Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
Yas
kelimesini içeren
194
kelime bulundu...
a'mer
Yaşlı kişi. İhtiyar.
akran / اقران / اَقْرَانْ
Yaşıtlar.
(Arapça)
Yaşıtlar.
allame-i zaman / allâme-i zaman
Yaşadığı zamanın allâmesi, büyük âlimi.
asa'
Yaş olan şey kuruyup katılaşmak.
aşabe
Yaş otun çok olması.
asırdide / asırdîde
Yaşlı, gün görmüş, tecrübeli.
ayn-ı lezzet-i sefihane / ayn-ı lezzet-i sefihâne
Yasak zevk ve eğlencelerde bulunan lezzetin kendisi.
aynelhak
Yaşayarak, kuşkuya yer bırakmayacak şekilde kesin bilme.
ayş / عيش
Yaşama, keyif alma, gününü gün etme.
(Arapça)
balin
Yastık. Koltuk. İskemle yerine kullanılan yuvarlak yastık.
(Farsça)
baliş / bâliş / بالش
Yastık.
(Farsça)
berhayat
Yaşayan. Hayat üzere olan.
(Farsça)
Yaşayan.
bihakkalyakin / bihakkalyakîn
Yaşayıp bizzat tecrübe edercesine bir kesinlikle.
bihakkılyakin / bihakkılyakîn
Yaşamış gibi birşeyi kesin olarak bilme.
bille
Yaşlık, ıslaklık. Çiy dedikleri rutubet ki sabah vakitlerinde olur.
ca'ma
Yaşlı deve.
ceded
Yassı, düz yer.
dehkem
Yaşlı adam. İhtiyar adam.
dem-güzar
Yaşayan, vakit geçiren.
(Farsça)
derviş
Yaşayışını tarikatının edeplerine uyduran kalender kimse.
dirdih
Yaşlı, pir, ihtiyar kişi.
dühriyy
Yaşlı, ihtiyar, müsinn.
dümluk
Yassı, yuvarlak taş.
eftah
Yassı burunlu.
ehl-i sefahet ve dalalet / ehl-i sefahet ve dalâlet
Yasak eğlence, zevklere düşkün olan, doğru ve hak yoldan sapan, sapık kimseler.
enbir
Yaş ve kuru çamur.
(Farsça)
fahrüddeveran
Yaşadığı ve kendisinden sonra gelen dönemlerin övünç kaynağı.
fak
Yaşlanmış, ihtiyar kimse.
fakihe / fâkihe
Yaş meyve, yemiş.
fariz
Yaşlı.
fath
Yassı ve enli olmak.
fatinü'l-asır
Yaşadığı asrın en keskin zekâya ve anlayışına sahip kişisi.
feşfaş
Yassı kılıç.
gayr-i meşru / gayr-i meşrû / غير مشروع
Yasal olmayan.
hadis-üs sinn / hâdis-üs sinn
Yaşı taze. Genç delikanlı.
hakk-ı hayat
Yaşama hakkı.
hala / halâ
Yaş ot.
halal / halâl
Yasak edilmiş olmayan, yâhut yasak edilmiş ise de, İslâmiyet'in özr, mâni ve mecbûriyet saydığı sebeblerden birisi ile yasaklığı kaldırılmış olan şeyler.
halum
Yaş peynir gibi olan koyu yoğurt.
hayat / حيات
Yaşam.
(Arapça)
hayat-engiz
Yaşamaya zorlayan, yaşatan.
(Farsça)
hayatperest
Yaşamaya pek düşkün olan.
hayy-ı meyyit / حَيِّ مَيِّتْ
Yaşayan ölü.
hayzeyun
Yaşlı, acûz, ihtiyar.
hazad
Yaş ağaçtan kesilmiş budak ve diken.
hazer ve ibaha / hazer ve ibâha
Yasaklar ve mübahlar. Fıkıh kitablarında dînen yasaklanan ve izin verilen şeyleri anlatan bölüm. Bâzı fıkıh kitaplarında bu bölüm kerâhiyye ve istihsân adıyla anılır.
helkam
Yaşlı kadın, acuze.
hemsal / hemsâl / همسال
Yaşıt.
(Farsça)
hemsinn / هم سن
Yaşıt.
(Farsça - Arapça)
heremdide / heremdîde
Yaşlanmış, kocamış, ihtiyarlamış.
(Farsça)
herşebe
Yaşlı kuru kadın.
hevaperest / hevâperest
Yasak arzuları peşinde koşan.
hevaperestane / hevâperestâne
Yasak arzuların peşinde koşarcasına.
hevzeb
Yaşlı deve.
hezf
Yaşlı devekuşu.
hikmet-i teşri'iye
Yasamadaki hikmet, kanun koymadaki gaye, fayda.
höl
Yaşlık, nem, rutubet.
idare-i maişet
Yaşayış için gerekli olan ihtiyaçlar.
idare-i taayyüş
Yaşamı idare etme.
idrak ettirmek
Yaşatmak, değer ve yüceliğini göstermek.
ihtiyare
Yaşlı kadın.
iktidar-ı hayatiye
Yaşama gücü.
kandefir
Yaşlı kimse, acuz.
kanfaş
Yaşlı, ihtiyar.
kanunen
Yasal olarak.
kaus
Yaşlı, koca, ihtiyar.
kayd-i hayat
Yaşadığı sürece, ölene dek.
keham
Yaşlı, ihtiyar. (Kesmez kılıca "seyf-i kihâm"; peltek lisana "lisan-ı kihâm"; ağır yürüyüşlü ata "feres-i kihâm" derler.)
kerahet-i tenzihiyye / kerâhet-i tenzîhiyye
Yasak olmasına kuvvetli ve açık bir delil bulunmayan ancak yapılması iyi olmayan şeyler. Helâle yakın mekrûh.
kiber-i sinn
Yaşlılık, ihtiyar olmak, yaş büyüklüğü.
kihter
Yaşça en küçük olan.
(Farsça)
kihteri / kihterî
Yaşça küçüklük.
(Farsça)
kılhım
Yaşlı hayvan.
kokona
Yaşlı rum kadını.
kühenpir
Yaşı ilerlemiş. Çok yaşlı, ihtiyar.
(Farsça)
kühensal / kühensâl
Yaşlanmış, ihtiyarlamış, kocamış. Eskimiş.
(Farsça)
lameşru / lâmeşrû
Yasak.
lesak
Yaşlık, ıslaklık.
levazım-ı taayyüş
Yaşamı sürdürebilmek için gerekli olan şeyler.
lezzet-i ömür
Yaşama lezzeti.
ma'işet / ma'îşet
Yaşama, geçinme, yaşayış. Geçinmek, yaşamak için lüzumlu şeyler.
ma-bihi-l-hayat
Yaşamaya sebep olan, hayata vesile olan.
maaşen / maâşen
Yaşayış bakımından.
Yaşayış ve geçim bakımından.
Yaşayış bakımından.
mahzur
Yasak, engel.
mahzurat
Yasaklar. Mâniler. Haram şeyler.
maişet / maîşet
Yaşama, yaşayış, geçinme, geçinmek için lüzumlu şey.
Yaşayış, geçim.
matem / mâtem / ماتم
Yas.
Yas.
Yas.
(Arapça)
Mâtem tutmak:
Yas tutmak.
(Arapça)
matemalud / mâtemâlûd
Yasla karışık.
matemdar / mâtemdar / ماتمدار
Yaslı.
(Arapça - Farsça)
matemfeza / mâtemfezâ
Yası ve mâtemi ziyadeleştirip arttıran.
(Farsça)
matemhane / mâtemhâne
Yas evi.
matemi / mâtemî / ماتمى
Yaslı, mâtemli, üzüntülü.
Yaslı.
(Arapça - Farsça)
matemkünan / mâtemkünân
Yas tutup mâtem ederek.
(Farsça)
matemli / mâtemli
Yaslı, hüzünlü.
Yaslı.
(Arapça - Türkçe)
matemsera / mâtemserâ / ماتمسرا
Yas tutulan ev.
(Arapça - Farsça)
matemzede / mâtemzede / ماتم زده
Yaslı.
(Arapça - Farsça)
mavera / mâverâ
Yaşanan alemin ötesi, öte.
mecazi rızık / mecâzî rızık
Yaşamı devam ettirmek için zorunlu olmayan ve çalışıp çabalamakla elde edilmesi gereken nimetler.
memnu / memnû / ممنوع
Yasaklanmış.
Yasak.
Yasak.
(Arapça)
memnu' / memnû' / مَمْنُوعْ
Yasaklanmış.
Yasak. Menedilmiş. Mâni olunmuş.
Yasaklı.
Yasak. Dînen yasak edilmiş.
Yasaklanmış.
memnua / memnûa / ممنوعه
Yasak.
(Arapça)
memnuiyet / memnûiyet / منوعيت
Yasaklanmış olmak, men edilmek.
Yasak olma hali.
(Arapça)
memnuiyyet
Yasaklık. Haram veya yasak oluş.
men
Yasaklama.
Yasaklama.
men edilme
Yasaklanma, engellenme.
men edilmek
Yasaklanmak.
men etmek
Yasaklamak, engellemek.
men' / منع / مَنْعْ
Yasak etmek. Durdurmak. Bırakmamak. Bir şeyi diriğ etmek, esirgemek.
Yasaklama.
Yasaklamak.
Yasaklama.
men'etme
Yasaklama.
menahi / menâhî
Yasaklananlar.
menhi / menhî / منهى
Yasaklanan.
Yasaklanmış.
(Arapça)
menhiyat / منهيات
Yasaklananlar.
Yasaklar.
(Arapça)
mesnuniyet cihetiyle / mesnûniyet cihetiyle
Yaş yönünden; yaşın küçük olması bakımından.
meşru / meşrû / مشروع
Yasal.
(Arapça)
meşruiyyet / meşrûiyyet / مشروعيت
Yasallık.
(Arapça)
miha
Yaş değnek.
minbeze
Yastık.
mıntaka-i memnua
Yasak bölge.
müfertah
Yassı başlı.
müftah
Yassı.
mukannin / مقنن
Yasa koyucu.
(Arapça)
mültesim
Yaşmaklı.
münzecir
Yasak edilmiş, men edilmiş, yapılmaması emredilmiş, alıkonulmuş, mâni olunmuş.
mürtedi'
Yasak olan şeyleri yapmayan, onlardan kaçınan.
müsin / müsîn / مسن
Yaşlı, ihtiyarlamış.
Yaşlı, ihtiyar.
Yaşlı.
(Arapça)
müsinn
Yaşlı, ihtiyar.
müstemirrü't-tecelli / müstemirrü't-tecellî
Yasıması devamlı, kesintisiz.
müterattıb
Yaş, ıslak, nemli.
mütevessid
Yastığa dayanan.
mütevessiden
Yastığa dayanarak.
mütteki
Yaslanıp oturan.
müttekiun / müttekiûn
Yaslanıp oturanlar, yahud oturuyorlar.
na'sele
Yaşlıların yürüyüşü.
nasiyy
Yaş ot.
nayiha
Yas tutan kadın.
nazbalin
Yastık.
(Farsça)
nazbaliş
Yastık.
(Farsça)
nedavet
Yaşlık, ıslaklık, nemlik, rutubet.
nehiy / نَهِيْ
Yasak.
Yasaklama.
Yasaklama.
nehy
Yasaklama.
nehyetmek
Yasaklamak.
nevahi / nevâhî
Yasaklar, yapılması yasaklanan işler.
niha
Yas tutmak.
nikda
Yaş kanbel otu.
ömr
Yaşama, hayat, yaşayış.
piran / pîran
Yaşlılar, öncüler.
pirezen / pîrezen / پيره زن
Yaşlı kadın.
(Farsça)
pür-sale / pür-sâle
Yaşlı. Yaşı dolgun.
(Farsça)
ratb
Yaş.
ratb ve yabis
Yaş ve kuru.
rızkıfıtri / rızkıfıtrî
Yaşamak için gereken normal rızık.
rutb
Yaş ot.
sagir-üs sinn
Yaşı küçük.
sahibüzzaman
Yaşadığı zamanın manevî sahibi.
şari' / şâri' / شارع
Yasa koyucu.
(Arapça)
sebe
Yaşlılıktan dolayı bunamak.
secer
Yassı ve enli.
sefahet / sefâhet
Yasak zevk ve eğlencelere düşkünlük, beyinsizce davranış, budalalık.
sefahet-i mutlak
Yasak zevk ve eğlencelere düşkünlük.
sefahetkarane / sefahetkârâne
Yasak zevk ve eğlenceye düşkün olarak, beyinsizce.
sefalethane
Yasak zevk ve eğlencelerin ve çirkin işlerin yapıldığı yer.
sefih / sefîh
Yasak zevk ve eğlencelere düşkün.
sefihane
Yasak zevk ve eğlencelere düşkün bir şekilde; beyinsizce.
semen / سمن
Yâsemin.
(Farsça)
Yasemin.
(Farsça)
semen-bu
Yâsemin gibi kokan, yâsemin kokulu.
(Farsça)
semen-fam
Yâsemin renkli, rengi yâsemin gibi olan.
(Farsça)
semenber / سمنبر
Yasemin göğüslü.
(Farsça)
şemlak
Yaşlı, pir, ihtiyar.
semsak
Yâsemin.
sermeta
Yaş balçık.
serye
Yaş yer.
şeyb / شيب
Yaşlılık, ihtiyarlık.
(Arapça)
şeyhuhet / şeyhûhet / شيخوخت
Yaşlılık, ihtiyarlık.
Yaşlılık.
(Arapça)
sılal
Yaş ot.
sin
Yaş.
sinn
Yaş.
sinnen / سنا / سِنًّا
Yaşça, yaş bakımından.
Yaş itibarıyla.
Yaşça.
Yaşça.
(Arapça)
Yaşca.
sure-i yasin / sûre-i yâsin
Yâsin Sûresi, Kur'ân-ı Kerim'in 36. sûresi.
suret-i taayyüş
Yaşama tarzı.
taayyüş / تعيش
Yaşama, geçinme.
Yaşama.
(Arapça)
Taayyüş etmek:
Yaşamak.
(Arapça)
tahdid-i sinn
Yaş haddi. Emeklilik.
tasavvuh
Yaş otun üstü sıcaktan kurumak.
tehassüb
Yastığa dayanma.
telessüm
Yaşmaklanma.
tenzihen mekruh / tenzîhen mekrûh
Yasak olmasına kuvvetli, açık bir delil, senet bulunmayıp, yapılması iyi olmayan şeyler.
teşbih
Yassı ve enli yapmak.
teşri' / teşrî' / تشریع
Yasa koyma.
(Arapça)
teşrii / teşriî
Yasamaya dair, kanunla ilgili, şeriata dair.
visadenişin / visâdenişin
Yastığa yaslanıp oturan.
(Farsça)
yasemen / yâsemen / یاسمن
Yasemin.
(Farsça)
yenarık
Yassı bilezik.
zamanın abdülkadiri
Yaşadığı dönemin Abdülkadir-i Geylânîsi olan.
zayan
Yasemin çiçeği.
zecir / زَجِرْ
Yasaklama, zorlama.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
Emzik
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
Üzn
hasifane
erkan-ı askeriye
andan
cümle-i tevhid
esvide
Sürağ
nigahdaşt
Ehad
ihtilab
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
Yas
gerc
Bendeni
AHMAK
piye
yerleştirmek
Mutlaka
Maun
secde
mahallesi