Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
Vu
kelimesini içeren
110
kelime bulundu...
adk
Vurmak, darp.
ajeh
Vücutta çıkan pürtüklü küçük ur.
(Farsça)
aktar-ı beden / aktâr-ı beden
Vücudun her tarafı.
alam-ı cismani / âlâm-ı cismanî
Vücutların acı çekmesi.
ameliyat-ı cerrahiye-i nafia / ameliyat-ı cerrahiye-i nâfia
Vücudun faydasına olan cerrahî ameliyat.
antikor
Vücuda giren hastalık mikroplarını zararsız kılmak için organizmanın bir kanun-u İlahî ile çıkardığı madde.
(Fransızca)
aza-yı beden / âzâ-yı beden
Vücut organları.
azeh
Vücutta çıkan siğil.
(Farsça)
bedenen / بدنا
Vücutça. Beden ile.
Vücutça.
(Arapça)
bezl-i vücut eden
Vücudunu feda eden.
bi-vukuf / bî-vukuf
Vukufsuz, bîhaber, malûmatsız, habersiz.
bisr
Vücudu sivilceli olan kişi.
bünye-hiz / bünye-hîz
Vücudu canlandıran, bünyeyi kaldıran.
(Farsça)
cederi / cederî
Vücutta çıkan çiçek hastalığı.
ceset
Vücud, beden.
cism-i vücud
Vücut cismi, şekli.
daire-i vücud
Vücud ve varlık dairesi ve sahası.
dakr
Vurmak, darb.
daraban
Vurma, vuruş. Çarpış, çarpıntı, çarpma.
darb
Vurma, çarpma.
darbe
Vurma, saldırma.
darib / dârib
Vuran, döven.
darp
Vurma, dövme.
deb'
Vurmak, darb.
delz
Vurmak, darb.
ecza-i asliye / eczâ-i asliye
Vücudda temel teşkil eden parçalar ve kısımlar, unsurlar.
ejah
Vücutta ve bilhassa ellerde çıkan ufak urlar, siğil, sivilce.
(Farsça)
el-eys
Vücud. Varlık. Büyük cisim.
endam
Vücut, beden, boy pos.
endami / endamî
Vücuda uygun, bedene münasib, biçimli.
(Farsça)
faheka
Vurulduğu yerden kan çıkartan kılıç ve neşter parçası.
füshat
Vüs'at, genişlik, açıklık.
gülbeden
Vücudu gül gibi nâzik ve lâtif olan.
(Farsça)
habc
Vurmak, darbetmek.
hararet-i gariziye / hararet-i garîziye
Vücudun normal harareti.
heft-endam
Vücudumuzda yedi organ.
hil'at-ı vücud
Vücud elbisesi. Ruhun,içinde bulunduğu ten elbisesi. Cesed.
Vücud, beden elbisesi.
hılt-ı mahmud
Vücudun sağlam ve sağlıklı oluşu.
hüsn-ü endam
Vücut güzelliği.
i'dam
Vücudu ortadan kaldırmak. Yok etmek. Öldürmek.
icad
Vücuda getirmek. Yeniden bir şey meydana getirmek. Yoktan var etmek.
ifna-yi beden
Vücudu yok etme, öldürme.
ifrazat
Vücuddan çıkan, bedenden ayrılan kan, irin, balgam gibi şeyler.
iglinta'
Vurmakla ve sövmekle üstün gelip galebe etmek.
ihtikan-ı dem
Vücudun bir tarafına kanın hücum etmesi.
ihtikar / ihtikâr / احتكار
Vurgunculuk; fazladan kazanç sağlamak amacıyla, hayat için zarurî olan ihtiyaç maddelerini satın alıp fiyatı artsın diye bir süre saklama.
Vurgun.
(Arapça)
ıhtira'
Vücud vermek, icad.
imkan-ı zati / imkân-ı zâtî
Vukuu mümkün olan iş. Bir şeyin, aslında mümkün olması.
inkidam
Vücudun bir tarafı berelenme veya kızarma.
iskelet
Vücudun kemik çatısı.
(Fransızca)
kabl-el vuku'
Vuku'dan evvel. Olmadan evvel.
kalıb
Vücut, beden.
kerr u fer / كَرُّ و فَرْ
Vur kaç.
kerrüfer harbi
Vur-kaç tekniği ile yapılan savaş.
kesb-i vukuf
Vukuf kazanmak, öğrenmek.
kıtal
Vuruşma, savaş.
lakk
Vurmak.
laübaliyane / lâübâliyâne
Vurdumduymaz bir tarzda, kayıtsız kalarak.
lebn
Vurmak.
lefehan
Vurmak.
lek'
Vurmak.
lekz
Vurmak.
lezaiz-i cismaniye / lezâiz-i cismaniye
Vücudun hissettiği zevk ve lezzetler.
ma'ra
Vücudun çok zaman çıplak olan yeri.
madrub / madrûb
Vurulmuş, dövülmüş.
makt
Vurmak.
maktul
Vurulmuş, öldürülmüş, katledilmiş.
mecmu-u cesed
Vücudun tamamı, beden.
memsud
Vücudu kuvvetli ve sağlam yapılı olan.
merkez-i vücut
Vücudun merkezi.
mertebe-i vücub ve vücud ve tevhid / mertebe-i vücûb ve vücûd ve tevhid
Vücûb, vücut ve tevhid mertebeleri.
meslu'
Vücudunda ur bulunan kimse.
meşum
Vücudu benekli adam.
muhtekir / محتكر
Vurguncu.
(Arapça)
muhtekirane / muhtekirâne
Vurgunculukla, ihtikârcılıkla.
(Farsça)
mukarrib-ül vücud
Vücudunu yakın eden, yaklaştıran.
mülk-ü ten / مُلْكُ تَنْ
Vücûd.
muslib
Vurucu, vuran, dârib.
mutareka
Vuruşmak.
nafata
Vücutta çıkan sivilce veya kabarcık.
nahs
Vurmak.
nazik-beden / nâzik-beden
Vücudu, bedeni nâzik olan.
(Farsça)
nefyan
Vurma ânında yara ve cerahatten akan kan.
neyh
Vücudun kemikleri taze iken pekişmek.
pehlu
Vücudun iki yanından biri, yan.
(Farsça)
sademat / sademât
Vuruşlar.
sadme
Vuruş.
saray-ı vücut
Vücut sarayı.
sedn
Vücut organlarının anormal biçimde gelişmesi.
sefine-i vücud
Vücut gemisi.
sıhhat-i beden
Vücut sağlığı.
şilv
Vücut azâlarından biri.
sultan-üd dem
Vücutta kanın galeyanı.
tabakat-ı gaflet
Vurdumduymazlık örtüleri, umursamazlık perdeleri.
tarsig
Vüs'at vermek, genişlik vermek.
tedmiye
Vurup kanatmak.
telatum / telâtum
Vuruşma, çarpışma.
Vuruşma, çarpışma.
terakül
Vuruşmak, döğüşmek.
tesadüm
Vuruşma. Şiddetle çarpışma.
urgun
Vurgun, âşık.
(Türkçe)
usare
Vücud bezlerinden akan faydalı su. Sıkılmış şeylerden çıkan su. Öz su.
uzima
Vücutta bir organın ateşsiz ve ağrısız olarak şişmesi.
vacib-ül vücud / vâcib-ül vücud
Vücudu mutlak var olan, yokluğu mümkün olmayan Cenâb-ı Hak.
vacibu'l-vücud / vâcibu'l-vücûd
Vücudu mutlak var olan, yokluğu mümkün olmayan Allah.
vitamin
Vücudda yokluğu bazı hastalıklara yol açan ve taze yiyeceklerde ve bazı meyvalarda bulunan organik madde. A, B, C, D, E gibi remizlerle gösterilen çeşitleri vardır.
(Fransızca)
vücud / vücûd
Vücut, varlık, gövde.
zarb / ضرب
Vuruş.
(Arapça)
zed
Vurma, dövme.
(Farsça)
zen
Vuran, kesen, atan mânalarına gelerek birleşik kelimeler yapılır. (Zeden: Vurmak mastarında emir köküdür) Lâf-zen : Söz atan, lâf atan.
(Farsça)
zerrat-ı vücudiye / zerrât-ı vücudiye
Vücudun hücreleri.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
ram olmak
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
ekseriyet
مونس
Unsiyet
sükut etmek
غراب
el-hazer
Hads
teşkil-i cümle enva
muvahhad
hukukperver
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
Vu
çıkartma
gayr-i
çıkarma
Çeviri
ölçek
Graz
Kafur
muddet
Afan