ahlak-ı seyyie-i vahşiyane / ahlâk-ı seyyie-i vahşiyâne

• Vahşet saçan kötü ahlâk.

anese

• Ünsiyet etmek. Karşılıklı görüşmek, arkadaş olmak, yakınlık göstermek. (Vahşetin zıddı)

asr-ı cahiliyyet

• Cahiliyyet asrı. Cahiliyyet devresi.
• Arabistan'da İslâmiyet'ten önceki putperestlik ve vahşet devri.

enes

• Üns mânasına kullanılır ve vahşetin zıddıdır.

galebe-i vahşet

• Vahşetin üstünlüğü, ilkelliğin üstünlüğü.

kabr-i vahşet

• Vahşet kabri; yabanilik, vahşilik mezarı.

kasavet-i vahşiyane / kasavet-i vahşiyâne

• Kaskatı bir vahşet.

kasavet-i vahşiye

• Vahşî katılık, vahşette katılaşmış.

mecmu-u vahşet

• Vahşetin toplamı, tamamı.

müstevhiş

• Vahşet yapan.

muvahhiş

• Vahşet veren. Vahşileştiren. Korkutan. Korkutup ürküten.

• Korkutucu, vahşet verici.

vahşet-amiz / vahşet-âmiz

• Vahşetle karışık. (Farsça)

vahşet-i cehalet

• Cahillik vahşeti, ürkütücülüğü.

vahşetengiz

• Vahşet veren.

vahşetzar / vahşetzâr

• Vahşet yeri.

zaviye-i vahşet / zâviye-i vahşet

• Vahşet köşesi.