Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
a'li
ifadesini içeren
21
kelime bulundu...
evliya çelebi
Kütahya'lı olup, Mi: 25 Mart 1611'de doğmuştur. Meşhur eseri; Seyahatnâme'sidir.
fi / fî
Arabçada harf-i cerrdir. Mekâna ve zamana âidiyyeti bildirir. Ta'lil için, isti'lâ için ve yine harf-i cerr olan "bâ, ilâ, min, maa" harflerinin yerine kullanılır. Geçen mef'ul ile gelecek fasıl arasında geçer. Te'kid mânası da vardı. Başka bir ifade ile kısaca (fî) : "İçinde, içine, hakkında, husus
gazali / gazalî
Onyedinci asırda şiirleri ile tanınan Bursa'lı bir şâirin adıdır.
gürizgah / gürizgâh
(Girizgâh) Kaçacak yer.
(Farsça)
Edb: Bir bahisten diğer bahse, mukaddimeden maksada intikal için bir münasebet te'sis eden söz. Nedim'in:Bu şehr-i stanbul ki, bîmisl ü behadırBir sengine yekpâre Acem mülkü fedadırmatla'lı kasidesindeki:İstanbul'un evsafını mümkün mü beyan hiç Maksad hemen sa
(Farsça)
hadis-i muallak / hadîs-i muallak
Senedinin yalnız ibtidasından bir veya birkaç ravisi hazf edilmiş olan hadistir. Meselâ: Bir zat kendi şeyhini ve şeyhinin şeyhini zikr etmeksizin onların fevkindeki râvilerden itibaren senedi zikr etse ta'likte bulunmuş olur. (Ist. Fık.K.)
hüsn-ü ta'lil
Edb: Herhangi bir hâdisenin hakiki sebebini saklayarak, güzel ve hayalî bir sebep göstermeye hüsn-ü ta'lil denir. Bu gösterilen sebep hakiki olmamalı, fakat güzel olmalıdır.Bağ-ı âlemde yüzün menendi bir gül isteyüp.Cüst ü cu idüp gezer gülzarı bülbül şah şah. (Fatih Sultan Mehmed)Bülbülün, gül bahç
ibn-i sina
(Hi: 370-428) Buhara'lı olup zamanının en büyük âlimi, doktor ve filozofudur. Avrupa'da, Avicenna diye tanınmıştır.
istifale
Tecvidde: Bir harfin, okunduğu zaman aşağı çene tarafına düşüp üst damağa yükselmesi. Bu hâlde ağızdan çıkan harfler: "Müsta'liye" harflerinin zıddıdır. Bu harfler: "Elif, Be, Te, Se, Cim, Ha, Dal, Zel, Rı, Ze, Sin, Şın, Ayın, Fe, Kaf, Kef, Lâm, Mim, Nun, Vav, He, Yâ" dır.
muallem
Ta'lim görmüş, ta'limli.
muallil
Ta'lil eden. Sonradan bir sebeb ve bahane ileri süren.
Eyyam-ı acuzdan bir gün.
muallim
Ta'lim eden, öğreten, ilim öğreten.
muallimin / muallimîn
Muallimler. Hocalar, ta'lim edenler, öğretenler.
na'leyn
(Bak. NA'LİN)
nabi
Haber veren, haberci.
Urfa'lı kıymetli bir şâirin ismi. (Mi: 1626- 1712)
rabia-i adeviye
(Hi: 95 - 185) Basra'lı bir hatun. Bütün hayatını dine hizmet için vakfetmiş, zengin kimseler evlenmek teklifinde bulundukları halde; "Allah'ı anmaktan, dine hizmetten beni alıkor" fikri ile reddetmiş, fakirliği ve istiğnayı kabul edip dine hizmetten vaz geçmemiştir. Talebe okutmuş meşhur bir veliye
rehavi / rehavî
Urfa'lı.
(Farsça)
rühavi / rühavî
Urfa'lı.
(Farsça)
ta'lik / ta'lîk / تعليق
Asmak.
Geciktirmek.
Bağlanmak.
Bir cümlenin mazmununun husulünü diğer bir cümlenin mazmununun husulüne edat-ı şart ile rabt etmektir. Şu işi görürsen, şuna vâris olacaksın denilse, vâris olma, işin görülmesine bağlanmış olur. Buna ta'liki şart denir.
Muallak k
Askıya alma. erteleme.
(Arapça)
Ta'lîk edilmek:
Asılmak, iliştirilmek, tutturulmak.
(Arapça)
ta'limat / ta'lîmât / تعليمات
Direktif.
(Arapça)
Ta'lîmât vermek:
Direktif vermek.
(Arapça)
ta'limhane
Öğrenme yeri. Ta'lim yeri.
(Farsça)
ümmi sinan
(Vefatı Hi: 958, Mi: 1551) Halvetî Tarikatı, Sinaniye kolunun piridir. Bursa'lı olduğu nakledilir. Karaman'lı olduğu hakkında da rivayet vardır. Risale-i Şerife-i İstanbulî Ümmi Sinan adında bir eseri vardır. (R. Aleyh.) (Osmanlı Müellifleri sh: 214)
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
Emzik
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
el bese
satit
ta'tîlât
bahr
sekam
barekallah
Unsur
mücrim
rmed
sıhhatli
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
a'li
teklif-i ilâhî
Besme
alcaklik
vai
akasi
Zevcesi
Tenasül uzvu
Keffe
daire