Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
SOY
kelimesini içeren
103
kelime bulundu...
akl-ı mücerred / عقل مجرد
Soyut akıl.
arz etme
Söyleme, ifade etme.
arz eylemek
Söylemek, ifade etmek.
asalet / asâlet
Soyluluk.
asil / asîl
Soylu, terbiyeli.
asılzade
Soylu, sülâlesi ve ailesi asil olan.
asilzade / asilzâde / asîlzâde / اصيل زاده
Soylu.
Soylu çocuğu, asilzade.
(Arapça - Farsça)
aslünesl / اصل و نسل
Soy sop.
(Arapça - Farsça)
bed-maye / bed-mâye
Soysuz, sütü bozuk.
cürade
Soyulmuş nesne.
dehangüşa
Söyliyen, açılmış ağız, konuşan ağız.
(Farsça)
dudman / dûdmân / دودمان
Soy sop.
(Farsça)
ehl-i sahih
Söyledikleri doğru ve güvenilir olanlar.
elfaz-ı küfr / elfâz-ı küfr
Söylendiği zaman, îmânı gideren, müslümanlıktan çıkmaya sebeb olan sözler.
ensab / ensâb
Soylar, nesepler.
eşraf / eşrâf
Soylulular, şerefliler.
evkemakal / evkemâkal
Söylendiği gibi.
füru-maye
Soyu alçak. Kötü soylu. Sütü bozuk.
güyan
Söyleyen.
(Farsça)
güyem
Söylerim (mânâsına fiil).
(Farsça)
güyende
Söyleyici. Söyleyen. Kail olan.
(Farsça)
guyi / guyî
Söyleyiş, söyleme.
(Farsça)
hadis-i maktu' / hadîs-i maktû'
Söyleyenleri (râvîleri), Tâbiîn-i kirâmakadar bilinip, Tâbiîn'den rivâyet olunan hadîs-i şerîfler.
hadis-i müstefiz / hadîs-i müstefîz
Söyleyenleri üçten çok olan hadîs-i şerîfler.
hakaik-ı mücerrede / hakâik-ı mücerrede
Soyut hakikatler, gerçekler.
hakaik-i mücerrede / hakâik-i mücerrede
Soyut gerçekler.
hasbıhal
Söyleşi, sohbet.
hasep
Soy.
hısım
Soyca ve evlenme neticesinde aralarında bağ bulunanların beheri. Akraba.
hitab / hitâb
Söyleme, buyurma.
hizzeb
Soylu at.
ifade / ifâde / افاده
Söylem, anlatım, dile getirme.
(Arapça)
İfâde edilmek:
Anlatılmak, belirtilmek, dile getirilmek.
(Arapça)
İfâde etmek:
Anlatmak, belirtmek, dile getirmek.
(Arapça)
ikrar / ikrâr
Söyleme, dile getirme.
ıkvaliyyat / ıkvâliyyât
Söylenmediği hâlde söylendi diye iddiâ edilen sözler. Lüzumsuz iddialar.
insilah / insilâh
Soyulma, sıyırılma.
irad / îrâd
Söyleme, dile getirme.
kail
Söyleyen.
karabet / karâbet
Soyca yakınlık. Hısımlık. Akrabalık.
Soy, süt ve evlilik yoluyla yakınlık, akrabâlık.
Soyca yakınlık, hısımlık, akrabalık.
karabet-i nesliye / karâbet-i nesliye
Soy yakınlığı, akrabalık.
karabet-i rahmiye
Soy yakınlığı, akrabalık.
kavlen
Söyleyerek. Söz ile. Anlaşarak.
ketmetmek
Söylemeyerek gizlemek, üstünü örtmek.
lay
Söyleyen, söyleyici.
(Farsça)
lüsga
Söylerken rı'yı gayn'a veya lâm'a; ve sin'i te'ye kalbetmek.
mahiyet-i mücerrede / mâhiyet-i mücerrede
Soyutlanmış mahiyet, soyut öz.
makşur
Soyulmuş, kabuğu çıkarılmış.
mantuk
Söylenmiş, denilmiş, söz, kelam, nutuk, mefhum.
mashara / مسخره
Soytarı.
(Arapça)
mehasin-i mücerrede
Soyut güzellikler; maddî olmaktan, her türlü sınırlayıcı özelliklerden uzak olan güzellikler.
melfuz / melfûz
Söylenmiş, dile getirilmiş olan.
Söylenmiş.
meskut
Söylenmemiş. Sükut edilmiş. Hakkında bir şey söylenmemiş.
mizenend / mîzenend
Söylüyorlar, vuruyorlar.
mücerred
Soyutlanmış.
muhafete
Söyleme, yavaş okuma.
müntabıka
Söylenirken dilin üst damağa kapanması. Bu hâlde ağızdan çıkan harfler; sad, dad, tı, zı.
mütekellim
Söyleyen, konuşan.
mütereddi
Soysuzlaşmış.
nacins / nâcins / ناجنس
Soysuz, cinsi bozuk.
(Farsça - Arapça)
natakte
Söyledin. (mânasına karşısındakine hitabdır)
Söyledin.
nebs
Söylemek.
necabet / necâbet / نجابت
Soyluluk.
Soyluluk.
(Arapça)
necib / necîb / نجيب
Soyu ve nesli temiz, aslı kerim olan. Cömert. Asilzâde. Güzel huylu ve ahlâklı.
Soylu, asil, temiz.
Soylu, asil, kişizade.
(Arapça)
necibe
Soyu sopu temiz kimse. Cömert. Asilzâde.
necl-i necib
Soyu temiz çocuk.
nejad / نژاد
Soy, ırk.
(Farsça)
nemat-ı takrir
Söyleme tarzı.
neseb / نسب
Soy, sop, nesil.
Soy, şecere. Çocuğu ana ve babaya bağlayan kan bağı. Ekseriya baba yönünden olan yakınlık için kullanılır. Babalar ve yukarıya doğru büyük babalar ile oğullar ve aşağıya doğru oğullar arasındaki alâkaya amûdî yakınlık; erkek kardeşler ile bunların oğ ulları ve amca oğulları arasındaki alâkaya ufkî y
Soy, sülale.
Soy.
(Arapça)
neseben
Soyca, soy bakımından.
Soy itibariyle.
Soyca, sülâlece, soy bakımından.
nesebi / nesebî / نَسَب۪ي
Soy ile ilgili.
Soy yönünden, neseble ilgili olarak.
Soya âit.
nesil
Soy, sop, zürriyet.
nijad / nijâd / نژاد
Soy.
(Farsça)
rivayetkerde
Söylenilen. Rivayet edilen.
(Farsça)
sa'm
Soymak.
şayia / şâyia / شایعه
Söylenti, yayılma, duyulma.
Söylenti.
(Arapça)
şecere / شجره
Soyağacı.
(Arapça)
serd
Söyleme.
serrişte / سَرْ رِشْتَه
Söyleyip durma, bahane.
silsile-i neseb
Soy zinciri.
silsile-i şerafet ve siyadet / silsile-i şerâfet ve siyadet
Soyunun bir taraftan Hz. Hasan—şeriflik—, diğer taraftan da Hz. Hüseyin—seyyidlik—vasıtasıyla Hz. Muhammed'in (a.s.m.) soyundan gelme silsilesi.
şive / şîve
Söyleyiş, tarz, üslûp.
Söyleyiş, naz.
sülale / sülâle / سلاله
Soy, sop. Bir kimsenin soyu.
Soy.
Soy, sop, bir kimsenin soyu.
Soy sop.
(Arapça)
ta'riye
Soyma. Çıplaklaştırma.
tahdis / tahdîs
Söylemek, rivayet etmek. Görülen iyiliği herkese söylemek.
takrir-i kelam / takrir-i kelâm
Söylemek. İfadede bulunmak.
te'kid-i manevi / te'kid-i manevî
Söylenişi başka, manası müşterek olan.
te'tee
Söylerken dilini, "tâ" lâfzına döndürmek.
tebar / tebâr / تبار
Soy, nesil, neseb.
(Farsça)
Soy.
(Farsça)
tecerrüd
Soyutlanma, sıyrılma.
Soyutlanma, ayrılma.
tecerrüd etme
Soyutlanma, sıyrılma.
tecerrüd etmek
Soyutlanmak, sıyrılmak.
tecerrüt
Soyutlanma, sıyrılma.
tecerrüt eden
Soyutlanan.
tecrid / tecrîd / تجرید
Soyutlama, yalnız bırakma.
Soyutlama.
(Arapça)
Tecrîd edilmek:
Soyutlanmak.
(Arapça)
Tecrîd etmek:
Soyutlamak.
(Arapça)
tecrid etmek
Soyutlamak, uzaklaştırmak.
tecriden / tecrîden / تجریدا
Soyutlayarak.
(Arapça)
tecrit etmek
Soyutlamak.
telaffuz / telâffuz / تَلَفُّظْ
Söyleyiş.
Söyleyiş, diksiyon.
Söyleyiş.
tu'tu
Söylerken duraklamak.
varid / vârid
Söylenen, ulaşan, gelen.
varid olan
Söylenen.
vasf-ı mezbur
Söylenen vasıf, daha önce yazılan sıfat.
vürud eden / vürûd eden
Söylenen, ifade edilen.
Söylenen, ifade edilen.
zadegan / zâdegân / زادگان
Soylular, aristokratlar.
(Farsça)
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
ram olmak
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
kanun-u deha
ruhsar
hüsn-ü sıret
mufid
tercüme
isine
Tayib
lahza
fevc fevc
seyf
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
SOY
iare
ukar
yeterlik
bezan
hademe
En asagi
Milli mücadele
An kimse
Uykudan uyanma