REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te Yane ifadesini içeren 48 kelime bulundu...

ahyanen

  • (İhyânen) Zaman zaman, arasıra. Kâh kâh.

dinen

  • Din bakımından, diyanet noktasından, dince.

diyanat / diyânât

  • Allahü teâlâ ile kul arasında olan işler, ibâdetler. Teklik şekli, diyânettir.

diyanet dairesi

  • Diyanet İşleri Başkanlığı.

diyanet reisi

  • Diyanet İşleri Başkanı.

diyanet reisliği

  • Diyanet İşleri Başkanlığı.

diyanet riyaseti / diyânet riyâseti / دِيَانَتْ رِيَاسَتِي

  • Diyanet İşleri Başkanlığı.
  • Diyânet işleri başkanlığı.

diyanet riyaseti dairesi

  • Diyanet İşleri Bakanlığı.

diyanet riyaseti müşavere heyeti

  • Diyanet İşleri Başkanlığı Danışma Kurulu.

eles

  • Hâinlik yapmak. Hıyanet etmek.
  • Mecnun olmak.

fi aman-illah

  • Allahın muhafaza, siyânet ve hıfzında.

gaddar

  • Kahredici, öldürücü. Ahdine vefâ etmeyip hıyânet eden. Hâin, zâlim, çok zulmeden.

gadir / gâdir

  • (A, uzun okunur) Gadreden, fenalık eden, zulmeden, hıyanet eden.
  • Zulüm, acımasızlık, hıyanet.
  • Gadreden, hıyanet eden, fenalık eden.

gall

  • Girmek, sokmak, akmak.
  • Boynunu, elini zincir ile bağlamak.
  • Hâinlik yapmak. Hıyanet etmek.
  • Ganimet malından hırsızlık etmek.

gıll u gış

  • Aklın muhtelif fikirler üzerinde kararsızlığı.
  • Gönül darlığı.
  • Kin ve hile. Hıyanet ve adavet.

gıll u gışş

  • Şüphe ve tereddüt, kararsızlık. Kin ve hile. Hiyanet ve düşmanlık.

gışş

  • Hıyânet etmek, hâinlik yapmak.
  • Yaramaz olmak.
  • Saf olmayıp karışık olmak.

gulul

  • Ganimet malında hıyanet etmek.

hain / hâin

  • Emanete hıyanet eden. İyiliğe karşı kötülük eden.
  • Hıyanet, kötülük eden.
  • Emanete hıyanet eden.

hanasire

  • Hıyânet ehli, hâinler.

havene

  • (Tekili: Hâin) Hâinler, hıyânet edenler.

havn

  • Hıyanet etmek, hâinlik yapmak.

hıfz

  • Saklama. Koruma. Siyanet. Muhafaza.
  • Ezber etmek. Hatırda tutmak. Kur'an'ı ezberde tutmak.

hıyanat

  • (Tekili: Hıyanet) Hıyanetler, hâinlikler, kahpelikler.

hiyanet

  • (Bak: Hıyânet)

hıyanet-i vatan

  • Vatan hainliği. Vatana hıyanet etme.

hıyaneten

  • Kötülükte bulunarak, hıyanet ederek.

hıyanetkar / hıyanetkâr

  • Hıyanet eden. Hâin.

huvvan

  • (Tekili: Hâin) Hıyanet edenler, hâinler.

ihanet etme

  • Hıyanet etme, arkadan vurma.

ihtiyan

  • Sözde durmama, emanete hiyanet etme.

ihyanen

  • (Bak: Ahyanen)

istikamet

  • Hatt-ı hareketi doğru olmak. Doğruluk, nâmuslu hareket. Her işte itidal üzere bulunmak. Adâletten, doğruluktan ayrılmayıp, diyânet ve akıl içinde yürümek.
  • Allah'a kulluk etmek.
  • Bir şeyin bir tarafa doğru olarak uzanması.
  • Yön, cihet.

itale-i dest

  • El uzatma, hıyânet etme.

izhaf

  • Yalan söyleme.
  • Hıyanet etme, verdiği sözünü tutmama.
  • Hayrette bırakma, şaşırtma.

kefaet

  • Denklik. Denk olmak. Beraberlik. Bir şeye yeterlik. Küfüv oluş.
  • Fık: Evlenen erkeğin, alacağı kadına neseb, diyanet, hürriyet ve mal hususlarında müsâvi ve daha üstün olması hususu. (Bunun en mühimmi de diyânet noktasındadır.)

meşihat / meşîhat

  • Mürşidlik, şeyhlik.
  • Eskiden İstanbul'da din işlerini tedvir eden Osmanlı Devletinin Diyanet İşleri Dairesi.
  • Osmanlı Devletinde bugünkü Diyanet İşleri Başkanlığı görevini yürüten Şeyhülislam makamı.

meşihat dairesi / meşîhat dairesi

  • Osmanlı devletinde Diyanetin dinî ilimlerle ilgili bölümü, Şeyhülislâmlık.

mirdiyan

  • (Mirdiyane) Mersin ağacı.

muhtan

  • Kendisine hıyanet edilen kimse.
  • Hâin. Hıyanet eden.

münafık

  • İki yüzlü, araya nifak sokan. Fitnekâr.
  • Ahdini bozan, yalan söyleyen, hıyanet eden.
  • Görünüşte müslüman olup hakikatte kâfir ve düşman olan.

nıhle

  • (Çoğulu: Nihal) Millet.
  • Yol.
  • Diyânet.
  • Bahşiş, atâ.
  • Dâva.

nihle

  • Cenab-ı Hakk'ın ihsanı. Atıyye.
  • Millet.
  • Yol. Tarik.
  • Diyânet. Mezheb.

ocak imamı

  • Tar: Yeniçeri Ocağı'nın imamı. Cami-i Miyane adını alan ve ilkin mescid halinde bulunan Orta camii, Hicri 1000 senesinde büyütülerek cami haline getirilmiştir. Camiin imamı, hatibi, müezzini, muarrifi ve kayyumu vardı. İmam, Yeniçeriler arasında okuyup yazan ve tahsil görenlerden seçilirdi.

ratiyan

  • (Râtiyâne) Çam sakızı, reçine. (Farsça)

şart edatları

  • (Huruf-u şartiye) Bunlara "Şart isimleri" de denir. Arapçada şart mânâsını ifade eden edatlar: İn, Men, Ma, Mehmâ, Eyyü, Metâ, Eynemâ, Eyyâne, Ennâ, Haysümâ, Keyfemâ. Bu edatlar iki fiili (şart ve ceza fiillerini) cezmederler. Şart mânâsını ifade eden edatlardan sonra gelen ilk fiil, şart; ikincisi

savn

  • Koruma, muhafaza, sıyanet.

tahvin

  • (Çoğulu: Tahvinât) Birisine hâin deme. Hıyânet nisbet etme.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın