Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
Vurul
ifadesini içeren
75
kelime bulundu...
aşı
Birşeyden alınıp diğer birşeye aktarılan madde.
Çeşitli tehlikeli hastalıkların önünü almak için aşılanan madde.
Yabani veya cinsi âdi bir ağaca, cinsine yakın diğer iyi bir ağaçtan vurulan kalem veya yaprak aşısı.
bürsün
(Çoğulu: Berâsin) İnsan eli.
Vahşi hayvanların pençesi.
Develere vurulan bir nevi damga.
cinab
Hayvanlara vurulan damga ve nişan.
dag / dâg
Yanık yarası.
(Farsça)
İnsan veya hayvan vücuduna kızgın demirle vurulan damga.
(Farsça)
dağ / dâğ / داغ
Yara.
(Farsça)
Kızgın demirle vurulmuş işaret.
(Farsça)
dağdar
Pek acıklı, üzüntülü.
(Farsça)
Gönlü yaralı.
(Farsça)
Kızgın demirle nişan vurulu. Damgalı.
(Farsça)
damga
Bir şeyin üzerine işaret veya alâmet koymak.
İşaret vurulan âlet. Mühür.
daribe
Tabiat.
Kılıçla vurulmuş.
Eğrilmiş yün.
destek
Bir şeyin yıkılıp devrilmemesi için, o şeye vurulan payanda, dayanak.
(Farsça)
Küçük el.
(Farsça)
Yün ve pamuk gibi şeyleri eğirmeye yarıyan âlet.
(Farsça)
diamet
Binaya vurulan destek, direk, payanda.
İleri gelen, makamca yüksek olan baş başkan, reis, şef.
eglal
(Tekili: Gull) Halkalar. Kelepçeler. Mahkemenin cezaya müstehak kılıp mahkum ettiği kimselerin boyun ve ayaklarına vurulan zincirler.
(Galel) Ağaçlar arasında korulukta akan sular.
faheka
Vurulduğu yerden kan çıkartan kılıç ve neşter parçası.
felak
Tan zamanı, subh, fecir.
İki tepe arasındaki düzlük.
Bütün mahlukat.
Suçlunun ayağına vurulan tomruk, falaka.
Cehennem.
fi'l-i mechul
Gr: Faili yani öznesi bilinmeyen fiil. Edilgen fiil. Mesela: Yazılmak, içilmek, vurulmak gibi.
fikr-i muzmer
Gizli kalmış ve dışarı vurulmamış fikir.
grev
İşçilerin isteklerini işverene kabul ettirmek için, işlerini hep birlikte bırakmaları.İslâmiyette işçi hakları çok ciddi korunmakla beraber, grev ve benzeri hareketlere başvurulması istenmez. Çünki grev, millî gelire zarar verdiği gibi, sosyal grupları doğurmakla boğuşmalarına ve dolayısıyla da mill
(Fransızca)
habat
Vücuttaki bir yara iyileştikten veya vücuda bir sopa ile vurulduktan sonra bedende kalan iz.
Davarın çok yemekten dolayı karnının şişmesi.
hamşek
Mestin üstüne vurulan parça.
ifşa / ifşâ / افشا
Açığa vurma.
(Arapça)
İfşâ edilmek:
Açığa vurulmak.
(Arapça)
İfşâ etmek:
Açığa vurmak.
(Arapça)
izhar-ı esrar
Sırların açığa vurulması.
izhar-ı haşmet
İhtişamın, heybetin açığa vurulması.
kadana
Forsaların ayağına vurulan zincir.
katil
Öldürülmüş, vurulmuş. Maktul.
kişaf
Bir kaç yıl üstüne yük vurulmayan deve yavrusu.
Dişi deve hâmile iken erkek devenin ona cimâ etmesi.
ma'fuc
Dübürüne vurulmuş.
madreb
(Çoğulu: Madarib) Darb edilecek, vurulacak yer.
Kakma, çakma yeri.
madrub / madrûb
Vurulmuş. Döğülmüş. Çarpılmış. Darbolunmuş.
Damgalanmış.
Mat: Darbedilen (çarpılan) sayı.
Vurulmuş, dövülmüş.
maktul
Vurulmuş, öldürülmüş, katledilmiş.
maktulin / maktulîn
(Tekili: Maktul) Öldürülmüş insanlar. Vurulmuş veya katledilmiş kimseler.
masdum
Çarpılmış. Kendisine vurulmuş.
maskul
Cilâlanmış, saykal vurulmuş. Mücellâ.
melkeme
El ile vurulan yerin yarası.
meraci'
(Tekili: Merci) Rücu edilecek ve dönülecek yerler.
Mürâcaat edilerek başvurulacak kimse veya yerler.
merci / mercî
Dönülecek yer.
Müracaat olunacak, baş vurulacak yer kimse.
Başvurulacak, sığınılacak yer.
Makam, dönülecek yer, başvurulacak yer, kaynak, makam.
merci'
Merkez. Kaynak. Baş vurulacak yer. Müracaat edilecek yer. Dönülecek yer. Sığınılacak yer.
Söylenen sözün kendine fayda verdiği kimse.
merci'-i rü'yet
Bir işin görülmesi için başvurulan yer.
merci-i hakiki / merci-i hakikî
Gerçek başvurulacak, sığınılacak yer.
merciiyet / mercîiyet
Başvurulacak makam olma özelliği, kaynaklık.
meskuk
(Meskuke) Sikkeli. Damgası vurulmuş.
Para hâline konulmuş.
mevkuze
Ağaçla vurulmuş.
mukayyed / مقيد
Bağlı, zincire vurulmuş.
(Arapça)
Kayıtlı.
(Arapça)
müracaat edilme
Baş vurulma.
müracaatgah / müracaatgâh
Müracaat olunup başvurulacak yer.
(Farsça)
musab olan / musâb olan
İsâbet alan; vurulan.
müserrec
(Serc. den) Eyerlenmiş, eyerli, eyer vurulmuş.
muzmer
Gizli, örtülü, saklı, dışarıya vurulmamış, içte gizli.
muzmerat
(Tekili: Muzmer) Örtülü, saklı, gizli, dışarı vurulmamış.
nafize
Karından vurulup arkaya çıkmış olan yara.
nalçe
Küçük nal.
Yemeni, çizme gibi ayakkabılara vurulan hafif demir parçaları.
nebve
Uzaklaşmak.
Ok hedefe varamamak.
Bir yerin havasının mizaca uygun olmaması.
Kılıncın vurulan şeye saplanmayıp geri sıçraması.
Pek çirkin ve kötü suretten gözün kaçması.
nişan
İz. Nişan. Alâmet. İşaret.
(Farsça)
Yara izi.
(Farsça)
Hedef, vurulması istenen nokta.
(Farsça)
Hâtıra için dikilen taş.
(Farsça)
Taltif için verilen madalya.
(Farsça)
Evlenmeden önceki anlaşma ve karar işareti veya merasim.
(Farsça)
Tuğra.
(Farsça)
Ferman.
(Farsça)
pa-bend / pâ-bend
Ayak bağı. Köstek. Ayağa vurulan zincir.
Engel, mâni.
payzen
.f Ayağına pranga vurulmuş. Forsa, deniz esiri.
Suçlu.
Esir.
Hizmetçi, uşak.
pranga
İng. Eskiden ağır cezalı mahkûmların ayaklarına takılan kalın zincir.
Halkalarıyla beraber iki okka yüz dirhem ağırlığındaki demire verilen addır.
Umumi hapishanelerde, hapishanenin iç nizamını bozan ve taşkınlık gösteren mahkûmların ayaklarına da pranga vurulurdu.
raht
(Çoğulu: Ruhut) Binek atlarına vurulan eyer, takım.
Pencere ve kapıların menteşe takımı.
Yol levazımı.
Döşeme ve ev takımı.
redig
Yere vurulmuş.
Nâdan, ahmak.
saf'an
(Çoğulu: Safâıne) Sille vurulmuş kişi.
sikke
Damga. Nereye ve kime ait olduğunun bilinmesi için konulan işaret, mühür. Umumi damga.
Dirhem.
Para üstüne vurulan damga.
Düz, doğru yol.
Mevlevilerin keçe külâhlarının ismi.
Basılmış madeni para.
sikkenin darbı
Damganın vurulması, mührün basılması.
sille
El ayasıyla vurulan tokat.
sükne
Kuş sürüsü.
Boyna takılan heykel ve halka. Boyna vurulan demir.
tain
Süngü ile vurulmuş.
tature
Hayvanların ayağına vurulan köstek, bukağı.
(Farsça)
terbub
İşe vurulmamış davar.
timşek
İç mest üstüne vurulan parça, yapılan yama.
tokat
Kale içi, siper, ahır, ağıl. El içi gibi yer.
Dere arası olan hayvan mer'ası.
El içiyle vurulan sille.
tubal
Kızmış bakırdan ve kızmış demirden çekiçle vurulduğunda kopup dökülen parça.
uhdud
(Çoğulu: Ahâdid) Çukur.
Uzun hat.
Yeryüzündeki uzun yarık ve çatlak.
Hendek.
Kamçı vurulmasından vücutta hâsıl olan yara ve iz.
uzhul
(Çoğulu: Azâhil) Yeyni, hafif.
Yük vurulmayan deve.
vesme
Hayvana vurulan kızgın damga.
vizr
Günah.
Yük. Ağırlık.
Silâh.
Sırta vurulan ağır yük. Yük götürmek.
Günah, yük, ağırlık, yük götürmek, sırta vurulan ağır yük.
zede / زده
(Zed) Birleşik kelimeler yapılarak, "vurulmuş, çarpılmış, tutulmuş" manalarına gelir. Meselâ: Musibet-zede : Musibete uğramış.
(Farsça)
"Vurulmuş, çarpılmış, tutulmuş" mânâsında son ek.
Vurmuş, dövmüş.
(Farsça)
Vurulmuş, dövülmüş.
(Farsça)
Uğramış, müptela olmuş.
(Farsça)
zefer
Ağaca vurulan payanda, destek.
zencir-bend
Zincire vurulmuş, zincirle bağlı mânasına gelir. Eskiden azılı katiller ve deliler, zincirle bağlandıkları için bu tâbir meydana gelmiştir.
(Farsça)
Edb: Her mısranın son kelimesi, bir sonra gelen mısraın ilk kelimesini teşkil etmek şekliyle meydana getirilen manzumelere verilen addır. Divan
(Farsça)
zencirbend / zencîrbend / زنجيربند
Zincire vurulmuş.
(Farsça)
Zencîrbend edilmek:
Zincire vurulmak.
(Farsça)
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
ram olmak
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
Ruku
Hâşiye
Şiyem
şeraket
şevket
kuştar
Hem-zanu
nebat
Lebün
galat-ı his
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
Vurul
cok sevilen
havuz
kaziye-i mahkumun biha
erkad
ildi
Tecerrut
nec
adem
dems