asdika

• Sâdıklar. Sabık ve sadık dostlar.
• İçi dışına, sözü işine uygun olanlar.

ayat-ı mensuha / âyât-ı mensuha

• Sâbık olan, geçmişte olan hükümleri beyân eden âyetler.

ayat-ı nasih / âyât-ı nâsih

• Sâbık olan şer'i hükmün kaldırıldığını beyan eden âyetler.

el-evvel

• İbtidası olmayıp, herşey üzerine sâbık olan.

farıt

• Geçmiş, önceki, önde bulunan. Sâbık, mukaddem.

matekaddem

• (Mâtekaddem) Geçmiş zaman, mâzi.
• Sâbık. Geçen şey.
• Önceleri.

mütesabıka

• (Bak: MÜTESABIK)

müteşabike

• (Bak: MÜTEŞABİK)

sabıka / sâbıka

• (Bak: SÂBIK)

sabıkin / sâbıkîn

• (Bak: SÂBIKÛN)

sabikin / sabikîn

• (Bak: Sâbıkûn)

sabıkun / sâbıkûn

• (Tekili: Sâbık) Sâbıklar. Öncekiler. Geçmişler.

sevabık

• (Tekili: Sâbıka) Geçmiş şeyler. Geçmiş haller. Geçmişte işlenmiş suç ve kabahatlar.