REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te TAVAN ifadesini içeren 23 kelime bulundu...

aşku / aşkû

  • Tavan; kat, tabaka. (Farsça)
  • Gökyüzü. Gök. (Farsça)

asmane

  • Dam, tavan, kubbe. (Farsça)

avize / âvize

  • Lamba, fener, gaz veya mumları havi olarak tavana asılan maden veya billurdan süs eşyası. (Farsça)
  • İçinde ampul bulunan ve tavana asılan süs.

bağdadi / bağdadî

  • Bağdad şehrine mensub. Bağdad ahalisinden olan. Bağdadlı.
  • Dar, ensiz tahta pervazlarından yapılmış ve üstü sıvanmış bölme veya tavan.

balahane / bâlâhâne / بالاخانه

  • Çatı, evin en üst tarafı. Tavan arası. (Farsça)
  • Tavan arası, çatı. (Farsça)

dam / dâm

  • Tavan, hedef.
  • Tuzak, hile, tavan.

eşku

  • Tavan. (Farsça)
  • Tabaka, kat, derece, mertebe. (Farsça)

hanek

  • Ağzın tavanı, damak.

kalemkar / kalemkâr

  • Tülbent veya ince kumaş üzerine fırça ile şekiller yapan yazmacı. (Farsça)
  • Maden üzerine kazarak şekiller yapan kimse. (Farsça)
  • Duvar veya tavanlara süs yapan, nakkaş. (Farsça)

kubbe-i kanek

  • Ağzın tavanı. Damak.

müsakkaf

  • (Çoğulu: Müsakkafât) (Sakf. dan) Üstü dam veya tavanla örtülmüş. Tavanı veya damı olan.

nafıka

  • (Çoğulu: Nevâfık- Nüfeka) Arab tavşanının (diğer adı; tarla fâresi dedikleri hayvanın) iki yuvasından gizli olanın adıdır. Bu hayvan, bunun tavanını yeryüzüne çok yakın yapar. Belirli olan kasia dedikleri yuvasında tehlike hissederse hemen nâfıkanın tavanını delerek kaçar. Münafıklar buna benzediği

nerbdan

  • Merdiven. (Neverdi bâm'dan alınmıştır. Neverd; kıvrım, büküm; neverdiden; tayyetmek, dürmek; bam, ban; tavan mânalarına gelirler. Üst kata merdivenle çıkıldığından, neverdibâm yerine hafifletilmişi olan nerdbân denilmiştir.) (Farsça)

nıt'

  • Ağız tavanının pütür yerleri.

sakf / سقف / سَقْفْ

  • Dam, çatı, tavan.
  • Dam, çatı, tavan. Asuman, gökyüzü.
  • Çatı, tavan.
  • Tavan. (Arapça)
  • Çatı. (Arapça)
  • Tavan.

sakf-ı merfu / sakf-ı merfû

  • Yükseltilmiş dam, tavan.

sakf-ı merfu'

  • Yükseltilmiş dam, tavan.

sakf-ı mualla / sakf-ı muallâ

  • Yüksek çatı, tavan, gökyüzü.

şebeke-i seadet / şebeke-i seâdet

  • Peygamber efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem mübârek kabrinin bulunduğu Hücre-i seâdet denilen yerin dış duvarı etrâfında yerden Mescid-i Nebî'nin tavanına kadar yükselen demir parmaklık.

semane

  • Tavan. (Farsça)
  • Bıldırcın. (Farsça)

şems-i taban / şems-i tâbân

  • Tavan güneşi, gök güneşi.

sukuf

  • (Tekili: Sakf) Tavanlar, ev örtüleri.
  • Uzun ve sarkık şeyler.
  • Semavat.

uruş

  • (Tekili: Arş) Gökler, arşlar. Tavanlar.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın