REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te Yildız ifadesini içeren 200 kelime bulundu...

agma

  • Yıldız. Yıldız akması.

ahter / اختر

  • Yıldız.
  • Mc: Baht, talih.
  • Yıldız. (Farsça)

ahter-bin / ahter-bîn

  • Müneccim. Yıldız ilmi ile meşgul olan kimse. (Farsça)

ahter-gu / ahter-gû

  • Yıldız ilmi ile uğraşan kişi, müneccim. (Farsça)

ahter-i dünbale-dar / ahter-i dünbâle-dar

  • Kuyruklu yıldız.

ahter-i dünbaledar / ahter-i dünbâledâr / اختر دنباله دار

  • Kuyruklu yıldız.

ahter-şinas

  • Yıldız ilmi ile uğraşan. Müneccim. (Farsça)

ahteran / ahterân

  • Yıldızlar. Necimler. (Farsça)

ahterbin / ahterbîn / اختربين

  • Astrolog, yıldızbilimci. (Farsça)

ahterşinas / ahterşinâs / اخترشناس

  • Yıldızbilimci. (Farsça)

ahterşümar / ahterşümâr / اخترشمار

  • Yıldızbilimci. (Farsça)
  • Geceleri uyuyamayan. (Farsça)

ahver

  • Akıllı.
  • İri gözlü güzel.
  • Müşteri yıldızı. (Jüpiter)
  • Beyaz yüzlü, güzel gözlü adam.

akmar

  • (Tekili: Kamer) Aylar. Yıldızlar.

ane / âne

  • Bir aşiretin bütünlüğü veya işleri veya şerefi.
  • Dişi ve yabani eşek.
  • Yabani eşek sürüsü.
  • Cedi (keçi) burcundan bir kısım yıldızlar.
  • Kasık kılı.
  • Apış arası, kasık.

arş-üs-süreyya

  • Ülker yıldızının altında yer alan bir yıldız topluluğu.

arz-ı belde ta'yini

  • Ast: Herhangi bir bölgede kutup yıldızı veya diğer yıldızlarla astronomik hesaplar yapmak suretiyle o yerin arzını tayin etmek.

ataraksiya

  • yun. Tesirlere (etkilere) karşılık göstermeme, durgunluk hâli.
  • (Fels.) Ruhun sükunete ulaşması, arzu ve ihtiraslardan uzak kalma. Eski çağ felsefesi, hayatın gayesi, saadet olarak duygusuzluk halini gösteriyordu. İnsan arzuları sonsuz, düşmanları sonsuzdur, (mikroptan kuyruklu yıldız

ava'

  • Alçak kimse.
  • Menazil-i kamerden bir menzildir ve beş yıldızlıdır.

avva

  • Bir yıldız kümesi.

ayn-üs sevr

  • Boğa gözü.
  • Koz: Semânın kuzey yarım küresinde bulunan boğa burcunun en parlak yıldızı.

ayyuk

  • Samanyolunun dâima sağ tarafında olan çok parlak ve uzak bir yıldızın ismi.
  • Mc: Gökyüzünün pek yüksek yeri.

bahr-i muhit-i havai / bahr-i muhit-i havaî / bahr-i muhit-i havâî

  • Yıldızların, seyyarelerin içinde dolaştığı feza. Büyük feza denizi.
  • Hava okyanusu; yıldızların, gezegenlerin içinde dolaştığı geniş feza denizi.

başe-i felek / bâşe-i felek

  • Nesr-i Tâir ve Vâki adı verilen iki yıldız.

behram

  • Eskiden bir İran padişahının adı. (Farsça)
  • Bir pehlivan ismi. (Farsça)
  • Merih yıldızı. (Farsça)

besmele

  • Bismillahirrahmanirrahim'in kısaltılmış ismi. Müslüman her işine Bismillah ile başlar. Yani her işi Allah adına ve Allah için yapar. Atomlardan yıldızlara kadar her varlık da Allah adına ve Allah için hareket eder. İnsan da Bismillah diyemiyeceği, yani Allah'ın emri ve izni olmayan bir işi ve hareke

beyne'l-ecram

  • Gök cisimleri ve yıldızlar arasında.

bi-duht / bî-duht

  • Kızı olmıyan. (Farsça)
  • Zühre Yıldızı. (Farsça)

bircis

  • Sütlü Deve. Müşteri yıldızı.

burc

  • Belli bir şekil ve surete benzeyen sabit yıldız kümesi.
  • Kale, yüksek bina.
  • Herhangi bir şekli gösteren ve özel ad alan sâbit yıldızlar topluluğu, galaksi.
  • Güneşin girip çıktığı on-iki burçtan her biri: Yengeç, kova, akrep.
  • Muayyen bir şekil ve sûrete benzeyen sâbit yıldız kümesi.
  • Tek hisar kule, kale çıkıntısı.
  • Dünyaya göre güneşin döndüğü yerin onikide bir kadarı.

burç

  • Belli bir şekil ve surete benzeyen sabit yıldız kümesi.

bürc

  • (Çoğulu: Bürûc-Ebrac) Hisar.
  • Yıldız.

burc / برج

  • Burç. (Arapça)
  • Yıldız kümesi. (Arapça)

büruc

  • (Tekili: Burc) Burç, aslında âşikar şey mânasına gelir. Her bakanın gözüne çarpacak şeklide zâhir olan yüksek köşk mânasına da kullanılmıştır.
  • Bunlara teşbihen veya zuhur mânâsıyla semâdaki bir kısım yıldızlara veya bazı yıldızların toplanmasından meydana gelen şekillere ve farazi su

butin

  • Menazil-i Kamer'den üç yıldız.

cahim / cahîm

  • Cehennem'in dördüncü tabakasına verilen ad. Güneşe ve yıldıza tapanların azab göreceği Cehennem.

cebbar / cebbâr

  • İlâhî isimlerdendir. Dilediğini yapan, kudret ve güç sahibi Allah.
  • Zalim, müstebit kişi.
  • Gökyüzünün güneyinde bulunan bir yıldız kümesi.

cebhe

  • Yüz, ön taraf. Harp sahası. Muharebe edilen yer.
  • Alın.
  • Bir binanın veya o cinsten bir şeyin ön tarafı.
  • Gökteki ayın menzillerinden birisinin ismi olup arslan suretinin cephesidir, dört yıldız arslan alnına benzetilmiştir.
  • Bir kavmin ve cemaatin seyyidi.

cesed-i necmi / cesed-i necmî / جَسَدِ نَجْمِي

  • Yıldız gibi nuranî olan ceset.
  • Yıldız gibi nurlu beden.

cevar-ül künnes

  • Seyyar yıldızlar. (Ütarid, Zühre, Merih, Müşteri, Zuhal.)

cevza

  • Astr: İkizler burcu. Gökyüzünün kuzey yarım küresinde yer alan iki tane parlak yıldızlı bir burcdur. Güneş, mayıs ayında bu burca girer.

cirm

  • Vücud, ten, cüsse, hacim, büyüklük.
  • Cansız cisim.
  • Yıldız.
  • Oylum, yıldız.

deh-sal

  • Gezegen, seyyare, yıldız. (Farsça)

derari / derârî

  • (Tekili: Dürrî) Parlak yıldızlar. (Farsça)
  • Renkli şeyler. (Farsça)
  • Parlak yıldızlar, renkli şeyler.

dübb-i asgar

  • Küçük ayı (yedili yıldız grubu).

dübb-i ekber

  • Büyük ayı (yedili yıldız grubu).

dübb-ü asgar

  • Küçük ayı denen ve Kutup yıldızı etrafında devreden yedi tanelik yıldız kümesi.

dübb-ü ekber

  • Büyük ayı tâbir edilen, kutup yıldızı ile beraber etrafındaki yedi yıldız.

ecram / ecrâm

  • (Tekili: Cirm) Ruhsuz büyük varlıklar. Cirmler. Yıldızlar.
  • Gök cisimleri, yıldızlar.

ecram-ı semaviye

  • Gök cisimleri, yıldızlar.

ecram-ı semaviyye / ecrâm-ı semâviyye

  • Gök cisimleri, yıldızlar.

ecram-ı ulviye

  • Ulvi yıldızlar. Büyük cirimler.

encüm / انجم

  • (Tekili: Necm) Yıldızlar. Necmler.
  • Yıldızlar. (Arapça)

erendiz

  • Müşteri gezegeni. Jüpiter yıldızı.

eyne's-sera mine's-süreyya / eyne's-serâ mine's-süreyyâ

  • "Yer nerede, Ülker takım yıldızı nerede?" (birbirine zıt ve uzak şeyler için söylenir).

eyyam-ı kur'aniye

  • Kur'an-ı Kerim'e göre olan günler (...Semavatta herhangi bir kürenin kendi etrafında bir defa dönmesi ile gün; mensub olduğu seyyarenin etrafında bir defa dönmesi ile de senesi meydana gelir. Her yıldızın kendine göre bir günü ve senesi vardır. Meselâ: Şems-üş-şumusun bir günü ellibin sene ve Şi'ra

eyyam-ı şer'iye / eyyâm-ı şer'iye

  • Kur'ân'daki ölçülere uyan günler; gökyüzünde her cismin kendi etrafında dönmesiyle gün, bağlı olduğu sistem etrafında dönmesiyle de yine ona ait sene oluşur. Meselâ Sirius yıldızının bir günü ise bin senedir.

ezfar

  • Tırnaklar.
  • Tırnakbahuru denilen tıbbi bir koku.
  • Şimal kutbunda bulunan küçük yıldızlar.

fakha

  • Her nebatın yeni açmış çiçeği.
  • Bir yıldız adı.
  • Dübür halkası.

ferengis / ferengîs

  • Zühre yıldızı, Venüs gezegeni, çoban yıldızı. (Farsça)

ferkadan

  • Şimâl kutbuna yakın parlak ve küçük ayı kümesine tâbi ve gece istikamet bulmağa yarayan, sık sık karşı karşıya gelen iki yıldız (İkizler mânasına).

feza

  • Yıldızlar arasındaki geniş boşluk. Gökyüzü.
  • Yer geniş olmak.
  • Açık sahra.
  • Saha.
  • Yerde akan su.

gafr

  • Örtmek, setr etmek.
  • Menazil-i kamerden üç küçük yıldız.

gams

  • Yıldız kayması.
  • Suya dalmak.

hadisat-ı necmiye / hâdisât-ı necmiye / حَادِثَاتِ نَجْمِيَه

  • Yıldız (kayması) hâdiseleri.

hamel

  • Kuzu.
  • Ast: Burçlardan birinin adıdır. Bu burcu teşkil eden yıldızlar kuzuya benzediği için arapça kuzu demek olan hamel denilmiştir. Güneş bu burca 21 Mart'ta girer ve gece ile gündüz bir olur.

hane-i devvar

  • Dâim dönen, devreden hane.
  • Mc: Yıldız.

heftevreng / هفت اورنگ

  • Yedi yıldız. (Farsça)

hek'a

  • Menazil-i Kamer'den bir yıldız.
  • Atın göğsü üstündeki dâire.

herkül burcu

  • Gökyüzünün kuzey yönünde Herkül ismi verilen bir yıldız kümesi.
  • Gök küresi kuzey cihetinde isim verilen bir takım yıldız kümesi.

hey'et

  • Şekil. Suret. Görünüş.
  • Birlik teşkil eden şahısların mecmuu.
  • Gök ve yıldız ilmi. Astronomi.
  • Duruş, vaziyet, keyfiyet. Tabiat ve cibilliyet. Bir şeyin cibilli vaziyeti.

hubahib

  • Yıldız böceği.
  • Bahil bir kimsenin adı.

hunnes-künnes

  • Hunnes, Hânis'in; Künnes de Kânis'in çoğuludur. Kânis, süpüren mânasınadır. Umumiyetle, akıp akıp yuvalarına giden veya aynı yollarında gidip gelen yıldızlar demektir. Bazılarınca gündüz gaib, gece zâhir olan yıldızlara denir. Ekseriyetle yedi seyyar yıldızlara denmiştir. (Zuhal, Müşteri, Merih, Züh
  • Bir kısım yıldızlar.

hürmüz

  • (Hürmüzd) Eski İran takviminde, güneş yılının ilk günü.
  • Zerdüştlerin bâtıl bir inanışları olan hayır tanrısı.
  • Jüpiter (Müşteri) yıldızı.

ilm-i hey'et

  • Gökler ve yıldızlar ilmi. Astronomi.

ilm-i nücum

  • İlm-i Ahkâm-ı Nücum da denir. Yıldızların ahvalinden, hareketlerinden mâna çıkarmağa çalışmak ve araştırmak ilmidir.

iltima-i kevakib

  • Yıldızların parıldaması.

iltiyah

  • Vücudun güneşten yanması.
  • Susama.
  • Şimşek çakma.
  • Yıldızın parıltısı.

istare

  • Yıldız. (Farsça)

iştibak

  • (Şebeke. den) Örülmek. Örgülenmek.
  • Karşılıklı birbirine geçmek.
  • Perişanlık.
  • Zâhir olmak.
  • Koz: Güneş battıktan sonra gökte kum taneleri gibi görünen karışık yıldızlar.

iştibak-ün-nücum / iştibâk-ün-nücûm

  • Güneş battıktan sonra, yıldızların çoğunun görünmesi, yâni güneşin arka kenârının, şer'î ufuk altına on derece irtifâ'a (yüksekliğe) inmesi.

izmihrar

  • Surat asma.
  • (Yıldız) parıldama.
  • Kış mevsiminin şiddetli olması.

kabis

  • Yusuf Aleyhisselâm'ın rüyasında gördüğü yıldızlardan birisi.

kaytus

  • Bir yıldız kümesi.

kehkeşan

  • Samanyolu. Saman uğrusu. (Gökte sık yıldız ışıklarıyla hasıl olan yol biçimi uzayıp giden ışıklı manzara.) (Farsça)

kelb

  • (Çoğulu: Ekâlib-Eklüb-Kilâb) Köpek, it.
  • Meşhur bir yıldız.
  • İki adım arasına koyarak dikilen kayış.
  • Yolcuların, yük üstünde azıklarını astıkları demir çengel.
  • Şiddet.
  • Hırs.

ketd

  • Bir yıldız adı.
  • Omuzlar ile sırt arası.

kevakib / kevâkib / كواكب

  • (Tekili: Kevkeb) Yıldızlar.
  • Yıldızlar.
  • Yıldızlar. (Arapça)

kevkeb / كوكب

  • Yıldız.
  • Parıldamak.
  • Yıldız.
  • Yıldız. (Arapça)

kevkeb-i derri / kevkeb-i derrî

  • Parlak yıldız.

kevkeb-i muhakkıkin / kevkeb-i muhakkıkîn

  • Muhakkik âlimler yıldızı.

kevkeb-i münevver

  • Işık saçan parlak yıldız.

kevkeb-i nevvar / kevkeb-i nevvâr

  • Parıldayan yıldız.

kevkebe

  • Necim, yıldız.
  • İnsan cemaatı. Süvari alayı.

kevkebi / kevkebî

  • Yıldıza ait, yıldızla ilgili.

kiyan

  • Merkez. (Farsça)
  • Yıldız, seyyâre. (Farsça)

kozmoğrafya

  • yun. Yıldızların yerlerinden ve hareketlerinden bahseden ilim. Felekiyyat. İlm-i hey'et.

künnes

  • (Tekili: Kânis) Yuvasında ve yatağında olan geyikler.
  • Gündüzün gizlenen, gece görünen seyyar yıldızlar.
  • Gece görünen yıldızlar.

lem'a

  • (Çoğulu: Lemâat) Parlamak. Şimşek gibi çakmak. Güneş ve yıldız gibi parlamak.
  • El ile veya elbise gibi bir şeyle işaret etmek.

matla'

  • Doğacak yer, güneş vasair yıldızların doğması, kaside veya gazelin ilk beyti.
  • Güneş veya yıldızların doğdukları yer, ufuktan çıktıkları yer.
  • Yıldız veya güneşin zuhur etmesi.
  • Edb: Kaside ve gazelin kafiyeli olan ilk beyti.

mecerre

  • (Mecerret-üs Sema) Kehkeşan, Samanyolu denilen büyük, parlak yıldız kümesi.

metali

  • Doğacak yerler.
  • Güneş ay ve yıldızların doğdukları yerler.

metali'

  • Matla'lar. Tulu' edecek yerler veya zamanlar. Güneş veya benzerinin doğduğu yerler.
  • Ast: Herhangi bir yıldızın i'tidal-i rebii (Arz'ın güneş etrafındaki gezmesinde, 20 Mart'ta bulunduğu) noktasından geçmek üzere başlangıç kabul edilen daire ile bu yıldızın semavî istiva dairesi üzeri

micdah

  • (Çoğulu: Mecâdih) Kavut karıştırdıkları ağaç.
  • Menazil-i Kamerden bir yıldız.

mirfak

  • Dirsek.
  • Mutfak. Kiler.
  • Semânın şimal tarafında bir yıldız ismi.

mirrih

  • Uzun ok. ("Pertev oku" derler)
  • Yeleği olmayan ok.
  • Bir yıldız adı.

mısbah

  • Kandil. Çıra. Meş'ale. Lâmba. (Aya, güneşe, yıldızlara ve mecâzen de Resul-i Ekrem'e (A.S.M.) bu isim verilmiştir.)Sabah ve sabahat maddesinden ism-i âlettir ki; sabah gibi lâtif ve kuvvetli aydınlık veren lâmba demektir.

mükevkeb

  • (Kevkeb. den) Yıldızlı.

müneccim / منجم / مُنَجِّمْ

  • Yıldızların hareket ve hâllerini tedkikle uğraşan, mevki ve harekâtından mâna ve hüküm çıkaran. Falcı.
  • Astrolog, yıldızların konum ve hareketlerinden mânâ çıkaran.
  • Yıldız falına bakan, astroloji ile uğraşan.
  • Yıldızların hareketlerini gözetleyerek geleceğe dâir haber verdiğini iddiâ eden, yıldız falına bakan kimse. Astrolog.
  • İlm-i nücûm yâni astronomi ilmiyle uğraşan kimse. Astronom.
  • Yıldızlarla uğraşan, falcı.
  • Yıldızbilimci, astrolog. (Arapça)
  • Yıldız ilmi ile uğraşan.

müntecim

  • Yıldızın doğması.

müşteri

  • Malı parayla alan. Satılan malı alan.
  • Bir yıldız ismidir. Jüpiter.
  • İstekli, arzulu.

nahide

  • Yeni yetişmiş kız.
  • Zühre (Venüs) yıldızı.

naikan

  • Cevzâ burcundan iki yıldız.

naka / nâka

  • Dişi deve.
  • Bir yıldızın ismi.
  • Sivilce.

naşıt

  • Büyük yoldan ayrılan küçük yol.
  • Vahşi sığır. Bir burçtan başka burca varan yıldız.
  • Neşeli ve şen adam.

neayim

  • Menazil-i kamerden dört nurlu yıldızın adı.

necim

  • Yıldız.

necm / نجم

  • (Necim) Yıldız, ahter, kevkeb. Ülker yıldızına da denir. Ülker, onbir yıldızdır. Altısı görünür, gözü kuvvetli olan yedinciyi de görebilir.
  • Belirli olan vakit. (Araplar, vakti yıldızlarla tahdit ederlerdi)
  • Kabak ve hıyar gibi yayvan nebat.
  • Belirli vakitte yapılan vazi
  • Kısım, durak; yıldız.
  • Yıldız, ahter, kevkeb, ülker yıldızı.
  • Yıldız.
  • Yıldız. (Arapça)

necm ü hilal / necm ü hilâl

  • Yıldız ve ay.

necm-i ayet / necm-i âyet / نَجْمِ آيَتْ

  • Âyet yıldızı.
  • Yıldız gibi parlak Kur'ân âyeti.

necm-i dırahşan

  • Parlayan yıldız.

necm-i nur-efşan / necm-i nur-efşân

  • Aydınlık saçan yıldız.

necm-i sakıb / necm-i sâkıb

  • Karanlığı delerek geçen parlak yıldız.

necm-i sakıp / necm-i sâkıp

  • Karanlığı delip geçen parlak yıldız.

necm-i zehra / necm-i zehrâ / نَجْمِ زَهْرَا

  • Parlak yıldız.

necm-üd din

  • (Bizde daha çok Necmeddin şeklinde telâffuz olunur) Dinin necmi, yıldızı meâlindedir.

necmi / necmî

  • Yıldıza dair, yıldızlarla alâkalı.

necmisakıb

  • Karanlığı delen parlak yıldız.

nehrüssema

  • Samanyolu da denilen yıldızlar kümesi.

nesr

  • Hamele-i Arş'tan olan bir melek.
  • Akbaba, kartal.
  • Nuh kavminin putlarından birisinin ismi.
  • Yarayı deşmek.
  • Kuşun, eti didiklemesi.
  • Birinin aleyhinde konuşmak.
  • Güneyde bir parlak yıldız. Buna Nesr-ül vâki' denir. Batıdaki yıldıza ise: Nesr-üt-Tair

nesre

  • Büyük geniş gömlek.
  • Hayvanın tiksirip burnundan sümüğünü çıkarması.
  • Menazil-i kamerden iki yıldız.

neyyir

  • (Nur. dan) Nurlu, parlak, ışıklı cisim.
  • Yıldız. Cisim halindeki nur.
  • Güneş, şems.

nüceym

  • Yıldızcık. Küçük parıltısı olan. Küçük yıldız.

nücum / nücûm / نجوم

  • (Tekili: Necm) Yıldızlar.
  • Yıldızlar.
  • Yıldızlar.
  • Yıldızlar.
  • Yıldızlar. (Arapça)
  • Astoroloji. (Arapça)

nücum-misal / nücûm-misâl

  • Yıldızlar gibi, yıldızlara benzer.

nücum-perest

  • Yıldıza tapanlar. (Farsça)

nücum-u asümani / nücum-u âsümânî

  • Göklerdeki yıldızlar.

nücum-u kur'aniye / nücûm-u kur'âniye

  • Kur'ân'ın yıldızları; âyet-i kerîmeler.

nücum-u sakıbe / nücum-u sâkıbe

  • Işığıyla karanlığı delip geçen yıldızlar.
  • Işığıyla karanlığı delip geçen yıldızlar.

nücum-u sevabit / nücum-u sevâbit

  • Sabit yıldızlar.

nücum-u seyyare

  • Gezen yıldızlar, gezegenler.
  • Seyyar, gezici yıldızlar.

nücumi / nücumî

  • Yıldızlarla ilgili.
  • Yıldızlarla uğraşan.

nücumperest / nücûmperest

  • Yıldızlara tapan.
  • Yıldızlara tapan.

pervin

  • Ülker denilen yedi yıldızın tamamı. (Farsça)

rabbü'ş-şi'ra / rabbü'ş-şi'râ

  • Şi'râ yıldızının, Sirius yıldızının Rabbi.

rasadhane / rasadhâne

  • Havanın değişen şekillerini, sıcaklık ve soğukluğu tesbit etmek için veya yıldızların hareketlerini tesbit ve takib maksadiyle çalışılan yer. (Farsça)

recm-i nücum

  • Yıldızlarla taşlama.

sa'd yıldızı

  • Jüpiter veya Çoban yıldızı da denilen Venüs gezegeni.

sabi'i / sâbi'î / صابئى

  • Yıldıza tapan. (Arapça)

sabie / sâbie

  • Yıldıza tapanlar.

sabihat / sâbihât

  • Yüzücü olanlar, yüzenler. Gemiler.
  • Ehl-i imânın ruhları.
  • Yıldızlar.

sabii / sabiî / sâbiî

  • İtaattan ayrılmakla bâtıla meyleden.
  • Yıldıza tapan sapkınlar veya yıldıza tapan ehl-i dalâlet kimselerden olanlar.
  • Yıldıza tapan.
  • Yıldıza tapan.

sabiiler / sâbiîler

  • Aya ve yıldızlara tapan kimseler. El-Cezîre (Cizre) ve Harran civârında yaşayan bu kimseler, yahûdîlik, hıristiyanlık ve mecûsîlik gibi çeşitli dinlerden bâzı inanışları alarak bir din meydana getirmişlerdir.

sabiin / sabiîn

  • (Tekili: Sâbiî) (Aslı: Sâbiiyyun) Yıldıza tapanlar. Sapıklardan olanlar.
  • Yıldıza tapanlar.

sabiiyyun / sâbiiyyun / sâbiîyyûn

  • Yıldızlara tapan kimseler.
  • Yıldıza tapanlar.

sabite

  • Yerinde durur gibi olan yıldız.
  • Yerinde durup hareket etmeyen herhangi bir şey. (Seyyare'nin zıddı)

saibi / sâibî / صائبى

  • Yıldıza tapan. (Arapça)

sakıb / sâkıb / ثاقب

  • Delici. (Arapça)
  • Parlak yıldız. (Arapça)

samanyolu

  • Uzaktan parlak bir yol gibi görünen yıldızlar kümesi.

sarfe

  • Boncuk.
  • Nurlu bir yıldız ismi.

seb'a-i seyyare

  • Yedi seyyar yıldız.

sefain-i kibriya / sefâin-i kibriyâ

  • Sonsuz azamet ve büyüklük sahibi Allah'ın gemileri; yani gazegenler, yıldızlar.

şehab-ı şaşaanisar / şehâb-ı şâşaanisâr

  • Haşmet, görkem saçan parlak yıldız, parlak meteor.

sekub

  • (Sekabe) Ateşin alevlenmesi.
  • Yıldızın parlaması.
  • Işıklı, ışık veren.
  • Parlamak.

şems-üş şümus

  • Güneşlerin güneşi. En büyük güneş. Çok seyyarelerin, etrafında döndüğü en büyük bir yıldız.

şemsü'ş-şümus

  • Güneşlerin güneşi; Vega yıldızı.

seradan süreyya'ya kadar / serâdan süreyya'ya kadar

  • Yerden Ülker yıldızına kadar (Birbirine zıt ve uzak şeyler için söylenir).

seradan süreyyaya / serâdan süreyyaya

  • Yerden Ülker yıldızına kadar; birbirine zıt ve uzak şeyler için söylenen bir ifadedir.

seradan süreyyaya kadar / serâdan süreyyaya kadar

  • Yerden Ülker yıldızına kadar (Birbirine zıt ve uzak şeyler için söylenir).

sevabit / sevâbit / ثوابت

  • (Tekili: Sâbite) Merkezlerinden ayrılmaz görünen yıldızlar.
  • Sâbit olanlar, sâbitler.
  • Bulunduğu yerde hep sâbit olarak görülen yıldızlar.
  • Duranlar, sabit yıldızlar.
  • Yıldızlar. (Arapça)

sevabit-i kevkebiye

  • Gökyüzünde sabit olarak görülen ve gece karanlığında insanlara yön gösteren yıldızlar.

sevakıb

  • (Tekili: Sâkibe) Parlak yıldızlar.

seyyar

  • Bir yerde durmayıp yer değiştiren.
  • Gökte veyâ güneş etrâfında dolaşan yıldız. Gezegen.
  • Kervan, kafile.
  • Otomobil.

şı'ra

  • Yaldırık adı verilen büyük, nurlu yıldız.

şi'ra / şi'râ

  • Koz: İki yıldızın adı.
  • Şi'râ yıldızı, Sirius yıldızı.

şi'ra-ül yemani / şi'ra-ül yemanî

  • Semanın güney yarım küresinde bulunan "Kelb-i Ekber" denilen burcun ve bütün semanın görünen en parlak yıldızı. (Sirius)

şi'ra-üş şami / şi'ra-üş şamî

  • "Kelb-i Asgar" denilen burcun en parlak yıldızı.

şihab / şihâb / شهاب / شِهَابْ

  • Parlak yıldız.
  • Kıvılcım.
  • Yıldızdan fırladığı zannedilen ve dünyanın atmosferinde bir an görünüp kaybolan gök taşı.
  • Şahap, akanyıldız, gök cismi.
  • Akan yıldız, kayan yıldız. (Arapça)
  • Kıvılcım. (Arapça)
  • Kayan yıldız.

simak

  • (Tekili: Semek) Balıklar.
  • Parlak yıldız.
  • İki parlak yıldızdan birisi.
  • Bir şeyi yükseltip kaldıracak âlet.

sitare / sitâre / ستاره

  • Yıldız, kevkeb. (Farsça)
  • Yıldız. (Farsça)

sitare-gan / sitare-gân

  • Yıldızlar.

sitare-i rahşan / sitare-i rahşân

  • Parlak yıldız.

su'ban

  • (Çoğulu: Saâbin) Büyük yılan. Ejderha.
  • Koz: Semanın kuzey yarım küresinde bulunan Tinnîn Burcu'nun çevirdiği büyük kavisin ortasında ve küçük ayı dörtgeninin tam karşısında bulunan en parlak yıldız. (Alpha Draco)

süha / sühâ

  • Büyükayı yıldız kümesindeki en küçük yıldız; eskiden gözün keskinliği bu yıldızla denenirdi.
  • Bir yıldız ismi. Dübb-ü ekber (Büyük Ayı) yıldız kümesinden gözü kuvvetli olan kimselerin görebileceği en küçük yıldız.
  • Pek küçük görünen bir yıldızın ismi.

süheyl

  • Kolay, uygun ve yumuşak.
  • Semânın güney tarafında ve Yemenden daha iyi görülen bir yıldız adı. (Bunun için buna Süheyl-i Yemâni denir. Kuzey kutup yıldızının naziri, benzeridir.)
  • Kolay, uygun, yumuşak, bir yıldız.

süreyya / süreyyâ / ثُرَيَّا

  • Ülker (Pervin) yıldızı. Yedi (veya altı) yıldızlardır ki; ikişer ikişer karşılıklı dururlar ve Ayın geçtiği yerlere yakın görünürler. Gerdanlığa benzemesinden Felekiyâtta "Ikd-ı Süreyya" tabir edilir.
  • Ülker yıldızı, bir yıldız topluluğu.
  • Ülker yıldızı.
  • Ülker takımyıldızı; yedi (veya altı) yıldızdan meydana gelen ve Ayın geçtiği yerlere yakın görünen bir takımyıldızı.
  • Ülker takım yıldızı.

suud

  • Mübarek.
  • Mübarek sayılan yıldızlar.

tabaka-i sevabit / tabaka-i sevâbit

  • Yerlerinde sabit olarak duran yıldızlar tabakası.
  • Sabit bilinen yıldızlar tabakası.

tara

  • Yıldız. (Farsça)

tarfe

  • Göz kapağının bir defa kapanıp açılması.
  • Göz kırpmak.
  • Bir yıldız ismi.
  • Ayın bir menzili.

tarık / târık

  • Gece gelen kimse.
  • Zulmette hâsıl olan belâ ve musibetler.
  • Parlak yıldız.
  • Sabah yıldızı. (Zühre)
  • Belâ, yıldız.

tencim

  • Yıldız ilmi ile uğraşmak. Yıldızların hareketlerinden mâna çıkarmağa çalışmak.

teshir-i şems ve kamer ve nücum

  • Güneşi, ayı ve yıldızları emrine boyun eğdirme.

tinnin / tinnîn

  • Büyük yılan, ejder, ejderha.
  • Koz: Gökte yedi burc boyunca uzanan hafif beyazlık.
  • Ejderha burcu. Semânın şimal yarım küresinde Küçük Ayı burcunu etrafından saran, kıvrılıp bir yıldız dörtgeni ile nihayet bulan bir burç.

vennecmi

  • Yıldıza yemin olsun.

veseni / vesenî

  • Putperest. Yıldızları ilâh itikad etmek gibi sapık şeylere inanan kimse.
  • Yıldıza tapan.

yıldız-ı hakikat

  • Hakikat yıldızı.

yıldız-misal

  • Yıldız gibi.

yıldızvari / yıldızvâri

  • Yıldıza benzer, yıldız gibi.

zevahir

  • (Tekili: Zühre) Çiçekler.
  • Parlak yıldızlar.
  • Ziynetli, parlak ve berrak olanlar.

zevail

  • (Tekili: Zail) Zeval bulanlar. Zail olan şeyler.
  • Mc: Yıldızlar.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın