REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te Yağma ifadesini içeren 76 kelime bulundu...

akıncı

  • Keşif, yağma ve tahrib kasdıyla ecnebi memleketlere akın yapan kişi. Akıncılık, Osman Bey zamanında başlamıştır.

azz

  • Galib olmak.
  • Çok yağmur yağmak.

bagy

  • Azgınlık. Zulüm, İsyan.
  • İstemek, talep etmek.
  • Haddini tecâvüz etmek.
  • Yaranın şişmesi.
  • (Yağmur) şiddetle yağmak.

çapul / çapûl

  • Yağma, saldırı. (Farsça)

çapulcu / çapûlcu

  • Başkasının malını çalan, talan edip yağmalayan.
  • Düşman toprağına atla hücum edip yağma eden. Akıncı, yağmacı.

cemad

  • Cansız ve kurumuş olmak.
  • Yağmur yağmayan yer.
  • Sütü olmayan deve.
  • Donmuş, katı cisim.

cerad

  • Çekirge.
  • Mc: Yağmacılar gürûhu.
  • "Cerâde"nin çoğulu.
  • Çekirgeler.
  • Yağmacılar.

cündeb

  • (Cündüb) Bir nevi çekirge.
  • Mc: Yağmacı.

dücünne

  • (Çoğulu: Dücünnât) Bulut kat kat olma.
  • Karanlık, zulmet.
  • Yağmur yağma.

ehl-i garet

  • Yağmacı, çapulcu.

ehl-i garet ve fesad

  • Baskın yapıp yağmalayan çapulcu ve bozguncu güruh.

fill

  • Yağmur yağmayıp ot bitmeyen yer, otsuz yer.

gafak

  • Yağmurun yavaş yavaş yağması.GAFER (Gufâr)Ğ : Kadının baldırında, alnında veya başka yerinde olan kıl.

garat / gârât

  • (Tekili: Gâret) Yağmalar. Çapulculuklar.
  • Gasplar, yağmalar.
  • Yağmalar.

garet / gâret / غارت

  • (A, uzun okunur) Yağmacılık. Düşmanın malını yağma etmek.
  • Göbek.
  • Gasp, yağma.
  • Yağma, talan, çapul.
  • Yağma. (Arapça)

garet-ger

  • Yağmacı. Çapulcu.

garetger / gâretger / غارتگر

  • (A, uzun okunur) Yağmacı. Çapulcu. (Farsça)
  • Yağmacı. (Arapça - Farsça)

garetgeran / garetgerân

  • Yağmacılar, çapulcular. (Farsça)

garetgir / garetgîr

  • Yağmacı.

garetkar / garetkâr

  • Çapulcu, yağmacı.

harib / harîb

  • Yağma olunmuş, soyulmuş, talan edilmiş.

hatita

  • (Çoğulu: Hatâyit) İki tarafındaki yerlere yağdığı hâlde kendisine yağmur yağmayan yer.

hetl

  • Ulaştırmak.
  • (Yağmur) çok yağmak.

hetn

  • Yağmur yağmak.

hitl

  • Yorgun deve.
  • Yağmurun aralıksız olarak yağması.
  • Sürekli olarak gözyaşı akmak.

horda

  • Göçebe ve ilkel olarak yaşayan, yağmacılık eden insan topluluğu. (Fransızca)

hütul

  • Sürekli yağmur yağma.

hütun

  • Sürekli yağmur yağma.

ictiyas

  • Yağma için dolanma.
  • Taleb etmek, istemek.

idrab

  • (Darb. dan) Rüc'u etmek, vaz geçmek. Bir şeyi yapmaktan yüz çevirmek. Mukim olmak.
  • Bir kimse üzerine kırağı yağmak.
  • Sıcak yel eserek yerdeki suyu kurutmak.
  • Ekmeğin pişmesi. (Kamus'tan alınmıştır.)

igare

  • Yağma etmek, hücum etmek.
  • Teşvik etmek. Gayrete getirmek. Acele etmek.

igtinam

  • Yağma etmek. Fırsatı ganimet bilmek.

iğtinam

  • Yağmalama.

insicam

  • Suyun dökülüp devamlı akışı. Düzgünlük. Sağlam ve ıttırad ile ârızasız tertib üzere olmak.
  • Devamlı yağmur yağmak.
  • Edb: Düzgün, tertibli, pürüzsüz söz. Kitabın ifadesi güzelce ve düzgün tertib üzere olmak.

intihab

  • Kapışmak. Yağma suretiyle mal almak.

intihabat

  • (Tekili: İntihab) Yağmalar, talan etmeler, kapışmalar.

irtac

  • Bir kimsenin sözünü kesme, konuşturmama.
  • Devamlı yağmur ve kar yağma.
  • Kapıyı örtme, kapama.
  • Kıtlık her tarafa yayılma.

istiska namazı / istiskâ namazı

  • Kıtlık, kuraklık vaktinde, yağmur yağması için sahrâda kılınan namaz.

kava'

  • Kimse olmalan ıssız yer.
  • İki tarafına yağmur yağıp ona yağmayan yer.

laş

  • Hakir ve aşağılık kimse. Adi, zelil, itibarsız ve alçak kişi. (Farsça)
  • Çapul, yağma. (Farsça)

menheb

  • Yağma etmek. Yağma edecek yer.

menhub

  • (Nehb. den) Talan edilmiş, yağma edilmiş.

mugavere

  • Yağma, çapul.

münahebe

  • Malı yağmalama.

müntehib

  • (Nehib. den) Yağma eden, talan eden, yağmacı.
  • Yağmacı.

müsalebe

  • Talan, yağma.

nahib

  • (Nehb. den) Yağma eden, talan eden, önleyen.

nakia

  • (Çoğulu: Nekâyi') Seferden gelen kimse için hazırlanan yemek.
  • Yağma edilen hayvanlardan taksimattan önce boğazladıkları deve ve koyun.
  • Damat için hazırlanan yemek.
  • Ziyafet.

nehb

  • Yağma, yağmacılık, çapul.
  • At oynatmak, koşturmak.
  • Kahr ile bir kişinin malını elinden almak.
  • Yağma, talan.

nehhab

  • (Nehb. den) Yağmacı, çapulcu.

nehib

  • (Nehb. den) Korku, dehşet, ürküntü.
  • Yağmacı, çapulcu.

nihab

  • (Tekili: Nehb) Çapullar, yağmalar.

pılaçka

  • (Arnavutça) Tar: Muharebede ve yağmada alınan eşya, çapul.

remel

  • (Çoğulu: Ermâl) Yelmek.
  • Yağmurun az yağması.
  • Vahşi sığırın ayağında olan hatlar.

sahsah

  • Yağmurun sert ve katı yağması.

taht

  • Yağma, talan, soygun, çapul. (Farsça)

tahte

  • Yağmalanmış, soyulmuş, talan edilmiş. (Farsça)

talan / tâlân / تالان

  • Çapul, yağma. (Farsça)
  • Birisinin malının, herkes tarafından kapışılması. (Farsça)
  • Çapul, yağma.
  • Talan, yağma. (Farsça)

talanger

  • Yağmacı, talancı, çapulcu. (Farsça)

talangeri / talangerî

  • Çapulculuk, yağmacılık. (Farsça)

tarac / târâc / تاراج

  • Yağma, talan, çapul. (Farsça)
  • Yağmalama, talan etme. (Farsça)
  • Yağma. (Farsça)

tarac-ger / târâc-ger

  • Yağmacı, çapulcu. (Farsça)

tarac-kerde / târâc-kerde

  • Yağmalanmış, talan edilmiş. (Farsça)

tarat

  • Çapul, yağma, talan. (Farsça)

te'lis

  • Durdurmak, ikâmet.
  • Yağmurun devamlı yağması.

tebeyyüt

  • Geceleyin yağma etme.
  • Bir işi gece yapmak.

tedeyyüm

  • Yağmurun sert yağması.

tegavür

  • Birbirini yağmalamak.

tehtan

  • Yağmurun ulaştırı yağması.

temattur

  • (Matar. dan) Yağmur yağma.
  • Hız. Sür'at.

tenezzül-ü emtar

  • Yağmur yağması. Yağmur katrelerinin inişi.

türktaz / türktâz / تركتاز

  • Koşup saldırarak yağma etme. (Farsça)
  • Çapul, çapulcu. (Farsça)
  • Koşturma, koşma. (Türkçe - Farsça)
  • Yağmalama. (Türkçe - Farsça)

vakt-i nüzul

  • İnme zamanı, yağmurun yağma zamanı.

yağma / yağmâ / یغما

  • Talan, çapul. (Farsça)
  • Yağma eylemek: Talan etmek, yağmalamak. (Farsça)

yağmager / yağmâger / یغماگر

  • (Çoğulu: Yağmagerân) Çapulcu, yağmacı, zorba. (Farsça)
  • Yağmacı. (Farsça)

yağmageri / yağmagerî

  • Çapulculuk, yağmacılık. (Farsça)

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın