REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te Sait ifadesini içeren 18 kelime bulundu...

adem-i i'dad

  • Hazır duruma getirememe, müsait olmama, elverişli olmama.

alet / âlet

  • Bir işte veya bir san'atta kullanılan vasıta. Bir makinayı vücuda getiren ve işlemesine yardım eden parçalardan her biri.
  • Sebeb, vesile, vesâit.
  • Edevat. Avadanlık.

besit

  • (Çoğulu: Besâit) Döşenmiş nesne, yer yüzü.
  • Yalnız tek.
  • Geniş yer.

daire-i imkan / daire-i imkân

  • Kâinat. İmkân âlemi. Mükevvenat. Mümkün olan, şartların müsait olduğu âlem. (Daire-i mümkinat da aynı mânada kullanılır.)

feleği müsait

  • Talihi, bahtı ve şansı müsait; hedefe ulaşmada büyük kolaylıklara mazhar.

felluce

  • (Çoğulu: Felâlic) Ziraate müsait yer.

fursat

  • Müsait an, elverişli durum, uygun zaman, elden kaçırılmayacak faydalı hâl veya vakit. Nöbet.

hacc

  • Kasdetmek. Muârazada delil ve bürhan ile galip olmak.
  • Bir yere çok tereddütle varıp gelme.
  • Şâyan-ı tâzim bir şeye teveccüh.
  • Bir şeyden feragat etmek.
  • Fık: İslâmın şartlarından ve hâli vakti müsait olan her müslümana farz olan, Mekke-i Mükerreme'deki Kâbe-i Şer

haddi yok

  • Yetkisi yok; yetki sınırları müsait değil.

imtizackar / imtizackâr

  • Uyuşarak, anlaşarak, karışarak. Kaynaşmağa müsait surette. (Farsça)

istidad-ı tabii / istidad-ı tabiî

  • Müsait olan doğal gelişim.

kul'at

  • (Çoğulu: Kulu') Ödünç mal. Yurt edinmeye müsait olmayan yer.

mahfuz liman

  • Bütün rüzgarlara kapalı olan ve her türlü hâllerde emniyet ile barınmağa müsâit bulunan limanlar.

mail-i inhidam / mâil-i inhidam

  • Yıkılmaya meyilli, yıkılmaya uygun, müsait.

marın

  • (Mârına) Çekiçle dövülerek açılmağa müsait olan.
  • Kireçtaşı.
  • Çeşitli renklerde olan bir çeşit toprak.

mustaid değil

  • Henüz hazır değil, müsait değil.

rıhtım

  • Gemilerin yanaşmalarına müsait şekle getirilmiş kıyı. (Farsça)

tervic

  • Revaç vermek. Değerini arttırmak.
  • Müsait karşılamak. Kabul ettirip, geçerli kılmak.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın