mübalâgat
Mübalâğalar, abartılar.
mübalağat / mübalâğat
Aşırılıklar, abartmalar.
müf'am
Kabarmış ve yükselmiş su.
muhaddir
Şişiren, kabartan.
muhammer
(Hamr. dan) Mayalanmmış, ekşiyip kabarmış.
Yoğurulmuş.
muhammir
(Hamr. dan) Tahmir eden. Mayalayan. Ekşitip kabartan. Yoğuran.
muhtemer
Mayalandıran. Ekşiyip kabartan.
muhtemir
(Hamr. dan) Mayalanan. Mayalanarak ekşiyip kabaran.
Örtü ile örtünen. Yaşmaklanan.
müselles
Tâze iken yâni gaz kabarcıkları çıkmadan, köpürmeden önce ısıtılıp, üçte ikisi uçup üçte biri kalan üzüm suyu.
müsennem
Kabartma. Kabartmalı olarak hakkedilmiş olan.
Ev çatısı veya dam şeklinde olan.
mütehalhıl
Kabarmış veya kabartılmış olan. Açılıp parçaları ayrılmış olan.
müteneffih
Övünen.
Kabarmış, şişmiş.
müteverrim
(Çoğulu: Müteverrimin) (Verem. den) Kabarık, şiş. Şişiren.
Verem olmuş, veremli. Verem illetine giriftar olan.
nafata
Vücutta çıkan sivilce veya kabarcık.
naht
Ağacı yontmak suretiyle kabartma şekiller yapma san'atı.
Yontma, oyma.
nakkar
Müzik, çalgı.
Gagalıyan.
Ağaç, taş ve madeni eşyayı oyarak ve çukurlaştırıp kabartarak ona mücessem şekiller veren sanatkârlar.
naşiz
Karısına karşı çok zâlim olan koca.
(Kalb) heyecanla coşma.
Kalkmış, kabarmış, atan (damar).
naşize
Kocasının hanesinden, izni olmaksızın çıkıp kendisini kocasından haksız yere men'eden kadın. Bu çıkış hakikaten olabileceği gibi, hükmen de olabilir.
Kabarmış, şişmiş.
natfe
(Nıtfe) : Kabarcık.
Ufacık sivilce.
nebh
(Çoğulu: Nevâbih) Kabarcık.
Toprak.
nefha
Üfürmek. Üfürük.
Şişmek.
Kabarık olan.
nefta
(Nifta) (Çoğulu: Nefat) Çalışmaktan dolayı elde çıkan kabarcık.
nufaha
Su üzerindeki kabarcık.
nüffaha
(Çoğulu: Nefehâ) Suyun üstünde olan kabarcığı.
pot
t. Irmakları geçmek için kullanılan sal.
Dikişin bir tarafında görülen kumaş kabarığı.
samid
Yükselen, başını kaldırıp göğsünü kabartan.
Hayrette kalan.
Gafil.
şerab / şerâb
Alkollü içkilerden. Pişmemiş üzüm suyunun havasız fıçılarda durmasıyla gaz habbeleri (kabarcıkları) ve köpük çıkararak kokuşup mayalanması netîcesinde meydana gelen ve içilince sarhoş eden içki. Hamr.
silak
Diş dibinde olan kabarcıklar.
Belâgatla okuyan hatip.
sündüs
Sırmadan kabartma deseni. Eski bir çeşit ipekli kumaş. Parlak renkli, çiçekli, işlemeli, nakışlı olarak dokunmuş ipek kumaş. Altun veya gümüş tellerle işlemeli ve nakışlı olarak dokunmuş ipek kumaşlardan biri.
suretlerin tahrimi / sûretlerin tahrimi
Resimlerin haram kılınması, yasaklanması; haset, gurur, riya, şehvet gibi nefsanî duyguları kabartan ve İslâmiyetin sakındırdığı sonuçların doğmasına sebep olan resimlerin, fotoğrafların yasaklanması.
tamiye
Dudak kabarmak.
tebhal
(Tebhâle) Dudak kabartısı.
teneffuh
(Nefh. den) Kabarma, şişme.
Urlanma.
Üflenerek şişme.
teneffut
(El) Kabarmak.
teşrifatçı elfaz / teşrifatçı elfâz
Süslü ve abartılı sözler.
tevrim
Gazaba getirme, öfkelendirme.
Verem etme, verem edilme.
Bedenin azâsını şişirip kabartmak.
ucre
(Çoğulu: Ucer) Ağaç boğumu.
Düğme.
Bedenin tomur kabaran yeri.
Ayıp.
ümm-üd dem
Kırmızı kan damarlarında görülen kabarma. Bu nabız damarlarından birisine açılan kan kesesi.
ya'lul
(Çoğulu: Yeâlil) Beyaz bulut.
Su üzerinde peydâ olan kabarcık.
Çift hörgüçlü deve.
yealil
(Tekili: Ya'lul) Suları berrak ve saf akan göller.
Beyaz bulutlar.
Su üzerinde meydana gelen kabarcıklar.
Çift hörgüçlü develer.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
ram olmak
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
FELAh
Nakd
Evamir-i teklif
Nush
Ilan etmek
Kemal-i emniyet
ismi
HOD BE HOD
hencar
talk
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
abar
Gece
Etki etmek
Burulmuş, enenmiş hayvan
Melu
Keddü
lezine
Mutehayyil
şahsınız
Mustahfiz