REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te Zehir ifadesini içeren 95 kelime bulundu...

agande

  • Sucuk, yastık, minder gibi zorla doldurulmuş olan şeyler. (Farsça)
  • Bir çeşit zehirli olan haşere, böcek. (Farsça)

agu

  • Zehir, sem.

akarib

  • (Tekili: Akreb) Kuyruğunda zehiri bulunan bir hayvancık olan akrebler.

akonitin

  • Kurtboğan denilen bir bitkiden çıkan zehirleyici bir madde. (Fransızca)

akreb

  • Zehirli ve tehlikeli küçük hayvancık.
  • Saatin kısa ibresi.
  • Semâda bir burç ismi.

aksülümen

  • Kim. Klor ile civadan mürekkeb zehirleyici te'siri fazla olan bir tuz.

asale

  • Zehiri çok tesirli ve korkunç olan yılan.

bad-ı semum / bâd-ı semûm

  • Çölde, sıcakta gündüz esen sıcak yel. Sam yeli. Zehirli rüzgâr.

bad-zehr

  • Panzehir. (Farsça)

biş

  • Artık, ziyade. Bıldırcın otu denilen zehirli bir ot. (Farsça)

cerrare

  • Sarı renkte küçük ve zehirli akrep.

cirsam

  • Divanelik, delilik.
  • Öldürücü zehir.
  • Zatülcenb.

cühal

  • Zehir.

esrar

  • (Tekili: Sır) Sırlar. Gizli hikmetler ve mânalar. Bilinmeyen şeyler.
  • Keyif veren zehir. Uyuşturucu madde.
  • Elinde ve el ayasında olan hatlar.

esrar-keş

  • Esrar denen zehiri kullanan kimse. Esrar içen. (Farsça)

gazat-ı muzırra / gazât-ı muzırra

  • Zararlı gazlar. Zehirli gazlar.

helahil / helâhil / هلاهل

  • (Tekili: Hülhül) Tesiri pek kuvvetli ve öldürücü zehir. Panzehiri olmayan ağu.
  • Zehir, ağı, boğanotu. (Arapça)

helahil-riz

  • Öldürücü zehir saçan. (Farsça)

helhel

  • Seyrek, ince, dakik şey.
  • Öldürücü zehir.

hemmame

  • Zehirli hayvan. Akrep.

hülhül

  • (Çoğulu: Helâhil) Öldürücü zehir.

huş

  • Akıl, fikir, zekâ, iyi ile kötüyü ayırma hissi. (Farsça)
  • Ruh, can. (Farsça)
  • Ölüm, (Farsça)
  • Zehir. (Farsça)

ishab

  • Çok söylemek.
  • Türlü şeylerden renk değiştirmek.
  • Bir şeye fazla tama' etmek.
  • Kuyu kazıp suyu bulamamak.
  • Zehirlenme veya hastalıktan dolayı renk değişmesi.
  • Kuzu, anasını emmek.
  • Duvarı başı boş salıvermek.

kahir-üs sümum

  • Panzehir.

kaşb

  • Karıştırmak.
  • Zehir içirmek.
  • Yaramazlıkla hatırlamak.
  • İncitmek.

küşle

  • Hind vilâyetinde yetişen zehirli bir ot kökü.

madde-i semmiye

  • Zehirli madde.

meldug

  • (Ledg. den) Zehirli bir hayvan tarafından ısırılarak sokulmuş.

mesmum / mesmûm / مسموم

  • Zehirlenmiş. Ağu katılmış. Zehirli.
  • Zehirlenmiş.
  • Zehirli. (Arapça)

mesmumen

  • Zehirli olarak. Zehirlenmiş olarak.

mesmus

  • Zehirli.

mesus

  • Yavan su.
  • Panzehir taşı.

meta-ı zehr-alud / metâ-ı zehr-âlûd

  • Zehirli mal.

müsemmem

  • Zehirli.
  • (Semm. den) Zehirlenmiş, ağulu, içine zehir atılmış.

müsemmim

  • Zehirleyen, zehir katan.
  • Zehirleyen.

mütesemmim

  • Zehirlenen, ağu içmiş olan.

niş

  • (Arı, akrep gibi böceklerde olan) İğne. (Farsça)
  • Diken. (Farsça)
  • Ağu, zehir. (Farsça)

nusb

  • (Çoğulu: Ensâb) Meşakkat, zahmet, elem.
  • Zehir, ağu.
  • Belâ, musibet.
  • Put, sanem, heykel.

nuşdaru

  • Panzehir. (Farsça)
  • Tiryak. (Farsça)
  • şarap. (Farsça)

ömer ibn-i abdülaziz

  • (Hi: 60-101) Emevî Devleti halifelerinden olup Hz. Ömer'in ahfadındandır. Siyaset âleminde bir dâhi ve adâlette bir ikinci Hz. Ömer'di. Malatya'yı Rumlardan yüzbin esir mukabilinde satın aldı. Zehirlenerek şehid edildi. (R. Aleyh)

padzehr / pâdzehr / پادزهر

  • Panzehir. (Farsça)
  • Panzehir. (Farsça)

pajir

  • Panzehir. (Farsça)

pan

  • Yun. "Bütün, karşı" mânasına kelimenin başına getirilerek kullanılır. Meselâ: Panzehir : Zehire karşı ilâç.

panzehir

  • Zehire karşı ilâç.
  • Zehire karşı ilâç.
  • Zehire karşı ilaç.

sa'r

  • Katil zehiri.
  • Kısa boylu adam.
  • Küçük hıyar.
  • Yaban soğanının kökü.

samm

  • Zehirleyen. Ağulu.
  • Sam Yeli denen öldürücü rüzgâr.

samme

  • (Çoğulu: Sevvâm) Zehirli hayvan.

sem / سم

  • Zehir.
  • Zehir. (Arapça)

semdar / semdâr / سمدار

  • Zehirli. (Farsça)
  • Zehirli. (Arapça - Farsça)

semlendiren

  • Zehirleyen, kirleten.

semli

  • Zehirli.

semm

  • Zehir, ağu.
  • Zehir.

semm-i katil

  • Öldürücü zehir.
  • Öldürücü zehir.

semm-i kàtil

  • Öldürücü zehir.

semm-i murdar / سَمِّ مُرْدَارْ

  • Pis zehir.

semmdar

  • Zehirli. (Farsça)

semmi / semmî

  • (Semmiye) Zehirle alâkalı. Zehirli.

semmikatil

  • Öldürücü zehir.

semum

  • Zehirli şey.
  • Sam yeli.
  • Gündüz vakti sıcak çölde esen pek sıcak rüzgar olup, bitki ve hayvanları mahveder.

şereng

  • Zehir. (Farsça)

set'et

  • Böy denilen zehirli böcek.

sevam

  • Yabanda otlayıp gezen hayvan.
  • (Tekili: Sâmme) Zehirli hayvanlar.

sevvam

  • (Tekili: Sâmme) Akrep ve yılan gibi zehirli hayvanlar.

sikec

  • Başı kızıl olan zehirli bir yılan.

simam

  • (Tekili: Semm) Zehirler.

simm

  • (Çoğulu: Simâm-Sümum) Küçük dar delik.
  • İğne deliği.
  • Ağu, zehir.
  • Kast.
  • Düzeltme, ıslah.
  • Set.

sümum / sümûm / سموم

  • (Tekili: Semm) Zehirler, ağular.
  • Zehirler.
  • Zehirler. (Arapça)

sümum-u ağraz / sümum-u ağrâz

  • Kinlerin zehirleri, kötü maksatların zehirleri.

tesemmüm

  • Zehirlenmek.
  • Zehirlenme.
  • Zehirlenme.

tesemmümat / tesemmümât

  • (Tekili: Tesemmüm) Zehirlenmeler.

tesmim / tesmîm / تسميم

  • Zehirleme.
  • Zehirleme.
  • Zehirleme.
  • Zehirleme. (Arapça)
  • Zehirlenme. (Arapça)
  • Tesmîm edilmek: Zehirlenmek. (Arapça)
  • Tesmîm etmek: Zehirlemek. (Arapça)

tesmim eden

  • Zehirlendiren.

tesmimen

  • Zehirleyerek.

tiryak / tiryâk / تریاک / تِرْيَاقْ

  • Panzehir. Zehirlenme veya hastalıklardan hemen şifâ bulmağa vesile olan ilâç.
  • Tesirli ilaç, panzehir.
  • Panzehir. (Arapça)
  • Afyon. (Arapça)
  • İlaç, panzehir.

tiryak-ı marazi'l-bid'a / tiryâk-ı marazi'l-bid'a

  • İslâmiyet'in aslında olmayıp sonradan dine sokulan, Kur'ân'a ve sünnete aykırı mânevî hastalıkların ilâcı, panzehiri; On Birinci Lem'a.

tiryaku marazı'l-bid'a

  • İslâmiyetin aslında olmayıp sonradan dine sokulan, Kur'ân'a ve Sünnete muhalif manevî hastalıkların ilâcı, panzehiri.

vasıta-i tesmim

  • Zehirleme vasıtası.

yerun

  • Ağu, zehir.
  • Aygır suyu.

zakkum

  • Cehennem'de bir ağacın ismi, cehennemliklerin yiyeceği.
  • Gösterişi güzel, çiçekli ve zehirli meyvesi olan yâsemine benzeyen bir bitki ismi.

zebib

  • Kuru üzüm. Kuru incir.
  • Yılan veya akrep gibi hayvanların zehiri.

zehir-alud / zehir-alûd

  • Zehirli, zehir karışmış.

zehirbaz

  • Zehir veren, zehir yapan.
  • Zehirci, zehir yapan.

zehr / زهر

  • (Zehir) Zehir, ağu, semm. (Farsça)
  • Zehir.
  • Zehir, ağı. (Farsça)

zehr-abe

  • Acı ve zehir gibi su. Zehirli su. (Farsça)
  • Mc: Acı, acılık. (Farsça)

zehr-alud

  • Zehirli. Zehir karışmış. (Farsça)

zehr-amiz

  • Acı, zehirli. (Farsça)

zehr-bar

  • Pek acı, zehir saçan. (Farsça)

zehr-baz

  • Zehir veren. Zehir yapan.
  • İmandan ayıran.

zehr-efşan

  • Zehir saçan. (Farsça)

zehr-i katil

  • Öldürücü zehir.
  • Öldürücü zehir.

zehr-nak

  • Zehirli, ağulu. (Farsça)

zehralud / zehrâlûd

  • Zehirle karışık.

zehrin

  • Pek acı, zehir gibi. (Farsça)

zehrnak / zehrnâk / زهرناک

  • Zehirli. (Farsça)

zerh

  • Yemeğe zehir katmak.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın