ariş

• Samandan yapılan bir çeşit ev.
• Çardak, asma çardağı.
• Sundurma, takdim ettirme.

eyvan / eyvân / ایوان

• Ayvan. (Farsça)
• Sundurma. (Farsça)
• Çardak. (Farsça)

fela cerem / felâ cerem

• Şüphesiz. Muhakkak.
• Düşündürücü değil.

ibret

• Uyanıklığa sebeb olan ders.
• Çok çirkin ve düşündürücü.
• Tuhaf, acâyip.

ibretli

• Düşündürücü, ders verici.

künne

• Ev kapısı üstüne yapılan sundurma.

li-aynihi / li-aynihî

• Kendisi ile bir. Aynı ile.
• Allah tarafından emrolunan bir şeydeki güzellik, ya li-aynihi bir hüsündür veya li-gayrihi bir hüsündür. Ya kendi zatındaki bir güzellikten dolayı hasendir veya başkasında sabit bir güzellikten dolayı bir hasendir. Meselâ: Biz iman ile me'muruz. İmandaki hü

mehamm

• (Tekili: Mühim) Mühim şeyler. Kıymetli işler. Umur-u azime.
• Düşündürücü şeyler.

merak-aver / merak-âver

• Merak verici, düşündürücü.

merakaver / merakâver

• Merak verici. Düşündürücü. Meraklandırcı. (Farsça)

müfekkir

• Fikir yürüten. Düşünen. Düşündüren. Düşünme kuvveti.

mühimm

• Düşündürücü.
• Değeri çok fazla. Kıymetli.
• Lâzım ve muktezi olan.

mühimme

• Uğraştıran, düşündüren.

müteaddi

• (Udvan. dan) Başkasının hakkına tecavüz eden, saldıran, sataşan.
• Gr: Lâzım fiilinin mukabili. Fiil eseri fâilden mef'ul denilen diğer bir isme geçerse o halde fiil müteaddi olur. Geçişli fiil. (Anlatmak, düşündürmek gibi)

revak / رواق

• Sundurma, çardak.

• Sundurma. (Arapça)
• Çardak. (Arapça)

tefkir

• Düşündürme veya düşündürülme.
• Endişe etmek.