REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Osmanlıca - Türkçe Sözlük'te Ulle ifadesini içeren 36 kelime bulundu...

arş ve süllem

  • Delil-i Arşî ve Delil-i Süllemî'den kinâyedir..

arşi ve süllemi / arşî ve süllemî

  • Devir ve teselsülü inkâr maksadıyla yukarıya doğru gittikçe daralan ve tek bir yaratıcının varlığına dayanan mantıkî delil.

büllet

  • (Çoğulu: Bilâl) Hurmanın ıslanıp yaş olması.

cülle

  • Hurma koydukları kap.
  • Hurma yükü.

delil-i arşi ve süllemi / delil-i arşî ve süllemî

  • Eski mantıkta Vahdaniyyet-i İlâhiyyeyi ve teselsülün muhaliyyetini isbat bahislerinde geçen delillerdendir.

delil-i süllemi / delil-i süllemî

  • (Bak: Delil-i arşî, Arş ve süllem)

derece-i süllem

  • Merdiven basamağı.

fülleyk

  • Bir şeftali cinsi.

gülle

  • Top mermisi.
  • Top mermisi. (Vaktiyle demirden veya taştan yuvarlak olarak yapılırdı. Şimdi çelikten, silindir biçiminde ve ucu sivri olarak yapılmaktadır.)
  • Eskiden demirden, yuvarlak bir biçimde yapılırken, günümüzde çelikten silindir biçiminde, bir ucu sivri olarak yapılan top mermisi.

gullet

  • Sıcaklık.
  • Susuzluk harareti.

hadimüllezzat / hâdimüllezzât

  • Lezzetleri bozan.

hulle

  • Ağır, pahalı.
  • Belden aşağı ve belden yukarı olan iki parçadan ibâret olan elbise.
  • Cennet elbisesi.
  • Fık: Üç defa kocasının boşadığı bir kadının dördüncü defa eski kocasına nikâh düşebilmesi için başka birine nikâhlanması. Müslim bir erkek karısını üç talak ile boşarsa,
  • (Çoğulu: Hılâl) Dostluk.
  • Elbise.
  • İslâmî nikâh hükümlerine göre üç defâ boşanmış bir kadının, tekrar aynı adam tarafından alınabilmesi için; başka bir erkek tarafından nikâhlanıp, düğün ve vaty olduktan sonra boşanması.
  • Değerli elbise.

hulle-i icadat / hulle-i îcâdât

  • Yaratma fiilinin üzerini saran elbise; îcat elbisesi.

hulle-i inayet / hulle-i inâyet / حُلَّۀِ عِنَايَتْ

  • İnâyet elbisesi.
  • Yardım elbisesi.

hulle-i rahmet

  • Rahmet elbisesi.

hulle-i san'at

  • San'atlı elbise.

hulle-i san'atnüma / hulle-i san'atnümâ

  • San'atlı elbise.

hulle-i vücud

  • Varlık elbisesi.

hulleb

  • Yağmursuz bulut.

hullebaf

  • Terzi. (Farsça)

hulledallah

  • Allah dâim ve bâki etsin.

hullet / خلت

  • (Bak. HİLLET)
  • (Çoğulu: Hulel) İçten, samimi sevgi. Dostluk. Muhabbet. Haslet.
  • Dostluk.

kulle

  • (Çoğulu: Kulel) Doruk, dağ tepesi, zirve.
  • Kule.
  • Bazı harp gemilerinin güvertelerinde bulunan ve makine ile hareket eden ağır top.

külle

  • Topuk. (Farsça)
  • Kâhkül. (Farsça)

kulle / قله

  • Kule. (Arapça)
  • Doruk. (Arapça)

külle yevm

  • Her gün.

kulleteyn

  • Eni boyu ve derinliği altmışar santimetre veya çapı 48, derinliği 96 santimetre olan bir küp veya silindir şeklindeki havuz veya 500 rıtl yâni 220 kg su.
  • "iki kulle" (yaklaşık 13 ton) su.

Kulleteyn

  • Alıntı:
    "iki kulle" (yaklaşık 13 ton) su. Durağan suyun temiz ("tahir") sayılabilmesi için Şafii mezhebine göre bu kadar olması yeterliydi. Daha az olamazdı. Bu kadar oldu mu, içinde ne bulunursa bulunsun "temiz"di artık. "pislik"lerle dolu bile olsa...

    Turan Dursun, Kulleteyn,
    Akyüz Kitabevi, 1990


şaribülleyli vennehar / şâribülleyli vennehâr / شارب الليل والنهار

  • Ayyaş, gece demez gündüz demez içki içen. (Arapça)

sülle

  • Cemaat, topluluk, çok cemaat.
  • Çok para.

şülle

  • Niyyet.
  • Uzak emir.

süllem / سلم

  • Merdiven, basamak.
  • Derece.
  • Tıb: Kulağın içindeki içiçe daireler şeklinde olan boşluğun adı.
  • Merdiven. (Arapça)

sünbüllenmek

  • Filizlenmek, başaklanmak, çoğalmak.

tulleb

  • (Tekili: Tâlib) İstekliler, tâlibler, isteyenler.

übülle

  • Basra yakınında bir harap şehir.
  • Bir miktar hurma.

ullef

  • Muz.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın