Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
Tevazu
ifadesini içeren
72
kelime bulundu...
acizane / âcizâne
Âciz olarak. Beceriksizce. Tevâzu ile. (Alçak gönüllülük ifâdesi için söylenir) "Allah'a karşı kusurlarını bilen bir mü'min âcizâne ancak Allah'tan rahmet diler."
(Farsça)
Âciz bir şekilde, güç yeteden anlamında kullanılan bir tevazu ifadesi.
aciziyyet / âciziyyet
Acizlik, beceriksizlik, kabiliyetsizlik.
Fakirlik, tevâzu.
ahiret alimi / âhiret âlimi
Dünyâlığa, mala, mevkiye kıymet vermeyen, ilim ile dünyâlık elde etmeye çalışmayan, âhireti dünyâya tercih eden, ilmiyle amel eden, işi sözüne uyan, ibâdet ve tâate teşvik eden, ilmi âhiretine faydalı olan tevâzu sâhibi âlim.
ahkar
En hakir, pek âciz ve değersiz. (Daha çok tevazu makamında söylenir.)
ahval-i acizane / ahvâl-i âcizâne
Bir tevazu ifadesi olarak "Allah'ın âciz ve zavallı bir kulu olarak sağlık durumum, halim" mânâsında bir ifade.
belus / belûs
Tevazu, mahviyet. Hileci. Hile, yalan, dolan.
(Farsça)
daraa
Tevazu etmek, alçak gönüllü olmak.
Emre uymak, muti olmak.
Zayıf ve zelil olmak.
ebu-t-turab
Hz. Alinin (R.A.) bir lâkabı. (Bu isim Hz. Ali Radiyallahu anh, toprak üzerine oturduğu veya yattığından dolayı tevâzuuna işareten Peygamber Efendimiz (A.S.M.) tarafından verilmiştir.)
estağfirullah
Cenâb-ı Hak'tan kusurumun örtülmesini dilerim. Allah (C.C.) kusurumu efvetsin (mealinde, kusurunu anlayan bir müslümanın duâsı. Hürmet veya ikramlara karşı tevâzu maksadı ile de söylenmektedir.)
fakir-i pür-taksir / fakir-i pür-taksîr
Kusurlarla dolu fakir anlamına gelen, tevazu ifadesi olarak "ben" yerine kullanılan ifade.
fakir-i pürkusur
Kusurlarla dolu muhtaç anlamında, tevazu ifadesi olarak "ben" yerine kullanılan söz.
fakire
Muhtaç anlamında, tevazu ifadesi olarak, bayanlar için "ben" yerine kullanılan söz.
fakirhane
Tevazu ifadesi olarak, kendisinden bahseden kişinin kendi evi için kullandığı ifade.
had'
Baş aşağı eğmek.
Tevâzu etmek.
hakir kalb / hakîr kalb
Bir tevazu ifadesi olarak, bu fakirin ehemmiyetsiz, kıymetsiz kalbi mânâsında kullanılan bir deyim.
hakk-ı fakiranemde / hakk-ı fakirânemde
Fakir ve muhtaç olan benim hakkımda (tevazu ifadesi).
haşian / hâşian
Tevazu ve mahviyetle. Alçakgönüllülük göstererek.
hedm
Yıkmak, harab etmek. Parçalamak, mahvetmek.
Birisine vurup belini kırmak. (Râgibâ, düşmanın aldanma tevazularına.Seyl, divârın ayağın öperek hedmeyler.)(Râgıp Paşa)
hudu'
Eğilip tevâzu etmek.
huşu / huşû
Gönül alçaklığı, tevazu.
Korku ile sevgi arası durum, saygı.
huşu' / huşû'
Tevâzû, alçak gönüllülük. Hakk'a boyun eğmek. Korku ve sevgiden meydana gelen edebli bir hal.
huzu / huzû
Tevazu hâli.
huzu'
Mahviyet ve tevazu hali, alçak gönüllü olmak. Allah'ın azametini, celal ve cemalini, büyüklüğünü tahattur ve tefekkürden hâsıl olan, insandaki huzur ve huşu' hâli.
iftikar
Yoksulluğunu, fakirliğini açığa vurmak.
Çok ihtiyacı olmak.
Tevazu'. Alçak gönüllülük.
ıhbat
Huşu ve tevazu' etmek, alçak gönüllülük yapmak.
ihbat
Huşu ve tevazu etmek.
ihşa'
Tevazu ve alçak gönüllülükle zorlama.
ihtida'
Tevazu, alçak gönüllülük, mahviyet, mütevazilik.
ihtiza'
Tevazu. Gönül alçaklığı. Alçak gönüllülük.
ilm-i nafi' / ilm-i nâfi'
İnsana aczini, kusurunu, Rabbinin büyüklüğünü bildiren, kalbde Allah korkusunu ve mahluklara karşı tevâzû, alçak gönüllülüğü artıran, kul haklarına ehemmiyet vermeyi temin eden sonsuz seâdeti (mutluluğu) ve Allahü teâlânın rızâsını kazanmaya vesîle olan ilim.
istikane / istikâne
(İstikânet) Alçaklık etmek.
Zillet ve meskenet göstermek.
Tevazu göstermek.
ittiza'
Alçak gönüllülük, tevazu, mütevazilik.
Devenin, boynuna basarak üstüne binebilmek için, başını aşağı eğme.
kalb-i acizane / kalb-i âcizâne
Aciz kalp (tevazu için kullanılan bir ifade).
kalb-i acizi / kalb-i âcizî
Bu âcizin kalbi anlamında, tevazu için kullanılan ifade.
kanaat-ı acizane / kanaat-ı âcizane
Âcizin kanaati; benim fikrim anlamında tevazu ifadesi olarak kullanılan söz.
kemal-i mahviyet / kemâl-i mahviyet
Tam mânâsıyla tevâzu içinde olma, alçak gönüllülük gösterme.
kemal-i mahviyet ve tevazu / kemâl-i mahviyet ve tevazu
Tam anlamıyla tevâzu ve alçakgönüllülük içinde olmak.
kemter
İtibarsız, eksik anlamında, tevazu ifadesi olarak "ben" yerine kullanılan bir söz.
mahviyet
Tevazu, alçakgönüllülük.
mahviyyet
Alçak gönüllülük. Tevâzu. Kendi kusurunu bilip kendine haddinden fazla kıymet vermemek. Tevâzu içinde olmak.
meskene
Tevazu etmek, alçakgönüllülük göstermek.
muhtazı'
Boyun eğen. Tevâzu yapan. Alçak gönüllülük gösteren.
muhtazıane / muhtazıâne
Alçak gönüllülükle. Tevâzu ve mahviyetle. Boyun eğerek.
(Farsça)
müstekin / müstekîn
Alçak gönüllülük ve tevazu gösteren.
mutazarrı'
Tazarru eden. Alçak gönüllülük eden.
Bir şeye gizlice varıp yaklaşan.
Can ve gönülden tezellül ile yalvaran.
Noksan ve kusurlarını bilerek kibirden, büyüklenmekten çekinip tevazu eden.
mutazarrıane / mutazarrıâne
Kendi kusurlarını bilerek, ihtiyacını anlayarak, tevazu ile niyaz ederek, yalvararak.
(Farsça)
mütehazzı'
Alçak gönüllülük eden, tevazu gösteren.
mütehazzıane / mütehazzıâne
Alçak gönüllülükle, tevazu göstererek.
(Farsça)
mütenezzilen
Alçak gönüllülük ederek, tevâzu göstererek.
mütevazı / mütevâzı
Alçakgönüllü, tevazu sahibi.
mütevaziane / mütevaziâne
Tevazu ile. Mütevazi kimseye yakışır surette.
(Farsça)
mütevaziin / mütevaziîn
(Tekili: Mütevazi) Alçakgönüllü kimseler, mütevazi insanlar, tevazu ehli olan kişiler.
mütevazin
Tevazün eden, tartıları bir olan.
nazar-ı acizi / nazar-ı âcizî
Âcizin nazarı; benim bakışım anlamında, tevazu ifadesi olarak kullanılan söz.
nazar-ı fakirane / nazar-ı fakirâne
Benim bakış açım anlamında, tevazu göstermek için kullanılan ifade.
ruh-u acizane / ruh-u âcizâne
Âciz ruhum anlamında, tevazu ifadesi olarak kullanılan söz.
ruh-u acizi / ruh-u âcizî
"Bu âcizin ruhu" anlamında olup tevazu için kullanılan ifade.
sebeb-i tevazu / sebeb-i tevâzu
Tevazu, alçak gönüllülük sebebi.
tahzi'
Tevâzu etmek, alçakgönüllü olmak.
tazarru'
Bir şeye gizlice yaklaşmak.
Kendi kusurlarını bilip kibirden vaz geçip tevâzu ile yalvarmak.
Bir şeye gizlice yakarma.
Kendi kusurlarını bilip kibirden vazgeçip tevazu ile yalvarmak, ağlayıp, sızlamak.
tebasbus
Bir menfaate kavuşmak veya bir zarardan korunmak için tevâzu göstermek, yaltaklanmak.
tedelli
(Çoğulu: Tedelliyât) Tevazu gösterme.
Nazlanma.
Aşağıya inme.
Eğilme.
tedelliyat / tedelliyât
(Tekili: Tedelli) Nazlanmalar.
Eğilmeler.
Tevâzu göstermeler.
tekfir
Birisine "kâfir" deme, kâfirliğine hükmetme.
Ortadan kaldırma, yok etme.
Setretme, örtme.
Keffaret verme.
Elini göğsüne koyup tevazu yapma.
temelluk
İfrât (aşırı) derecede tevâzû.
Yaltaklanmak.
Tevâzu ve yumuşaklık göstermek.
Dalkavukluk.
tenezzül
(Çoğulu: Tenezzülât) İnme, düşme. Aşağılama.
Gönül alçaklığı. Karşısındakinin seviyesine göre tevâzu ile konuşmak.
Yavaş yavaş inmek. Mekânını yukarıdan aşağıya nakletmek.
tenezzülen
Alçak gönüllülükle, tevâzu ve mahviyet içinde, kibirsizlikle.
tevadu' / tevâdu'
(Bak. TEVÂZU')
tevazu'kar / tevazu'kâr
Tevazulu, alçak gönüllü.
(Farsça)
tevazukarane / tevâzukârâne
Tevazu edercesine.
tezellül
Bayağılık, kendini aşağı tutmak. Tevâzûnun aşırı derecesi.
unv
Alçaklık.
Alçak gönüllülük, tevâzu etmek.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
ram olmak
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
tazarru
Arma
Cuy
mu'tezile
irşad etmek
temayül
su-i hal
rububiyet
Dal
iktibas
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
Tevazu
Ğ
anân
ugan
Uzak doğu
açiklanan
Naze
KUTAN
seval
Inzar