REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te Sirf ifadesini içeren 35 kelime bulundu...

adem-i mahz

  • Sırf yokluk.

bije

  • Safi, halis, katıksız, sade, sırf. (Farsça)
  • Hususiyle. (Farsça)

bilfiil

  • Sırf kendisi. Kendi çalışması ile. Başkası karışmadan.

cebr-i mahz

  • Sırf cebir, mutlak cebir.

ebu leheb

  • (Ebi Leheb) Asıl adı: Abduluzza'dır. Güneş gibi, âlemleri aydınlatan Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselâm'ın nurundan gözünü kapadı ve küfre hizmete çalıştı, iman etmedi. Peygamberimizin amcası idi. Karısı ve oğulları sırf düşmanlık için çalıştılar. Adı "Alev babası" mânasında olan "Ebu Leheb" kaldı

elhubbu-lillah

  • Allah için sevmek. Muhabbet, dostluk, sevgi sırf Allah içindir. Hoş geçim, insanlara olan muhabbet Cenab-ı Hakk'ın rızası içindir.

elleys

  • Mutlak hiçlik. Adem-i sırf.

fi sebilillah / fî sebîlillâh

  • Sırf Allah yolunda, Allah için.

halis / hâlis

  • Saf, temiz, hîlesiz, katkısız. Menfaat düşüncesi karışmadan sırf Allah için olan, riya ve gösteriş bulunmayan.

hasbi / hasbî

  • Karşılıksız; sırf Allah rızası için.

henberit / henberît

  • Sırf yalan.

içtihadat-ı safiyane / içtihadat-ı sâfiyâne

  • Samimî, hâlis bir şekilde sırf Allah rızası için yapılan içtihadlar.

ihlas

  • (Hulus. dan) Kalbini safi etmek. İçten, samimi, riyasız sevgi. İçten gelen sevgi ile doğruluk ve bağlılık.
  • Sırf Allah emretmiş olduğu için ibadet etmek. Yapılan ibadet ve işlerde hiçbir karşılık ve menfaati, hakiki ve esas gaye etmeyerek yalnız ve yalnız Allah rızasını esas maksat ve

mahz / محض

  • Safi ve hâlis. Katıksız. Sırf. Hâs. Hulus ile muhabbet.
  • Tâ kendisi.
  • Sadece.
  • Su katılmamış hâlis süt.
  • Sırf, sade, tam. (Arapça)

mahz-ı cehalet

  • Sırf cahillik.

mahz-ı edeb

  • Edebin ta kendisi. Sırf terbiye ve edeb.

mahz-ı hasaret / mahz-ı hasâret

  • Sırf zarar, tamamen zarar ve ziyan.

mahz-ı inayet / mahz-ı inâyet

  • Yardımın ta kendisi, sırf yardım ve koruma.

mahz-ı tahkik

  • Hakikati araştırmanın ta kendisi, sırf araştırarak.

mahzan

  • Tamamen, sırf.

mehmed akif

  • (1873-1936) Şiir ve manzumeyi sırf İslâmiyete hizmet için yazdı. İlk Türkiye Büyük Millet Meclisinde İstiklâl Marşı manzumesi kabul edilerek milletin mâneviyatına büyük faydalar sağladı. Çanakkale Şehidlerine hitaben yazdığı manzumesi de aynı mahiyettedir. Bu İslâm mücahidinin şiirleri Safahât isiml

mevzun

  • Vezinli. Ölçülü. Tartılı. Düzgün.
  • Yakışıklı.
  • Her bir vasfı ölçülü ve i'tidal üzere bulunup, sırf iyi ve güzel şeylere nâil olan.

müftehir

  • (Fahr. dan) İftihar eden. Öğünen.
  • Sırf Allah rızası için menfaatsiz hizmet eden.
  • Şanlı, şerefli.

muhacir / muhâcir

  • İslâmiyet'in başlangıcında, sırf müslüman oldukları için Mekkeli müşriklerin zulüm ve işkencelerine mâruz kalıp, dinlerini, îmânlarını korumak için, evlerini, mallarını ve mülklerini bırakarak Resûlullah efendimizin izni ile önce Habeşistan'a, son ra Medîne-i münevvereye hicret eden Mekkeli

münhasıran / منحصرا

  • Sırf, sadece. (Arapça)

nazari / nazarî / نَظَر۪ي

  • Sırf düşünce hâlinde bulunan bilgi, teorik.

nazariye / نَظَرِيَه

  • Sırf düşünce hâlinde bulunan bilgi, teori.

saime / sâime

  • Senenin yarısından fazla, meralarda, kırlarda sırf sütleri alınmak veya üreme ve beslenmeleri için otlatılan (koyun, keçi, sığır, manda, at ve deve cinsinden olan), ehlî hayvanlar.

şerr-i mahz

  • Sırf şer. Hiç hayır ciheti olmayan şer ve musibet.

sırfe

  • (Bak: SIRF)

taabbüdi / taabbüdî

  • Sırf emrolunduğu için yapılan şeyler, ibadetler.

tatavvu'

  • Müstehab ve mendub olan namazlar.
  • İbadeti sırf kendi isteğiyle yapmak.
  • Nafile namaz kılmak.
  • Üzerine lâzım olmayan işler yapmak.

tetavvu'

  • Farz ve vâcib olmayıp, sırf Allah rızâsı için yapılan nâfile ibâdet.

vahy-i mahz

  • Kuvvetli ve sarih mertebede olan vahiy. Sırf vahiy olup, içinde Allah'ın bildirdiğinden başka bir şey katılmamış vahiy.

vahy-i sarihi / vahy-i sarihî

  • Hem sözü, hem mânası tam vahiy olan. (Âyetler ve kudsi hadisler gibi) Resul-ü Ekrem burada sırf tebliğ edendir. Müdahalesi yoktur.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın