Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
Seba
ifadesini içeren
63
kelime bulundu...
akif / âkif
Devamlı ibadetle meşgul olan.
Bir şeyde sebat eden.
Teveccüh, yönelme.
İbadette devamlı olan kimse.
Sebat eden.
alem-i eşbah / âlem-i eşbâh
"Şebah"tan:
Cisimler âlemi, varlıklar âlemi.
Hayaller âlemi."Şibh ve şebih"den: Misaller âlemi.
ashab-ı yemin / ashâb-ı yemin
Ahid ve yeminlerinde sebât edenler. Kendi kazançlarından ziyâde Cenab-ı Hakk'ın lütuf ve ikrâmına kavuşacakları ümid edilenler. Allah'a itâatleri ve amelleri iyi olup ahirette amel defterleri sağ taraftan verilecek olanlar. Sağcılar. Mukaddesatçılar. Kur'an ve İmân yolunda Allah (C.C.) için çalışanl
azime
(Çoğulu: Azâim) Büyük iş, fevkalâde ve çok mühim iş.
Tılsım, efsun, sihir.
Sebat. Verilmiş olan kararda kat'ilik.
Kasdetmek, yemin etmek.
azm
(Azim) Kasd, niyet. Sağlam ve kat'i karar. Sebât.
beka
Devam, sebat, evvelki hal üzere kalmak, ölmezlik, ebedilik.
berzen
Sahra, çöl.
(Farsça)
Sokak, cadde. Mahalle. Köşebaşı.
(Farsça)
devam
Bir halde bulunma, sürekli olma, daimîlik.
Bir işe veya bir memuriyete gidip gelme.
Sebat.
eşbah
(Tekili: Şebâh) Şahıslar, cisimler, vücudlar.
Büyük kapılar.
Uzaktan görünen karaltılar, hayâller.
Renk, levn.
esnan
(Tekili: Sinn) Dişler.
Yaşlar. İnsanın doğduğu andan ölümüne kadar uzvî sîretinde birbirini takibeden muhtelif zamanlar. (Yâni: Tufuliyet, Sabavet, Şebabet, Kühûlet ve Şeyhuhet denilen zamanlar.)
fedakar / fedakâr
Her türlü zahmetlere göğüs gererek dâvası uğruna sebat eden.
(Farsça)
fedakarane / fedakârane
Canını ve herşeyini feda eder derecesinde. Her türlü eziyet ve zahmetlere göğüs gererek, dâvası uğruna sebat edene yakışacak surette.
(Farsça)
fedakarlık / fedakârlık
Varlığını feda edip her türlü sıkıntılara göğüs gererek dâvası uğruna sebat etme.
gari / garî
Kararsız, sebatsız.
(Farsça)
gayet itminan
Son derece kararlılık, sebat.
gayret
Dikkatle ve sebatla çalışmak.
Kıskanmak, çekememek.
Hareketli ve temiz hislerle çalışmak.
Dine, imana, namus gibi kıymetlere tecavüz edenlere karşı müdafaa için harekete gelmek.
harisun aleyküm / harîsun aleyküm
Tevbe Suresi'nin bir âyetinde geçen bu ifade, birinci derecede Peygamberimiz (A.S.M.) hakkında olup ümmetini ve bütün insanları doğru yola irşadda yılmadan, büyük bir sebat ve azim ve gayretle devam etmesine işaret edilerek böylece tavsif edilmiştir.
haşebe
(Çoğulu: Haşebât) Odun, ağaç. Yonga.
hercai / hercaî
(Hercâyî) Her yerde bulunur, kendine mahsus belirli bir yeri bulunmayan. Serseri, derbeder.
Kararsız, sebatsız, vefasız, dönek, mütelevvin.
hubb-u ehl-i beyt
Ehl-i Beyt'e olan sevgi ve bağlılık. Hz. Peygamber'in (A.S.M.) neslinden gelenleri, onun izinden gidenleri ve onun yolunda sâdık olup sebat edenleri sevmek.
(Farsça)
ikdam
Gayret ve sebat ile çalışmak. İlerlemeye gayret etmek. Devamlı çalışmak. İlerlemek.
ısrar
Bir fikir veya meşru dâvadan dönmemek. Direnmek, sebat etmek. Hayırlı bir hâl üzere sadakatla kalmayı istemek.
istikrar
Karar ve sebat üzere olmak. Karar kılma. Sâkin olmak. Yerleşmek.
kaşi'
Kararı ve sebâtı olmayan kişi.
Dağılmış, müteferrik.
mamhuran
Adilcevaz, Patnos, Erciş ve bilhassa Beytüşşebab havalisinde meskun olan bir aşiret ismi.
masabak
(Bak: Masebak)
milak
Bir nesnenin kıyam ve sebâtına sebep olan nesne.
murabata
Düşmanla karşılaşılacak yerlerde gözetip sebatla nöbet beklemek.
Mülâzemet etmek.
Bağlamak.
musırr
Direnen. Ayak direyen. Vaz geçmeyen. Sebat eden. Sözünden dönmeyen.
müstebık
(Sebak. dan) Yarışa çıkan, istibak eden.
mütesebbit
Sebat gösteren, sebat eden, dayanan.
mütevessik
Bir işe sımsıkı sarılan.
Bir işi sebat ve devam üzere tutan.
mütevessikane
Bir işe sımsıkı sarılarak. Bir işi sebat ve devam üzere tutarak.
(Farsça)
muvakebe
Bir işe sebat ve gayret gösterme.
na-paydar
Süreksiz, geçici. Sebatsız, kararsız, durmaz.
(Farsça)
nizam
Sıra, dizi, düzen. Dizilmiş olan şey, sıralanmış.
İcaba göre yapılan kanun. Bir kaideye binaen tertib olunmak ve ona binaen tertib olundukları kaide.
Bir işin sebat ve kıyamına medar, sebep olan şey ve hâlet.
sadakat
(Sıdk. dan) Dostluk. Bir kimseye Allah (C.C.) için kalbden bağlılık, kalbi ve samimi doğrulukla olan dostluk.
Dostlukta sebat, vefadarlık.
salabet
Metanet, katılık, sulbiyet.
Peklik, dayanma. Sağlamlık.
Mukaddesatı korumak hususunda cesaret, metanet ve sebat gibi sıfatlarla muttasıf olmak. (Bunun zıddı: Lâübalilik)
şebat
(Çoğulu: şebâ-şebevât) Tezlik, çabukluk.
Cihet, yön, taraf.
sebati / sebatî
Sebatlılık. Sözünde ve kararında durma.
sebatkar / sebatkâr / sebâtkâr / ثباتكار
Sebat eden, sağlam.
Sebatlı, kararlı.
Sebat eden.
(Arapça - Farsça)
sebatkarane / sebâtkârâne
Sebat edercesine.
şebbake
(Çoğulu: şebâbik) Birbirine girmiş nesne.
sebe'
(Sebâ) Hazret-i Süleyman Aleyhisselâm'ın mucizesi sonunda imana gelen ve onunla evlenen Belkıs'ın Yemen'de hükmü altında bulundurduğu mâmur şehrinin ismi.
Bir Arab kavminin adı.
Bir devlet ismi.
Bir şahıs adı.
sebete
(Çoğulu: Sebât) Ot, nebat, bitki.
Otu çok olan yer.
sebi
(Çoğulu: Sebâyâ) Savaşta esir düşen kimse.
sebibe
(Çoğulu: Sebâib) Atın alın kılı, yele ve kuyruğu.
İnce keten bezi parçası.
sebseb
(Çoğulu: Sebâsib) Issız büyük çöl.
Kâfirlerin bayramı.
sebu'
(Çoğulu: Sebâ') Yırtıcı hayvan. Canavar.
şedidü'ş-sekime / şedîdü'ş-sekîme
Karşı koymaya muktedir, sebatlı ve çok güçlü.
şekimet
(Çoğulu: Şekâim) Mukavemet, dayanma. Sebat.
Dizgin, gem.
Kazan ve çömlek kulpu.
şibdi'
(Çoğulu: Şebâdi) Akrep.
Dil, lisan.
Belâ.
Şiddet.
sübrut
(Çoğulu: Sebâriyet) Az.
Otsuz ve susuz yer.
Fakir adam.
şürefa
(Tekili: Şerif) Şerifler. Hazret-i Hüseyin Radıyallahü Anh vasıtasiyle Peygamberimiz (A.S.M.) soyundan gelenler.
Şerefliler. Allah (C.C.) yolunda sabır ve sebat ile devam eden temiz insanlar.
tafk
(Tafak) Bir işe başlamak, mülâzemet etmek, başlayıp devamda sebat etmek.
tavd
Büyük dağ. Tepe.
Sebât.
tesebbüt
(Sebat. dan) Sebat gösterme, dayanma, sabretme, direnme.
Bir nesneye yapışmak. Tevakkuf.
tevaggun
Cenk içinde ikdam etmek. Savaşta sebat edip ilerlemek.
ulü'l-azm
Azamet, ciddiyet, sabır ve sebat sahibi büyük peygamberler; Hz. Mûsâ, Hz. İsa, Hz. Nuh, Hz. İbrahim ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (a.s.m.).
ulü-l azm
Kat'i azim sahibi, ciddiyet, sabır, sebat sahibi büyük zâtlar, hususan peygamberler (Aleyhimüsselâm). Başta Hz. Muhammed (A.S.M.), İsa, Musa, İbrahim, Nuh (A.S.).
ulülazm peygamberler
Azimet, gayret, ciddiyet, sabır ve sebat sahibi büyük peygamberler; Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Mûsâ, Hz. İsa, ve peygamberimiz Hz. Muhammed'e verilen sıfat.
vefa
Ahdinde, sözünde durma.
Sevgi ve dostlukta sebat ve devam.
Ödeme.
Yetişme.
Dince ve akılca lâzım gelen şeyi yerine getirip uhdesinden çıkma.
yavuz sultan selim
(Hi: 875-926) Osmanlı Padişahlarından dokuzuncusudur. Sultan Süleyman Han'ın babası, 2. Bayezid Han'ın oğludur.Azim ve sebat örneği olan ve memleket mes'elelerinde en küçük kusurları bile afvedemiyen Yavuz Selim, Çaldıran seferine çıkmıştı. Uzun müddet seferde olan askerleri bir gün padişahın çadırı
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
ram olmak
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
hıfzıssıhha
Sipihr
Avdet etmek
talii
fahr-i alem
dêr
şeref
Cihet-i
ERBAin
Cay
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
Seba
ast
subasi
Huy
Arp
ortadan kaldırma
Ev
Bi daha
yerini tutma
Sellüm