Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
Zaruri
ifadesini içeren
48
kelime bulundu...
ab-ı abisteni / ab-ı âbistenî
Nebatların beslenip büyümesi için zaruri olan su ve yağmur.
Gebeliğe sebep olan su, meni.
aks-i kaziye
(Mantıkta) Doğru farzedilen bir hükmün, konusu ile yükleminin (mahmulünün) ters çevrilmesi ile zaruri bir sonucun elde edilmesidir. Çeşitli şekilleri vardır. Meselâ : "Her insan canlıdır." sözünde konu olan insan ile, yüklem olan canlı sözü yer değiştirilerek (aksedilerek) şu hüküm elde edilir: "Baz
araz
İşâret, alâmet.
Tesâdüf, rast gelme.
Kaza. Felâket. Zâtî olmayan hâl ve keyfiyet.
Fls. Herhangi bir cevherin varlığı için zaruri olmayan vasıf. Meselâ: Şekerin beyaz rengi şekerin varlığı için zaruri değildir.
bayeste
Lüzumlu, gerekli, zaruri.
(Farsça)
bayiste / bâyiste
Zaruri, lâzım, gerekli.
(Farsça)
bedarf
Muayyen bir gayenin gerçekleşmesi için zaruri olan veyâ zaruri görülen muayyen kalitede bir mal veya meta miktarıdır.
beyan-ı zaruret
Huk: Zaruri beyandır. Susmak suretiyle ifade edilen mâna, beyan-ı zaruret kabilindendir.
bi-z-zarure
Zarûri olarak, ister istemez.
bizzarure
Zaruri olarak.
bürhan-üt temanü' / bürhan-üt temânü'
İstiklâliyet, ulûhiyetin zâtî bir hassası ve zaruri bir lâzımı olduğuna dair ve şirkin butlanını isbat eden delil ki; eşyanın yaradılışı müteaddit ellere ve esbaba verilse, âlemdeki nizam bozulup karışıklıklar çıkacağını gösterir, isbat eder.
dervah
Şaşkın, şaşırmış olan, hayran.
(Farsça)
Başaşağı asılmış.
(Farsça)
Lâzım, zaruri, lüzumu olan, gerekli.
(Farsça)
dünyayı terketmek / dünyâyı terketmek
Bütün haram olan şeyler ile berâber, mübâhları da, yâni günâh olmayan lezzetlerin çoğunu da bırakıp, yaşamak için zarûrî olan miktârını kullanmak.
Harâm ve şüpheli şeylerden kaçıp mübâhları kullanmak.
farz
İslâmiyette mazeret olmadıkça yapılması mecburi olan, terkedilmesi günah sayılan Tanrı buyruğu.
Zarurî, lüzumlu.
gayr-ı zaruri / gayr-ı zarurî
Zarurî ve mecburî olmayan.
hacat-ı gayr-ı zaruri / hâcât-ı gayr-ı zaruri
Zarurî ve mecburî olmayan ihtiyaçlar.
hacat-ı gayr-ı zaruriye / hâcât-ı gayr-ı zaruriye
Zarûrî ve mecbûrî olmayan ihtiyaçlar.
havaic-i zaruriyye
Zaruri ihtiyaçlar. Giderilmesi lüzumlu olan ihtiyaçlar.
her-ayine
Mutlaka, elbette. Behemehal, zaruri, herhalde.
(Farsça)
ihtikar / ihtikâr
Vurgunculuk; fazladan kazanç sağlamak amacıyla, hayat için zarurî olan ihtiyaç maddelerini satın alıp fiyatı artsın diye bir süre saklama.
ihtiyac-ı mübrem
Elzem ve zaruri olan ihtiyaç.
ihtiyacat-ı zaruriye
Zaruri ihtiyaçlar. (Ev, yeme, içme, yakma, giyinme v.s. gibi)
imtina-i hakiki
Bir şeyin mümkün olmamasının aklen zaruri olması. (Meselâ: Bir kimse kendinden yaş bakımından büyük olan başka bir kimse hakkında: "Bu benim oğlumdur" diye iddia etse, dâvâsı dinlenmez. Çünkü, kendinden yaşça büyük bir adamın, kendisinin neslen oğlu olması aklen muhaldir.)
küfr
Örtmek; hakkı örtmek, kapamak, Hakk'ı inkâr etmek. Dinde bilinmesi ve inanılması zarûrî olan şeyleri ve ahkâm-ı şer'iyyeden (dînî hükümlerden) tevâtüren (kesin olarak) bildirilenleri inkâr etmek ve dinden olduğu herkesçe bilinen bir şeyi kabûl etmemek.
lacerem
şüphesiz, elbette, besbelli.
Nâçar, zaruri.
lazım-ı beyyin / lâzım-ı beyyin
Bir mesele hakkında hiçbir delil ve işarete ihtiyaç olmadan, o şeyle beraber düşünülmesi zaruri olan diğer bir şey (insan denilince ilim kabiliyetinin akla gelmesi gibi).
Bu tabirin masdariyet şekli "Lüzum-u beyyin" olup ikisi aynı mânaya gelir. Herhangi bir şey hatıra gelince hiç bir delil ve emareye ihtiyaç olmadan o şeyle beraber düşünülmesi zaruri olan diğer bir şey. Meselâ: İnsan denildiği zaman, kabiliyet-i ilim ve san'at akla gelmesi gibi...
lazım-ı zaruri / lâzım-ı zarûrî / لَازِمِ ضَرُور۪ي
Zarûrî olarak lâzım olan.
lazıme-i zaruriye-i beyyine / lâzıme-i zaruriye-i beyyine
Bir meseleyle beraber düşünülmesi ister istemez zaruri olan diğer bir şey ("Allah" denilince Onun ezelî olduğu da zorunlu olarak bilinir).
ma'lumat-ı zaruriye
Lüzumlu ve zaruri mâlumat.
mana-yı zaruri / mânâ-yı zarurî
Zarurî olarak anlaşılan mânâ.
manevi hacat-ı zaruriye / mânevî hâcât-ı zaruriye
Mânevî zarurî ihtiyaçlar.
mebadi-i zaruriyye
Bir hakikat tam bilinmeden önceki isbat edici zaruri emâreler, başlangıçlar, hazırlıklar.
mucib-i bizzat
İster istemez kendisi işi yapmaya mecbur olan. Serbest ve istediği gibi hareket edemeyen. (Meselâ: Güneş ışığının, güneşin kendi zâtının zaruri neticesi olması gibi.)
terk-i dünya / terk-i dünyâ
Dünyâyı terk etmek.
Mübah (dinde izin verilen) şeylerin hepsini terk edip, yalnız, yaşamak için ve dînini korumak için zarûrî, lâzım olan mübahları kullanmak, yâni mübahların zarûret miktârından fazlasını terk etmek. Böyle terk-i dünyâ çok kıymetli ve faydalı ise de çok güçtür.
Haram
vacib / vâcib / وَاجِبْ
Zarûrî olan.
vacibülvücud / vâcibülvücûd
Varlığı zaruri olan Allah.
vacid / vâcid
Zaruri varlık.
vahdet mertebesi
Bir ve tek olmanın zarurî olduğu derece.
vazife-i zaruriye
Zaruri vazife, zorunlu görev.
vücud-u vacib / vücûd-u vâcib / وُجُودُ وَاجِبْ
Allahın zarûrî olan varlığı.
zaruret-i akliye
Aklın zaruri olarak kabul etmesi.
zaruri / zarurî
(Bak: Zaruriyye)
zaruriyat / zarûriyât
Zarurî olanlar.
zaruriye / zarûrîye
Zarurî olan.
zaruriyet-i naşie / zaruriyet-i nâşie
Bir şeyin kendisinde bulunması zaruri olan ve ondan ayrılması mümkün olmayan.
zaruriyyat
(Tekili: Zarurî) Mecburi işler. İster istemez olan işler.
zaruriyyat-ı diniyye
İman edilmesi zaruri olan dinin esasları, (Allah Teâlâya, Âhiret gününe, Meleklere, Peygamberlere, Kitaplara ve hayrın ve şerrin Allah'tan olduğuna inanmak.)
zaruriyyat-ı naşie / zaruriyyat-ı nâşie
Bir şeyin kendisinde bulunması zaruri olan ve ondan ayrılması mümkün olmayan ve zâti hassadan meydana gelen zaruretler.
zaruriyye
(Zarurî) Mecburî. İster istemez olacak iş. İhtiyarî olmayan, mecburî olan.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
ram olmak
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
Rind
müzeyyin
imtisal
kemalat-ı zatiye
Taat
Şirr
fıkdan
bad
Fuzun
hemşire
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
Zaruri
batında
kabullenme
Muraba
Eddin
İlm
Ko
çoğul şahıs
üstü kapalı
kuş yemi