Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
Tasarru
ifadesini içeren
96
kelime bulundu...
ahzetmek
Almak. Tasarrufuna dahil etmek. Tahsil etmek.
alaka / alâka
İlişik, rabıta, merbutiyet.
Gönül bağlama, sevgi, münasebet, taalluk, irtibat, mâlikiyet. Tasarruf. Müdâhale hakkı. Hisse.
Edb: Bir kelimenin hakiki mânâsından mecâzi mânâsına nakledilmesinin sebebidir. (Temiz ahlâklı, güzel huylu kimselere melek denildiği gibi.)
arazi-i emiriyye-i mevkufe / arâzi-i emiriyye-i mevkufe
Huk: Sadece hazine menfaatleri veya tasarruf hakları veyahut ikisi de bir hayır cemiyetine ayırılan miri arazi.
arazi-i emiriyye-i sırfa / arâzi-i emiriyye-i sırfa
Huk: Beytülmâle mahsus menfaatleri ve tasarruf haklarından hiçbiri bir cihete verilmeyip devlete ait olan ve şahıslara dağıtılan memleket arazisi.
arazi-i memluke / arâzi-i memluke
Mülkiyet yolu ile tasarruf olunan yerler. (Mülk, timar toprağı).
arazi-i müştereke / arâzi-i müştereke
Huk: Çokları tarafından tasarruf olunan yer.
arş-ı rahman / arş-ı rahmân
Bütün yaratılmışları şefkat ve merhametle besleyip büyüten Allah'ın tasarruf dairesi, makamı.
arşu'r-rahman / arşu'r-râhmân
Bütün yaratılmışları şefkat ve merhametle besleyip büyüten Rahmân isminin tasarruf dairesi, makamı.
arzın halifesi
Yeryüzünde Allah'ın emirlerini yerine getirip Onun namına tasarrufta bulunan ve varlıklar üzerinde Onun adına egemen olan insan.
banka
İtl. Faizle para alıp veren, kredi, iskonto, kambiyo işlerini gören ticari kuruluş.Faiz dinimizde günahtır. Bankalar dar gelirlilerin paralarını faiz karşılığı toplar, zenginlere daha yüksek faizle verir. Bunlar dar gelirlilerin tasarruf ettikleri paralarla bir iş yeri açar, bir mal üretir ve bu mal
bedel-i ferag
Huk: Arazi-i emiriye ve icareteynli vakıf gayr-i menkullerinin tasarruf haklarının devredilmesi karşılığı alınan bedeldir.
bedel-i icar
Huk: Arazi hukukunda tasarruf hakkı mukabilinde verilen emsâline uygun peşin para.
cilve-i şuunat / cilve-i şuûnât
Allah'ın iş ve tasarruflarının görünümü.
daire-i tasarruf / dâire-i tasarruf
Dilediği gibi tasarruf etme, tedbir ve idare etme dâiresi, bütün yaratılmışlar dâiresi olan kâinat.
daire-i tasarruf-u rububiyet
İlâhî irâde ve terbiyenin tasarruf dairesi.
daire-i tasarrufat / daire-i tasarrufât
Tasarruf etme dairesi, hareket alanı.
desatir-i rabbaniye / desâtir-i rabbaniye
Besleyen, yetiştiren, verdiği nimetlerle varlıkları terbiye eden, idaresi ve tasarrufu altında bulunduran Allah'ın düsturları, prensipleri.
destgah-ı kudret / destgâh-ı kudret
Allah'ın kudret eli, kudret tasarrufu.
dihkan
(Çoğulu: Dehâkin) Sipâhi.
Köy kethüdâsı.
Emirlerin tasarrufunda kuvvetli olan, sözü geçen adam.
Bezirgân.
Acem fellahlarının maslahatgüzarı.
ebdal
(Tekili: Bedil veya Bedel) Evliyâdan, ziyâde nuraniyyet kazanmış olanlar. Evliyâ zümresinden bir cemaat. Arapçada halkın lüzumlu işlerinin tasarrufuna memur bir cemaata denir.
emlak
(Tekili: Mülk) Mülkler. İnsanın tasarrufunda bulunan yerler.
Melekler.
faiz
Ödünç verilen para için alınan ve şer'an haram olan kâr. Faizin iş hayatındaki mânası, "sen çalış, ben yiyeyim"dir. Küçük tasarruf sahiplerinin paraları bankalarda toplanıp, büyük yekûnlere ulaşır. Banka bu parayı aldığından daha büyük faizle iş sahiplerine kredi olarak verir. İstihsâl edile
farig
İşini bitirmiş, boş kalmış, alâkasını kesmiş, rahat, vazgeçmiş, çekilmiş.
Fık: Tasarrufu altında olan mülkün kullanma ve tasarruf hakkını başkasına devreden.
ferdiyet
Cenâb-ı Hakk'ın birliği. Vahdetle bütün kâinata birden tasarruf eden Allah'ın (C.C.) sıfatı.Ferdiyet mânası insanlara isnad edilirse: Sadece bir olup, benzeri dünyada bulunmayan kimsenin sıfatı olur. Sadece Kur'andan ders alarak irşadda bulunabilen büyük velilik. Hiçbir şahsı merci yapmadan doğrudan
fuzuli / fuzulî
Fazladan olup boşu boşuna söylenen söz. İşe yaramayan. Boşu boşuna.
Boşboğaz. Ahmak. Vazifesinden hariç lüzumsuz şeye teşebbüs eden.
Haksız olarak fiile çıkarılan iş.
Fık: Şer'î izin olmadığı halde diğer bir kimsenin hakkında tasarruf eden kimse.
Büyük bir şâi
halife
Yeryüzünde Allah'ın emirlerini yerine getirip Onun namına tasarrufta bulunan ve varlıklar üzerinde Onun adına egemen olan insan.
havass-ı aşere
On hasse, on duyu; görme, işitme, dokunma, koklama, tatma, hayal, akıl, vehim, hafıza ve tasarruf etme duyuları.
havme
Tasarruf dâiresi.
hicr
Men etmek; akıl ve bâliğ olmamış çocuk, deli, bunak, sefih yâni malını kötü yere harcayan ve borçlu gibi kimseleri, tasarruf-i kavlîsinden yâni alış-veriş, kirâlama, havâle, kefillik, emânet ve rehin alıp-verme, hibe gibi işlerin tasarruflarından men' etme.
Dostluğu bırakmak, dargın
hikmet ve rahmet-i rabbaniye / hikmet ve rahmet-i rabbâniye
Herbir varlığı terbiye edip idaresi ve tasarrufu altında bulunduran Allah'ın rahmet ve hikmeti.
hukukullah / hukûkullah
Allahü teâlânın emri ve kulluk borcu olarak yapılan, kimsenin tasarrufta bulunamıyacağı, değiştiremeyeceği şeyler.
idare-i ekvani / idare-i ekvanî
Kevnlerin, âlemlerin idaresi, tasarrufu.
iktibas
Bir söz veya yazıyı olduğu gibi veya kısaltarak almak. Birisinden ilmen istifade etmek. İstifade suretiyle almak, alınmak.
Söz arasında Kur'an-ı Kerimden veya Hadis-i Şeriftden veya başka makbul eserlerden bir cümlenin kâmilen veya kısmen az tasarruf ile veya tasarrufsuz alınması.
inayat-ı rabbaniye / inâyât-ı rabbâniye
Bütün varlıkları terbiye eden ve idaresi ve tasarrufu altında bulunduran Allah'ın özel yardımları.
kabza-i tasarruf
Tasarrufu altında bulundurma.
kabza-i tasarrufunda
Tasarrufu altında.
kirdar
Bir kimse, tasarruf ettiği yerin bir zirâ veya iki zirâ toprağını almak için başkasına satmak.
Bina.
Ağaç.
kudret
Güç. Takat.
Her yeri kaplayan kudretullah.
Varlık. Ehliyet. Becerebilme.
Zenginlik.
Kabiliyet.
İlm-i kelâmda: Allah Teâlâ'ya mahsus ezelî ve ebedî ve bütün kâinatta tasarruf eden sıfattır.
la mutasarrife fi'l-hakikati illa hu / lâ mutasarrife fi'l-hakikati illâ hû
Mülkünde istediği gibi tasarruf eden O'ndan başka ilâh yoktur.
la rabbe illa hu / lâ rabbe illâ hû
Her bir varlığı terbiye edip idaresi ve tasarrufu altında bulunduran Allah'tan başka ilâh yoktur.
mahcur / mahcûr
Malını kullanmaktan men edilmiş, mal üzerindeki tasarruf yetkisi elinden alınmış kimse.
Çocukluk, sefîhlik, delilik, kölelik, bunaklık vs. gibi çeşitli sebebler yüzünden malını tasarruf hakkından, kullanmaktan men edilen kimse.
mal
Fık: Bir kimsenin tasarrufunda bulunan kıymetli, lüzumlu şey. (Varlık, servet, para, ticaret eşyası gibi.)
mefrugün leh
Kendisine bir şeyin mülkiyeti ve tasarruf hakkı bırakılmış olan kimse.
merkez-i tasarruf
İdare, terbiye ve tasarruf merkezi.
milk
Mal cinsinden olan yer. Birisinin tasarrufu altında bulunan yer. Mülk.
Birinin tasarrufunda bulunan şey veya yer.
mülk
Mal. Yer. Bina.
Hüküm ile bir şeyin zabt ve tasarrufu.
İzzet, azamet, şevket.
Bir şeyin dış yüzü.
İnsanın sahip ve malik olduğu şey.
Akıl sahiplerini tasarruf etmek.
Mâlik olmak.
Sâhib olunan; insanın başkasının rızâsını ve iznini almadan kullanmağa hakkı olan şey.
Tasarruf, saltanat, kudret.
mutasarrıf
Tasarruf hakkı ve salâhiyyeti olan. Tasarruf eden. Bir işi kendi isteğine göre idâre eden. Bir malın sahibi.
Eskiden, vilâyetten küçük olan Sancağın en büyük idâre âmiri.
Tasarruf eden.
mutasarrıf-ı fa'al / mutasarrıf-ı fa'âl
Her zaman Zâtına has ve lâyık iş yapan, daima faaliyette bulunan, idâre eden ve tasarrufta bulunan Cenâb-ı Hak.
mutasarrıf-ı hakiki / mutasarrıf-ı hakikî
Gerçek tasarruf sahibi olan, her işi kendi istek ve kurallarına göre idare eden Allah.
mutasarrıf-ı hakim / mutasarrıf-ı hakîm
Herşeyi hikmetle yapan ve dilediği gibi kullanan sonsuz tasarruf ve yetki sahibi Allah.
mutasarrıf-ı kadir / mutasarrıf-ı kadîr
Herşeyde istediği gibi tasarruf eden ve herşeye gücü yeten Allah.
mutasarrıf-ı rahim / mutasarrıf-ı rahîm
Varlıklar üzerinde merhamet ve rahmetinin çok özel tecellîleri bulunan sonsuz tasarruf ve yetki sahibi Allah.
mutasarrıf-ı zişan / mutasarrıf-ı zîşân
Şan ve şeref sahibi ve herşeyde istediği gibi tasarruf eden Allah.
mutasarrıfiyet
Tasarruf etme hakkı. Mutasarrıflık.
Mutasarrıfın vazifesi.
mütefevviz
Tefevvüz eden, uhdesine alan.
Gayr-i menkul malların tasarruf hakkını üzerine alan.
nazır / nâzır
(Çoğulu: Nüzzâr) Nazar eden, bakan.
Bir idarenin veya dairenin umur ve işlerine bakan en büyük memur. Bir işin idaresine memur reis.
Kabine azalarından herbiri. Nâzır. Vekil. Bakan.
Vâsinin yapacağı tasarruflara nezarette bulunmak üzere musi veya hâkim tarafından tayi
Gören, görücü.
Vakfın işlerini, dînin emirlerine uygun olarak idâre etmek üzere vâkıf (vakıf yapan) veya hâkim tarafından tâyin edilen mütevellînin vakıf işlerindeki tasarruflarını murâkabe (kontrol) etmesi ve gerektiğinde ona re'yleri (görüşleri) ile yardımcı o lması için vazîfelend
para
Alış-veriş aracı olarak kullanılan, biriktirme ve tasarruf etmeye yarayan, çeşitli mâdenlerden veya kağıttan îmâl edilmiş değer ölçüsü. Belli ağırlıkta basılmış olan altın ve gümüş paralara sikke veya meskûkât, altın paralara dînâr, gümüş paralara dirhem denir.
rabb-ı kerim / rabb-ı kerîm
Her bir varlığı terbiye edip idaresi ve tasarrufu altında bulunduran, sonsuz cömertlik ve ikram sahibi olan Allah.
rahimiyet-i rabbaniye / rahîmiyet-i rabbâniye
Bütün varlıkları terbiye eden ve idaresi ve tasarrufu altında bulunduran Allah'ın herbir varlığa şefkat ve merhameti.
reşid / reşîd
Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden). Mahlûkâta (yarattıklarına) doğru yolu gösterip, dilediğini bu yolda bulunduran.
Rüşd sâhibi yâni, dînî vazîfelerini yerine getiren ve malını tasarruf edebilen, âkıl bâliğ olan, aklını ve malını yerinde kullanan.
sancak beyi
Eyalet teşkilâtıyla timar usulünün cari olduğu zamanlarda beş on kazalık yerin mutasarrıfı ile sipahisinin kumandanına verilen addır. Osmanlıların ilk zamanlarında beylere yahut hükümdar evlâtlarına has olarak verilen mıntıkalara "Sancak" denilir, bu sancaklara tasarruf edenlere de "Sancak Beyi" adı
sebh
Atın seğirtmesi.
Sür'atle gitmek.
Maaşında tasarruf etmek.
Suda yüzme.
şümul-ü tasarruf
Tasarrufun kapsamı.
şümul-ü tasarrufat
Tasarrufların her şeyi kaplaması.
taht-ı emrinde ve tasarrufunda
Emri ve tasarrufu altında.
taht-ı tasarruf
Tasarrufu altında.
taht-ı tasarruf ve temellük
Kendi tasarruf ve mülkü altında bulunma.
talimat-ı rabbaniye / talimat-ı rabbâniye
Bütün varlıkları terbiye eden, idaresi ve tasarrufu altında bulunduran Allah'ın emirleri.
tasarruf-u amm / tasarruf-u âmm
Genel tasarruf; bütün kâinatta görülen faaliyet ve icraat.
tasarruf-u azim / tasarruf-u azîm
Büyük tasarruf; herşeyi kendi emri altında tutarak dilediğini dilediği şekilde yapmak.
tasarruf-u hikmet
Hikmetle yapılan tasarruf, icraat.
tasarruf-u ilahi / tasarruf-u ilâhî
Allah'ın maddî âlemde dilediği gibi tasarrufta bulunması, dilediğini yapması.
tasarruf-u kudret
Allah'ın sonsuz kudretinin tasarrufu.
tasarruf-u kudsi / tasarruf-u kudsî
Kudsî tasarruf; mânevî tesir, icraat.
tasarruf-u mutlak
Kayıtsız, sınırsız tasarruf, dilediği şeyi dilediği gibi yapma.
tasarruf-u rububiyet
Rububiyetin tasarruf ve idaresi.
tasarrufan
Tasarruf ve tutum gayesiyle. İktisad maksadıyla.
tasarrufat / tasarrufât
(Tekili: Tasarruf) Tasarruflar.
Tasarruflar.
tasarrufat-ı acibe / tasarrufât-ı acîbe
Hayret verici tasarruflar, işler.
tasarrufat-ı azime / tasarrufât-ı azîme
Büyük tasarruflar, kullanımlar.
tasarrufat-ı azime-i bahariye / tasarrufât-ı azîme-i bahariye
Bahar mevsimindeki büyük tasarruflar, faaliyetler.
tasarrufat-ı azime-i yevmiye / tasarrufât-ı azîme-i yevmiye
Hergün meydana gelen büyük tasarruflar, faaliyetler.
tasarrufat-ı gaybiye
Görünmeyen âlemlerden gelen tasarruflar.
tasarrufat-ı hakimane / tasarrufât-ı hakîmâne
Hikmetli bir şekilde yapılan tasarruflar, icraatlar.
tasarrufat-ı ilahiye / tasarrufât-ı ilâhiye
Cenâb-ı Allah'ın tasarrufları, icraatları.
tasarrufat-ı muntazama-i acibe / tasarrufât-ı muntazama-i acibe
Hayret verici ve düzenli işler, tasarruflar.
tasarrufat-ı rabbaniye / tasarrufât-ı rabbâniye
Herşeyi terbiye ve idare eden Allah'ın fiil ve tasarrufları.
tasrif
İstediği şekilde idare etmek. Maslahatta tasarrufa izin vererek mutasarrıf kılmak.
Bir şeyi bozup değiştirerek türlü şekillere koymak, evirip çevirmek.
Gr: Bir kelimenin veya fiilin çeşitli zamanlara göre sıra ile söylenişi. Sarf kaidesi üzere kelimenin şeklini başka kelimele
uluhiyet
İlâhlık.
Allah'ın kâinattaki tasarruf ve hâkimiyeti ile herşeyi kendisine ibadet ve itaat ettirmesi.
vali / vâlî
Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden). Her şeyin mâliki (sâhibi), yaratıcısı, bütün işler tasarrufunda olan, her şey O'nun irâdesi, hükmü ile olan.
varis / vâris
Cenab-ı Hakk'ın bir ismi.
Mirasçı. Kendisine miras düşen. Mirasa konan. Vefat eden birisinin maddî veya manevî mal ve mülkünde kullanmaya, tasarrufa salâhiyetli olan.
vasi / vasî
Bir kimsenin, mallarında veya çocuklarının işlerinde tasarruf etmek üzere tâyin ettiği kimse.
vaz'-ı yed
El koymak, sahib çıkmak, tasarruf etmek.
yed-i kudret
Allah'ın kudreti ve kudretinin tasarrufu.
yed-i tasarruf
Tasarruf eli; yönetimi ve hakimiyeti altında tutma.
zıllullah
Cenab-ı Hakk'ın namına yeryüzünde tasarrufta bulunan insan, halife. İlâhî kanunu tatbike çalışan halife ve pâdişahın nâmı.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
ram olmak
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
Mucib
Mubalat
İltiva
Nakdiye
güvâr
nida
şadan
Henuz
Ceng
tul-u emel
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
Tasarru
kül
zeyre
GÜZEL SÖZ
elektrik
görüşürüz
itman
İrsal-î
küll
Ram olmak