Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
Yeryüzü
ifadesini içeren
94
kelime bulundu...
adem / âdem
Kur'ân-ı kerîmde ismi geçen peygamberlerden. Yeryüzünde yaratılan ilk insan ve ilk peygamber, bütün insanların babası.
adet-i arziye / âdet-i arziye / عَادَتِ اَرْضِيَه
Yeryüzü âdeti.
aktar-ı arz / aktâr-ı arz / اَقْطاَرِ اَرْضْ
Yeryüzünün her tarafı.
aktar-ı zemin / aktâr-ı zemin
Yeryüzünün dört bir tarafı.
anasır-ı arziye / anâsır-ı arziye / عَنَاصِرِ اَرْضِيَّه
Yeryüzündeki unsurlar.
arş u ferş
(Arş u zemin) Arş ve yeryüzü.
arz / ارض / اَرْضْ
(Erz) Yeryüzü, toprak, zemin, dünya.
Aşağı ve alçak.
Memleket, ülke.
Küre.
İklim.
Davarın ayağının altı.
yeryüzü, dünya, genişlik.
Yer, yeryüzü.
Yer.
(Arapça)
Dünya, yeryüzü.
(Arapça)
Yeryüzü.
arzın halifesi
Yeryüzünde Allah'ın emirlerini yerine getirip Onun namına tasarrufta bulunan ve varlıklar üzerinde Onun adına egemen olan insan.
azrail
Ölüm meleği. Dört büyük melekten biridir, ölenlerin ruhlarını almak görevi vardır. Diğer bir ismi de "melek-ül mevt: Ölüm meleği"dir. Yeryüzünde hayatın var olması, insanın yaratılışı tesadüfle açıklanamıyacağı gibi, ölüm de tesadüfle açıklanamaz. Hayatı yaratan ölümü de yaratmıştır. Hayat gibi ölüm
berr
(Çoğulu: Ebrâr) Va'dinde sâdık. Sözünde duran. Muhsin. Keremkâr.
Nimetleri herkese, umuma ihsan eden.
Gerçeklik, sıdk.
Susuz, kuru yerler.
Toprak. Yeryüzü, yer.
bi-lisan-il-arz
Arzın diliyle. Yeryüzünün lisân-ı hâliyle.
cami' / câmi'
Toplayan.
Müslümanların ibâdet etmek için toplandıkları yer, mâbed.
Allahü teâlânın ism-i şerîflerinden. Çeşitli hakîkatleri ve enfüs (iç) ve âfâktaki (dıştaki) zıt işleri birleştirici, kıyâmet gününde yeryüzünde olan cinleri, insanları ve mahlûkâtı bir araya getirici insanların dağı
cebub
Sağlam yer. Muhkem.
Yeryüzü.
Katı ve galiz yer.
coğrafya
Yeryüzünün şimdiki hâlini çeşitli cihetlerden inceleyen ilim. Bölümlerinden olan Fizikî Coğrafyada: Karalarla denizlerin durumları ve iklimleri;İktisadî Coğrafyada: Toprak mahsulleri, sanayi ve ticaret işleri;Siyasî Coğrafyada: Irk, dil, millet hususiyetleri ve devlet sınırları anlatılır.Bunlardan b
daire-i arz
Yeryüzü dairesi.
divanhane-i rahman / divanhane-i rahmân
Rahmet ve şefkati sınırsız olan Allah'ın büyük salonu, yeryüzü.
dükkan-ı rabbani / dükkân-ı rabbânî
Herşeyin Rabbi olan Allah'ın bir dükkân gibi düzenleyerek bütün ihtiyaç maddelerimizi depoladığı yeryüzü.
eşrar-ı arzin / eşrâr-ı arzîn
Yeryüzünün şerlileri, kötüleri.
ferş / فَرْشْ
Yer. Yeryüzü.
Döşeme. Döşeyiş. Yaymak. Yayılmak. Döşenmiş şey.
Küçük develer.
Döşeme, yayma.
Yayılan şey.
Seccade, hasır,
Yeryüzü, kır, sahra.
Yeryüzü.
gabra
Yeryüzü, toprak, arz.
Nebat envâından bir nev'i.
Kuraklık, kıtlık.
Çok tuzlu.
Toprak rengi.
haliçe-i zemin
Yeryüzü halısı, kilimi.
halife / halîfe
Yeryüzünde Allah'ın emirlerini yerine getirip Onun namına tasarrufta bulunan ve varlıklar üzerinde Onun adına egemen olan insan.
Birinin yerine geçen.
Resûlullah efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) vekîlî ve yeryüzündeki bütün müslümanların reîsi (başı).
Bir tasavvuf büyüğünün yetiştirip, hayâtında veya vefâtından sonra insanları terbiye etmek ve talebe yetiştirmekle vazîfelendirdiği talebesi.
halife-i arz
Yeryüzünün halifesi, yöneticisi.
halife-i ru-yi zemin / halife-i rû-yi zemin
Yeryüzünün halifesi; Hz. Ömer.
halife-i ruy-i zemin
Yeryüzünün halifesi mânâsına gelen bu tabir, Yavuz Sultan Selim Han'dan sonra Osmanlı Padişahları hakkında kullanılmıştır.
halife-i zemin / halife-i zemîn
Yeryüzünün halifesi.
harab-ı arz
Yeryüzünün yıkılışı.
harita
yun. Yeryüzünün veya bir parçasının belli bir ölçüye göre küçültülerek muvafık bir yere çizilen taslağı.
Dağarcık, kulplu kese.
hilafet-i arziye / hilâfet-i arziye
Yeryüzü halifeliği; yeryüzünde Allah'ın izni dairesinde ve Onun adına icraatta bulunma şeklinde, insana verilen görev.
hilafet-i ru-yi zemin / hilâfet-i rû-yi zemin
Yeryüzünde Allah'ın izni dairesinde ve Onun adına icraatta bulunma şeklinde insana verilen görev.
hilafet-i zemin / hilâfet-i zemin
Yeryüzü halifeliği.
hilkat-ı arz
Yeryüzünün yaratılışı.
hilkat-i arz / خِلْقَتِ اَرْضْ
Yeryüzünün yaratılışı.
ihya-yı arz / ihyâ-yı arz
Yeryüzünün diriltilmesi.
imaret-i arz
Yeryüzünün imar edilmesi, ömür sürülür, yaşanır hâle getirilmesi.
jeolog
Yeryüzü ilmi ile uğraşan kimse.
jeoloji
Yeryüzünün yapısını inceleyen ilim.
kabe-i muazzama / kâbe-i muazzama
Yeryüzünde yapılan ilk mâbed. Müslümanların kıblesi. Arabistan'ın Mekke-i mükerreme şehrindeki Mescid-i Harâm'ın ortasında bulunan taştan yapılmış dört köşeli binâ. Beytullah, Beyt-ül-haram, Bekke, Beyt-ül-atîk, Hâtime, Basse, Kadîs, Nâzır, Karye-i Kadîme adları ile de anılmıştır.
kaf
Kaf Dağı; yeryüzünü çepeçevre kuşattığı kabul edilen efsanevî dağ.
kaf dağı
Yeryüzünü çepeçevre kuşattığı kabul edilen efsanevî dağ.
küre-i hak / küre-i hâk
Yeryüzü.
Zemin yüzü.
küre-i zemin
Yeryüzü, dünya.
kürre-i arz
Yerküre, dünya, yeryüzü.
latif / latîf
Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından. Lütf ve ihsân edici, dâimâ güzel muâmelede bulunan.
Yumuşak, hoş, güzel, nâzik. Âdem oğlu aç gözünü, yeryüzüne kıl bir nazar, Gör bu latîf çiçekleri, hangi kuvvet yapar, bozar.
Gözle görülmeyen.
levazımat-ı arziye / levâzımât-ı arziye / لَوَازِمَاتِ اَرْضِيَه
Yeryüzüne lazım olan şeyler.
litosfer
yun. Yeryüzünün katı kısmına verilen ad. Taşküre.
mahlukat-ı arziye / mahlûkat-ı arziye
Yeryüzündeki yaratıklar, varlıklar.
me'cuc / me'cûc
Çok eski zamanlarda, bir duvar arkasında bırakılmış, kıyâmete yakın, yeryüzüne yayılacak olan Nûh aleyhisselâmın oğlu Yâfes'in soyundan gelecek olan kötü bir millet. Yüzleri yassı, gözleri küçük, kulakları çok büyük, boyları kısadır.
me'ruş
Yer. Arz. Yeryüzü.
mehd
Beşik. Beslenilecek, büyüyecek yer.
Yeryüzü.
Yayıp döşemek.
Kâr kazanmak.
Hazırlanmak.
mehdi / mehdî
Kıyâmete yakın geleceği, Peygamber efendimiz tarafından haber verilen ve İslâmiyet'i ve adâleti yeryüzüne hâkim kılacak olan mübârek zât.
Hidayete eren ve hidayete vesile olan, âhirzamanda eserleri ve talebeleriyle îmana hizmet ederek yeryüzünü nurlandıran büyük ve nuranî âlim.
mekan-ı arz / mekân-ı arz
Yeryüzü.
mektub-u samedani / mektub-u samedanî
Hiç bir şeye muhtaç olmayan Allah'ın eserleri. Yeryüzü. İnsanlar, ağaçlar, çiçekler, çekirdekler, dağlar, denizler gibi çok hakikatlı mâna ifâde eden Allah'ın mektupları.
meşhergah / meşhergâh
San'at-ı İlâhiyyenin gösterildiği yer, yeryüzü.
(Farsça)
Teşhir yeri. Sergi.
(Farsça)
meşhergah-ı arz / meşhergâh-ı arz
Yeryüzü sergisi.
mesih / mesîh
Îsâ aleyhisselâmın isimlerinden.
Kıyâmete yakın yeryüzünde çıkacağı bildirilen, son derece kıvırcık saçlı, gözü dışarı fırlamış kâfir bir genç olan Deccâl'e verilen isim.
mevcudat-ı arziye
Yeryüzündeki varlıklar.
mevr
Başka te'sirle bir şeyin dalga gibi gidip gelmesi. Çalkanmak.
Suyun yeryüzüne yayılması.
Hayvanlardan yün almak.
Yol, tarik.
Toz, gubar.
Rücu etmek, döndürmek.
min-el-arş ile-l-ferş
Arştan yeryüzüne kadar.
mıntaka
(Mıntıka) Muayyen bir yer. Havali. Taraf. Kısım. Kuşak. Kenar. Yeryüzünde bir kısım. Bölge.
misafirhane-i arz
Yeryüzü misafirhanesi.
mizan-ı zemin
Zemin ve yeryüzü terazisi.
müzdelife
Mekke-i mükerremede Minâ ile Arafât arasında bulunan, Âdem aleyhisselâmla hazret-i Havvâ'nın yeryüzünde ilk buluştukları yer.
nafıka
(Çoğulu: Nevâfık- Nüfeka) Arab tavşanının (diğer adı; tarla fâresi dedikleri hayvanın) iki yuvasından gizli olanın adıdır. Bu hayvan, bunun tavanını yeryüzüne çok yakın yapar. Belirli olan kasia dedikleri yuvasında tehlike hissederse hemen nâfıkanın tavanını delerek kaçar. Münafıklar buna benzediği
netice-i arziye / نَت۪يجَۀِ اَرْضِيَه
Yeryüzüne âit netice.
nısf-ı arz
Yeryüzünün yarısı.
nısfıarz
Yeryüzünün yarısı.
rahmet melekleri
Yeryüzünde dolaşan ve mü'minlerin ölümü ânında hâzır olan melekler. Bunlara Rûhâniyân da denir.
ru-i zemin / rû-i zemin
Yeryüzü.
ru-yi arz / rû-yi arz
Yeryüzü.
ru-yi zemin / rû-yi zemin
Yeryüzü.
Yeryüzü.
ruy-i zemin / rûy-i zemin / روی زمين
Yeryüzü.
Yeryüzü.
Yeryüzü.
(Farsça)
Yer.
(Farsça)
ruyizemin
Yeryüzü.
sahib-i mertebe-i hilafet-i arziye / sahib-i mertebe-i hilâfet-i arziye
Yeryüzü halifeliğinin mertebesinin sahibi.
sahife-i arz
Yeryüzü sayfası.
said
Yukarıdaki temiz toprak, pislikten uzak pâk toprak. Yeryüzü.
Yol, tarik.
Mezar, kabir.
Yüksek.
Yukarı çıkan.
sath-ı arz
Yeryüzü.
sath-ı zemin
Yeryüzü.
sathiyet-i arz ve deveran-ı şems
Yeryüzünün düz oluşu ve güneşin dünya etrafında dönmesi.
şehrayin-i rahman / şehrâyin-i rahmân
Cenâb-ı Hakkın sonsuz rahmetiyle bir şenlik haline getirdiği yeryüzü.
sekene-i arz / سَكَنَۀِ اٰرْضْ
Yeryüzünde bulunan mahlûkat.
Yeryüzü sâkinleri.
sekene-i zemin
Yeryüzü sakinleri.
tabakat-ı arz
Yeryüzünü oluşturan tabakalar.
teşhirgah-ı arz / teşhirgâh-ı arz
Yeryüzü sergisi.
uhdud
(Çoğulu: Ahâdid) Çukur.
Uzun hat.
Yeryüzündeki uzun yarık ve çatlak.
Hendek.
Kamçı vurulmasından vücutta hâsıl olan yara ve iz.
veçh-i arz
Yeryüzü.
vech-ül arz
Yeryüzü.
vukuat-ı zemin
Yeryüzündeki olaylar.
ye'cuc ve me'cuc / ye'cûc ve me'cûc
Kur'ân-ı kerîmde adı geçen ve kıyâmete yakın, yeryüzüne yayılacak olan zararlı ve bozguncu iki kötü kavim.
zelul
Yumuşak huylu. Sert başlı olmayan. İtaatlı ve râm olan.
Hecin devesi.
İnsanların emrindeki yeryüzünün hâli.
zemin / zemîn
Yeryüzü, dünya.
Yer. Yeryüzü.
(Farsça)
Meydan. Satıh.
(Farsça)
Tarz. Eda.
(Farsça)
Mevzu.
(Farsça)
Yer, yeryüzü.
zemin ve asuman / zemin ve âsuman
Yeryüzü ve gökler.
zemin yüzü
Yeryüzü.
zıllullah
Cenab-ı Hakk'ın namına yeryüzünde tasarrufta bulunan insan, halife. İlâhî kanunu tatbike çalışan halife ve pâdişahın nâmı.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
ram olmak
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
Cerai
müsmir
el-kayyum
Arın
Akıbat
nübüvvet-i ahmediye
mehd-i
ye's
bivar
Malum
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
Yeryüzü
Mutsuz
Yanılgı
makam
el ver
Kendisi
Arın
Zarı
nûn
olmak