Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
Ve
kelimesini içeren
256
kelime bulundu...
ahd
Verilen söz, söz verme.
ahid
Verilen söz, andlaşma.
akem
Vergisi olmayan emlâk. Türbe, cami, köprü, çeşme gibi.
aktab-ı evliya / aktâb-ı evliya
Velilerin büyükleri.
alet-i vesvese / âlet-i vesvese
Vesvese aracı.
asaleten
Vekil olmayış. Kendi işini kendi namına bizzat kendisi yapmak üzere. Kendi nâmına olmak üzere.
asl-ı vesvese
Vesvesenin aslı.
ata / atâ
Verme. Bağışlama. Bahşiş. Lütuf. İhsan.
Verme, lütuf, ihsan.
atıf
Verme, yükleme, bağlama.
atiyye
Verilen, nimet.
ba-vehim
Vehim ile, şüphe ile.
bac-gir / bâc-gir
Vergi toplayan kimse. Vergi toplama memuru.
(Farsça)
bacgir / bâcgîr / باجگير
Vergi memuru.
(Farsça)
bahane / bahâne
Vesile, sebep, özür.
bahş
Verme, ihsan etme.
bahş eden
Veren, bağışlayan.
bavehim / bâvehim
Vehim ve korku ile, şüpheyle.
Vehimle, kuruntuyla.
baytar / baytâr / بيطار
Veteriner.
Veteriner.
Veteriner.
(Arapça)
bedpeyman
Verdiği sözde durmayan. Sözünün eri olmayan. Sözünü tutmayan.
(Farsça)
bedrud / bedrûd / بدرود
Veda.
(Farsça)
berat-ı cibayet
Vergi, icâre ve resim gibi vakfa veyahut da hazineye ait olan paraları toplamak salâhiyetini veren vesika.
bey'-i bil vefa / bey'-i bil vefâ
Vefa ile satış. Alıcı ve satıcının, satıştan vazgeçmek hakkına sâhip olduğu alış-veriş.
beytar / beytâr / بيطار
Veteriner.
(Arapça)
beyzavi / beyzavî
Vefatı (Hi: 685) Büyük âlim ve müfessirlerdendir. Yazdığı Tefsiri "Beyzavî" ismiyle meşhurdur. Tebriz'de medfundur. (K.S.)
bi-vefa / bî-vefa
Vefasız, dönek.
(Farsça)
bilvekale / bilvekâle
Vekâlet ederek, vekil olarak.
bivefa / bîvefa / bîvefâ / بى وفا
Vefasız.
Vefasız.
(Farsça - Arapça)
buht
Veled, oğul, mahdum.
(Farsça)
cami-ül kelim
Vecize. Kısa olup çok mânaya gelen söz.
camiü'l-kelim / câmiü'l-kelim
Vecize, kısa olmasına rağmen çok mânâları içine alan söz söyleyen.
cism-i velayet / cism-i velâyet
Velîlik bedeni, cismi.
cizye
Vergi. Haraç. Müslümanların fethettikleri yerlerde, müslüman olmayanlardan alınan ve devlet teminatı altında bulunmanın karşılığı olan vergi.
çorak
Verimsiz toprak.
cürüz
Verimsiz çorak yer.
dad / dâd
Vergi, ihsan.
dade / dâde
Verilmiş, vergi.
(Farsça)
daden / dâden
Vermek.
(Farsça)
daire-i velayet / daire-i velâyet
Velilik dairesi.
derece-i velayet / derece-i velâyet
Velilik derecesi.
devletlü utufetlü
Vezirlere, müşirlere, padişah damatlarına verilen ünvan.
dihiş
Verme, veriş, bağışlama, ihsan, atiyye.
(Farsça)
ehl-i velayet / ehl-i velâyet
Veliler, Allah dostları.
ehlivelayet / ehlivelâyet
Velîler, erenler, kalbi nurlanmış müminler.
emr-i i'ta / emr-i i'tâ
Verme emri. Verilme emri.
enahid
Venüs gezegeni. Zühre seyyaresi.
(Farsça)
ervah-ı evliya / ervâh-ı evliya
Velîlerin ruhları.
esas-ı velayet / esas-ı velâyet
Veliliğin esası, temeli.
ev kema kàl / ev kemâ kàl
Veya buna benzer şekilde buyurmuşlar.
evham / evhâm / اوهام
Vehimler ve hayaller. Kuruntular ve gerçek dışı şeyler.
Vehimler, kuruntular.
Vehmler, zanların esâsı olan kıyaslar.
Vehimler, kuruntular.
Vehimler.
Vehimler, kuruntular.
(Arapça)
evham-alud / evham-âlûd
Vehimler ve kuruntular karışmış.
evham-saz / evham-sâz
Vehimli, kuruntu saçan.
evhamın müdafaası
Vehimlerin def'edilmesi, kuruntuların kovulması.
evkemakal / evkemakâl
Veya söylediği gibi….
evlad / evlâd
Veledler, çocuklar.
evliya / evliyâ / اوليا
Velîler, Allah'ın sevgili kulları.
Velî kelimesinin çoğuludur.
Dostlar.
Allahü teâlânın sevgili kulları, nefsin esâretinden kurtulup, sözleri, işleri ve hareketleri İslâmiyet'e uygun olanlar, devamlı Allahü teâlâyı hatırlayıp, ananlar.
Veliler.
eyzan / ایضا
Ve yine, aynı şekilde.
(Arapça)
gayr-ı müsmir
Verimsiz, faydasız, meyvesiz.
hatem-i velayet / hâtem-i velâyet
Velilik mührü.
hemeze
Vesvese. Şeytanın desisesi. Kuruntu.
hey'et-i vekile
Vekiller hey'eti, icra vekileri hey'eti. Bakanlar Kurulu. Başbakanın riyaset ettiği heyet.
heyet-i vükela / heyet-i vükelâ
Vekiller heyeti, Bakanlar Kurulu.
hulf
Verdiği sözü tutmama, yemininde durmama.
hulfü'l-vaad
Verdiği sözden dönme.
i'ta / i'tâ / اِعْطَا
Vermek. Bahşetmek. İhsan etmek.
Verme, bahşetme.
Verme.
i'tikab
Veresiye vermeme. Bir malı borç olarak satmama. Parasını almadıkça malı teslim etmeme.
icaz / îcâz / ایجاز
Vecizlik, az sözle çok mânâlar ifade etme.
Veciz anlatma, özlü söyleme.
(Arapça)
icazkarane / îcazkârâne
Vecizeli bir şekilde, az sözle çok mânâlar ifade ederek.
icra vekilleri hey'eti
Vekiller heyeti. Başvekilin riyaset ettiği bakanlardan meydana gelen hey'et.
ihab
Verme, bağışlama.
iham / îhâm
Vehme düşürme.
ihbarat-ı sadıka / ihbârât-ı sâdıka
Verilen doğru haberler.
ilah / ilâh / الخ
Ve benzerleri, ve diğerleri.
(Arapça)
ilm-i feraiz / ilm-i ferâiz
Vefât eden kimsenin bıraktığı malın kimlere verileceğini ve nasıl taksim edileceğini öğreten ilim.
imkan-ı vehmi / imkân-ı vehmî
Vehimle bir şeyi mümkün görmek, zannetmek.
intisah
Verilen öğütü dinleme, edilen nasihatı tutma.
iras / irâs
Verme, miras bırakma.
irsiyet
Verâset. Aile ve soydan geçen benzerlik.
irtihal / irtihâl
Vefat etmek, ölmek.
ısdak
Verilecek parayı kadının nikâhında tesbit edip kararlaştırma.
işkil
Vesvese, kuşku.
isti'dad-şure
Verimsiz istidad. Çorak yerin kabiliyeti.
(Farsça)
istidad-ı şure / istidad-ı şûre
Verimsiz, çorak istidad.
istivfa
Vefa istemek.
ita / îta
Verme.
ita etmek / itâ etmek
Vermek.
kahraman-ı velayet / kahraman-ı velâyet
Velîlik alanında kahraman.
kali / kâlî
Veresiye satmak.
kavs-ı mevhume / kavs-ı mevhûme
Vehmedilen, varsayılan yay; sanal yay.
kefen
Vefât eden kimsenin yıkandıktan sonra sarılarak defnedildiği beyaz bez parçaları.
kefen-i sünnet
Vefât eden erkek için üç, kadın için beş parça olan bez parçası.
kemalat-ı velayet / kemâlât-ı velâyet
Velilik vasıfları.
keşf-i evliya
Velilerin mânevî âlemlerde bazı olayları ve hakikatleri görmesi.
kurb-i velayet / kurb-i velâyet
Velâyet, evliyâlık yoluna âit yakınlık. Allahü teâlâdan gelen feyz ve bereketlere, arada vâsıta bulunmak sûretiyle kavuşma.
kutbiyet / قُطْبِيَتْ
Velilikte yüksek bir makam.
kuvve-i vahime / kuvve-i vâhime
Vehim ve hayâl duygusu. Kuruntu hâssesi.
kuvve-i velayet / kuvve-i velâyet
Velîlik kuvveti.
kuvvet-i vehim
Vehim kuvveti, kuruntu gücü.
kuvvet-i velayet / kuvvet-i velâyet
Velîlik kuvveti.
lümme
Vesvese, nokta.
ma'reke-i evham
Vehim ve asılsız kuruntuların çarpıştığı savaş alanı.
mağlata-i vehmiye / mağlâta-i vehmiye
Vehmin yanlışı doğru göstermesi, olmayan bir şeyi varmış gibi tasvir etmesi.
maglata-i vehmiyye
Vehmin, insanı yanıltmak için yanlışı doğru göstermesi.
mahsuldar
Verimli, bereketli. Mahsul veren.
(Farsça)
Verimli.
makam-ı imtinan
Verilen nimet ve ihsandan söz etme makamı.
makam-ı üveys
Veysel Karani'nin makamı.
makam-ı vekalet / makam-ı vekâlet
Vekillik makamı.
makamat-ı evliya / makamât-ı evliya
Velilerin manevî makamları.
makamat-ı velayet / makamât-ı velâyet
Velîlik makamları.
mal-i hulya
Vesvese, kara sevdâ, kuruntu, boş hayaller.
(Farsça)
mamizan
Vers denilen ot.
manzume
Vezinli ve kafiyeli söz.
mat'unen
Vebâya tutularak.
matte
Vesile, sebep.
medyun
Verecekli.
melek-i müekkel / مَلَكِ مُؤَكَّلْ
Vekil tayin edilmiş, görevli melek.
Vekil kılınan melek.
menh
Verme, ihsan etme.
merhume
Vefât etmiş, rahmete kavuşmuş kadın.
mertebe-i velayet / mertebe-i velâyet / مَرْتَبَۀِ وَلَايَتْ
Velilik mertebesi, derecesi.
Velilik mertebesi.
meşarib-i evliya / meşârib-i evliya
Velîlerin meşrepleri, tasavvuf yolunda ortaya koydukları ve takip ettikleri yöntemler.
meslul / meslûl / مسلول
Veremli.
(Arapça)
mevacid
Vecd hâlleri. Kalbî zevk veren istiğrak halleri.
mevaid / mevaîd
Verilen sözler, vaadler.
mevhibe
Verilmiş.
mevhube / mevhûbe
Verilmiş. İhsan edilmiş. Karşılıksız olarak birisine verilmiş mal.
Verilen.
mevhum / mevhûm / موهوم / مَوْهُومْ
Vehmolunmuş, aslı esâsı yokken zihinde kurulmuş olan, kuruntuya dayanan. Hayâlî.
Vehmedilmiş, asılsız, kuruntuya dayalı.
(Arapça)
Vehimde olup, hakîkatte olmayan.
mevhume
Vehim, kuruntu ve hayâl nev'inden bir şey.
mevrus
Vereseye âit olan. Miras edilmiş. Miras edilen eşya.
mevsuk / mevsûk
Vesikalı, belgeli, sağlam.
mevzunen
Vezinli olarak. Ölçülü olarak.
meyyit
Vefât etmiş, ölü.
miras / mîrâs
Vefât eden kimsenin, geride kalan akrabâlarına bıraktığı mal ve haklar.
mu'ta
Verilen. İ'tâ olunmuş, verilmiş olan.
mu'ti / mu'tî
Veren, ihsân eden mânâsına Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (ism-i şerîflerinden).
Veren. İtâ eden.
mu'tiyat / معطيات
Veri.
(Arapça)
müekkel / مُؤَكَّلْ
Vekil edilen kimse. Vekil tâyin olunmuş olan.
Vekil edilmiş.
Vekil kılınan.
müekkil
Vekil tayin eden. İşine vekilini ikame eden. İşleri için başkasını yerine bırakan.
Vekil eden.
mümevveh
Vehmî, hayâlî.
münbit / منبت
Verimli, verimi bol. İnbat eden, ekini güzel yetiştiren.
Verimli.
Verimli.
Verimli.
(Arapça)
münciz
Verdiği sözü yerine getiren. Ahdini yapan. İncâz eden.
müsmiriyet / مثمریت
Verimlilik.
(Arapça)
muta / mûtâ
Verilmiş, kendisine bir şey verilen.
müteşekkirane / müteşekkirâne
Verdiği nimetlerden dolayı Allah'a şükrederek.
mütevazi / mütevâzî
Vezinli, tartılı.
müteveffa / müteveffâ / مُتَوَفَّا
Vefat etmiş, ölmüş.
Vefât etmiş. Ölmüş kimse.
Vefat etmiş.
mütevehhimane / mütevehhimâne
Vehimlenircesine, evhamlanırcasına.
(Farsça)
mütevekkil
Vekil eden, tevekkül eden.
müteverrim / متورم
Veremli, verem hastası.
(Arapça)
müteverrimen
Verem olarak.
müvekkel
Vekil tâyin olunmuş olan, vekil edilmiş olan. Bir kimse tarafından işlerini görmek veya kendisini müdafaa ettirmek için vekil edilmiş kimse.
müvekkil / موكل
Vekil eden, bir kimseyi kendi yerine geçiren.
Vekâlet veren.
Vekil eden, vekil tayin eden.
Vekil tayin eden.
Vekalet veren.
(Arapça)
müvesvis
Vesvese veren, şek veren. Şüphelenmeğe sebeb olan.
Vesvese veren, şüphe ve kuruntu veren.
Vesvese veren.
na-mihr-ban
Vefasız, sevgisiz, muhabbetsiz.
(Farsça)
na-mihr-bani / na-mihr-banî
Vefasızlık, sevgisizlik, muhabbetsizlik.
(Farsça)
nahid / nâhid / ناهيد
Venüs, Çulpan, Zühre.
(Farsça)
naib / nâib / نَائِبْ
Vekil, birinin yerine geçen.
Vekil.
Vekil, yerine geçen.
nakib / nakîb
Vekil.
nakile / nâkile / نَاقِلَه
Verici.
nazar-ı velayet / nazar-ı velâyet
Velîlik bakışı, velâyet gözü.
nefs-i ihbar / nefs-i ihbâr
Verilen haberin kendisi.
nesie
Veresiye almak. Satın alınan şeyin bedelini vermeyip sonraya bırakmak.
nur-u velayet / nur-u velâyet
Velilik ışığı.
pedrud
Vedâlaşma.
(Farsça)
pesadet
Veresiye alışveriş.
(Farsça)
reddü'l-evham
Vehimleri, kuruntuları reddetme.
reis-i vükela / reis-i vükelâ
Vekillerin başı. Başvekil. Başbakan.
sadr-ı ali / sadr-ı âli
Vezirlerin veya vekillerin başkanı. Sadrâzam.
şah-ı velayet
Velîlik makamının şâhı, başı.
sahib-i velayet / sahib-i velâyet
Velâyet sahibi, veli olan kimse.
şahs-ı veli / şahs-ı velî
Velî şahıs, evliya; büyük zât.
sandukdar / صندوقدار
Veznedar.
(Arapça - Farsça)
sandukkar
Veznedar.
sertac-ı evliya
Velîlerin baş tacı.
seyr ü süluk-u velayet / seyr ü sülûk-u velâyet
Velayet yoluyla çıkılan mânevî yolculuk.
sıddık-ı vefiy
Vefâlı ve her yönüyle sâdık olan.
sill / سل
Verem.
(Arapça)
sipar
Veren, fedâ eden.
(Farsça)
sırr-ı velayet / sırr-ı velâyet
Velîlik sırrı.
sühaf
Verem hastalığı.
şükr
Verilen nîmetleri yerli yerinde kullanma. Allahü teâlâya, verdiği nîmetlerle isyân etmeme. Nîmetleri kullanırken sâhibini unutmama. Görülen iyiliğe karşı teşekkür. Allahü teâlânın emir ve yasaklarına uyma.
şükreyleme
Verdiği nimetlerden dolayı Allah'a teşekkürlerini sunma.
sultan-ı evliya
Velilerin sultanı, reisi.
taarruz-u evham
Vehimlerin hücumu.
tabakat-ı evliya / tabakat-ı evliyâ
Velilerin tabakaları, dereceleri.
tahsildar / tahsildâr / تحصيلدار
Vergi derleyen.
Vergi memuru.
(Arapça - Farsça)
takas
Vereceğini alacağına karşılık tutmak suretiyle ödeşmek, sayışmak, değişmek.
tarik-i velayet / tarik-i velâyet
Velilik yolu.
tarik-ı velayet serlevhası / tarik-ı velâyet serlevhası
Velilik yolunun başlığı; 29. Mektubun 9. kısmı olan Telvihat-ı Tis'a.
taun / tâun / tâûn / طاعون / طَاعُونْ
Vebâ denen dehşetli bir bulaşıcı hastalık. Bu hastalıkta lenf bezlerinde hâsıl olan yumruların herbiri.
Veba, salgın hastalık.
Vebâ.
Veba.
(Arapça)
Vebâ.
techiz / techîz
Vefât edenin (ölenin) yıkanmasından kabre defnedilmesine kadar yapılması lâzım gelen şeyler.
tesellüm
Verileni geri almak.
teşkikat-ı vehmiye / teşkikât-ı vehmiye
Vehmî ve asılsız şüpheler, tereddütler.
tevacüd / tevâcüd
Vecd ve muhabbette kemâle ermeyenin (olgunlaşmayanın) isteğiyle vecde kavuşmaya tâlib olması, istemesi.
tevdian
Vererek, bırakarak, teslim ve emanet ederek.
tevehhüm / توهم
Vehimlenme.
tevehhümkarane / tevehhümkârâne
Vehimlenerek, kuruntuya kapılarak.
tevekkül
Vekil etme, gerekeni yaptıktan sonra neticeyi Allaha bırakma.
tevesvüs
Vesvese etme.
tevkil / tevkîl / تَوْك۪يلْ
Vekil tayin etme.
Vekil tayin etme.
Vekil kılma.
turuk-u evliya / turuk-u evliyâ / طُرُوقُ اَوْلِيَا
Velîlerin yolları.
Velilerin gittiği yollar, tarikatlar.
turuk-u velayet / turuk-u velâyet
Velîlik yolları.
ubudiyet-i evliya / ubûdiyet-i evliya
Velilerin ibadeti, kulluğu.
ünvan-ı velayet / ünvan-ı velâyet
Velîlik ünvanı.
üveysi / üveysî
Veysel Karânî Hazretleri gibi sevdiği ve kendisine bağlı olduğu zâtı görmeden, gıyaben bağlanma, ders alma.
vafi / vâfî
Vefalı, kendini seveni unutmayan, ilgisini kesmeyen.
vahime
Vehim veren, vesvese veren.
ve hakeza / ve hâkeza
Ve böylece, bunun gibi.
ve saire
Ve bunun gibi.
vecd-alud / vecd-âlud
Vecd veren haller. Manevî coşkunlukla beraber olan hal.
(Farsça)
vecd-efza / vecd-efzâ
Vecdi artıran, heyecanı çoğaltan.
(Farsça)
vecdi / vecdî
Vecdle ilgili, heyecanla ilgili.
vech
Vecih, yüz, tarz, ön, alın, sebep, ilgi.
veçh-i nazım
Vezin, tertip yönü.
vecihi / vecihî
Veche ait. Veche dair.
vedaname / vedânâme
Vedâ yazısı.
Veda yazısı.
vefa-ender / vefâ-ender
Vefâ içinde.
vefadar / vefadâr / vefâdâr / وفادار
Vefalı, sözünde ve dostluğunda devamlı olan.
Vefalı, dostluğu devamlı.
Vefâlı, sözünde ve dostluğunda devamlı olan.
Vefalı.
(Arapça - Farsça)
vefadarane / vefadarâne / vefadârâne
Vefalı olarak, vefa göstererek.
Vefalı olarak.
vefakar / vefakâr / vefâkâr / وفاكار
Vefalı, sözünde ve dostluğunda devamlı olan.
Vefalı.
Vefalı.
(Arapça - Farsça)
vefakarane / vefakârâne / vefâkârâne
Vefa göstererek.
Vefalı bir şekilde.
vefiyat / vefiyât
Vefatlar, ölümler.
Vefatlar, ölümler.
vehel
Vehim, kuruntu.
vehhabi / vehhâbî
Vehhabilik anlayışından olan.
vehhabiyyet / vehhâbiyyet / وهابيت
Vehhâbîlik.
(Arapça)
vehhabiyyun / vehhâbiyyûn / وهابيون
Vehhâbîler.
(Arapça)
vehham
Vehimli, kuruntulu.
vehim ü hayal
Vehim ve hayal; olmayan bir şeyi varmış gibi gösterme ve hayal etme.
vehm
Vehim, kuruntu.
vehm-alud / vehm-âlud
Vehimli, kuruntu dolu.
Vehimli. Vehim dolu. Vehim karışık.
(Farsça)
vehm-nak / vehm-nâk
Vehimli, kuruntulu.
(Farsça)
vehmetmek
Vehme kapılmak, kuruntulanmak.
vehmi / vehmî
Vehimle ilgili.
vehub
Verimi fazla, vergisi çok.
vekalet / vekâlet
Vekillik, bakanlık.
vekaleten / vekâleten / وكالة
Vekil olarak.
Vekil olarak.
(Arapça)
vekaletname / vekâletnâme / وكالت نامه
Vekil etme yazısı.
Vekillik belgesi.
(Arapça - Farsça)
vekeza / vekezâ
Ve bu da öyle.
velayat / velâyât
Velâyetler, velîlikler.
Velîlikler.
velayet / velâyet / وَلَايَتْ
Velîlik.
Velîlik, ermişlik.
Veli olan kimsenin hali, dervişlik, dostluk, sadakat, başkasına sözünü geçirmek.
Velilik.
veliahd / velîahd / وليعهد
Veliaht.
(Arapça)
verise / verîse
Veris otuyla boyanmış nesne.
vesaik / vesâik / وَثَائِقْ
Vesîkalar.
vesail / vesâil
Vesileler, sebepler.
Vesileler, araçlar.
vesair / vesâir
Ve diğerleri.
vesaire
Ve diğerleri.
vesiledar / vesiledâr
Vesileli.
(Farsça)
vesilehah / vesilehâh
Vesile isteyen.
(Farsça)
vesvas
Vesvese veren.
vesvesedar / vesvesedâr
Vesveseli, kuruntulu.
(Farsça)
vezaret / vezâret / وزارت
Vezirlik.
(Arapça)
veznedar / veznedâr
Vezne memuru. Bir teşkilâta âit parayı alıp veren memur.
(Farsça)
Vezne memuru.
vilayet-i kübra / vilâyet-i kübrâ
Vehimden ve hayâlden kurtulma makâmı. Bu vilâyete, Vilâyet-i enbiyâ da denir.
vilayet-i sugra / vilâyet-i sugra
Vehimden ve hayâlden kurtulamadan ilerlenen evliyâlık yolu. Buna Vilâyet-i evliyâ da denir.
vücuh / vücûh
Vecihler, yönler.
Vecihler, yüzler, yönler.
vükela / vükelâ / وُكَلَا
Vekiller, bakanlar.
Vekiller.
vüzera / vüzerâ / وزرا / وُزَرَا
Vezirler.
Vezirler.
Vezirler.
(Arapça)
Vezirler.
yar-ı bivefa / yâr-ı bîvefâ
Vefasız dost.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
ram olmak
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
tadil-i erka
bika
vücud-u sani
Ahad-i nas
Ahadî
cüst ü cu
deha
mükerrem
inkıyad
zillet
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
Ve
Rahatsız etmek
Nefes
âlâ
Kanatlı
nehâr
Mâya
efna
Derinlik
imzalamak