Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
Yildizlar
ifadesini içeren
64
kelime bulundu...
ahteran / ahterân
Yıldızlar. Necimler.
(Farsça)
akmar
(Tekili: Kamer) Aylar. Yıldızlar.
ane / âne
Bir aşiretin bütünlüğü veya işleri veya şerefi.
Dişi ve yabani eşek.
Yabani eşek sürüsü.
Cedi (keçi) burcundan bir kısım yıldızlar.
Kasık kılı.
Apış arası, kasık.
arz-ı belde ta'yini
Ast: Herhangi bir bölgede kutup yıldızı veya diğer yıldızlarla astronomik hesaplar yapmak suretiyle o yerin arzını tayin etmek.
bahr-i muhit-i havai / bahr-i muhit-i havaî / bahr-i muhit-i havâî
Yıldızların, seyyarelerin içinde dolaştığı feza. Büyük feza denizi.
Hava okyanusu; yıldızların, gezegenlerin içinde dolaştığı geniş feza denizi.
besmele
Bismillahirrahmanirrahim'in kısaltılmış ismi. Müslüman her işine Bismillah ile başlar. Yani her işi Allah adına ve Allah için yapar. Atomlardan yıldızlara kadar her varlık da Allah adına ve Allah için hareket eder. İnsan da Bismillah diyemiyeceği, yani Allah'ın emri ve izni olmayan bir işi ve hareke
beyne'l-ecram
Gök cisimleri ve yıldızlar arasında.
burc
Kale, yüksek bina.
Herhangi bir şekli gösteren ve özel ad alan sâbit yıldızlar topluluğu, galaksi.
Güneşin girip çıktığı on-iki burçtan her biri: Yengeç, kova, akrep.
büruc
(Tekili: Burc) Burç, aslında âşikar şey mânasına gelir. Her bakanın gözüne çarpacak şeklide zâhir olan yüksek köşk mânasına da kullanılmıştır.
Bunlara teşbihen veya zuhur mânâsıyla semâdaki bir kısım yıldızlara veya bazı yıldızların toplanmasından meydana gelen şekillere ve farazi su
cevar-ül künnes
Seyyar yıldızlar. (Ütarid, Zühre, Merih, Müşteri, Zuhal.)
derari / derârî
(Tekili: Dürrî) Parlak yıldızlar.
(Farsça)
Renkli şeyler.
(Farsça)
Parlak yıldızlar, renkli şeyler.
ecram / ecrâm
(Tekili: Cirm) Ruhsuz büyük varlıklar. Cirmler. Yıldızlar.
Gök cisimleri, yıldızlar.
ecram-ı semaviye
Gök cisimleri, yıldızlar.
ecram-ı semaviyye / ecrâm-ı semâviyye
Gök cisimleri, yıldızlar.
ecram-ı ulviye
Ulvi yıldızlar. Büyük cirimler.
encüm / انجم
(Tekili: Necm) Yıldızlar. Necmler.
Yıldızlar.
(Arapça)
ezfar
Tırnaklar.
Tırnakbahuru denilen tıbbi bir koku.
Şimal kutbunda bulunan küçük yıldızlar.
feza
Yıldızlar arasındaki geniş boşluk. Gökyüzü.
Yer geniş olmak.
Açık sahra.
Saha.
Yerde akan su.
hamel
Kuzu.
Ast: Burçlardan birinin adıdır. Bu burcu teşkil eden yıldızlar kuzuya benzediği için arapça kuzu demek olan hamel denilmiştir. Güneş bu burca 21 Mart'ta girer ve gece ile gündüz bir olur.
hunnes-künnes
Hunnes, Hânis'in; Künnes de Kânis'in çoğuludur. Kânis, süpüren mânasınadır. Umumiyetle, akıp akıp yuvalarına giden veya aynı yollarında gidip gelen yıldızlar demektir. Bazılarınca gündüz gaib, gece zâhir olan yıldızlara denir. Ekseriyetle yedi seyyar yıldızlara denmiştir. (Zuhal, Müşteri, Merih, Züh
Bir kısım yıldızlar.
ilm-i hey'et
Gökler ve yıldızlar ilmi. Astronomi.
ilm-i nücum
İlm-i Ahkâm-ı Nücum da denir. Yıldızların ahvalinden, hareketlerinden mâna çıkarmağa çalışmak ve araştırmak ilmidir.
iltima-i kevakib
Yıldızların parıldaması.
iştibak
(Şebeke. den) Örülmek. Örgülenmek.
Karşılıklı birbirine geçmek.
Perişanlık.
Zâhir olmak.
Koz: Güneş battıktan sonra gökte kum taneleri gibi görünen karışık yıldızlar.
iştibak-ün-nücum / iştibâk-ün-nücûm
Güneş battıktan sonra, yıldızların çoğunun görünmesi, yâni güneşin arka kenârının, şer'î ufuk altına on derece irtifâ'a (yüksekliğe) inmesi.
kabis
Yusuf Aleyhisselâm'ın rüyasında gördüğü yıldızlardan birisi.
kevakib / kevâkib / كواكب
(Tekili: Kevkeb) Yıldızlar.
Yıldızlar.
Yıldızlar.
(Arapça)
kozmoğrafya
yun. Yıldızların yerlerinden ve hareketlerinden bahseden ilim. Felekiyyat. İlm-i hey'et.
künnes
(Tekili: Kânis) Yuvasında ve yatağında olan geyikler.
Gündüzün gizlenen, gece görünen seyyar yıldızlar.
Gece görünen yıldızlar.
matla'
Doğacak yer, güneş vasair yıldızların doğması, kaside veya gazelin ilk beyti.
Güneş veya yıldızların doğdukları yer, ufuktan çıktıkları yer.
Yıldız veya güneşin zuhur etmesi.
Edb: Kaside ve gazelin kafiyeli olan ilk beyti.
metali
Doğacak yerler.
Güneş ay ve yıldızların doğdukları yerler.
mısbah
Kandil. Çıra. Meş'ale. Lâmba. (Aya, güneşe, yıldızlara ve mecâzen de Resul-i Ekrem'e (A.S.M.) bu isim verilmiştir.)Sabah ve sabahat maddesinden ism-i âlettir ki; sabah gibi lâtif ve kuvvetli aydınlık veren lâmba demektir.
müneccim
Yıldızların hareket ve hâllerini tedkikle uğraşan, mevki ve harekâtından mâna ve hüküm çıkaran. Falcı.
Astrolog, yıldızların konum ve hareketlerinden mânâ çıkaran.
Yıldızların hareketlerini gözetleyerek geleceğe dâir haber verdiğini iddiâ eden, yıldız falına bakan kimse. Astrolog.
İlm-i nücûm yâni astronomi ilmiyle uğraşan kimse. Astronom.
Yıldızlarla uğraşan, falcı.
necm
(Necim) Yıldız, ahter, kevkeb. Ülker yıldızına da denir. Ülker, onbir yıldızdır. Altısı görünür, gözü kuvvetli olan yedinciyi de görebilir.
Belirli olan vakit. (Araplar, vakti yıldızlarla tahdit ederlerdi)
Kabak ve hıyar gibi yayvan nebat.
Belirli vakitte yapılan vazi
necmi / necmî
Yıldıza dair, yıldızlarla alâkalı.
nehrüssema
Samanyolu da denilen yıldızlar kümesi.
nücum / nücûm / نجوم
(Tekili: Necm) Yıldızlar.
Yıldızlar.
Yıldızlar.
Yıldızlar.
Yıldızlar.
(Arapça)
Astoroloji.
(Arapça)
nücum-misal / nücûm-misâl
Yıldızlar gibi, yıldızlara benzer.
nücum-u asümani / nücum-u âsümânî
Göklerdeki yıldızlar.
nücum-u kur'aniye / nücûm-u kur'âniye
Kur'ân'ın yıldızları; âyet-i kerîmeler.
nücum-u sakıbe / nücum-u sâkıbe
Işığıyla karanlığı delip geçen yıldızlar.
Işığıyla karanlığı delip geçen yıldızlar.
nücum-u sevabit / nücum-u sevâbit
Sabit yıldızlar.
nücum-u seyyare
Gezen yıldızlar, gezegenler.
Seyyar, gezici yıldızlar.
nücumi / nücumî
Yıldızlarla ilgili.
Yıldızlarla uğraşan.
nücumperest / nücûmperest
Yıldızlara tapan.
Yıldızlara tapan.
rasadhane / rasadhâne
Havanın değişen şekillerini, sıcaklık ve soğukluğu tesbit etmek için veya yıldızların hareketlerini tesbit ve takib maksadiyle çalışılan yer.
(Farsça)
recm-i nücum
Yıldızlarla taşlama.
sabihat / sâbihât
Yüzücü olanlar, yüzenler. Gemiler.
Ehl-i imânın ruhları.
Yıldızlar.
sabiiler / sâbiîler
Aya ve yıldızlara tapan kimseler. El-Cezîre (Cizre) ve Harran civârında yaşayan bu kimseler, yahûdîlik, hıristiyanlık ve mecûsîlik gibi çeşitli dinlerden bâzı inanışları alarak bir din meydana getirmişlerdir.
sabiiyyun / sâbiiyyun
Yıldızlara tapan kimseler.
samanyolu
Uzaktan parlak bir yol gibi görünen yıldızlar kümesi.
sefain-i kibriya / sefâin-i kibriyâ
Sonsuz azamet ve büyüklük sahibi Allah'ın gemileri; yani gazegenler, yıldızlar.
sevabit / sevâbit / ثوابت
(Tekili: Sâbite) Merkezlerinden ayrılmaz görünen yıldızlar.
Sâbit olanlar, sâbitler.
Bulunduğu yerde hep sâbit olarak görülen yıldızlar.
Duranlar, sabit yıldızlar.
Yıldızlar.
(Arapça)
sevabit-i kevkebiye
Gökyüzünde sabit olarak görülen ve gece karanlığında insanlara yön gösteren yıldızlar.
sevakıb
(Tekili: Sâkibe) Parlak yıldızlar.
sitare-gan / sitare-gân
Yıldızlar.
süreyya
Ülker (Pervin) yıldızı. Yedi (veya altı) yıldızlardır ki; ikişer ikişer karşılıklı dururlar ve Ayın geçtiği yerlere yakın görünürler. Gerdanlığa benzemesinden Felekiyâtta "Ikd-ı Süreyya" tabir edilir.
suud
Mübarek.
Mübarek sayılan yıldızlar.
tabaka-i sevabit / tabaka-i sevâbit
Yerlerinde sabit olarak duran yıldızlar tabakası.
Sabit bilinen yıldızlar tabakası.
tencim
Yıldız ilmi ile uğraşmak. Yıldızların hareketlerinden mâna çıkarmağa çalışmak.
teshir-i şems ve kamer ve nücum
Güneşi, ayı ve yıldızları emrine boyun eğdirme.
veseni / vesenî
Putperest. Yıldızları ilâh itikad etmek gibi sapık şeylere inanan kimse.
zevahir
(Tekili: Zühre) Çiçekler.
Parlak yıldızlar.
Ziynetli, parlak ve berrak olanlar.
zevail
(Tekili: Zail) Zeval bulanlar. Zail olan şeyler.
Mc: Yıldızlar.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
Emzik
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
hisab
endaht
tahakküm
vazıha
hod
bedhah
Pak
a'zar
riks
mehcur
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
Yildizlar
zor durumda kalma
cesa
gahi
Çeviri
güzel
yüceltmek
ozledim
Hasan
vaad edilen