Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
Yol
kelimesini içeren
134
kelime bulundu...
abir-i sebil / âbir-i sebîl
Yolda giden yolcu.
azimet-rah / azimet-râh
Yola çıkma.
bais / bâis / باعث
Yol açan, sebep olan.
(Arapça)
Bâis olmak:
Yol açmak, sebep olmak.
(Arapça)
bedraka
Yol gösterici, kılavuz.
berahide
Yola çıkarılmış, gönderilmiş.
(Farsça)
delalet / delâlet
Yol gösterme, kılavuzluk etme.
delil / delîl
Yol gösterici, kanıt.
derece-i delalet / derece-i delâlet
Yol gösterme derecesi.
dübbe
Yol, tarik.
ebna-yı sebil / ebnâ-yı sebil
Yolcular, seyahat edenler, seyyahlar.
ehl-i idlal / ehl-i idlâl
Yoldan çıkaranlar, saptıranlar.
esfar-ı baide / esfar-ı baîde
Yolculuklar, uzak seferler.
eşkıya / eşkıyâ
Yol kesenler.
eşkiya
Yol kesici, isyancı.
eslem-i tarik
Yolun en selâmetlisi. En selâmetli yol.
esna-i tarik / esnâ-i tarik
Yolculuk esnasında, sırasında.
esna-yı rah / esnâ-yı rah
Yolculuk esnasında.
esna-yı sefer / esnâ-yı sefer
Yoluculuk esnasında, yolculuk sırasında.
feda'i / fedâ'î / فدائى
Yoluna canını hiçe sayan.
(Arapça)
fezaa
Yolda ve tarlada yapılan ve höyük denilen suret.
gava
Yoldan çıkmış. Yolunu şaşırmış. Azgın.
gümrah / gümrâh / كُمْرَاهْ / گمراه
Yolunu şaşırmış.
Yolunu kaybetmiş, yoldan çıkmış.
Yoldan çıkmış.
(Farsça)
guşmal
Yola getirme, te'dib etme, kulak bükme, ihtar etme.
(Farsça)
habbe
Yol, tarik.
hafe-i tarik / hâfe-i tarîk
Yol kenarı.
hak-rah / hâk-rah
Yol toprağı.
(Farsça)
harc-ı rah
Yol harcı, yol parası. Yol masrafı, yol için verilen para.
harcırah / خرج راه
Yol masrafı için verilen para.
Yol parası.
haydut / haydût
Yol kesici.
hem-rev
Yol arkadaşı, beraber giden, yoldaş.
(Farsça)
hemrah / hemrâh / همراه
Yoldaş, yol arkadaşı.
(Farsça)
hemsefer / همسفر
Yoldaş.
(Farsça - Arapça)
hermele
Yolmak.
hizaya gelmek
Yola gelmek, düzelmek.
ibabe
Yol, tarik.
ibn-i sebil
Yolcu. Seyyah.
ihla-i sebil
Yolunu açık bırakma.
infirak-ı turuk
Yolların ayrılması.
intihac
Yol bulma, varma, ulaşma.
irae-i tarik
Yol gösterme. Kılavuzluk etme.
irşad / irşâd
Yol gösterme, rehberlik etme. İnsanları, Allahü teâlânın emir ve yasaklarına ve Resûlullah efendimizin sünnet-i seniyyesine uymaya, her zaman Allahü teâlâyı anmaya, O'nu unutmamaya, kalbde O'ndan başkasının sevgisine yer vermemeye çağırmak, Allahü te âlânın râzı olduğu yolu göstermek.
ıshab
Yoldaşlık yapmak.
itisaf / itisâf / اعتساف
Yolsuzluk.
(Arapça)
ızlal / ızlâl / اضلال
Yoldan çıkarma.
(Arapça)
kafile
Yolculuk eden topluluk.
kankane
Yol göstermek.
kat'-ı tarik
Yol kesicilik.
katı-ut tarik
Yol kesen, eşkiya.
katıüttarik / katıüttarîk
Yol kesen.
katiüttariklik
Yol kesicilik, eşkıyalık.
kervan
Yolculuk kafilesi.
kompartıman
Yolcu trenlerinde vagonların bölümlerle ayrılmış kısımlarından her biri.
(Fransızca)
kutta-i tarik
Yol kesenler, eşkiyalar, haydutlar.
lazlaz
Yol gösterici, kılavuz.
lukata
Yolda veya başka bir yerde bulunup da, sâhibi bilinmeyen mal.
madalle
Yolun kaybolduğu yer.
mahrefe
Yol.
maksad-ı irşadi / maksad-ı irşadî
Yol gösterme gayesi.
mazalle
Yol aranılan yer.
meş'ab
Yol, tarik.
meşgel
Yol kesen, haydut, şaki, eşkiyâ.
(Farsça)
meslek / مَسْلَكْ
Yol, usûl, ekol.
Yol, usül, hareket tarzı.
mevs
Yolmak. Traş etmek.
mezheb
Yol, usül.
minhac / minhâc
Yol, meslek.
Yol, meslek, metod.
muhter
Yol, tarik.
münharif
Yoldan çıkmış, çarpık.
mürafaka
Yoldaşlık.
mürşid-i alim / mürşid-i âlim
Yol gösterici âlim.
müsafir / müsâfir
Yolcu. Senenin kısa günlerinde, insan veya deve yürüyüşü ile üç günde gidilecek yere gitmeyi niyet ederek, bulunduğu yerin kenar evlerinin dışına çıkan kimse.
müsbet hizmet
Yol göstermek, yardım etmek gibi olumlu ve yapıcı hizmet.
müsebbib / مسبب
Yol açan, sebep olan.
(Arapça)
mutatarrik
Yol bulan, geçen.
peyma / peymâ / پيما
Yol alan, kateden, ölçen.
(Farsça)
rah / râh / راه
Yol.
Yol.
Yol.
(Farsça)
rah-nüma
Yol gösteren, kılavuz.
(Farsça)
rahdan
Yol bilen.
(Farsça)
rahi
Yola ait, yolla alâkalı, yola dâir.
(Farsça)
rahiyye
Yolluk. Yol masrafları.
rahname / râhname / راهنامه
Yol ve yön gösteren kâğıt. Harita.
(Farsça)
Yol haritası.
(Farsça)
rahnüma / راهنما
Yol gösteren, kılavuz.
(Farsça)
rahrev
Yolcu.
(Farsça)
rahzen / râhzen / راهزن
Yol vuran. Yol kesen. Eşkiyâ, haydut.
(Farsça)
Yol kesen, haydut.
(Farsça)
rasd
Yol gözlemek.
refik-i rah / refik-i râh
Yol arkadaşı.
reh / ره
Yol, kaide, tarz, usul.
(Farsça)
Yol.
(Farsça)
reh-averde
Yolcunun getirdiği hediye.
(Farsça)
rehber
Yol gösteren, kılavuz.
(Farsça)
Yol gösteren, kılavuz; bir kimseye veya bir topluluğa iyi ile kötüyü görmesinde ve doğru yolu bulmasında yardımcı olan, insanı Allahü teâlânın rızâsına kavuşturmaya çalışan, ilim ve ahlâk sunan zât.
Yol gösteren, kılavuz.
Yol gösteren.
rehgüzar / rehgüzâr
Yol üstü.
rehneverd
Yola çıkan. Yolcu.
(Farsça)
rehnüma / رهنما
Yol gösteren. Kılavuz.
(Farsça)
Yol gösteren.
Yol gösterici.
(Farsça)
rehpeyma
Yol ölçen.
(Farsça)
rehpeymayi / rehpeymayî
Yolculuk.
(Farsça)
rehrev
Yolcu. Yola giden.
(Farsça)
rehyab
Yolunu bulabilen, girebilen.
(Farsça)
rehzen
Yol kesen, haydut, eşkiya.
(Farsça)
revan / revân
Yolcu, gidici.
rıhlet
Yolculuk, göç.
Yolculuk, göç.
şaki / şakî
Yol kesen, haydut.
salat-ı sefer / salât-ı sefer
Yola çıkıldığı zaman kılınan iki rekât namaz.
sarib
Yol, tarik.
sebil / sebîl
Yol; su dağıtılan yer ve dağıtılan şeyler.
sed-i rah / sed-i râh
Yol kapayan, yola mâni olan.
şedd-i rahl etmek
Yola koyulmak, yola çıkmak.
sedd-i turuk eden
Yolları kesen, kapayan.
sefer
Yolculuk.
Yolculuk, savaş, kez.
Yolculuk, seyahat, gezi. Savaşa gitme. Savaş, muharebe.
sefergüzin
Yolculuk yapan, seyahat eden.
(Farsça)
senen
Yol, tarik.
serkuy
Yol, sokak veya mahalle başı.
(Farsça)
sevk
Yollama, gönderme.
seyahat
Yolculuk, gezi.
Yolculuk.
seyir
Yolculuk, gezinti.
seyr ü sefer eden
Yolculuk yapan.
seyr ü seyahat eden
Yolculuk eden.
sırat / sırât / صراط
Yol, cadde.
Yol.
(Arapça)
sükn
Yolun ortası.
süluk etme / sülûk etme
Yol alma.
süluk etmek / sülûk etmek
Yol almak.
sünnet
Yol, kânun, âdet.
Peygamber efendimizin mübârek sözleri, işleri ve görüp de mâni olmadığı şeyler.
Din bilgilerinde senet, kaynak olan dört temel delîlden biri. Hadîs-i şerîfler.
Şerîat yâni İslâm dîni.
tarik / tarîk / طريق / طَر۪يقْ
Yol, hadis veya haberin geliş kanalı.
Yol, tarz, metod.
Yol. Meslek, tarz.
Yol.
Yol.
tarikiyle
Yoluyla.
tatarruk
Yol bulma. Yol bulup girme.
tezvid
Yol azığı hazırlama.
tirhal
Yola çıkma, göç etme.
turuk / طرق
Yollar.
Yollar.
(Arapça)
tuşe-i rah / tuşe-i râh
Yol azığı, yol yiyeceği.
udul / udûl
Yoldan çıkma, sapma.
vasıta-i seyahat
Yolculuk aracı.
vesile
Yol, hedefe ulaştıran şey.
yol-daş
Yol arkadaşı.
yolcu
Yola çıkan, konuk, seferî kimse.
zad / zâd
Yol azığı.
zat-ı mürşidane / zât-ı mürşidane
Yol gösteren kişi.
zebk
Yolmak.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
ram olmak
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
Mufrita
hakim-i zülcelal
mektube
Osmanli
takli'
arşiyan
evsâf-ı İslâmiye
sûyûf
likâ
bilâhere
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
Yol
mez
narg
Beklemek
evram
çare-i necat
ileri görüs
Terkip
Hayal
evlendirmek