ahrarane

• Hürriyetçilere yakışır tarzda. Serbestçe. Hür olana yakışır surette. (İnsana karşı hürriyet, Allah'a karşı ubudiyyeti intac eder. Mün.) (Farsça)

bendegi / bendegî

• Kölelik. Hizmetçilik.
• Ubudiyyet, kulluk.

hüsna

• (Ahsen'in müennesidir) İyi zan. En güzel. Amel-i sâlih. Pek güzel.
• Cennet.
• İyi amel ve haslet. Cenab-ı Hakk'ı görmek ve Ona iman ve ubudiyetle şereflenmek.
• Düşman üzerine fevz ve zafer bulmak, şehidlik.

kitab-ı ubudiyet

• Ubudiyet, kulluk kitabı.

lebbeyk

• Buyurunuz. Emredersiniz.
• Benim muhabbet ve incizâbım dâim sanadır, başkasına değildir, sıdk ve ubudiyyetim dâim sanadır (gibi mânâlar ifâde eder.)

mukarrebun

• Büyük meleklerden bir zümre.
• Takva ve ubudiyyet ile evliya derecesine gelmiş, Cenab-ı Hakk'ın indinde çok kıymetli ve mübarek büyük zâtlar.
• Yakınlaşmış olanlar.

rıkk

• (Çoğulu: Erkâ) Kul, abd.
• Kulluk, esirlik, kölelik, ubudiyet.
• Yufka nesne.

rikk

• Kulluk, ubudiyet.
• Ist: Esir olmuş, hürriyetini kaybetmiş olan ehl-i harb.
• Yufka, yumuşak nesne.

şeref

• Yükseklik, yücelik. Büyüklük.
• İnsanlar arasında geçerli ve makbul olma. Büyük bir makam sâhibi olma.
• Cenab-ı Hakka itâat ve ubudiyyeti ve yüksek hizmeti ile çok ihsanına mazhar olma.
• İftihâr, övünme.

tebettül

• Halkdan ayrılmak.
• Mâsivadan kesilip ihlâs ile Hakka yönelmek ve ubudiyet etmek.
• Evlenmekten vaz geçip zâhidlik etmek.