REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te Yönde ifadesini içeren 25 kelime bulundu...

aksiyle

  • Tam ters yönde.

cihetiyet

  • Belli bir yönde oluş; Allah hakkında bir yön tayin etme.

diyaneten

  • Dinî yönden.

echel-i mutlak / اَجْهَلِ مُطْلَقْ

  • Her yönden en cahil.

ehad

  • Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden). Hiç bir yönden benzeri olmayan, tek olan, ikilik tasavvur edilmeyen, hiç bir şeye muhtaç olmayan.

galib-i mutlak / gâlib-i mutlak

  • Mutlak galip; her yönden üstün gelme.

hal / hâl

  • Durum, vaziyet, tavır. Tasavvuf yolunda bulunan kimsenin kalbine gelen sevinç, hüzün, darlık, genişlik, arzu ve korku gibi mânâlar. Bunlar kulun gayreti ve çalışması olmadan kalbe gelir. Bu yönden makam ile arasında fark vardır. Makam, tasavvuf yolun da bulunan kimsenin çalışmakla kazandığı mânevî d

ihtar-ı manevi / ihtâr-ı mânevî

  • Mânevî yönden gelen uyarı.

imdad-ı gaybi / imdad-ı gaybî

  • Gaybî yönden yardımda bulunma.

istiğna-yı tam / istiğnâ-yı tam

  • Hiçbir yönden başkasına ihtiyaç duymama hâli.

kamilin / kâmilîn

  • Kemâl ve fazilet sahibi, mânevî yönden olgunluğa erişmiş kimseler.

kamilin-i nev-i beşer / kâmilîn-i nev-i beşer

  • İnsanların içinde kemâl ve fazilet sahibi, mânevî yönden olgunluğa erişmiş olanlar.

kemal-i me'yusiyet

  • Her yönden ümitsizliğin hakim olması.

maddi terakki / maddî terakki

  • Maddî yönden elde edilen gelişme; ilim ve teknolojide gelişip ilerleme.

mahkum-u mutlak / mahkûm-u mutlak

  • Mutlak sûretle hüküm altında bulunan, başkasının hüküm ve iradesiyle her yönden sınırlı olan.

mesh-i manevi / mesh-i mânevî

  • Mânevî yönden hayvana dönüşme.

min küll-il vücuh

  • Her yönden. Her cihetle.

minkülli'l-vücuh / minkülli'l-vücûh

  • Her yönden.

mürşid-i umumi / mürşid-i umumî

  • Herkese her yönden doğru yolu gösteren, genel mürşid.

müsteşrik

  • Doğu memleketlerini, din, dil ve târihleri başta olmak üzere her yönden araştırıp tesbite çalışan batılı ilim adamı. Garplı bilgin, oryantalist, şarkiyâtçı.

salabet-i diniye / salâbet-i dîniye / صَلَابَتِ د۪ينِيَه

  • Dînî yönden sağlamlık.

salavat-ı nuriye / salâvat-ı nuriye

  • Peygamberimiz için yapılan, manevî yönden tüm karanlıkları aydınlatan nurlu rahmet ve esenlik duaları.

suiihtiyar / sûiihtiyar

  • İradenin kötü yönde kullanımı.

tedvir

  • Devrettirmek, döndürmek. Çevirmek.
  • İdare etmek, yönetmek.
  • Daire şekline sokmak.
  • Edb: Bir mısradaki kelimelerin yerini değiştirmekle veznin ve mânanın bozulmamasıdır.
  • Kur'an-ı Kerim kıraatında: Tahkik ile hadr ortasında bir okuma usulüdür. Her iki yönde meşru m

teezzüb

  • Her yönden rüzgârın esmesi.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın