Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
Zincir
ifadesini içeren
97
kelime bulundu...
aglal
(Tekili: Gull) Boyna geçirilen zincirler.
Kelepçeler, pırangalar.
ağlal / ağlâl / اغلال
Boyunduruklar.
(Arapça)
Zincirler.
(Arapça)
ahen
Demir.
Mc: Sert. Zincir. Kılıç.
badame
İpek kurdu.
(Farsça)
Zincir halkası.
(Farsça)
Et beni.
(Farsça)
Nazarlık.
(Farsça)
Süslü şey.
(Farsça)
Eski hırka.
(Farsça)
bend / بند
Bağ.
(Farsça)
Zincir.
(Farsça)
Boğum.
(Farsça)
Bend, fıkra.
(Farsça)
Baraj, su bendi.
(Farsça)
Bend olmak:
Bağlanmak.
(Farsça)
cebe
Zincir veya halkadan örme zırh. Cevşen.
eglal
(Tekili: Gull) Halkalar. Kelepçeler. Mahkemenin cezaya müstehak kılıp mahkum ettiği kimselerin boyun ve ayaklarına vurulan zincirler.
(Galel) Ağaçlar arasında korulukta akan sular.
gall
Girmek, sokmak, akmak.
Boynunu, elini zincir ile bağlamak.
Hâinlik yapmak. Hıyanet etmek.
Ganimet malından hırsızlık etmek.
gull
Kelepçe. Suçlunun boynuna veya ayaklarına takılan zincir, pranga.
hatem-i risalet / hâtem-i risalet
Peygamberlik zincirinin sonu, mührü.
hatem-i sadaret / hâtem-i sadaret
Padişahın sadrazamlarda bulunan mührü. Buna "hâtem-i vekâlet", "hâtem-i şerif" veya "mühr-i hümayun" da denilirdi. İlk zamanlar yüzük şeklinde idi ve parmağa takılırdı. Sonraları zincire bağlı olarak sadrazamlar, boyunlarına asarlardı. Bundan ayrılmak, vazifeden azledilmek demek olduğu için; mühürü
ilel-i müterettibe-i müteselsile
Zincirleme uzayıp giden düzenleyici sebepler.
ilel-i müteselsile
Zincir gibi birbirine bağlı olup devam eden sebepler, illetler.
Zincir gibi birbirine bağlı olup devam eden sebepler, illetler.
ırgat
(Rumca) Rençber, işçi.
Yapı işçisi. Amele.
Gemilerde demir zincirini toplamak için ve binalarda bazı ağır şeyleri kaldırmak için zincirlerle çevrilmiş, ufki bucurgat.
ısparmaca
Deniz içinde birkaç zincirin birbirine karışması.
izafat
(Tekili: İzâfet) İzafetler, isim takıları, isim tamlamaları.
Gr: Zincirleme isim tamlaması.
kadana
Forsaların ayağına vurulan zincir.
kayd / قيد
Bağ.
(Arapça)
Zincir.
(Arapça)
Kayıt.
(Arapça)
kayd-ı esaret
Esaret zinciri, bağı.
keşan
Zincirden yular.
kordon
Zincir.
lenger
Gemiyi yerinde sâbit kılmak için denize atılan zincir ucundaki büyük demir çapa.
(Farsça)
Bakırdan yayvan ve kenarları genişçe sahan veya tepsi.
(Farsça)
loça
Geminin baş tarafında ve iki yanda demir zincirin geçmesine mahsus delikler.
maani-i müteselsile / maâni-i müteselsile
Zincirleme, peş peşe gelen mânâlar.
maglul
Susuz kalmış. Su sıkıntısında bulunan.
Eli bağlı. Zincirle bağlanmış kimse.
Hapsedilmiş olan.
mukayyed / مقيد
Kayıtlı. Serbest olmayan. Sınırlı. Bağlı.
Deftere geçmiş, kaydedilmiş olan. Bağlanmış. El veya ayağında zincir, kelepçe bulunan. Mevkuf olan.
Bir işe ehemmiyet veren. İşine önem verip bakan.
Bağlı, zincire vurulmuş.
(Arapça)
Kayıtlı.
(Arapça)
mukmehun
Elleri boyunlarına bağlı veya boyunlarından zincir takılı olarak azab çekenler.
Başı yukarı kalkmış, gözleri bir yere dikilmiş ve etrafa bakamayan somurtmuş kimseler.
müselsel / مسلسل / مُسَلْسَلْ
Zincirleme, ard arda gelen.
(Silsile. den) Teselsül eden, birbirine bağlı olan, bir sırada devam eden. Zincir halkaları gibi bir sırada olan.
Edb: Bütün mısraları kafiyeli manzume.
Silsile halinde, zincirleme.
Zincirleme.
(Arapça)
Zincirleme.
müselselen
(Silsile. den) Birbirinin ardından, aralıksız. Teselsül ederek, zincirleme, birbirine bağlı olarak.
mutavvak
(Tavk. dan) Boynu halkalı, zincirli.
Boynuna gerdanlık vs. takılmış. Boynuna halka olan.
mütedahilen müteselsil / mütedâhilen müteselsil
İç içe girmiş daireler şeklinde zincirleme devam eden; küçükten büyüğe iç içe sıralanmış daireler.
müteselsil / متسلسل
Birbirini takib eden. Zincirleme, arasız, uzayıp giden.
Zincirleme, peşpeşe gelen.
Zincirleme, birbirini izleyen, zincir gibi birbirine bağlı olan.
Zincirleme.
Zincirleme.
(Arapça)
müteselsil-i ezeli / müteselsil-i ezelî
Başlangıcı olmayan sonsuz bir zincir.
müteselsile
Zincirleme olarak, birbirine bağlı şekilde sıralanan.
müteselsilen / متسلسلا
Birbirine bağlanmış sıra halinde, zincirleme şekilde.
Sıra ile, zincirleme olarak, birbiri peşi sıra.
Zincirleme olarak.
Zincirleme olarak, birbirinin ardı sıra.
(Arapça)
neseb
Sülâle, hısımlık, karabet, soy. Baba soyu, atalar zinciri.
Vuslat.
Sülâle, hısımlık, karabet, soy, baba soyu, atalar zinciri.
nev-i müteselsil
Varlığı (ana babadan evlâda) zincirleme devam eden tür.
pa-bend / pâ-bend
Ayak bağı. Köstek. Ayağa vurulan zincir.
Engel, mâni.
pa-bend-i terakki / pâ-bend-i terakki
İlerlemeğe mâni olan zincir, köstek.
pranga
İng. Eskiden ağır cezalı mahkûmların ayaklarına takılan kalın zincir.
Halkalarıyla beraber iki okka yüz dirhem ağırlığındaki demire verilen addır.
Umumi hapishanelerde, hapishanenin iç nizamını bozan ve taşkınlık gösteren mahkûmların ayaklarına da pranga vurulurdu.
şecere-i risalet
Peygamberlik ağacı, Hz. Âdem'den gelen peygamberlik zinciri.
selasil / selâsil / سلاسل
(Tekili: Silsile) Silsileler.
Zincir gibi olanlar. Zincirler.
Sıradağlar.
Zincirler.
(Arapça)
selasil-i resail / selâsil-i resâil
Mektup silsileleri, mektup zincirleri.
selsele
Ulaştırmak, vardırmak.
Zincir örmek.
senet
Hadis naklinde Hz. Peygambere varıncaya kadar uzanan isimler zinciri.
şerid
Şerit, zincir.
şikal
Devenin palanını bağlıyan ip.
Devenin ayağının bağlandığı ip, köstek.
El ve ayak zinciri.
Üç ayağı beyaz olan at.
silsile / سلسله / سِلْسِلَه
Birbirine bağlanan, bir sıra meydana getiren şey. Zincir. Zincir gibi birbirine ekli ve bitişik olan.
Soy, sop.
Sıradağ.
Seri. Dizi.
Ard arda gelen şeylerin meydana getirdiği sıra.
Zincir.
Zincir, zincirleme, ard arda gelen.
Zincir.
Zincir.
(Arapça)
Hanedan.
(Arapça)
Sıradağ.
(Arapça)
Dizi.
(Arapça)
Zincir.
silsile-i acibe
Hayret verici haller ve durumlar zinciri, dizisi.
silsile-i berahin / silsile-i berâhin
Deliller zinciri.
silsile-i cevahir
Cevherler zinciri.
silsile-i diyanet
Din zinciri.
silsile-i dua
Dua zinciri.
silsile-i ef'al
Fiiller zinciri.
silsile-i efkar / silsile-i efkâr / سِلْسِلَۀِ اَفْكَارْ
Fikirler zinciri.
Fikirler zinciri.
silsile-i enbiya
Peygamberler zinciri.
silsile-i esbab
Sebepler zinciri.
silsile-i eşya
Varlıklar zinciri.
silsile-i felsefe
Felsefe zinciri.
silsile-i felsefe ve hikmet
Hikmet ve felsefe zinciri.
silsile-i hadisat / silsile-i hâdisât
Meydana gelen olaylar zinciri.
silsile-i hakaik
Gerçekler zinciri.
silsile-i hasenat / silsile-i hasenât / سِلْسِلَۀِ حَسَنَاتْ
İyilikler zinciri.
İyilikler zinciri.
silsile-i i'caz
Mu'cizelik zinciri.
silsile-i icaz-ı i'cazi / silsile-i îcâz-ı i'câzî
Mu'cize olan veciz ifadeler zinciri.
silsile-i ihsanat / silsile-i ihsânât
İyilikler zinciri.
silsile-i ilim
İlim silsilesi, zinciri.
silsile-i kainat / silsile-i kâinat
Kâinat halkası, varlıklar zinciri.
silsile-i keramat / silsile-i kerâmât
Kerâmetler zinciri.
silsile-i keramet / silsile-i kerâmet / سِلْسِلَۀِ كَرَامَتْ
Kerametler zinciri, peş peşe gerçekleşen kerametler.
Kerâmet zinciri.
silsile-i mahlukat / silsile-i mahlûkat
Yaratıklar zinciri.
silsile-i mevcudat / silsile-i mevcûdât / سِلْسِلَۀِ مَوْجُودَاتْ
Varlıklar zinciri.
Varlıklar zinciri.
silsile-i mevhumat / silsile-i mevhûmât
Kuruntular zinciri.
silsile-i neseb
Soy zinciri.
silsile-i nübüvvet
Peygamberlik zinciri.
silsile-i nübüvvet ve diyanet
Din ve peygamberlik zinciri.
silsile-i nur
Nur zinciri.
silsile-i nurani / silsile-i nurânî
Nurlu halka, zincir.
silsile-i rivayet
Birinin diğerine nakletmesiyle gelen rivayet, nakil zinciri.
silsile-i şuunat / silsile-i şuûnât
İşler zinciri.
silsile-i tefekkür
Tefekkür mânâları ve ifadeleri bulunan ve günlük olarak tekrarlanan bölümlerin zincirleme devam etmesi.
silsile-i tefekkürat / silsile-i tefekkürât
Tefekkürler zinciri.
silsile-i vücud-u ilmi / silsile-i vücud-u ilmî
İlim halinde olan varlıklar zinciri.
silsile-i zerrat / silsile-i zerrât
Zerreler, atomlar zinciri.
silsileli
Zincirleme, peşpeşe.
tefekkük
Zincir halkası gibi birbirinden ayrılma.
tenkil
Uzaklaştırmak. Tepeleyip sindirmek.
Başkalarına ders ve ibret olacak şekilde ceza vermek. Rezil ve rüsvay eylemek.
Zincire vurmak.
teselsül / تسلسل
Zincirleme, ard arda gelme.
Zincirleme. Zincir gibi birbirine bitişik kısımlar olma. Silsile peyda etme.
Ulaştırma.
Man:
Zincirleme devam etme, ard arda gelme.
Burhân-ı tatbîk delîli ve benzerlerinde, Allahü teâlânın varlığının lâzım olduğunu isbat etmekte kullanılan delillerden biri. Hâdislerin (sonradan var olan şeylerin) birbirinin varlığına sebeb olarak geriye doğru sonsuza kadar zincirleme birbiri ardı sıra gitmesi.
Zincirleme.
(Arapça)
teselsül eden
Zincirleme devam eden, peşpeşe gelen.
teselsül-ü ilel
İlletlerin zincirleme devam etmesi. Sebeblerin teselsülü.
Sebeplerin zinciri, arka arkaya gelmesi.
teselsülat / teselsülât
(Tekili: Teselsül) Zincirlemeler. Zincirleme gitmeler.
teselsülen
Zincirleme olarak.
tetabu-u izafat
Bir çok kelimenin birbirine muzaf ve muzafün ileyh olması. Zincirleme isim takımı. (İhtizazat-ı esvat-ı beşeriye misalinde olduğu gibi.)
zencir / zencîr / زنجير
Zincir.
(Farsça)
Zincir.
(Farsça)
zencir-bend
Zincire vurulmuş, zincirle bağlı mânasına gelir. Eskiden azılı katiller ve deliler, zincirle bağlandıkları için bu tâbir meydana gelmiştir.
(Farsça)
Edb: Her mısranın son kelimesi, bir sonra gelen mısraın ilk kelimesini teşkil etmek şekliyle meydana getirilen manzumelere verilen addır. Divan
(Farsça)
zencirbend / zencîrbend / زنجيربند
Zincire vurulmuş.
(Farsça)
Zencîrbend edilmek:
Zincire vurulmak.
(Farsça)
zenciri / zencîrî / زنجيری
Zincirli.
(Farsça)
Zincirlik deli.
(Farsça)
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
ram olmak
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
dirhem
rahıs
Elem
sevad-ı azam
darüssaltana
emniyet-i umumiye
hakikat-i mahza
Cihan
makine-i ahval
lügat
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
Zincir
lanet
çiftler
Corci
irşad
Yil
samanı
gümüş
Aldırmamak
DALMA