Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
Vaz'
ifadesini içeren
21
kelime bulundu...
cezm
(Cezim) Kat'î karar. Yemin. Kararlaştırmak.
Kesmek.
Niyet. Tahmin. Takdir.
İlzam.
İcâbe.
Gr: Arabçada kelime sonundaki harfi sâkin okumak. Kur'ân-ı Kerim okurken harfleri yerlerine vaz'edip mahrecinden çıkarırken tâne tâne, fesahat, beyan ve teenni ve
dall-i bi-l iktiza / dâll-i bi-l iktiza
(Dâllibiliktiza) İktizası ile delâlet eden.
Ist: Şer'an muhtacun ileyh olan bir lâzime delâlet eden lâfızdır. Başka bir tâbir ile; vaz'olunduğu mânadan mukaddem isbatına şer'an lüzum ve ihtiyaç mevcud olan bir medlule delâlet eden ibaredir. Meselâ: Bir kimse bir şahsa hitaben: "Evini
delalet-i selase / delalet-i selâse
Üç çeşit delâlet. Bunlar da: Delâlet-i mutabıkıye, delâlet-i tazammuniye, delâlet-i iltizamiyedir.1- Delalet-i mutabıkıye: Bir kelâmın vaz'olunduğu, yani kasdedilen mânanın tamanına delâletidir. Meselâ: İnsan lâfzı, insanın tam mahiyeti olan, hayvan-ı natık, (yani, konuşan hayat sahibi varlık) mânas
evza'
(Tekili: Vaz') Haller. Durumlar.
felsefe-i beyan
Beyan İlmindeki kaidelerin vaz'ediliş sebeb ve gayelerinin açıklanması.
hades
(Hads) Sür'atle idrak etmek. Zan ve tahmin eylemek. Fikrini, re'yini bildirmek. Bir sözün mâna ve mefhumunda, bir hususun vaz' ve üslubunda başka tarz tasavvur eylemek.
kuvve-i teşriiye
Kanun vaz'etme kuvveti. şeriata uyan düsturlar yapma kuvveti.
Büyük Millet Meclisi.
lafz-ı has
Bir mânâya münferiden başlı başına vaz' olunan lâfızdır. Hasan, Hüseyin, insan, erkek, kadın lâfızları gibi.
müessis
Kurucu, te'sis edici. Te'sis eden, kuran, temel atan.
Kanun ve usul gibi şeyleri vaz'edip temelleştiren.
müşerri'
Şeriat kanunu koyucusu; şeriat hükmünü vaz' eden, koyan.
şer'
Emir ve nehy gibi hükümleri vaz' etmek.
Bir işe başlamak.
Dalmak.
Girmek.
Zâhir etmek, göstermek.
Cenab-ı Hakk'ın emri. Âyet, hadis, icma-i ümmetle ve kıyas-ı fukaha ile sâbit olan dinin temelleri, şeriat.
şeriat
Doğru yol. Hak din yolu.
Büyük ve geniş cadde.
Nur, aydınlık, ışık.
Kur'an-ı Kerim ve Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm'ın târif ettiği ve bildirdiği yol. Allah (C.C.) tarafından Peygamber Aleyhisselâm vâsıtasiyle vaz' ve tebliğ olunan hükümleri hâvi İlâhî kan
şeriat-ı fıtriye
Cenab-ı Hakk'ın kâinatta vaz'ettiği fıtrî kanunlar. Âlemin harekât ve sükûnetini tanzim eden ve Allahın irade sıfatından gelen kanunlar.
şir'a
(Şeria-Meşrea) Lügat mânası, bir ırmak veya herhangi bir su menbaından su içmek veya almak için girilen yol demektir. Bunda insanların, hayat-ı ebediye ve saadet-i hakikiyeye vusulü için Allah'ın vaz' u teklif ettiği ahkâm-ı mahsusaya ve mezheb-i müstakime bil'istiare ıtlak edilmiştir ki, din demekt
tarh
Uzaklaştırmak.
Vaz' etmek.
İndirmek.
Bırakmak, elinden atmak.
Yerleştirmek.
Temel bırakmak.
Mat: Çıkarma.
tasdir
İcra etme. Vaz' etme.
Başlama.
Başlangıç yazma.
Örtme.
Başa geçirme, başa koyma.
Yazma.
Çıkarma, çıkartma.
teşri'
Yolu açık ve vâzıh kılma.
Şeriata isnad ve nisbet eylemek.
Kanun vaz' ve tenfiz eylemek.
Peygamberimizin (A.S.M.) şeriata dair emretmesi.
Havuza su getirmek.
vaz' / وضع
Koyma, konulma.
(Arapça)
Bırakma.
(Arapça)
Atama.
(Arapça)
Durum, konum.
(Arapça)
Vaz' etmek:
Koymak.
(Arapça)
vaz'-ı yed / وضع ید
El koyma.
Vaz'-ı yed edilmek:
El konulmak.
Vaz'-ı yed etmek:
El koymak.
vaz'an
Vaz' ile, vaziyeti, durumu itibariyle, yerleştirmek suretiyle.
Asıl lügat mânası cihetinden.
vazı' / vâzı'
(Vazıa) Koyan. Yerleştiren. Vaz' eden.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
ram olmak
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
Şâm
HÜCÜB
müktesebat
dendane
انقسام
Meyan
yar etmek
istikra
Şekire
kàri
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
Vaz'
sanih
aydınlatan
Lezzetli Yemek
kàri
HİÇ
uzaklaşmak
dusman
Ozla
calk