REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te Va'd ifadesini içeren 19 kelime bulundu...

berr

  • (Çoğulu: Ebrâr) Va'dinde sâdık. Sözünde duran. Muhsin. Keremkâr.
  • Nimetleri herkese, umuma ihsan eden.
  • Gerçeklik, sıdk.
  • Susuz, kuru yerler.
  • Toprak. Yeryüzü, yer.

bono

  • İtl. Ticaret senedi. Muayyen bir va'denin sonunda belirli bir paranın belli bir kimseye ödeneceğini bildiren senet.

ebva'

  • Medine-i Münevvere'ye bağlı olup, Mekke-i Mükerreme yolunda bir köyün adıdır. Medine'ye yirmiüç mil uzaklıktadır. Köyün üstünde dik ve kuru bir dağın adı da Ebvâ'dır. Bu köy iki şey ile meşhurdur. Biri: Peygamberimizin annesi Hz. Amine'nin kabri orada bulunmaktadır. İkincisi ise: Hicretin birinci se

hulf-ül vaid / hulf-ül vaîd

  • Va'dedilmiş azabı yapmamak, cezâyı yerine getirmemek. (Cenâb-ı Hak kendine isyan edenlerin, günahta devam edenlerin cehenneme gideceklerini beyan ediyor, tehdid ediyor, vaid ile beyanda bulunuyor. Affetmediği takdirde bu vaidinden dönmesi, aslâ adâletine yakışmaz, muhâldir.)

incaz-i va'd

  • Va'dini yerine getirme. Verdiği sözünü tutma.

inzar

  • (Çoğulu: İnzârât) (Nezr. den) Neticenin kötü olacağını bildirerek fenalıktan sakındırmak. Azab ve ceza va'detmek.

makam-ı mahmud / makam-ı mahmûd / مَقَامِ مَحْمُودْ

  • Peygamberimize (asm) va'd edilen en büyük şefâat makamı.

menzur

  • (Nezr. den) Adanmış, nezrolunmuş, va'dedilmiş. Adak olarak belirtilmiş.

mev'id

  • Va'din yerine getirildiği yer.
  • Vaad etmek. Vaad. Söz vermek.

mevaid-i kazibe / mevaid-i kâzibe

  • Yerine getirilmeyen va'dlar. Yapılmayan va'dlar.

muaccel

  • Acele olunmuş, ta'cil edilmiş, mühletsiz. Peşin. Va'desiz.

müstenciz

  • Va'din yerine getirilmesini isteyen.

muvaade

  • Sözleşme, va'dleşme.

sadık-ul va'd

  • Va'dinde duran, söz verdiği şeyi yerine getiren, ahdine sâdık olan. Cenab-ı Hak.

tav'iz

  • Korkutmak.
  • Söz vermek, va'detmek.

tevaüd

  • (Va'd. den) Birbirine söz verme. Va'dleşme.

va'd / وعد

  • Söz verme. Söz verilen şey. Bir kimsenin yapacağına veya yapmayacağına dâir söz vermiş olduğu husus. Bir şeyi yapmak veya bir şey için söz vermek va'ddır. Hayır işlenecek iş için masdar "va'd" veya "vaide" dir. İşlenecek şey şer ise; ev'ide denir. Masdarı "Îâd" dır. Va'd hayırda, îâd ve vaîd şerde k
  • Söz verme, söz verilen şey.
  • Allahü teâlânın; emirlerini yerine getirenleri çeşitli nîmetlerle mükâfâtlandıracağını, karşı gelenleri ise, azâb ile cezâlandıracağını bildirmesi, söz vermesi. Buna va'd-ı ilâhî de denir.
  • Bir kimsenin, başka birisine bir husûsta söz vermesi.
  • Vaat. (Arapça)
  • Va'd edilmek: Vaat edilmek. (Arapça)
  • Va'd etmek: Vaat etmek. (Arapça)

vaad

  • (Bak: Va'd)

vafi / vâfi

  • (Vefâ. dan) Tam, elverişli, kâfi, yeter.
  • Sözünün eri.
  • Va'dini mutlak yerine getiren Cenab-ı Hak.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın