REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te Sun kelimesini içeren 68 kelime bulundu...

adet-i ilahiyye / âdet-i ilâhiyye

  • Sünnet-i ilâhî; Allahü teâlânın kânûnu. Allahü teâlânın bir şeyi yaratmak için arada bulundurduğu sebebler. Bu sebebler tecrübe ile anlaşılır.

anha minha

  • Şundan bundan, şöyle böyle ederek, şu bu, öteberi.

arz / عرض / عَرْضْ

  • Sunma, gösterme, takdim etme. (Farsça)
  • Sunma, verme, gösterme.
  • Sunmak.
  • Sunma, arzetme. (Arapça)
  • Sunma, bildirme.

arz edilen

  • Sunulan.

arz edilme

  • Sunulma.

arz etmek

  • Sunmak, ortaya koymak.

azr

  • Sünnet etmek.

çeneb

  • Sünnet. (Farsça)

daire-i sünnet

  • Sünnet dairesi.

dı'is / dı'îs

  • Süngü ile çok vuran kimse.

dirha

  • Süngü ile oynadıkları halka.

ergal

  • Sünnet olmamış kişi.

esasat-ı sünnet-i seniye / esâsât-ı sünnet-i seniye

  • Sünnet-i Seniye'nin esasları, temelleri.

gurl

  • Sünnet olmamış kimse.

gurle

  • Sünnet olunacak deri.

harbe / حربه

  • Süngü. (Arapça)

hasık

  • Süngü demiri.

hatin

  • Sünnet eden.

hatn / ختن

  • Sünnet. (Arapça)

hattan

  • Sünnetçi.

hattar

  • Süngü vuran.

hazık

  • Süngü demiri.

hilaf-ı sünnet / hilâf-ı sünnet

  • Sünnete zıt, aykırı.

hıtan

  • Sünnet etmek.

hitan / ختان

  • Sünnet, sünnet etme. (Arapça)

hitanet

  • Sünnetçilik.

ifa-yı sünnet / ifâ-yı sünnet

  • Sünneti işleme, yerine getirme.

ihtinan

  • Sünnet olma.

ıhtitan

  • Sünnet olmak.

isfenc / اسفنج

  • Sünger.
  • Sünger. (Farsça)

isfenciye

  • Süngerler.

ittiba-ı sünnet-i seniye

  • Sünnet-i seniyeye uyma.

kalif

  • Sünnet olmamış kimse.

kana

  • Süngüler.

kasatura

  • Süngü gibi tüfeğin namlusu ucuna takılan veya bel kayışına asılı olarak taşınan bir çeşit bıçak.

mahtun

  • Sünnet olunmuş. Hitan edilmiş.

maruzat / معروضات

  • Sunulanlar, arzedilecek şeyler. (Arapça)

mesnun / mesnûn

  • Sünnet olan.

mezcuc

  • Süngülenmiş. Süngü ile dürtülmüş.

minhac-üs sünnet

  • Sünnet yolu. Sünnet caddesi. Hazret-i Peygamber'in (A.S.M.) gittiği, emrettiği şeriat yolu.

minhacü's-sünne / minhâcü's-sünne

  • Sünnet yolu; Peygamberimizin sünnetine uyma metodu; Dördüncü Lem'a.

minşefe

  • Sünger, bez gibi su silmeğe mahsus nesne.

mirkatü's-sünne

  • Sünnetin merdiveni; sünnetin dereceleri.

misvak / misvâk

  • Sünnet olan diş temizleme aleti, bir ağacın kökü.

müdaase

  • Süngü ile dürtüşmek.

muhtetin

  • Sünnet olmuş.

mukimü's-sünne / mukîmü's-sünne

  • Sünneti ihya edecek olan zât.

münşife

  • Sünger gibi suyu emen şey.

mürrane

  • Süngü.

mütebeddi'

  • Sünnet ehli iken bid'at ehli olan.

ramih

  • Süngü batıran, mızrak saplayan.

revak

  • Sundurma, çardak.

şagşaga

  • Süngüyü vurduğu kimsede hareket ettirmek.

senabil

  • Sünbüller. Başaklar.

sündüs-misal

  • Sündüsten yapılmış gibi. (Farsça)

sündüsi / sündüsî

  • Sündüsten yapılmış.

sünen / سنن

  • Sünnetler.
  • Sünnetler. (Arapça)

sünnet-i hüda / sünnet-i hüdâ

  • Sünnet-i Müekkede.

sünni / sünnî

  • Sünnet ehlinden olan kimse. Peygamberimiz Hazret-i Muhammed'in (A.S.M.) izinden giden, bütün düsturlarını Şeriat-ı İslâmiyeden alan, Ehl-i Sünnet denen ve Fırka-i Nâciye ismiyle yâdedilen zümreden olan.

tain

  • Süngü ile vurulmuş.

takdim / تقديم / takdîm / تَقْد۪يمْ

  • Sunma.
  • Sunma, öne geçirme.
  • Sunma.
  • Sunma.

takdim eden

  • Sunan.

takdim edilen

  • Sunulan.

takdim etme

  • Sunma.

takdim etmek

  • Sunmak.

takdim kılınan

  • Sunulan.

tarikat-i sünusiye / tarikat-i sünûsiye

  • Sünûsi tarikatı.

terk-i sünnet

  • Sünnetin terk edilmesi.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın