LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te Vazgec ifadesini içeren 68 kelime bulundu...

a'vak

  • (Tekili: Avk) Mani olmalar. Alıkoymalar, durdurmalar. Vazgeçirmeler.

astin-efşan

  • Yen silken. (Farsça)
  • Mc: Vazgeçen. (Farsça)

avk

  • (Çoğulu: A'vâk) Mâni olma, alıkoyma, durdurma, vazgeçirme, geciktirme.

bey'-i bil vefa / bey'-i bil vefâ

  • Vefa ile satış. Alıcı ve satıcının, satıştan vazgeçmek hakkına sâhip olduğu alış-veriş.

caymak

  • Vazgeçmek. Sözünden dönmek. (Türkçe)

dest-keş

  • Gözleri görmeyen bir kimseyi ellerinden tutup dolaştıran. (Farsça)
  • Kazanç. Kâr. (Farsça)
  • Yay gibi elde kolaylıkla idare olunabilen şey. (Farsça)
  • Dilenci. (Farsça)
  • Bir işten vazgeçen. (Farsça)

farig

  • İşini bitirmiş, boş kalmış, alâkasını kesmiş, rahat, vazgeçmiş, çekilmiş.
  • Fık: Tasarrufu altında olan mülkün kullanma ve tasarruf hakkını başkasına devreden.

fariğ / fâriğ / فارغ

  • Vazgeçmiş, çekilmiş.
  • Rahat, âsûde.
  • Boş, işini bitirmiş, işsiz.
  • Boş. (Arapça)
  • Rahat, huzurlu. (Arapça)
  • Vazgeçen. (Arapça)

fasih / fâsih

  • (Fesh. den) Vazgeçen. Dağıtıcı. Bozguncu. Fesheden.
  • Çürüten.

fena fillah makamı / fenâ fillâh makamı

  • Allah'ın varlığında tamamen yok olma makamı, Onun varlığına dalıp kendinden tamamen vazgeçme makamı.

ferağ / ferâğ / فراغ

  • Bırakma, terk etme, vazgeçme. (Arapça)
  • Boş durma. (Arapça)
  • Ferâğ etmek: Bırakmak. (Arapça)

feragat

  • Fedakarlık, özveri, kişisel hakkından vazgeçme.

ferağat

  • Fedakarlık, hakkından vazgeçme.

feragat / ferâgat / فَرَاغَتْ

  • Hakkından vazgeçme.

feragat-ı nefis

  • Nefsini geri çekmek, hakkından isteyerek vazgeçmek.

feragat-i nefis

  • Kendi hakkından vazgeçme, özverili olma.

feragat-ı nefs

  • Kendi hakkından vazgeçme.

hanif

  • İslâmiyetten evvel Allah'ın birliğine inanan ve Hz. İbrahim'in (A.S.) dininden olanların vasfı.
  • İslâmiyete kuvvetle bağlı olan ve ilmiyle âmil olan kimse.
  • Eğri.
  • Eski kötü hallerinden vazgeçip hakka ve doğruluğa yönelen.

hidad

  • Dul olan bir kadının mâtem tutup süsten vazgeçmesi.

hıyar / hıyâr

  • Serbest olma. Yapılan bir akdden yâni sözleşmeden vazgeçebilmek hakkı.

hunus

  • Rücu etmek, vazgeçmek, geri dönmek.
  • Örtülü olmak.
  • Tehir etmek, sonraya bırakmak.

i'tilal

  • (İllet. den) Hasta olma.
  • Hastalanma.
  • Bahane etme.
  • Her şeyden vazgeçip tek bir şeyle meşgul olma.

i'zab

  • Suyu temizleme.
  • Vazgeçme.
  • Azaba düşürme veya düşürülme.

ihtila'

  • (Kadın) Nikâhı bozdurma. Kadın mehrinden vazgeçip veya çok para vererek kocasından boşanması.

imtina

  • Çekinme, vazgeçip geri durma.

inabe / inâbe

  • Günahlardan vazgeçip Hak yola dönmek.
  • Bir mürşidden el alıp yerine geçme.

inad

  • Israr, muannidlik, ayak direme, dediğinden vazgeçmeme.

inaf

  • Bir kimseyi, bir şeyden vazgeçirmeğe çalışmak.

inha'

  • Vazgeçme.
  • Yöneltme, tevcih etme.

inzicar

  • Çekilmek, vazgeçmek.

ısdar

  • (Sudur. dan) Çıkarma, çıkarılma, sudur ettirme.
  • Deveyi sudan geri döndürmek.
  • Rücu ettirmek, geri döndürmek, vazgeçirmek.

istiglaz

  • Bir şeyi galiz saymak, galiz bilmek.
  • Satın almaktan vazgeçmek.

itrak

  • Bırakma, vazgeçme, terkettirme.

kasr-ı yed

  • El çekmek, ferâgat etme, vazgeçme.

kat'-ı nazar

  • Bir şeye bakmaktan vazgeçme, ondan ilgisini kesme.

kebn

  • Kova ağzını iki kat edip dikmek.
  • Udul etmek, dönmek, vazgeçmek.
  • Besili ve semiz olmak.
  • Kaybetmek.

kerr

  • Çekilerek yeniden hücum etmek.
  • Birşeyden vazgeçtikten sonra tekrar ona, o işe yönelmek.
  • Devlet.
  • Gemi halatı.
  • Hurma ağacına çıkmakta kullanılan urgan.

mekr

  • Hile, oyun, düzen.
  • Hile ile aldatma, maksadından vazgeçirme.

metab

  • Tevbe etmek.
  • Rücu etmek, geri dönmek, caymak, vazgeçmek.

metruk

  • Terkedilmiş, bırakılmış, kullanılmaktan vazgeçilmiş, metruk hadis; amel edilmeyecek derecede zayıf.

mübrem

  • Kaçınılmaz olan. Vazgeçilmez olan. Acele yapılması lüzumlu bulunan. Elzem.
  • Kaçınılmaz, vazgeçilmez.
  • Kaçınılmaz, vazgeçilmez.

munsarif / منصرف

  • Vazgeçen. (Arapça)
  • Munsarif olmak: Vazgeçmek. (Arapça)

mütecerrid

  • (Mücerred. den) Tek kalmış, tek başına olan.
  • Soyunan, tecerrüd eden, çıplak olan.
  • Bekâr. Evli olmıyan.
  • Tas: Dünya işlerinden vazgeçip Allah'a bağlanan.
  • Tecerrüt eden, sıyrılan; dünya işlerinden vazgeçip Allah'a yönelmiş.

nakil

  • Vazgeçen, cayan, dönen.
  • Çekinen, kaçınan.

nekabet / nekâbet

  • Dönme, vazgeçme, cayma.
  • Yapılan satış sözleşmesinden dönmek, vazgeçmek.

nekb

  • Musibet ve kedere uğrama.
  • Meyletmek, eğilmek.
  • Udul etmek, vazgeçmek, haktan dönmek.

nizar

  • Korkutup, uygunsuz şeylerden vazgeçirmek için söylenilen söz.

nükul / nükûl

  • Vazgeçme, geri dönme, cayma.
  • Dönme, cayma, vazgeçme; bir malı satın aldıktan sonra vazgeçerek satıcıya geri verme.

ric'at

  • Geri dönme, vazgeçme.
  • Erkeğin, boşadığı kadını, iddet süresi bitmeden tekrar nikahlaması.
  • Geri dönme, çekilme, kaçma, vazgeçme.

rücu'

  • Geri dönme, vazgeçme, cayma. Sözünden dönme.
  • Edb: Bir fikri daha kuvvetli anlatmak için söylenilen sözden caymış gibi görünmek.

sadd

  • Yüz çevirmek, men eylemek, bir şeyden birini vazgeçirmek.
  • Fikir, niyet, kasd.
  • Yakınlık, civar.
  • Konuşulan husus.

sak'

  • Horozun ötmesi. Bir kimseye vurmak.
  • Udul etmek, geri dönmek, vazgeçmek.

sarf-ı nazar / صَرْفِ نَظَرْ

  • Bir şeyden vazgeçme, cayma.
  • Nazar-ı itibare almama.
  • Bir şeyden vazgeçme, cayma.
  • Bakışını çevirme, vazgeçme.

sayfufet

  • Udûl etmek. Yoldan çıkmak, vazgeçmek.

sebat / sebât / ثبات

  • Yerinden kımıldamama, kararından vazgeçmeme. (Arapça)

ser / سر

  • Baş. (Farsça)
  • Başkan. (Farsça)
  • Uç. (Farsça)
  • Serden geçmek: Başından vazgeçmek, ölümü göze almak. (Farsça)

sübha

  • Uyku, nevm.
  • Fâriğ olmak, vazgeçmek, çekilmek. İşi bitirmek.

tarik / târik

  • Terkeden, vazgeçen, bırakan.

tazarru'

  • Bir şeye gizlice yakarma.
  • Kendi kusurlarını bilip kibirden vazgeçip tevazu ile yalvarmak, ağlayıp, sızlamak.

teebbüh

  • Kibirlenme, böbürlenme, gururlanma.
  • Alicenaplık ve göztokluğu ile bir şeyden vazgeçme.

tefettü'

  • Rücu etmek, geri dönmek, vazgeçmek.

tefrig

  • (Feragat. dan) Boşaltma.
  • Azade etme.
  • Dökme.
  • Kurtarma.
  • Zâil ve hâlî eyleme.
  • Vazgeçirme.

teracu'

  • (Rücu. dan) Bir yere veya bir kimseye dönme.
  • Birinden ayrılma.
  • Dönme, vazgeçme.

terk / ترک

  • Bırakma, salıverme, vazgeçme.
  • Boşama. Bakmama. İhmal etme.
  • Bırakma, vazgeçme.
  • Bırakma. (Arapça)
  • Vazgeçme. (Arapça)
  • Ayrılma. (Arapça)
  • Terk edilmek: (Arapça)
  • Bırakılmak. (Arapça)
  • Vazgeçilmek. (Arapça)
  • Terk etmek: (Arapça)
  • Bırakmak. (Arapça)
  • Vazgeçmek. (Arapça)
  • Ayrılmak. (Arapça)

terk-i masiva / terk-i mâsivâ

  • Allah'tan gayrısını terk etmek. Allah rızası olmayan işlerden, fâni ve fena dünya işlerinden vazgeçip Allah rızasına yönelmek. Kalbinde Allah sevgisi ve muhabbetinden daha ileri bir sevgi bırakmamak.

tevadu'

  • (İki taraf düşmanlıktan vazgeçip) barışma.

tezavür

  • (Çoğulu: Tezâvürat) Birbirini ziyâret etme, gidip görme.
  • Vazgeçme, yoldan çıkma, udul etmek.
  • Eğilip meyletme.

udul / udûl / عدول

  • Yoldan çıkma, dönme, sapma.
  • Vazgeçme.
  • (Tekili: Âdil) Âdiller, âdil olanlar.
  • Dönme, vazgeçme.
  • Vazgeçme. (Arapça)
  • Udûl etmek: Vazgeçmek. (Arapça)

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın