Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
aşırı
ifadesini içeren
178
kelime bulundu...
ağıt
Mersiye. Ölen kimse için söylenen ve onu öven ve üzüntüyü anlatan şiir. Ölen için ağlama. (Müslümanlıkta ölenin arkasından aşırı ağlayıp dövünme iyi değildir.)
akılcılık
(Rasyonalizm) fels. İnsanın, akılla gerçeğe uygun bilgiyi bulabileceğini, aklın doğru kabul ettiği bilginin şübhe götürmez kesinlikte doğru olduğunu kabul ettiği felsefe. Tenkitçi felsefe, deneyci felsefe, psikoloji ve sosyoloji bu felsefenin aşırı iddialarını çürütmüştür. Bugünkü ilim adamları herş
amelde i'tidal / amelde i'tidâl
Amelde aşırılıktan uzak, dengeli.
ampirizm
(Deneyci felsefe) Her çeşit bilginin kaynağının duyu organlarının kullanılması sonucu kazanılan tecrübe olduğunu, duyu organlarının kullanılmadan hiçbir bilginin akılda yer alamıyacağını savunan felsefe. Akılcı felsefe gibi bu felsefenin de aşırı iddiasının yanlışlığını, tenkitçi felsefe ve psikoloj
asabiyyet-i cahiliyye
İslâmiyetten evvelki câhiliyyet asabiyyeti. Menfi milliyet. Irkçılık, yani, aşırı derecede kendi kavim ve kabilesini koruma ve iltizam gayreti.
aşık / âşık
Aşırı seven, vurgun, tutkun.
avrupa medeniyet-i sefihanesi
Helâl olmayan zevk ve eğlencelere aşırı düşkün olan Avrupanın medeniyeti.
ayil
Ailesi kalabalık olan.
Ailesini besleyen.
Aşırı.
Fakir.
Dengede olmayan terazi.
bahur / bâhûr / باخور
Aşırı sıcak.
(Arapça)
balahani / bâlâhânî
Bir şeyi aşırı derecede yüksek gösterme, abartma, şişirme.
(Farsça)
bevval
Çok bevl eden, aşırı derecede işeyen.
bürokrasi
Hükûmet dairelerinde aşırı kırtasiyecilik, muamele çokluğu. İşlerin yürütülmesinde şekilciliğin ve idarî işlemlerin ağır basması hâli. Devlet görevlilerinden meydana gelen zümre veya sınıf. Memurlar sınıfı. Bürokrasi, her çeşit rejimde tahakküm vasıtası olmaktadır. Oysa İslâmiyet'te devlet makamları
(Fransızca)
bürokrat
Memur sınıfından olan.
(Fransızca)
Devlet işlerinde muamelelerde şekle aşırı ehemmiyet veren.
(Fransızca)
cebbar / cebbâr / جَبَّارْ
Aşırı zor kullanan.
cerbeze
İşleri incelemek, anlamak kuvvetini, lüzumsuz yerlerde kullanmak, ukalâlık etmek, gereksiz aklî yorumlarda bulunmak. Hikmetin aşırısı.
cümud-u baridi göstermek / cümud-u bâridi göstermek
Aşırı katı, soğuk tutum göstermek.
dalkavukluk
Kendisine çıkar ve yarar sağlayacak olan kimselere aşırı bağlılık.
dikte
Başkası tarafından yazılmak üzere söyleyip yazdırma.
(Fransızca)
Karşı koymayacak olan birisine, aşırı arzu ve isteklerini bildirip kabul ettirme.
(Fransızca)
dominyon
ing. Büyük Britanya İmparatorluğu'nun, anavatanla aynı hakları olan deniz aşırı parçalarından beherine verilen isim.
dünyaperest
Dünyaya aşırı düşkün.
dünyaperver
Dünyaya aşırı derecede düşkün.
ebed-perest
Sonsuzluğu aşırı seven.
echeliyet
Aşırı bilgisizlik.
ehl-i ifrat
Bir meselede aşırı gidenler, sınırı aşanlar.
ehl-i tefrit
Tersine aşırı olanlar, bir meselede ortalamanın altında kalanlar.
eşvak / eşvâk
Şevkler, aşırı istekler.
fahiş / fâhiş / فاحش
Ahlâksız, aşırı.
Aşırı.
(Arapça)
Büyük. çirkin, kötü.
(Arapça)
fanatik
Bir dinin veya mezhebin çok aşırı taraftarı olan.
(Fransızca)
Aşırı taraftar.
fantaziye
Aşırı süs ve lüks, yalandan gösteriş.
fantezi
Hayâl ürünü, aşırı süs.
fart / فرط
İfrat, çok aşırı olmak. Aşırılık.
Acele etmek ve ansızın gelmek.
Yollara alamet olarak konulan işâret.
Aşırı, aşırılık.
(Arapça)
fart-ı gayret
Gayrette aşırılık.
fart-ı merbutiyet
Aşırı bağlılık.
fart-ı muhabbet
Aşırı sevgi, ifrat derecesinde sevme.
Muhabbet ve sevgide aşırılık.
fart-ı şefkat
Aşırı şefkat ve acıma.
fetişizm
Bazı eşyaları putlaştırıp aşırı düşkünlük gösterme.
firavan
Bol, çok, ziyade, aşırı, fazla.
(Farsça)
füzuni / füzunî
Fazlalık, aşırılık, ziyadelik, çokluk.
(Farsça)
gabb
Sıtmanın gün aşırı tutması.
galat-ı şia
Şîa mezhebinin aşırı bir fırkası, grubu.
gıbb
Nihayet, son, netice.
İki günde bir. Gün aşırı.
-den, -dan, sonra mânâlarına gelir ve birleşik kelimeler yapılır.
gulat / gulât / غلات
Dinde aşırıya kaçanlar.
(Arapça)
haddinden geçirme
Sınırı aştırma, aşırıya götürme.
hafz
Aşırı olmama hali.
Refah ve ferahlık. Huzur ve rahat.
Yavaş yavaş mülayim yürüyüş, itidal. Alçak.
Kelimenin son harfini esre, yâni "i" diye okumak.
Sözü boğaz içinden söylemek.
haris / harîs
Aşırı hırslı.
hasis / hasîs
Parasını ve malını harcamamak için her türlü sıkıntıya, eziyete katlanan, paraya, mala aşırı düşkün olan; dînen verilmesi îcâb edeni, zekâtı ve sadakayı vermeyen, pinti, eli sıkı olan, bahîl, malda ve ilimde cimrilik eden.
hayatperest
Hayata aşırı düşkün olan.
hetepete
Kekeleme. Konuşurken şaşırıp tereddüd etme.
hiras
Korku. Şaşırıp bozulmak, ürküp çekinmek.
(Farsça)
hırs
Bir şeye aşırı düşkünlük, şiddetli istek.
Aç gözlülük, aşırı düşkünlük.
hırs-ı muaraza / hırs-ı muâraza
Karşı koymak için aşırı istek.
hubbüşşehevat / hubbüşşehevât
Şehvetleri sevme, nefsin arzu ve istekelerinine aşırı düşkünlük.
hümanizm
Lât. Edb: İslâmiyete mugayir ve aykırı eski Yunan ve Lâtin edebiyatı ve felsefesi taraftarlığı hareketi.
Fls: İnsan menfaatını hayatta değer ölçüsü kabul eden ve dine tâbi olmayan, insana aşırı hâkimiyet tanımak isteyen ve maddeperest, dinsiz, imansız bir cereyan, bir fikir ve bâtıl
i'tizal
Mu'tezile mezhebinden olmak; akla ve sebeplere aşırı önem vererek, orta yol olan Ehl-i Sünnet inancından ayrılmak.
ifrat / ifrât / افراط / اِفْرَاطْ
Aşırılık.
Aşırılık.
Bir işte, sözde veya davranışta haddi aşma, pek ileri gitme, aşırı olma.
Aşırıya kaçma.
(Arapça)
Aşırılık.
ifrat ve tefrit
Bir şeyde aşırı seviyede ileri veya geri durma.
ifrat-ı adavet / ifrat-ı adâvet
Aşırı derecede düşmanlık besleme.
ifrat-ı muhabbet
Aşırı sevgi.
ifrat-ı şefkat
Aşırı derecede şefkat duyma.
ifratalud / ifratâlûd
Aşırılıkla karışık, aşırılık bulunan.
Aşırılıkla karışık.
ifratkar / ifratkâr / ifrâtkâr / افراطكار
Haddi aşan, aşırı.
Aşırı giden.
Aşırıya kaçan.
(Arapça - Farsça)
ifratkarane / ifratkârane / ifratkârâne
Aşırı gidercesine.
Aşırıya kaçacak şekilde.
ifratperesti / ifratperestî / افراط پرستى
Aşırıcılık.
(Arapça)
ifratperver
Aşırılığı seven.
Aşırılığa kaçan.
ifratperverane / ifratperverâne
Aşırılığı severek.
Aşırılığı severcesine.
igrakat
(Tekili: İgrak) Mübalâğalar, iğraklar, aşırı büyültmeler.
igrakiyyat
Aşırı büyültmelerle ve mübâlâğalarla söylenen sözler.
ihtikar / ihtikâr
Haksız kazanç, aşırı kâr, vurgunculuk.
Hakarete katlanmak.
ihtiras / ihtirâs / احتراص
Aşırı istek, tutku.
Aşırı istek sahibi olmak, hırs duymak, şiddetli arzu.
Aşırı istek.
Şiddetli arzu, aşırı heves, istek, gözün ve gönlün doymaması.
Aşırı hırs.
(Arapça)
ihtirasat / ihtirasât
İhtiraslar, aşırı istekler, hırs ve tutkular.
İhtiraslar, aşırı istekler.
ihtirasat-ı hayvaniye / ihtirâsât-ı hayvâniye
Hayvânî ihtiraslar, hayvanî duygulardan kaynaklanan aşırı istekler, tutkular.
ikbab
Yüzüstü düşme, kapanma.
Bir şeyin üstüne fazla düşme. Olması için aşırı derecede çalışma.
iktisad / iktisâd
Tutum, harcamada aşırıya kaçmama, ekonomi.
iltibas
Birbirine benzeyen şeyleri şaşırıp birbirine karıştırmak. Yanlışlık. Karışıklık.
Tereddüt. Şüphe.
Benzeyen şeyleri birbirine karıştırma. Şaşırıp yanılma.
inaka
Aşırı güzelliği ve câzibedarlığı ile hayret verme.
inhimak / inhimâk / انهماک
Aşırı düşkünlük.
(Arapça)
istibdad-ı mutlak / istibdâd-ı mutlak / اِسْتِبْدَادِ مُطْلَقْ
Aşırı baskı.
istihva
Şaşırıp kalmak. Divane olmak. Hevâ ve hevesi hoş görmek.
itidal / itidâl
Her konuda orta yolu tutma, aşırıya kaçmama.
itidal-i mizacı
Karakterinin, tabiatının ölçülülü ve aşırılıklardan uzak olması.
izdiham / izdihâm / ازدحام / اِزْدِحَامْ
Aşırı kalabalık, aşırı yığılma.
(Arapça)
Aşırı kalabalık.
ızdırap
Sıkıntı, aşırı elem.
izra'
Korkutma.
Çok fazla medhetme, aşırı derecede övme.
Altun arama.
ıztırab
Aşırı elem, sıkıntı.
kafiyeperest
Aşırı kafiye düşkünü.
kahır
Aşırı üzüntü, acı, keder.
Ezici davranış, zulüm.
Baskı ile iş gördürme, zorlama.
kemer
Yay gibi eğik olan yapı.
(Farsça)
Bele bağlanan kuşak.
(Farsça)
İç çamaşırın bele rastlayan kısmı.
(Farsça)
kızıl
t. Kırmızı, alrenk.
Kıldan yapılan ip.
Aşırı, müfrit.
lüks
Lât: Aşırı süs.
Işık ölçü birimi.
Kuvvetli ışık veren bir nevi petrol lâmbası.
Şatafat, aşırı süs.
mahşer / محشر
Kıyamet yeri.
(Arapça)
Aşırı kalabalık.
(Arapça)
masiva-perest / mâsivâ-perest
Dünya ile ilgili olan şeylere düşkünlük; Allah'tan başka şeylere aşırı düşkünlük.
meclub / meclûb
Tutkun, aşırı bağlı.
meclup / meclûp
Tutkun, aşırı bağlı.
medeniyetperest
Medeniyete aşırı düşkün olan.
mefred
Çok büyük, kocaman, aşırı derecede iri.
meftuniyet / meftûniyet
Düşkünlük, aşırı bağlılık.
menfi siyaset
Olumsuz siyaset; aşırı taraftarlık veya rakipleri yok etmek şeklinde uygulanan siyaset.
merah
(Çoğulu: Merahân) Aşırı derecede sevinme.
merbutiyet / merbûtiyet / مربوطيت
Bağlılık.
(Arapça)
Düşkünlük, aşırı ilgi.
(Arapça)
meşagil-i kesire / meşagil-i kesîre
Aşırı meşguliyetler.
milzab
(Çoğulu: Melâzib) Aşırı derecede cimri, pek hasis.
mübalağat / mübalâğat
Aşırılıklar, abartmalar.
mufarrit
(Fart. dan) Kusur yapan, eksik işleyen. Aşırı giden.
müfrit / مفرط / مُفْرِطْ
Aşırıya kaçan.
Aşırı.
(Arapça)
Aşırı giden.
müfritane / müfritâne
Aşırı gidercesine.
Çok aşırıya kaçarak.
muhabbet
Sevgi. Aşırı düşkünlük.
muhasır
(Çoğulu: Muhasırîn- Muhasırûn) (Hasr. dan) Etrafının kuşatıp saran. Muhasara eden.
muhasırun / muhasırûn
(Muhasırîn) Düşmanı etraftan kuşatanlar. Muhasara edenler.
muhteris
Hırslı, aşırı istekli, hırsı tutku haline gelmiş.
mükellef
Yükümlü, yüklenmiş, aşırı süslü.
mülabis
(Lebs. den) Münasebet kuran. Yakınlık gösteren. Bir kimse ile aşırı ahbaplık eden.
Karışan.
müşkülpesent
Aşırı itina gösteren, titiz, zorla beğenen.
muta'assıb / متعصب
Taassup gösteren, aşırı tutucu, yobaz.
(Arapça)
mutaassıb / مُتَعَصِّبْ
Bir şeyi müdafaada ifrat ve inat gösteren. Körü körüne inad ve israr eden. Aşırı derecede kendi tarafını tutan.
Din, millet ve vatanı hakkında çok sevgi, bağlılık ve gayret gösteren.
Kendi tarafını aşırı tutan.
Aşırı taraftarlık gösteren.
mutaassıbane / mutaassıbâne
Kendi tarafını aşırı tutarcasına.
Tutucu, inanç ve geleneklerine aşırı derecede sahip çıkarak.
mutaassıp
Aşırı, sıkı sıkıya bağlı olan, tutucu.
müteassıb
Aşırı taraftar, mutaassıb.
mütecasir
(Çoğulu: Mütecasirîn) (Cesaret. den.) Küstah, cür'et gösteren, tecasür eden.
mutedil
Ölçülü, aşırıya kaçmayan.
mütekasır
(Çoğulu: Mütekasirîn) (Kasr. dan) Kısalık gösteren.
Elinden gelip gücü yettiği hâlde iş yapmıyan.
mütevağğıl
Bir şeyle aşırı meşgul olan, derinlemesine dalan.
naşir-i ağraz / nâşir-i ağrâz
Kötü maksat ve kin taşıyanların yayın organı, nâşiri.
nefisperest
Nefsine aşırı düşkün olan.
nesis
Aşırı derecedeki açlık.
İnsan gücünün sonu. İnsanın en son tâkati.
Son nefes.
obüs
Ask: Dikey veya dalıcı atış yapabilen, oldukça kısa namlulu top. Obüsler Milâdi 16. asırda icad olunmuştur. Bir mânianın arkasında bulunan ve bu sebeple doğruca görülemeyen düşman mevzilerinin yüksek münhanilerle aşırılmak suretiyle endaht yapmak maksadıyla icad edilmiştir.
partizan
Kendi partisine aşırı düşkün olup başkasına hak tanımak istemeyen kimse.
(Fransızca)
perestiş
Aşırı düşkünlük, tapınış.
Aşırı derece sevmek, ibadet etmek.
perestiş eden
Aşırı derece seven.
perestiş etmek
Bir şeye aşırı düşkün olmak.
rafızi / râfızî
Şiî gruplarından aşırı bir gruba dahil olan kişi.
riba / ribâ / ربا
Tefecinin aldığı aşırı faiz.
(Arapça)
rüku / rükû
Namazda elleri dizlere dayayarak eğilme hareketi, aşırı saygı gösterme.
şahrah / şahrâh
Büyük ve işlek yol, cadde. Şaşırılması mümkün olmayan doğru ve işlek yol.
(Farsça)
En büyük, en işlek ve şaşırılması imkânsız olan yol.
şehrah / şehrâh
Cadde, ana yol; şaşırılması mümkün olmayan doğru ve açık yol.
şehvet / شهوت
Aşırı cinsel istek.
(Arapça)
Aşırı istek.
(Arapça)
serbestiyet-i nisvan
Kadınların serbestliği; özgürlükte aşırıya kaçmaları.
şetat
Hadden aşırı olmak.
Hakdan uzak.
Zulüm, cevr, yalan, kizb, saçma.
şevk-i bekà
Aşırı derecede sonsuzluk isteği.
şiddet / شدت
Sertlik, katılık, aşırılık.
Sertlik.
(Arapça)
Aşırılık, fazlalık.
(Arapça)
şiddet-i hafa / şiddet-i hafâ
Aşırı gizlilik, kapalılık.
şiddet-i hırs
Aşırı hırs, şiddetli istek, arzu.
şiddet-i inat
Şiddetli, aşırı inat.
şiddet-i meyusiyet
Aşırı ümitsizlik.
şiddet-i muhabbet
Aşırı sevgi.
şiddet-i şefkat
Aşırı şefkat.
şiddet-i tehalüf
Büyük farklılık, aşırı değişiklik.
şii / şiî
Hazreti Aliye aşırı taraftarlık gösteren kimse.
sofi
Dinin özünden habersiz, şekilci, aşırı katı kimse.
suretperest / sûretperest
Dış görünüşe, fotoğraflara aşırı önem veren.
taassub / تَعَصُّبْ
Aşırı derecede, körükörüne bağlılık.
Aşırı taraftarlık.
taassub-u kavmi / taassub-u kavmî
Aşırı milliyetçilik, ırkçılık.
taassub-u mezhebi / taassub-u mezhebî
Bir mezhebe aşırı derecede bağlılık.
taassup
Aşırı derecede, körü körüne bağlılık.
tama / tamâ
Açgözlülük, aşırı istek.
tama'
Aç gözlülük, dünyâ malına aşırı düşkünlük.
tanagguz
Taaccüb edip, şaşırıp, hayrette kalıp başını sallamak.
te'vilkarane / te'vilkârâne
Aşırı yoruma giderek, saptırarak.
tefrit / tefrît / تفریط
Tersine aşırılık, normalden daha geri seviyede olma.
Aşırılık.
(Arapça)
tehettük
(Çoğulu: Tehettükât) (Hetk. den) Yırtılma.
Utanmazlık ve hayâsızlıkta aşırı derecede olma.
tehevvür
Çok kızmak, çok öfkelenmek, sertlik; hilmin (yumuşaklığın) zıddı. Gadabın, kızmanın aşırısı. Atılganlık.
temelluk
İfrât (aşırı) derecede tevâzû.
tereffüh
Aşırı rahatlık, bolluk ve rahatlık içinde yaşama.
tevağğul
Aşırı derecede dalma, meşgul olma.
tevellüh
(Çoğulu: Tevellühât) (Veleh. den) Şaşakalma. Şaşırıp sersemleşme.
Hayran etme.
Kadını çocuğunden ayırma.
tezellül
Bayağılık, kendini aşağı tutmak. Tevâzûnun aşırı derecesi.
tul-i emel / tûl-i emel
Uzun emel, büyük, aşırı arzu ve istek.
tul-ü emel / tûl-ü emel
Dünya hayatının kısa ve geçiciliğine rağmen devamlı yaşayacakmış gibi dünyaya ait işlere karşı gösterilen aşırı arzu, istek.
ubudiyyet
Kulluk, kölelik, bağlılık, aşırı mensupluk.
uccab
(Çoğulu: Eâcib) Şaşırıp taaccüp edecek nesne.
unsuriyetperver / عُنْصُرِيَتْپَرْوَرْ
Milliyetini aşırı seven, ırkçı.
üslubperest / üslûbperest
Üslûba aşırı düşkün.
vahhabilik / vahhabîlik
Dinin bazı konularında aşırılıkları olan bir anlayış.
vehhabilik / vehhâbîlik
Bazı konularda aşırılıkları olan dinî bir anlayış.
vehham
Aşırı derecede vehimli, kuruntulu, şüpheci.
vehhamlık
Kuruntu etme, aşırı vehimli olma.
vülu'
Bir şeye aşırı derece düşkünlük.
zahid / zâhid / زاهد
Aşırı dindar, zühd ile uğraşan.
(Arapça)
zekavet-i betra / zekâvet-i betrâ
Çok aşırı zekâ; faydası olmayan zekâ.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
ram olmak
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
lugat
evliya
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
Habs
Maaliftihar
inas
ehl-i sekr
bahs
müzahametsiz
temin
صحرا
menafi'
Istidlal
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
aşırı
takınmak
İç sıkıntısı
Küçültmek
SUKUT
yalnızlığı seven
etmek
Çeviri
Hakkı arayan
âdî