Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
Toplanma
ifadesini içeren
146
kelime bulundu...
akd-i meclis
Konuşmak için toplanma, meclis kurma.
albora
İtl. (Denizcilik) Serenlerin, direklerin üzerine kaldırılıp bağlanması.
Floka küreklerinin, selâmlamak için yukarı kaldırılması.
Dalyanlarda ağın yukarı alınması ile balığın toplanması.
amar
Hesap.
(Farsça)
Araştırma.
(Farsça)
Tıb: Karında su toplanma hastalığı.
(Farsça)
amil / âmil
İş yapan.
İslâmiyet'in emirlerini yapıp, yasaklarından sakınan.
Herhangi bir bölgenin zekât, harac, öşr ve ganîmetlerinin tahsîli (toplanması) için, halîfe, sultan, melik veya emir tarafından vazîfelendirilen ve yerine göre dînin emirlerini öğreten me'mur.
arz-gah
Bir şey arzetmek için toplanma yeri.
(Farsça)
behem-ber-ameden / behem-ber-âmeden
Toplanmak, cem olmak, birikme.
(Farsça)
Mc: Kızmak, sinirlenmek, asabileşmek, müteessir olmak. ("Behemâmeden" de denir.)
(Farsça)
bekke
Mekke-i Mükerreme'nin eski ismi.
Bir yerde toplanmak. Bir yere cem'olmak.
İzdihamlık, kalabalık.
beşer haşri
İnsanların öldükten sonra âhirette tekrar diriltilerek Allah huzurunda toplanmaları.
bevk
Sıçrayıp binme.
Toplanma. Bir araya gelme.
Karışma, karmakarışık olma.
Su kaynağını karıştırarak açma.
büruc
(Tekili: Burc) Burç, aslında âşikar şey mânasına gelir. Her bakanın gözüne çarpacak şeklide zâhir olan yüksek köşk mânasına da kullanılmıştır.
Bunlara teşbihen veya zuhur mânâsıyla semâdaki bir kısım yıldızlara veya bazı yıldızların toplanmasından meydana gelen şekillere ve farazi su
camiiyet-i tamme / câmiiyet-i tâmme
İnsanın İlâhî ilimlerin tecellîlerini mükemmel bir şekilde mahiyetinde toplanması.
celse
Bir meclis veya mahkeme hey'etinin toplanmalarından tâtile kadar olan müzakere müddeti.
Bir def'a akd-i meclis etmek. Oturuş, bir def'a oturmak.
cemr
İnsanların bir araya toplanması.
Atın sıçrayarak yürümesi.
Ateş ve küçük taş vermek.
Bir kimseyi def etmek, kovmak.
ceni / cenî
Devşirilmiş, koparılmış olan. Meyve toplanması ve alınması.
cimam
Kuyu içinde suyun toplanması ve çoğalması.
cinayet ve ictinadan himayet etmek
Kesilme ve mevyelerin toplanma teklikesine karşı korumak.
cum'a
Toplanma.
Perşembeden sonraki gün. Müslümanların kudsî tâtil günü olup, o güne mahsus namazla mükelleftirler. Memur ve işçilerin cuma namazı vakti serbest bırakılmamaları din hürriyetine aykırıdır. Yahudiler ve hristiyanlar haftalık dinî törenleri için cumartesi ve pazar günü serbest
cumu'
Toplanmalar. Cemi'ler.
daire-i haşir ve neşr
Yeniden dirilip toplanma ve tekrar dağılıp yayılma sahası.
dar-ün nedve / dâr-ün nedve
Müslümanlıktan evvel, Kureyş kabilesinin münakaşalar için toplandığı bir yerin adı olup, Kusey ibn-i Kilâb tarafından kurulmuştur. (Sonradan Hz. Muhammed'e (A.S.M.) karşı bulunanların toplanmalarından dolayı fesat ve münafıkların toplandıkları yer mânâsına kullanılmaya başlanmıştır.)
dehdan
Develerin bir yere toplanması.
dernek
Eğlence için yapılan toplanma.
Düğün.
Cemiyetler kanununa göre kurulmuş cemiyet.
engame
Topluluk, cemaat, kalabalık, izdiham. Toplanma yeri, meclis.
(Farsça)
Muharebe yeri, ceng meydanı.
(Farsça)
Oyuncular derneği.
(Farsça)
evcümend
Top, küme, yığın, toplanma.
(Farsça)
Toplu, idareli, evini muntazam tutan. Hanesini iyi ve tertipli bir hâlde bulunduran.
(Farsça)
fecr-i haşir
Haşir sabahı; öldükten sonra âhirette tekrar diriltilip Allah'ın huzurunda toplanma sabahı.
ferahem
Toplu, devşirli.
(Farsça)
Birikme, yığılma, toplanma.
(Farsça)
fuak
Can çekişme.
Midenin çekilip toplanması.
Hıçkırık.
haben
Siroz denilen ve karında su toplanmasından ileri gelen bir hastalık.
hafl
Kederlenme, hüzünlenme, tasalanma.
Toplantı, toplanma.
hane-i avarız
Avarız ve bedel-i nüzul ve buna benzer vergiler ve tekâlifin toplanmasında tutulan ölçü. Buradaki hanenin, lügat mânası olan evle münasebeti yoktur. Kasabalar, köyler nüfuslarına ve emlâk ve arazilerinin miktar ve hâsılatlarına göre hane itibar edilir ve mahallî masraflarla sair vergiler ona göre ta
hasıl-ı cem' / hâsıl-ı cem'
Mat: Toplam. Bir kaç sayının birlikte toplanmasından meydana gelen yekûn.
haşir
İnsanın öldükten sonra âhirette diriltilerek tekrar Allah'ın huzurunda toplanması.
Ölümden sonra dirilip toplanma.
haşir ve neşir
Öldükten sonra tekrar diriltilerek Allah'ın huzurunda toplanma ve tekrar dağılıp yayılma.
haşir ve neşr
Öldükten sonra âhiret âleminde tekrar diriltilip Allah'ın huzurunda toplanma ve sonra tekrar dağılma.
haşir ve neşr-i ekber
Öldükten sonra yeniden diriltilip Allah'ın huzurunda toplanma ve tekrar dağılıp yayılma.
haşir ve neşr-i insani / haşir ve neşr-i insanî
İnsanların öldükten sonra tekrar diriltilerek Allah'ın huzurunda toplanması ve tekrar dağılıp yayılması.
haşirdeki mizan
Haşir meydanındaki amelleri tartan terazi; insanın öldükten sonra âhirette diriltilerek Allah'ın huzurunda toplanmasının ardından günah ve sevapların tartılacağı İlâhî terazi.
haşr
(Haşir) Toplanmak, bir yere birikmek.
Toplama, cem'etmek.
Kıyametten sonra bütün insanların bir yere toplanmaları. Allahın, ölüleri diriltip mahşere çıkarması. Kıyamet.
Bir tohumun içinden büyük ağaçlar çıktığı gibi, her bir insanın acb-üz zeneb denilen bir nevi çekir
İnsanların öldükten sonra tekrar diriltilip muhakeme için Allah'ın huzurunda toplanması.
Toplanma, bir araya gelme. Allahü teâlânın bütün insanları, melekleri, cinleri, şeytanları ve diğer hayvan ve kuşları, gökte, yerde, denizde ne kadar büyük ve küçük canlı var ise, hepsini kıyâmet kopmasından (dünyânın son bulmasından) sonra diriltip, dünyâda yaptıklarının hesâbını vermek üzere Arasâ
Ölümden sonra dirilip toplanma.
haşr-i azam / haşr-i âzam
Öldükten sonra âhirette tekrar diriltilip Allah'ın huzurunda toplanma.
haşr-i beşer
İnsanların öldükten sonra âhirette yeniden diriltilip Allah'ın huzurunda toplanması.
haşr-i beşeri / haşr-i beşerî
İnsanların öldükten sonra âhirette yeniden diriltilip Allah'ın huzurunda toplanması.
haşr-i cismani / haşr-i cismânî
İnsanların öldükten sonra âhirette bedenle birlikte yeniden diriltilip Allah'ın huzurunda toplanması.
haşr-i ekber
En büyük diriliş, öldükten sonra âhirette tekrar diriltilip Allah'ın huzurunda toplanma.
haşr-i emvat / haşr-i emvât
Ölenlerin dirilerek bir araya toplanmaları.
haşr-i umumi / haşr-i umumî
Her şeyi kaplayan yeniden diriliş; her şeyin öldükten sonra âhirette yeniden diriltilip Allah'ın huzurunda toplanması.
haşredilme
Öldükten sonra âhirette yeniden diriltilerek Allah'ın huzurunda toplanma.
haşri / haşrî
Haşre âit. Öldükten sonraki dirilişe ve toplanmaya dair.
haşrin cismaniyeti
İnsanların öldükten sonra tekrar diriltilip Allah‘ın huzurunda toplanmasının hem beden, hem de ruh itibariyle olması.
haşruneşr
Dirilip toplanma ve yayılma.
hazy
Birbiri üzerine yığılıp toplanmak.
hükre
Cem'olmak, toplanmak, birikmek.
Yiyecek maddelerini, pahalanacak diye saklamak.
Azlığından bir yerde toplanan su.
iclihmam
Toplanmak, cem'olmak.
icma'
Toplanma. Dağınık şeyleri toplamak.
Hazırlamak.
Azm ve kasdeylemek.
Topluluk. Fikir birliği. Bir mes'eleden âlimlerin ittihad etmesi.
Fık: Sahabe-i Güzin Hazretlerinin (R.A.) ittifakları üzere akaid hükmüne geçmiş umur-u diniyenin tamamı.
ictima / ictimâ
Toplanma, bir araya gelme.
Toplanma, içtima.
içtima / içtimâ
Toplanma.
ictima / اجتماع
Toplanma.
ictima' / ictimâ' / اجتماع
Toplantı. Toplanmak. Bir araya gelmek. Kavuşmak.
Toplanma, bir araya gelme, toplantı.
(Arapça)
Toplum.
(Arapça)
İctimâ' etmek:
Toplanmak, bir araya gelmek.
(Arapça)
ictimaat / ictimâât
İçtimalar. Toplanmalar.
Toplanmalar.
içtimaı / içtimâı
Toplanması.
ictizab
(Cezb. den) Çekip uzatma.
Etrafına toplanma.
iddirak
Akıl etme, idrak etme, anlama, fehmetme.
Bir yere toplanmak.
Birbirine yetişmek.
ihşad
(Halk) Birikme, toplanma, cem' olma.
ihtikan
Kan toplanması. Bir uzva kan birikmesi sebebi ile oranın şişip kabarması.
Şırınga kullanma.
ihtişad
Toplanmak, birikmek, yığılmak.
ihtişar
Büyük kafalı olma, koca başlı olma.
Toplanma, cem' olma.
iktitaf
Edb: Sözün özünü almak.
Ağaçtan meyve toplamak. Toplanma. Toplama.
Bir uğraşma sonucunda faydalanma.
imtila'
Dolma. Dolgunluk.
Tıb: Kan durma, kan toplanma.
in'ikad / in'ikâd / انعقاد
Akdetme. Bağlanma.
Fık: İcab ve kabulün taraflarca eseri zâhir olup, meşru bağlılık ve alâkadarlık.
Kurulma. Toplanma.
Bağlanma.
(Arapça)
Toplanma.
(Arapça)
inkıbaz / inkıbâz
Büzülme. Çekilip toplanma.
Sıkıntı. Gamlı olmak.
Kabızlık. Tutukluk.
Büzülüp toplanma, çekilme.
Kasvet, keder, sıkıntı.
Kabızlık, peklik.
insibab
Dökülme. Akıtılma.
Cereyan etme.
Başka suya karışma.
Tıb: Ahlat-ı erbaadan birisinin vücudun bir tarafında nesicler (dokular) arasında toplanması.
insilal
Bir yere toplanma, üşüşme, hücum etme.
istıktab
(Kutb. dan) Kutuplaşma, bir kutubun etrafında toplanma, bir kutuba bağlanma.
istinga
İtl. Yelkenlerin yukarı kaldırılıp toplanması ve bu işin yerine getirilmesi için verilen kumanda.
istiska / istiskâ / استسقا
Su isteme.
Yağmur duasına çıkma.
Vücudun bir yerinde su toplanması.
Yağmur duasına çıkma.
(Arapça)
Vücutta su toplanması.
(Arapça)
istiska'
(Saky. den) Su isteme. Susama.
Yağmur duasına çıkma.
Vücudun bazı yerlerinde su toplanması hastalığı.
ittisak
Dizilmek. Bir nizam dahilinde sıralanmak.
Beraber olmak.
Tamam olmak. Toplanmak.
kelseme
Cem'olmak, toplanmak.
kemsere
Cem'olmak, toplanmak.
Bazısı bazısına girmek.
Yab yab yürümek.
küta'
(Çoğulu: Küt'ân) Tilki eniği.
Kötü adam.
Tamamlanmak, toplanmak.
kuvvet-i icma / kuvvet-i icmâ
Toplanma, birlik kuvveti.
lümmi / lümmî
Toplanmaya dâir.
Nazarî ve aklî delil.
mahşer / مَحْشَرْ
Toplanma yeri. Kıyametten sonra insanların tekrar dirilip toplanmaları ve toplandıkları yer. Haşir meydanı.
Çok kalabalık.
Toplanma yeri.
mahşer-i acaib / mahşer-i acâib
Herkesi hayrete sevkeden toplanma. Veya toplanma yeri.
Hayret edilecek harika şeylerin bulunduğu yer.
mahşer-i azim / mahşer-i azîm
Bütün varlıkların yeniden diriltilip hesaba çekileceği büyük toplanma yeri; mahşer meydanı.
mahşer-i ekber
En büyük toplanma yeri; haşir meydanı.
mahşer-i huveynat
Mikroskobik canlıların toplanma yeri.
meclis-i ruhani / meclis-i ruhanî
Ruhanîler meclisi, meleklerin ve ruhların toplanma yer ve zamanı.
mecma' / مجمع
Toplanma yeri.
Toplanma yeri.
mecma-i ahar / mecma-i âhar
Âhirette toplanma.
mecma-ı aher / mecma-ı âher
Başka bir toplanma yeri, öldükten sonra âhirette toplanılacak olan mahşer yeri.
mecma-ı ekber
Çok büyük toplanma yeri.
En büyük toplanma yeri. Mahşer.
mecma-i kebir
Büyük toplanma yeri; haşir meydanı.
mecmaü'l-küll
Ortak toplanma yeri, hepsinin toplandığı yer.
mücma / mücmâ
Toplanma.
mücma'
Cem' olma, toplanma.
mütemerkiz / متمركز
Bir merkezde toplanma.
(Arapça)
nadi
Nidâ eden, haykıran, çağıran.
Halkın, meşveret gibi, birşey konuşmak üzere bir yere toplanmaları. Nitekim İslâmdan evvel Mekke'de Kureyş'in toplandığı meclis binasına "Darünnedve" denilirdi. Nâdi; orada ve o gibi yerlerde toplanan heyettir ki; bezm, meclis, mahfil, kongre tâbirleri g
nakiş
Parça parça ve dağınık olan eşyaların bir yerde veya bir çuval içinde toplanması.
Benzer, misil.
nekş
Kuyunun çamurunu temizlemek.
Bir şeyi bitirmek. Bir işden fâriğ olmak.
Bir şey üzerine gelip toplanmak.
neşr
Yayma, dağıtma, ölülerin mahşerde dirilip toplanmasından sonra yayılması.
ruz-i haşir
(Ruz-i hesab) Kıyamet günü.
Âhiretteki toplanma günü. Haşir günü. Dirilip toplanıp hesap görülecek gün.
ruzumahşer / rûzumahşer
Öldükten sonra dirilip toplanma günü.
sahn
Evin ortasındaki açıklık, avlu, oyuk.
Boşluk. Boş yer. Orta, meydan, aralık.
Sahne.
Cami ve medreselerdeki umumun toplanmasına âit üstü kubbeli ve örtülü yer.
Büyük kâse. Sahan.
Zil.
salah
Bir şeyin en iyi hâli. Rahatlık, sulh, iyileşme, düzelme, iyilik. Dine olan bağlılık. Her hayra câmi faziletlerin toplanmasında hâsıl olan yüksek bir sıfat. (Mukabili fesad ve fücurdur)
şemel
Perâkendelik, dağınıklık.
Toplanmak, cem'olmak.
Az nesne.
şeml
Az şey. Perâkendelik.
Örtmek, bürünmek, toplanmak.
Topluluk, cemaat, insan yığını.
şerebe
(Çoğulu: Şireb-Şerebât) Ağaç dibine su toplanması için yapılan havuz.
sikaye
Su içilen kap. Maşraba.
İçme suyunun toplanması için yapılan yer.
sufar
Yürekte sarı suların toplanması.
şura
Konuşma yeri, istişare meclisi. Büyüklerin istişare için toplanma yeri.
Meşveret için toplantı.
Meşveret etme.
tadafür
Bir yere toplanmak.
Yardım etmek, muâvenet etmek.
tadamm
Bir yere cem'olmak, toplanmak.
tahabbüş
Cem'olmak, toplanmak.
tahaşşüd
Birikme, yığılma. Toplanma.
tahazzüb
(Hizb. den) Toplanma, birikme. Küçük topluluk meydana getirme.
tahsilat / tahsilât
Devlet gelirlerinin toplanması.
takallus
Kısa olmak, kısalmak.
Toplanmak, cem'olmak.
takallüs
Kasılma. Bir şeyin büzülüp gerilmesi. Bir uzvun çekilip toplanması. Kıvrılma.
tarak
Bulutların bir yere toplanması.
Aynı cinsten olan şeylerden bazısı bazısının üstünde olması.
tasdik-i haşir
Haşri, öldükten sonra âhirette tekrar diriltilip Allah'ın huzurunda toplânmayı kabul etme.
teakkür
Cem'olmak, toplanmak.
Açlık.
tecamu'
Cima etmek.
Toplanmak, cem'olmak.
tecemmu / tecemmû / تجمع
Bir arada bulunma, toplanma.
Toplanma.
Toplanma, bir araya gelme.
(Arapça)
Tecemmu etmek:
Toplanmak, bir araya gelmek.
(Arapça)
tecemmu' / تَجَمُّعْ
Toplanma. Birikme.
Toplanma.
tecemmuat / tecemmuât
(Tekili: Tecemmu') Birikmeler, toplanmalar, yığılmalar.
tedvin-i şeriat
İslâmî hükümlerin bir araya gelmesi, toplanması.
teellüb
Cem'olmak, toplanmak.
Dağ keçisinin erkeği.
tegavün
Cem'olmak, toplanmak.
Kötü işe yardım etmek, şer işe muâvin olmak.
tehacüm
Birbirine hücum etme.
Bir yere istekle, hızlıca toplanmak, üşüşmek.
tekasüf / tekâsüf
Kesifleşme. Yoğunlaşma. Sıklaşma.
Bir noktada toplanma.
Birbirinden ayrılan kimyevi maddelerin tekrar toplanarak birleşmeleri.
tekavüs / tekâvüs
Bir yere cem'olmak, yığılmak, toplanmak.
Sıkışmak.
teke'kü'
Cem'olmak, birikmek, toplanmak.
Korkak olmak.
tekennüf
Bir yere toplanmak.
telemlüm
Cem'olmak, toplanmak, birikmek.
temerküz / تمركز / تَمَرْكُزْ
Merkez tutma, merkezleşme. Bir merkezde toplanma.
Yığılma. Birikme.
Birikme, toplanma.
Toplanma, yığılışma.
(Arapça)
Temerküz etmek:
Toplanmak, yığılışmak.
(Arapça)
Bir merkezde toplanma.
temerküz etme
Bir yere toplanma; merkezleşme, birikme.
tenadi
Birbirine nida etmek, çağırmak.
Bir araya toplanma.
tenakkur
Müçtemi olmak, içtima etmek, toplanmak.
terakümat / terakümât
(Tekili: Teraküm) Toplanmalar, yığılmalar, birikmeler.
tereyyüb
Cem'olmak, toplanmak, birikmek.
tevhid-i efkar / tevhid-i efkâr
Düşüncelerin bir noktada toplanması, düşünce birliği.
tevsim
Hacıların hac zamanı toplanmaları.
Dağlamak sureti ile ten üzerine işaret koyma, döğme yapma.
İsimlendirme, ad verme.
tezafür
Birbirine yardımcı olma.
Bir yere toplanma.
tezahürat / tezahürât
(Tekili: Tezahür) Görünüşler. Gösterişler. Gösteriş için toplanmak.
vahdet-i mesele
Bir mesele hakkında ileri sürülen delillerin biraraya toplanması.
velm
Ulaşmak, yetişmek.
Toplanmak, cem'olmak.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
Emzik
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
Kızıl
imtinan
ashab
bir miktar-ı mukabil
temellük
meşiet
kayıt
SERKEŞ
Perend
hayyiz
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
Toplanma
sak
Kızıl
casus
sar-i
Emaniye
tefekkir
ahab
Acik
halükar