batıl

• Hakikatsız, hurafe. Hak ve doğru olmayan, yalan. Şartlarını yapmamakla kabul olmayan ibadet ve muâmele. Meselâ: Bir özür bulunmaksızın taharetsiz kılınan namaz gibi.

gusül

• Boy abdesti. Temizlenmek. Maddi, manevi temizlik için şartları dahilinde yıkanmak. Taharet-i Kübrâ da denir.

hades-i asgar

• Fık: Taharet-i suğra ile, yani yalnız abdest ile giden taharetsizlik hali. Bevletmek, kan gelmek sebebi ile hasıl olan hades gibi.

hades-i ekber

• Fık: Taharet-i kübra ile, yani gusül abdesti ile giderilen taharetsizlik halidir.

intizah

• Suç ve kabahattan sıyrılma. Temize çıkma.
• Def-i hâcet yaptıktan sonra temizlenme. Tahâretlenme.

mithara

• (Tahâret. den) Matara.

müteharri

• Taharri eden, araştıran.

müteharrık

• Yırtılan, taharruk eden.

müteharriyane

• Taharri edip araştırana yakışır şekilde. (Farsça)

taharet / tahâret / طهارت

• Temizlik. (Arapça)
• Temizlenme. (Arapça)
• Tahâret etmek: Temizlenmek. (Arapça)

taharri / taharrî / تحری

• Arama. (Arapça)
• Araştırma. (Arapça)
• Taharrî edilmek: (Arapça)
• Aranmak. (Arapça)
• Araştırılmak. (Arapça)
• Taharrî etmek: (Arapça)
• Aramak. (Arapça)
• Arştırmak. (Arapça)

taharrüş

• (Çoğulu: Taharrüşât) Tırmalanma.

tahkikat

• Araştırmalar. Hakikati ve doğruyu inceleyip öğrenmek için yapılan taharriyat.

tuhare

• Taharet ettikleri suyun bakiyyesi.

tuhr

• Pâklık, temizlik, taharet.
• Kadınların iki âdet görmeleri arasındaki temizlik hâlleri. (Temizlik hâli uzayan, devam eden kadına "Mümtedet-üt tuhur" denir).

tuhrure

• (Çoğulu: Tahârir) Bulut parçası.

tuhur

• (Çoğulu: Tahârir) Bulut parçası.

zekat / zekât

• Nisab miktarı mala, paraya sahib olan Müslümanın kırkta birini fakirlere sadaka vermesi ve bu verilen sadaka. Ziyadeleşme, artma.
• Temizlik. Taharet.