Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
Siyah
ifadesini içeren
164
kelime bulundu...
a'bel
(Çoğulu: A'bile) Çok sert taş ki, kırmızı, beyaz veya siyah renkli olur.
Taşlık dağ.
agşa
Baygın adam.
Vücudu siyah yüzü beyaz olan hayvan.
agsem
Beyazı siyahından daha fazla olan saç.
ahrec
Ak ile kara. Siyahla beyaz.
ahyef
Bir gözü gök, diğer gözü siyah olan.
akva'
Kuyruğu beyaz, gövdesi siyah olan dişi koyun.
as
Sansar cinsinden siyah kuyruklu, beyaz tüylü kakum denilen bir hayvan, çok kıymetli olan postu için avlanır.
asfalt
yun. Siyah renkte şekilsiz bir bitüm.
bagsa'
Tüyü siyahlı beyazlı olan ve yer yer de benler bulunan koyun.
bak'a / bak'â
Siyah beyaz alacalı koyun.
Belde ismi.
Ucuzluk ve biraz kıtlık olan yıl.
basur / bâsûr
(Çoğulu: Bevâsir) Tıb: Mayasıl. Kalın bağırsakta ve makadın etrafındaki siyah kan damarlarının şişmesi ve bazen iltihablanması sebebiyle, makadın içinde ve dışında meydana gelen memeler yüzünden makaddan kan ve cerahat gelmesi hastalığı.
behim
Düz siyah şey.
Alacasız hayvan.
Dik, pürüzsüz ses.
behm
Çok siyah olan şey. Rengi başka renkle karışık olmayan nesne.
berim
Siyah ve beyaz ipliklerden meydana getirilen ip.
Cemaat.
Etsiz yemek.
bilal
Siyah ve beyaz, yâni kara ile ak olmak.
cevher-dar / cevher-dâr
Elmaslı.
(Farsça)
Noktalı harf. Meselâ: Cim, şın harfleri gibi.
(Farsça)
Eskiden kullanılmış tüfeklerden birinin ismi.
(Farsça)
Siyah ve beyaz dalgalı, benekli kılıç.
(Farsça)
cüvvet
Kırba yaması.
Bir parça yer.
Siyaha yakın boz renk.
Demir pası.
da'ca'
Gözü çok siyah ve büyük olan kadın. (müz: Edac)
daac
Gözün çok siyah ve büyük olması.
dagma'
Yüzünün rengi siyaha yakın olan dişi koyun.
dar'a'
Başı siyah, gövdesi beyaz olan davar. (Müz: Edrâ.)
dariş
Siyaha boyanmış kara deri.
debsa'
Çok fazla kırmızı olduğundan, siyah gibi görünen şey.
desma
Siyah olan nesne.
du'ce
Gözün büyük ve siyah olması.
du'mus
(Çoğulu: Deâmis) Rengi siyaha benzer bir küçük su canavarı.
dübse
Siyaha benzeyen kırmızılık.
dugmus
(Çoğulu: Degâmis) Rengi siyaha yakın küçük bir su canavarı.
dühme
Siyahlık, karalık.
dükne
Siyâha benzer bir renk.
dürece
Süllem, merdiven.
Bağırtlak kuşu. (Kanatlarının içi siyah ve dışı boz olan bir kuş.)
ed'ac
Gözleri kara renkte ve büyükçe olan.
Pek siyah şey.
edbes
Rengi ne kızıl, ne siyah olan hayvan.
edgam
Yüzü ve dudaklarının etrafı siyah olup, sâir bedeni başka renk olan at.
edken
Bulanık,
Rengi siyaha yakın olan.
edlem
Karayağız, siyah adam.
Kara eşek.
Uzun yanaklı.
Uzun boylu.
edra'
Vücudu beyaz, başı siyah olan at.
Hecin.
ehva
(Havvâ. dan) Siyah. Kararmış olan.
erkaş
(Çoğulu: Erakiş) Siyahlı-beyazlı alaca yılan.
ermel
(Çoğulu: Erâmil) Ayakları siyah olan koyun.
Kadını olmayan erkek.
esavid
(Tekili: Sevâd) Sevadlar, karanlıklar, siyahlıklar.
esmer
Siyaha, karaya çalan kumral renk.
esved / اسود
Çok siyah. kara renkli olan.
Siyah, kara.
Siyah.
(Arapça)
esvedeyn
İki siyah mânâsına gelen bu kelime, yılanla akreb için kullanılır.
esvide
(Tekili: Sevâd) Sevâdlar, karanlıklar, siyahlıklar. Karaltılar.
Çok mallar, fazla mülkler.
ev'iye-i şa'riyye
Tıb: Siyah ve kırmızı kan damarları arasındaki gayetle ince olan damarlar.
ev'iye-i veridiyye
Tıb: Siyah kan damarları.
evrak
(Çoğulu: Vuruk) Sivri ve uzun dişli.
Yüzü renkli güvercin.
Siyahı beyazına galip olan at ve deve. (Müe: Vürka)
evride
(Tekili: Verid) Vücudun her tarafından kalbe kanın gitmesini temin eden damarlar. Siyah kan damarları.
ezra
Kulağı beyaz, gövdesi siyah olan davar.
fellah
Ekinci, çiftçi, ziraatle uğraşan arab.
Zenci, siyah arab.
galiye-gun
Güzel siyah renkli.
(Farsça)
garabib / garabîb
Katı, siyah şey.
Koyu renkli.
habeş
Afrika'nın Kızıldeniz sâhili güneyinde müstakil bir memleket. Bu memleket ahalisinden olan.
Beyaz ve siyah arasında koyu esmer adam.
hacer-ül esved
(El-Hacer-ül Esved) Kâbe'de bulunan meşhur siyah taş. Rengi siyah olduğundan "Esved" denmektedir. (İslâm Ansiklopedisi'ne göre: Kâbe'nin şark köşesinde olup, yerden bir buçuk metre yükseklikte kapıya yakın bir yerde yerleştirilmiş, üç büyük ve bir kaç tane de küçük parçadan müteşekkil ve gümüş bir h
hacer-ül-esved
Kâbe-i muazzamanın doğu köşesinde bir buçuk metre kadar yükseklikte bulunan ve Cennet yâkutlarından olan parlak, siyah taş.
haceru'l-esved
Kâbe'nin bir köşesinde yer alan ve Cennetten geldiği bildirilen siyah taş.
hacerü'l-esved
Kabe'nin doğu köşesinde olup, yerden bir buçuk metre yükseklikte bulunan semavî, kutsal siyah taş.
hadeka
Gözün siyahlığı, gözbebeği.
hal / hâl
Dayı.
Vücudda hususan yüzde görünen siyah benek, ben.
hal-i siyah / hâl-i siyah
Siyah ben.
halek
Kara, siyah.
halis / halîs
Karışmış, muhtelif.
Siyah ile beyazı karışmış saç.
Tel.
hamek
Her şeyin küçükleri.
Siyah bulut.
hamide / hâmide
Uzun müddet geçmesi sebebi ile rengine tegayyür ve siyahlık gelip eskimiş olan.
Nebatsız kuru yer.
Yanmış kül olmuş.
harac
Beyazdan ve siyahtan meydana gelen, iki renk olan.
hatba'
Arkasında siyah çizgiler olan dişi eşek. (Müz: Ahtab)
havsa'
Bir gözü beyaz, bir gözü siyah olan koyun.
havyar
Balık yumurtası. Mersin balığı yumurtasından yapılan siyah, mugaddi ve leziz bir madde.
hayt-i esved
Siyah iplik, fecir zamanı yavaş yavaş silinen gecenin karanlığı.
hayt-ul esved
Güneş battıktan sonra ufakta görülen siyahlık.
hazefe
(Çoğulu: Huzef) Hicaz vilayetinde olan siyah renkli bir cins küçük koyun.
hımhım
Burundan konuşan. Sesleri burnundan çıkararak konuşan kimse.
Burnundan çıkan ses gibi boğuk.
Arap diyarında biten bir ot.
Çok siyah.
hudara
Karanlık gece.
Siyah bulut.
humahin
Yüzük yapılan bir cins siyah taş.
hur
(Tekili: Ahver) Ahu gözlüler. Gözleri iri ve siyah kısmı pek siyah; beyaz kısmı pek beyaz olan kızlar.
Cennet kızları, huriler.
huvve
Karalık. Siyahlık.
idbisas
Ne kırmızı, ne siyah olmak.
Ot bitmek.
idhimam
Siyah olmak.
Ekinin susuzluktan dolayı siyah görünmesi.
ırk-ı esved
Siyah derili, zenci.
is
Dumandan hasıl olan siyah madde. Kurum.
isvidad
Kararma, kara olma, esmerleşme. Siyahlanma.
kalkadis
Siyah boya.
karure
(Çoğulu: Kavârir) Göz bebeği. Gözün siyah kısmı.
Şişe.
kasal
Buğday içinde olan siyah taneler.
katran
(Katıran) Siyah, sert kokulu, süretle yanan, hararetli, keskin ve suda erimeyen bir madde.
Siyah bir madde.
kılkıl
Siyah tohumlu bir ot.
kirfam / kîrfam
Simsiyah, katran renginde.
(Farsça)
kuhli / kuhlî
Sürme gibi siyah olan.
la'sa
Dudağının rengi az siyâha yakın olan kadın. (Müz: El'as)
laas
Dudağın rengi açık siyâha yakın olmak.
laden
Çamdan çıkarılan zift gibi siyah ve kokulu zamk.
(Farsça)
lemy
Dudak içinde olan siyahlık.
levban
Siyah taşlı yer.
leyle-i süveyda / leyle-i süveydâ
Gece karanlığı. Geceye benzeyen siyahlık.
Karanlık gece, göz bebeğindeki siyah nokta.
lu'ta
Koyunun boynunda olan karalık.
Siyah hat.
mehenk
Ölçü. Miyar.
Altın ve gümüş ayarını anlamaya mahsus taş. Üzerinde altın tecrübe edilen siyah taş.
merkaş
Bir şeyin üstünde siyah ve beyaz noktalar olması.
mezzer
Halep vilâyetinden getirilen siyah taş.
misheb
Siyah at.
muhammere
Başı beyaz, cesedi siyah olan koyun.
Örtülmüş nesne.
mülha
(Çoğulu: Mülâh) Siyah ile karışık olan beyaz.
Lâtif ve güzel olan söz.
mültezem
Kâbe-i muazzamanın kapısı ile Hacer-ül-esved denilen mübârek siyah taş arasında kalan Kâbe duvarı.
müşgin / müşgîn
Misk kokulu, miskli.
(Farsça)
Siyah şey.
(Farsça)
müşk-fam / müşk-fâm
Misk renginde olan, siyah.
(Farsça)
mutref
(Çoğulu: Metârif) Haz kumaşından dokunmuş bir kaç alemli Arap kaftanı.
Başı ve kuyruğu beyaz veya siyah olup, vücudu başka renk olan at.
muzlim
Karanlık. Zulmetli. Dehşetli. Siyahlık. Siyah.
Bilinmeyen. Meçhul.
nefti / neftî
Neft yağı renginde olan, siyaha yakın koyu yeşil.
(Farsça)
nemeş
Dağınık, parçalanmış şeyleri toplamak.
Nakış hatları.
Yüzde olan siyah ve beyaz noktalar.
nevres
Su kuşlarından mavi renkli bir kuştur; başının yarısı siyah yarısı beyaz olur; güvercin büyüklüğündedir. Su üstüne yakın uçar ve balık gördüğü gibi kapar.
nokta-i sevda
Siyah nokta; burada nefis kastediliyor.
nokta-i siyah
Siyah nokta, görünen kötü nokta.
nüvb
Bir siyahi kabile adı.
Bal arısı sürüsü.
nüvbe
Yetişmek.
Siyahi bir kabile.
rahla' / rahlâ'
Arkası beyaz, diğer yerleri siyah olan dişi koyun.
Yalnız arkası kara olan deve.
ramik
Miskle karıştırılan siyah bir madde.
re'sa
Başı ve yüzü siyah olan koyun.
remla'
Ayakları siyah, diğer tarafları beyaz olan dişi koyun.
rübde
Siyaha yakın boz renk.
rukta
Siyah bir maddenin üzerinde yer yer beyaz beneklerin olması.
rümle
(Çoğulu: Ermal-Rumul) Siyah hat.
sac
Hint vilâyetinde yetişen siyah ve büyük cins bir ağaç.
Geniş, yuvarlak libas. (Araplar giyerler)
sahife-i siyah
Siyah sayfa.
şat
(Çoğulu: Şiyâh-Şiyât) Koyun.
Vahşi sığır.
sayha
(Çoğulu: Siyâh) Çağırış. Çığlık. Feryad. Nâra.
Azab, eziyet.
şebgun
"Gece renkli" Kara, siyah.
(Farsça)
şebreng / شب رنگ
"Gece renginde olan" Siyah, kara.
(Farsça)
Siyah.
(Farsça)
Gece rengi.
(Farsça)
şehl
Gözün siyahının maviye yakın olması.
Koyun gözü.
sehme
Karalık, siyahlık.
şekve
Şikâyet etmek.
Siyahça oğlak derisi.
şerekrak
Yeşil kanatlı, siyah burunlu, güvercin büyüklüğünde kırmızı bir kuş.
sevad / sevâd / سَوَادْ
Siyahlık.
sevda / sevdâ / سودا
Fazla sevgi sebebiyle meydana gelen bir çeşit hastalık. Aşk.
(Farsça)
Hırs. Tama.
(Farsça)
Heves, istek.
(Farsça)
Siyah.
(Farsça)
Balgamdan, kandan ve safradan başka vücuddan çıkan bir nevi ifrazat.
(Farsça)
Gam. Keder, Sıkıntı.
(Farsça)
Aşk hastalığı, sevgi, heves, siyah.
Kara, siyah.
(Arapça)
İnsan yapısında bulunan dört maddeden biri.
(Arapça)
sevda-ül kalb
Kalbdeki siyah nokta.
sevde
Karalık, siyahlık.
şeylem
Sarhoşluk veren ve bazan buğdayların arasında çıkan siyah bir tohum.
seyyah
(Siyâhat. tan) Seyahat eden, dolaşan, gezen. Turist, yolcu.
siyahat
(Seyyehân - Siyâh - Süyuh) İbret, terehhüb ve ibadet için yer yüzünde gezip yürümek. (Dervişlerin seyahatı bundandır.)
siyahfam
Siyah renkli.
(Farsça)
siyahi / siyahî / siyâhî / سياهى
Siyahla alâkalı.
(Farsça)
Zenci.
(Farsça)
Siyahlık, karalık.
(Farsça)
Siyahlık.
(Farsça)
Zenci.
(Farsça)
siyahkar / siyahkâr
(Çoğulu: Siyâhkârân) Günah işlemiş, suçlu.
(Farsça)
siyahpuş
Siyahlar giymiş. Karalar giymiş.
(Farsça)
Mâtemli, yaslı.
(Farsça)
siyeh / سيه
Kara, siyah.
(Farsça)
süf'a
Kırmızılığa yakın olan siyahlık.
şühbe
Siyaha galip olan beyazlık.
suhme
Karalık, siyahlık.
sürme
Kirpik diplerine sürülen bir çeşit siyah madde, kühl.
süveyda / süveydâ / سُوَيْدَا
Kalbin siyah noktası; kalpteki basiret ve idrak merkezi, İlâhî aşkın tecelli ettiği yer.
Siyahlık.
Siyahlık.
Kalbdeki siyah nokta.
süveyda hücresi
Kalbin ortasında bulunduğuna inanılan küçük siyah nokta; İlâhi aşkın tecelli ettiği yer.
süveyda-i kalb / süveydâ-i kalb
Kalbin ortasındaki siyah nokta.
süveyda-ül kalb
(Sevâd-ül kalb, Sevdâ-ül kalb) Kalbin ortasında varlığı kabul edilen siyah nokta. Kalbdeki gizli günah. Buna Habbet-ül kalb, Esved-ül kalb de denir. Kalbdeki basiret mahalli diye bilinir. Eskiden bir kısım muhakkikler, kalbin mezkur mahalline; Mahall-i ulum-u diniyye demişler. Ekseriyyetle mahall-i
süveyda-yı kalb / süveydâ-yı kalb / سُوَيْدَايِ قَلْبْ
Kalbin gözbebeği hükmündeki siyah nokta.
ulta
Gerdanlık.
Kadınların süs olarak yüzlerine çektikleri siyah çizgi.
verid
Siyah kan damarı. Toplar damar. Boyun damarı.
Kırmızı gül.
vin
Siyah üzüm.
(Farsça)
Boya, renk.
(Farsça)
vuhufet
Kılın yumuşak ve çok siyah olması.
Çok fazla kıllı oluş, çok kıllılık.
vürka
Siyahı galip olan bozluk.
vürud
Geliş. Gelme. Vârid olma. Gelip yetişme.
Suya gitme.
(Tekili: Verid) Toplar damarlar. Siyah kan damarları.
yağız / يَاغِيزْ
Parlak siyah.
yeftenc
Sevgililerin zülüfü kendisine benzetilen siyah renkli büyük bir yılan.
yehmum
Kömür gibi simsiyah olan şey.
Zifir ve kara duman.
Cehennem ahalisini ihata eden perde.
zenc
Siyah, kara.
zenci / zencî / زنجى
Siyah ırktan olan. Siyâhi.
Siyah ırktan olan.
Siyahî, zenci.
(Arapça)
zengi / zengî / زنگى
Zenci, siyahî.
(Farsça)
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
ram olmak
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
medar-ı özür
lem'
Keyif
devr-i istibdad
pertev
teşrinisani
dugmus
bedbahtlık
lâyık
celadet
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
Siyah
iktiza
dost
Emmek
iz bırakmak
merak
Atasözleri
Çeviri
Zahi
Salgın hastalık