ahfiye

• (Tekili: Hıfâ) Örtüler, perdeler, gizli şeyler.
• Çiçeğin tomurcuğunu örten kabuk.

bitlab

• Hurma çiçeğinin tomurcuğu. (Farsça)

bujene

• Tomurcuk. (Farsça)
• Henüz açılmamış çiçek. (Farsça)

bür'ume / bür'ûme

• (Çoğulu: Bür'um - Berâim) Açılmamış tomurcuk gonca çiçek.
• Gül gılafı.

dahk

• Tere yağı.
• Bal.
• Kar.
• Ağzı yarılmış olan çiçek tomurcuğu.

ekmam

• (Tekili: Kimm) Tomurcuklar. Ağaç çiçeklerinin kapçıkları.

gazz

• (Gadd) Utancından dolayı önüne bakmak.
• Bir şeyin miktarını eksiltmek.
• Hurmanın tomurcuğu.
• Zerafet sâhibi.
• Yeni buzağı.

gonca / غنجه

• Açmamış tomurcuk, gonca. (Farsça)

gonce

• Tomurcuk.

• Gonca. Tomurcuk. Çiçeğin açılmamış durumu. (Farsça)

ikmam

• Ağaçların tomurcuklanması. Çiçek tomurcuğu görünmesi.
• Elbiseye yen yapmak.

kaib

• (Çoğulu: Kevâib) Tomurcuk memeli kız.

kimam

• (Tekili: Kimm) Tomurcuklar.
• Hayvan ağızlığı. Boyunduruk.

nevr

• (Çoğulu: Envâr) Parlaklık.
• Ağaç çiçeği. Tomurcuk.

şükuf

• Çiçek. Zühre. Tomurcuk. (Farsça)

şükuf-misal

• Gonca gibi, tomurcuk gibi.

şükufe / şükûfe

• Tomurcuk.

şükufmisal / şükûfmisâl

• Tomurcuk gibi.

tal'

• Tomurcuk.
• Miktar. Kadar.
• Çiçeklerin üremelerine sebep olan sarı tozları.

tekmim

• Ağaç çiçek verecek vaktinde gılafıyla tomurcuğunu çıkarıp izhâr etmek.

ucre

• (Çoğulu: Ucer) Ağaç boğumu.
• Düğme.
• Bedenin tomur kabaran yeri.
• Ayıp.

zırr

• Gömlek ve kaftan düğmesi.
• Tomurcuk.