REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te Sopa ifadesini içeren 41 kelime bulundu...

a'sa

  • (Tekili: Asâ) Değnekler, sopalar, bastonlar.

ahadid

  • Sopa ve kamçı gibi şeylerin vücudda bıraktığı izler.

asa / asâ / عصا

  • Değnek. Baston, sopa.
  • Değnek, sopa, baston.
  • Baston, sopa, değnek.
  • Değnek, sopa. (Arapça)
  • Derviş değneği. (Arapça)

asa-yı musa / asâ-yı mûsâ

  • Hz. Musa'nın sopası.

ashab-ı uhdud / ashâb-ı uhdûd

  • Cenab-ı Hakka imân ve itâat edenleri çukurlara doldurup yakan veya sopa ile döven, fir'avn gibi zâlim kimseler.

beyzare

  • Büyük ve uzun sopa.

cop

  • Polis ve polis görevlisi askerlerin taşıdığı, kauçuktan yapılma sopa.

çub / çûb / چوب

  • Ağaç değnek, sopa. (Farsça)
  • Çöp. (Farsça)
  • Sopa. (Farsça)
  • Odun. (Farsça)
  • Tahta. (Farsça)

çubek

  • Değnek, sopa. Davul tokmağı. (Farsça)

deste-çub

  • Sopa, değnek. (Farsça)

dur-baş

  • "Uzak ol!" anlamına gelen bir emir. (Farsça)
  • Değnek, sopa, âsa. (Farsça)

erzen

  • Kendisinden sopa ve baston yapılan bir cins sağlam ağaç.
  • Şam darısı denen beyaz ve iri cins darı.

falaka / فلقه

  • Falaka, ayağa sopa atarak acı çektirmek için hazırlanan düzenek. (Arapça)

habat

  • Vücuttaki bir yara iyileştikten veya vücuda bir sopa ile vurulduktan sonra bedende kalan iz.
  • Davarın çok yemekten dolayı karnının şişmesi.

hadiye / hâdiye

  • Değnek, asâ, sopa.
  • Su içinden sivrilerek yükselen kaya.

herv

  • Dövme, sopalama.
  • Pişirme.
  • Afganistan'da bir şehrin adı.

istikfa

  • Bir kimsenin başına veya ensesine sopa ile vurma.

kanat

  • (Çoğulu: Kanavât) Yeraltına döşenmiş olan künk. Küçük kanal, su borusu.
  • Sopa, mızrak.

kanavat

  • (Tekili: Kanât) Yeraltına döşenmiş olan künkler. Su yolları.
  • Mızraklar, sopalar.

kaskase

  • Çok karanlık gece.
  • Asâ, sopa, baston.

kazf haddi

  • Muhsan olan erkek veya kadına zînâ isnâd edenlere (iftirâda bulunanlara) verilen sopa cezâsı.

metarık

  • (Tekili: Mıtrak ve Mıtraka) Mızraklar. Tokmaklar. Çekiçler. Değnekler, sopalar.

mettiha

  • Hafif sopa.
  • Yaş çubuk.

mevbil

  • Kaba büyük sopa.
  • Bir kucak odun.

mıhbat

  • Davar için ağaçtan yaprak dökmekte kullanılan sopa.

mihsarre

  • Bir kimsenin elinde tuttuğu sopa veya değnek.

mincede

  • Küçük asâ, küçük sopa.
  • Yorgancı çubuğu.

minsee

  • Asâ, sopa.

mirbaa

  • Asâ, değnek, sopa.

mıtrak

  • (Çoğulu: Metârık) Sopa, değnek.
  • Tokmak.
  • Mızrak.
  • Çekiç.

müteşacir

  • (Çoğulu: Müteşâcirin) Birbirlerine sopayla, ağaçla vuran.

müteşacirane / müteşacirâne

  • Birbirlerine sopayla vururcasına. (Farsça)

müteşacirin / müteşacirîn

  • (Tekili: Müteşacir) Birbirlerine ağaçla, sopayla vuranlar.

pade

  • Eşek ve sığır sürüsü. (Farsça)
  • Çoban sopası. (Farsça)
  • Yayla. (Farsça)

savalic

  • Cirit oynanan eğri sopalar.

savlecan

  • (Çoğulu: Savâlic) Cirit oynanılan eğri sopa.

teassi

  • Muhalefet etmek, karşı gelmek.
  • Sopayla vurmak, asâ ile darbetmek.

teşacür

  • (şecer. den) Sopalarla vuruşma. Birbirine girme kavga, dövüş.

tevhif

  • Sopa ile vurmak.

topuz

  • t. Ucu top şeklinde sopadan ibâret eski silâh.
  • Top şeklinde toplanmış saç.
  • Kısa ve tıknaz kimse.

ukkaze

  • (Çoğulu: Akâkiz) Ucu demirli sopa.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın