Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
SON
kelimesini içeren
548
kelime bulundu...
ab-ı hayat-ı bakiye / âb-ı hayât-ı bâkiye
Sonsuz hayat suyu.
aciz-i mutlak / âciz-i mutlak
Son derece güçsüz.
adalet-i sermediye
Sonsuz, daimî adalet.
adem-abad / adem-âbâd
Sonsuza dek yokluk.
adil-i bilhak / âdil-i bilhak
Sonsuz adalet sahibi, adaletle iş gören, herşeyin hakkını veren Allah.
adil-i hakim-i zülcelal / âdil-i hâkim-i zülcelâl
Sonsuz yücelik ve haşmet sahibi olan ve herşeye adaletle hükmeden Allah.
ahek-i tefte
Sönmemiş kireç.
ahir / âhir / ahîr / آخر / اٰخِرْ
Son dönem.
Sonraki.
Son, en son.
(Arapça)
Son.
Son.
ahir zaman / âhir zaman
Son zaman, dünyamızın son çağı.
ahir zaman peygamberi / âhir zaman peygamberi
Son zaman Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v.).
ahir-bin / âhir-bin
Sonunu gören, düşünen.
(Farsça)
ahirde / âhirde
Sonda.
ahirdeki / âhirdeki
Sondaki.
ahire / âhire / آخره
Son.
(Arapça)
ahiren / âhiren
Sonradan.
Son olarak.
ahiri / âhiri
Sonu.
ahirin / âhirîn
Sonrakiler.
ahirinde / âhirinde
Sonunda.
ahirkar / âhirkâr / آخركار
Sonunda, nihayet.
(Arapça - Farsça)
ahirlerinde / âhirlerinde
Sonlarında.
ahirülemr / âhirülemr / آخرالامر
Sonunda, işin sonunda.
(Arapça)
ahirzaman nebisi / âhirzaman nebîsi
Son peygamber (a.s.m.).
ahval-i ahir / ahvâl-i ahir
Son hâller, durumlar.
ahval-i ahirin / ahvâl-i âhirîn / اَحْوَالِ آخِرِينْ
Sonrakilerin halleri.
akıbet / âkıbet / عاقبت / عَاقِبَتْ
Son, netice.
Son, netice.
Son.
(Arapça)
Son.
Son, netice.
akıbetbin / âkıbetbîn / عاقبت بين
Sonu gören, ileri görüşlü.
(Arapça - Farsça)
akıbetendiş / âkıbetendîş / عاقبت اندیش
Sonunu düşünen.
(Arapça - Farsça)
akıbetendişane / âkıbetendişane
Sonu için kaygılanırcasına.
akıbetülemr / âkıbetülemr / عاقبت الامر
Sonunda.
(Arapça)
akibinde / akîbinde
Sonrasında, arkasında.
akim / akîm
Sonuçsuz, verimsiz.
akim bırakma / akîm bırakma
Sonuçsuz bırakma, başarısız kılma.
akont
Sonradan hesaplaşmak üzere bir borç veya kazanç hissesinden alacaklıya yapılan ödeme.
(Fransızca)
alem-i ebedi / âlem-i ebedî
Sonsuz âhiret âlemi.
alem-i ebediyet / âlem-i ebediyet
Sonsuzluk âlemi.
aleyhi nazaru'r-rahmani / aleyhi nazaru'r-rahmânî
Sonsuz merhamet ve şefkat sahibi olan Allah'ın nazarı ve teveccühü onun üzerine olsun.
alim / alîm
Sonsuz bilgi sahibi Allah.
alim-i hafiz / alîm-i hafîz
Sonsuz ilmiyle herşeyi hakkıyla bilen ve herşeyi koruyup saklayan ve yarattıklarını esirgeyip gözeten Allah.
alim-i inayetkar / alîm-i inayetkâr
Sonsuz lütuf, yardım ve ihsan sahibi ve herşeyi hakkıyla bilen, ilmi herşeyi kuşatan Allah.
alim-i kerim / alîm-i kerîm
Sonsuz cömertlik ve ikram sahibi ve her şeyi hakkıyla bilen, ilmi herşeyi kuşatan Allah.
alim-i zülcelal / alîm-i zülcelâl
Sonsuz ilmiyle herşeyi bilen ve sınırsız haşmet ve yücelik sahibi olan Allah.
allah zülcelal hazretleri / allah zülcelâl hazretleri
Sonsuz büyüklük, yücelik ve azamet sahibi olan Allah.
allah-ı zülkemal / allah-ı zülkemâl
Sonsuz mükemmellik sahibi olan Allah.
allahü zü'l-celal ve'l-kemal / allahü zü'l-celâl ve'l-kemâl
Sonsuz büyüklük, haşmet ve mükemmellik sahibi olan yüce Allah.
amir-i alim / âmir-i alîm
Sonsuz ilim sahibi olan idareci, Allah.
aniye
Son derece kızgın su.
arazi / arazî / عَرَض۪ي
Sonradan kazanılan.
arız / ârız / عَارِضْ
Sonradan ortaya çıkan.
arız olan / ârız olan
Sonradan ortaya çıkan.
arızi / arızî / ârızî / عَارِض۪ي
Sonradan hasıl olan şey. Geçici.
Sonradan olan, dıştan gelen.
Sonradan olana âit.
arzu-yu bekà
Sonsuz yaşama isteği.
aşk-ı ebedi / aşk-ı ebedî
Sonsuzluk aşkı.
asr-ı ahir / asr-ı âhir
Son asır, son devir.
Son yüzyıl.
aşr-ı ahir / aşr-ı âhir / عَشْرِاٰخِرْ
Son on gün; Mübarek Ramazan ayının son on günü.
Son on (gün).
asr-ı ehir / asr-ı ehîr
Son asır.
ataya-yı rahmaniye / atâyâ-yı rahmâniye
Sonsuz merhamet sahibi Cenâb-ı Hakkın bağış ve hediyeleri.
azab-ı müeccel / azâb-ı müeccel
Sonraya bırakılmış azap.
ba'de / بعد
Sonra.
Sonra.
(Arapça)
bab-ı bekà / bâb-ı bekà
Sonsuzluk kapısı.
bad-ı hazan / bâd-ı hazân
Sonbahar rüzgârı.
bahçe-i ebedi / bahçe-i ebedî
Sonsuz, sınırsız bahçe.
baki / bâkî / بَاق۪ي
Sonsuz, kalıcı.
Sonu olmayan.
baki-i zülcelal / bâkî-i zülcelâl
Sonsuz haşmet ve yücelik sahibi ve varlığı kalıcı ve devamlı olan Allah.
bani-i zülcemal / bâni-i zülcemâl
Sonsuz güzellik sahibi, herşeyin yapıcısı olan Allah.
be-gayet
Son derece.
bed-fercam
Sonu kötü. Sonu korkulu ve lânetlenmiş olan. Akibeti fena.
(Farsça)
begayet
Son derece. Pek ziyâde.
(Farsça)
beka alemi / beka âlemi
Sonsuzluk âlemi, âhiret hayatı.
bekà-alud / bekà-âlûd
Sonsuzluk sırrından pay almış.
bekasız
Sonlu, sonu olan.
beyt-i ahir / beyt-i âhir
Son beyit.
bi-intiha / bî-intiha
Sonsuz, nihâyetsiz.
(Farsça)
bi-l-ahire
Sonra, sonradan, sonunda.
bi-nihaye / bî-nihaye
Sonsuz, nihayetsiz, ebedi, bâki, tükenmez.
(Farsça)
bi-payan / bî-payan
Sonsuz. Payansız.
(Farsça)
bid'at
Sonradan ortaya çıkan şey, ilk defâ benzersiz bir şey ortaya koymak.
bihasıl / bîhâsıl / بى حاصل
Sonuçsuz.
(Farsça - Arapça)
bil'ahire / bil'âhire / بِالْاٰخِرَه
Sonradan.
bilahare / bilâhare
Sonra, sonradan.
binihaye / bînihaye / بى نهایه
Sonsuz, bitmez tükenmez.
(Farsça - Arapça)
binnetice / بالنتيجه
Sonuçta, sonuç olarak.
(Arapça)
binnihaye
Sonuna kadar. Sonsuz.
bipayan / bîpâyân / بى پایان
Sonsuz, tükenmez.
Sonsuz.
(Farsça)
bizeval / bîzeval
Sona ermez.
bukya
Sonsuzluk, bâkilik, ebedilik.
celal / celâl
Sonsuz azamet ve kibriya, büyüklük ve ululuk.
celil-i cemil / celîl-i cemîl
Sonsuz güzellik, haşmet ve yücelik sahibi olan Allah.
celil-i mutlak / celîl-i mutlak
Sonsuz derecede haşmet, heybet ve görkem sahibi Allah.
celil-i pürkemal / celîl-i pürkemâl
Sonsuz kemâl ve haşmet sahibi Allah.
cemal sahibi / cemâl sahibi
Sonsuz derecede güzellik sahibi, Allah.
cemal ve kemal sahibi / cemâl ve kemâl sahibi
Sonsuz güzellik ve kemâl sahibi olan Allah.
cemal-i layezali / cemâl-i lâyezâlî
Son bulmayan güzellik.
cemil / cemîl
Sonsuz güzel olan ve bütün güzelliklerin sahibi bulunan Allah.
cemil-i alel'ıtlak / cemîl-i alel'ıtlak
Sonsuz ve kusursuz güzellik sahibi olan Allah.
cemil-i zülkemal / cemîl-i zülkemâl
Sonsuz güzellik ve kemâl sahibi Allah.
cenab-ı hallak-ı rahim / cenâb-ı hallâk-ı rahîm
Sonsuz şefkat, merhamet, şeref ve yücelik sahibi olan herşeyin yaratıcısı Allah.
cenab-ı zülcelal ve'l-kemal / cenâb-ı zülcelâl ve'l-kemâl
Sonsuz haşmet, yücelik ve mükemmellik sahibi olan Allah.
cennet-i ebediye
Sonsuz Cennet hayatı.
cild-i ahir / cild-i âhir
Son cilt.
cilve-i cemal-i baki / cilve-i cemâl-i bâki
Sonsuz güzelliğin bir yansıması.
cilve-i rahmet-i rahmaniye / cilve-i rahmet-i rahmâniye
Sonsuz şefkat ve merhameti bütün varlık âlemini kuşatan Allah'ın rahmetinin yansıması.
cüsale
Sonbaharda dökülen yapraklar.
dar-ı bekà / dâr-ı bekà
Sonsuzluk yurdu, âhiret.
dar-ı ebedi / dar-ı ebedî
Sonsuzluk yurdu.
dar-ı saadet ve ebediyet / dâr-ı saadet ve ebediyet
Sonsuzluk ve mutluluk yeri.
defter-i iltifatat-ı rahmaniye / defter-i iltifâtât-ı rahmâniye
Sonsuz merhamet sahibi olan Allah'ın iltifatlarını içine alan defter.
derece-i nihaye / derece-i nihâye
Son derece.
eb'ad-ı binihaye / eb'âd-ı bînihaye
Sonsuz uzaklıklar.
ebed / ابد / اَبَدْ
Sonsuz, sonu olmayan.
Sonu olmayan, sonsuzluk.
Sonsuz gelecek zaman.
Sonsuz gelecek zaman.
(Arapça)
Sonu olmayan.
ebed-perest
Sonsuzluğu aşırı seven.
ebede kadar
Sonsuza kadar.
ebede namzet
Sonsuzluğa aday.
ebeden
Sonsuza kadar.
Sonsuza dek.
ebedi / ebedî / ابدی / اَبَد۪ي
Sonsuza ve ebediyete âit. Ebediyete dâir ve müteallik.
Sonu olmayan, sonsuz.
Sonsuz, sonu olmayan.
Sonsuzla ilgili.
Sonsuz.
(Arapça)
Sonu olmayana âit, sonsuz.
ebedi alem / ebedî âlem
Sonu olmayan âlem, âhiret.
ebedi haps-i münferit / ebedî haps-i münferit
Sonsuza kadar tek başına kalınacak olan hapis, hücre hapsi; Cehennem.
ebedi saadet / ebedî saadet
Sonu olmayan sonsuz mutluluk, huzur.
ebedi şekavet / ebedî şekavet
Sonsuz sıkıntı ve azap.
ebedileştirmek / ebedîleştirmek
Sonsuzlaştırmak.
ebedin yolu
Sonsuzluğun yolu.
ebediye
Sonsuz.
ebediyen
Sonsuza dek.
ebediyet / اَبَدِيَتْ
Sonsuzluk.
Sonsuzluk.
Sonsuzluk.
ebediyet alemi / ebediyet âlemi
Sonsuzluk âlemi; âhiret.
ebediyet-i mevhume
Sonsuzluk kuruntusu.
ebediyyen / ابدیا
Sonsuza kadar.
Sonsuza kadar, asla, hiçbir zaman.
(Arapça)
ebediyyet / ابدیت
Sonsuzluk.
(Arapça)
ebedperest / اَبَدْپَرَسْتْ
Sonsuzluğu sevip arzulayan.
Sonsuz hayata arzulu.
Sonsuzluğa âşık.
ebedü'l-abad / ebedü'l-âbâd
Sonsuzların sonsuzluğu, âhiret.
ebedü'l-abidin / ebedü'l-âbidîn
Sonsuzların sonsuzu.
ebedül'abad memleketi / ebedül'âbad memleketi
Sonsuzluklar ülkesi; sonsuz hayat, Cennet.
ebedülabad / ebedülâbâd
Sonsuzlar sonsuzu.
eceliyyet
Sonradan vukuu şüphesiz olan hâdise.
echeliyet
Son derece cahillik.
ehemmiyet-i namütenahiye / ehemmiyet-i nâmütenâhiye
Sonsuz derecede ehemmiyetli, önemli.
ehl-i ebed
Sonsuzluk ehli.
elem-i zeval / elem-i zevâl
Sona erme elemi.
elhasıl / elhâsıl / الحاصل
Sonuçta.
(Arapça)
emanet / emânet
Sonra alınmak üzere verilen şey.
emed
Son, nihayet. Gayet. Encam, intihâ.
emr-i celil / emr-i celîl
Sonsuz derecede haşmet, heybet ve görkem sahibi Allah'ın emri.
encam / encâm / انجام
Son.
Son, nihayet, netice.
Son.
(Farsça)
evahir / evâhir / اواخر
Sonlar, son günler.
(Arapça)
ezelden ebede
Sonsuz geçmişten sonsuz geleceğe kadar.
ezhar ve esmar-ı binihaye / ezhâr ve esmâr-ı bînihaye
Sonsuz çiçekler ve meyveler.
ezvak-ı namütenahi / ezvâk-ı nâmütenâhi
Sonsuz zevkler.
fail-i zülcelal / fâil-i zülcelâl
Sonsuz haşmet ve yücelik sahibi Fâil, Allah.
fasl-ı hazan / fasl-ı hazân
Sonbahar, güz.
fatır-ı hakim-i zülcelal / fâtır-ı hakîm-i zülcelâl
Sonsuz haşmet ve yücelik sahibi olan ve her şeyi bir gaye ve faydaya yönelik olarak, tam yerli yerinde benzersiz yaratan Allah.
fatır-ı hakim-i zülcemal / fâtır-ı hakîm-i zülcemâl
Sonsuz güzellik sahibi, herşeyi hikmetle ve harika üstün sanatıyla yaratan Allah.
fatır-ı kerim / fâtır-ı kerîm
Sonsuz cömertlik ve ikram sahibi olan ve herşeyi hârika, eşsiz sanatıyla yaratan Allah.
fatır-ı kerim-i zülcemal / fâtır-ı kerîm-i zülcemâl
Sonsuz güzellik, lütuf ve cömertlik sahibi ve herşeyi hârika üstün sanatıyla yaratan Allah.
fatır-ı zülcelal / fâtır-ı zülcelâl
Sonsuz haşmet sahibi olan ve herşeyi benzersiz üstün sanatıyla yaratan Allah.
fatır-ı zülcemal / fâtır-ı zülcemâl
Sonsuz güzellik sahibi ve herşeyi benzersiz yaratan Allah.
fazl-ı rahman / fazl-ı rahmân
Sonsuz şefkat ve merhamet sahibi Allah'ın yardımı.
fazl-ı rahmani / fazl-ı rahmânî
Sonsuz merhamet sahibi Allah'ın ikramı, ihsanı.
fena-i mutlak
Sonsuz yok oluş.
ferah-ı münezzeh
Son derece nezih, temiz sevinç.
fercam / fercâm / فرجام
Son, uç.
(Farsça)
Son, akıbet.
(Farsça)
ferman-ı ebedi / ferman-ı ebedî
Sonsuz ferman.
fevkalgaye
Son derecede.
Son derecede.
feyz-i namütenahi / feyz-i nâmütenahî
Sonsuz feyiz ve bereket.
feza-yı gayr-ı mütenahi / fezâ-yı gayr-ı mütenâhî
Sonsuz uzay boşluğu, uçsuz bucaksız gök.
feza-yı namütenahi / feza-yı nâmütenâhi
Sonsuz uzay boşluğu.
fikr-i ta'kib
Sona erdirme, peşini bırakmama.
firak-ı ebedi / firâk-ı ebedî
Sonsuz ayrılık.
firak-ı layezali / firâk-ı lâyezâlî
Sonu olmayan ayrılık.
gaile-i zaile / gaile-i zâile
Sona eren sıkıntı, ardı kesilen elem.
gani / ganî
Sonsuz zengin olan Allah.
ganiyy-i kerim / ganiyy-i kerîm
Sonsuz cömertlik ve zenginlik sahibi olan Allah.
garer
Sonu mâlum olmayan, neticesi bilinmeyen.
gayet / غايت
Son derece.
Son derece.
gayet derece
Son derece.
gayet derecede
Sonsuz derecede.
gayet itminan
Son derece kararlılık, sebat.
gayeten
Son derece.
Son derece, çok fazla olarak.
gayetsiz
Sonsuz.
gayr-ı muhassal
Sonuçlanmamış, somutlaşmamış, elde edilmemiş.
gayr-ı mütenahi / gayr-ı mütenahî / gayr-ı mütenâhî
Sonsuz, nihayet bulmaz, bitmez.
Sonsuz.
gayr-i mütenahi / gayr-i mütenâhî
Sonsuz, sınırsız.
gayr-ı mütenahiye / gayr-ı mütenâhiye
Sonu olmayan, sonsuz.
gayrimütenahi / gayrimütenâhî
Sonu olmayan.
güz
Sonbahar.
Sonbahar.
Sonbahar.
güz mevsimi
Sonbahar.
habib-i rahman / habib-i rahmân
Sonsuz merhamet sahibi ve yarattığı bütün varlıklara şefkatle rızıklarını veren Allah'ın en sevdiği kulu olan Hz. Muhammed.
habib-i rahmani / habib-i rahmânî
Sonsuz şefkat ve merhamet sahibi olan Allah'ın sevgili kulu; Hz. Muhammed (a.s.m.).
habib-i zülcelal / habib-i zülcelâl
Sonsuz haşmet ve yücelik sahibi olan Allah'ın sevdiği, Hz. Muhammed (a.s.m.).
hacat-ı ebediye / hâcât-ı ebediye
Sonsuz ihtiyaçlar.
hadd ü payanı olmayan / hadd ü pâyânı olmayan
Sonsuz ve kayıtsız olan.
hadd-i kusva
Son derece. Son had.
hadd-i münteha
Son nokta.
hadis / hâdis / حَادِثْ
Sonradan var olan.
Sonradan var olan.
hadsiz derecede
Sonsuz derecede.
hafiz-i rahim / hafîz-i rahîm
Sonsuz rahmetiyle kullarını koruyup gözeten Allah.
hafiz-i zülcelal / hafîz-i zülcelâl
Sonsuz haşmet ve yücelik sahibi, büyük küçük herşeyi kaydedip koruyan Allah.
hafiz-i zülcelal-i ve'l-ikram / hafîz-i zülcelâl-i ve'l-ikram
Sonsuz haşmet, yücelik ve ikram sahibi olan, herşeyi koruyup gözeten ve muhafaza eden Allah.
hakaik-i namütenahi / hakaik-i nâmütenâhî
Sonsuz hakikatler, gerçekler.
hakaik-i namütenahiye / hakaik-i nâmütenâhiye
Sonu gelmeyen hakikatler, gerçekler.
hakim-i zülcelal / hâkim-i zülcelâl
Sonsuz haşmet ve yücelik sahibi ve herşeyi hikmetle yapan Allah.
hakim-i zülcemal / hakîm-i zülcemâl
Sonsuz güzellik sahibi ve herşeyi hikmetle yaratan Allah.
hakim-i zülkemal / hâkim-i zülkemâl
Sonsuz mükemmellik sahibi ve herşeye hükmeden Allah.
halid / hâlid / خالد
Sonsuz.
Sonsuz, ebedî.
(Arapça)
halık-ı kadim-i kadir / hâlık-ı kadîm-i kadîr
Sonsuz cömertlik ve ikram sahibi olan, varlığının başlangıcı olmayan, her şeyi yaratan Allah.
halık-ı kerim ve rahim / hâlık-ı kerîm ve rahîm
Sonsuz cömertlik ve merhamet sahibi ve her şeyi yaratan Allah.
halik-ı rahim / hâlik-ı rahîm
Sonsuz şefkat ve merhamet sahibi ve herşeyi yaratan Allah.
halık-ı rahim ve hakim / hâlık-ı rahîm ve hakîm
Sonsuz merhamet sahibi olan ve herşeyi hikmetle yaratan Allah.
halık-ı rahim ve kerim / hâlık-ı rahîm ve kerîm
Sonsuz merhamet ve cömertlik sahibi olan yaratıcı, Allah.
halık-ı zülcelal / hâlık-ı zülcelâl
Sonsuz büyüklük, haşmet sahibi olan ve herşeyi yaratan Allah.
halık-ı zülcemal / hâlık-ı zülcemâl
Sonsuz derecede güzellik sahibi ve her şeyin yaratıcısı olan Allah.
halık-ı zülkemal / hâlık-ı zülkemâl
Sonsuz mükemmellik sahibi olan ve herşeyi yoktan yaratan Allah.
hallak-ı kerim / hallâk-ı kerîm
Sonsuz cömertlik ve ikram sahibi olan; çokça ve sürekli olarak yaratan Allah.
hallak-ı rahim / hallâk-ı rahîm
Sonsuz şefkat ve merhamet sahibi olan yaratıcı, Allah.
haps-i ebedi / haps-i ebedî
Sonsuz bir hapis, Cehennem.
harekat-ı mütehavvile-i hadise / harekât-ı mütehavvile-i hâdise
Sonradan var olan değişen hareketler, oluşumlar.
harifi / harifî
Sonbaharla alâkalı.
haris
Son derece hırslı olan.
hatemiyet / hâtemiyet
Son olma.
hatime / hâtime / خاتمه / خَاتِمَه
Son. Nihayet. Son söz.
Son, nihayet.
Sonuç, son.
Son, son söz.
Son.
Son.
(Arapça)
Hâtime vermek:
Son vermek.
(Arapça)
Sona erdiren.
hatime çekmek / hâtime çekmek
Son vermek.
hatime-keş
Son veren, hâtime çeken, bitiren, sona erdiren.
(Farsça)
hatimenin hatimesi / hâtimenin hâtimesi
Sonucun neticesi, son sözün son sözü.
havatim / havâtîm
Sonlar, hâtimeler.
hayat-ı bakiye / hayat-ı bâkiye / حَيَاتِ بَاقِيَه
Sonu olmayan hayat, âhiret.
hayat-ı ebedi / hayat-ı ebedî
Sonsuz hayat.
hayat-ı ebediye
Sonsuz hayat.
hayat-ı namütenahi / hayat-ı nâmütenahî
Sonsuz hayat.
hayy-ı baki / hayy-ı bâki / حَيِّ بَاق۪ي
Sonu olmayan dâimi hayat sahibi (Allah).
hazain-i namütenahiye / hazâin-i nâmütenâhiye
Sonsuz, sınırsız hazineler.
hazan / hazân
Sonbahar, güz.
hazani / hazanî
Sonbahar ile alâkalı, güz mevsimine ait.
(Farsça)
hazanistan
Sonbahar görmüş, sararıp solmuş yer.
(Farsça)
hazanreside
Sonbahara erişmiş, solup sararmış.
(Farsça)
hazine-i binihaye / hazine-i bînihaye
Sonu olmayan hazine.
hazine-i ebediye
Sonsuz bir servet, hazine.
hediye-i rahmaniye / hediye-i rahmâniye
Sonsuz rahmet sahibi Allah'ın hediyesi.
helak-ı ebedi / helâk-ı ebedî
Sonsuz mahvoluş, bitiş.
helaket-i ebediye / helâket-i ebediye
Sonsuz mahvoluş.
hicran-ı ebedi / hicran-ı ebedî / هِجْرَانِ اَبَدِي
Sonsuz ayrılık.
hicran-ı la yezali / hicran-ı lâ yezalî
Sonsuz ayrılık. Ayrılıktan gelen sonu gelmez üzüntü.
hidsan
Sonradan olmuş nesne.
himmet-i namütenahi / himmet-i nâmütenahî
Sonsuz mânevî destek ve gayret.
hitam / hitâm
Son.
Son.
hitam bulma
Sona erme.
hudus / hudûs
Sonradan meydana gelme, yok iken sonradan varlık kazanma.
Sonradan meydana gelme, yok iken varlık kazanma.
Sonradan olma.
Sonradan var olma.
hudüs
Sonradan meydana gelme.
hüsn-i hatime / hüsn-i hâtime
Son nefeste, rûhunu îmân ile teslim etme, îmân ile âhirete gitme.
huzur-u kibriya / huzur-u kibriyâ
Sonsuz büyüklük sahibi Allah'ın yüce huzuru.
icare-i müeccele
Sonradan alınacak kirâ.
icdan
Sonradan zengin olma.
ihtimal-i bekà
Sonsuzluk ihtimali.
ihtitam / ihtitâm / اختتام
Sona erme.
(Arapça)
ikram-ı rahmani / ikram-ı rahmânî
Sonsuz şefkat ve merhamet sahibi Allah'ın ikramı.
ila
Son, nihâyet, dek, değin,...ye,...ye kadar (mânâlarına gelir, harf-i cerdir.)
ila ahir / ilâ âhir
Sonuna kadar.
ila nihaye / ilâ nihâye
Sonuna kadar.
ila-ahir / ilâ-âhir
Sona kadar, diğerleri de böyledir ve başkaları... (manalarına gelir.)
ila-nihaye
Sona kadar, nihayete kadar. Böylece devam eder.
ilaahir / ilââhir
Sonuna kadar.
Sonuna kadar.
ilanihaye / ilânihaye / ilânihâye / الى نهایه
Sonuna kadar.
Sona kadar.
Sonuna kadar.
(Arapça)
ile'l-ebed
Sonsuza değin.
ilelebed / الى الابد
Sonsuza kadar.
Sonsuza kadar.
Sonsuza dek.
(Arapça)
ilh
Sonuna kadar.
ilm-i binihaye / ilm-i bînihâye
Sonsuz ilim.
iltifatat-ı binihaye / iltifatât-ı bînihaye
Sonsuz iltifatlar.
iltifatat-ı ebediye-i rahmaniye / iltifâtât-ı ebediye-i rahmâniye
Sonsuz merhamet sahibi Allah'ın teveccühleri.
imdadat-ı rahmaniye / imdâdât-ı rahmâniye
Sonsuz rahmet sahibi Allah'ın yardımları.
inkılab-ı şitevi / inkılâb-ı şitevî
Sonbaharın bitip, kış mevsiminin başlayışı. (Aralık ayının 21'ine rastlar.)
inkıraz / انقراض
Sönme. Zeval bulma.
Sönme, tükenme.
Sönme.
intaç eden
Sonuç veren.
inticam
Sona erme, nihayet bulma. Tamamlanma, tamam olma.
ıntıfa
Sönme. Yanarken sönme. Ortadan kalkma.
intifa / intifâ
Sönme.
intiha / intihâ / اِنْتِهَا
Son, nihayet, uç.İNTİHA' : Eğilme. Dayanma, yaslanma.
Son, uç nokta.
Son, sona erme.
Son bulma, son.
intiha-pezir
Sona eren, nihâyet bulan.
(Farsça)
iptal
Sonuçsuz kalma.
işarat-ı cemal / işârât-ı cemâl
Sonsuz güzelliğin işaretleri.
ismam
Sona erdirme, bitirme, tamamlama.
isti'rab
Sonradan Araplara dâhil olmak, araplaşmak.
istical
Sonraya bırakılmasını istemek.
istidad-ı gayr-ı mütenahi / istidad-ı gayr-ı mütenâhî
Sonsuz yetenek.
itfa / itfâ / اطفا / اِطْفَا
Söndürme.
Söndürme.
Söndürme.
(Arapça)
İtfâ etmek:
Söndürmek.
(Arapça)
Söndürme.
ıtfa'
Söndürmek.
kadir-i kayyum / kadîr-i kayyûm
Sonsuz kudret sahibi olan, herşeyi Kendi varlığıyla ayakta tutan ve dilediği gibi onları idare eden Allah.
kadir-i kerim / kadîr-i kerîm
Sonsuz cömertlik sahibi olan ve kudreti herşeye yeten Allah.
kamil-i zülcelal / kâmil-i zülcelâl
Sonsuz mükemmellik ve büyüklük sahibi, Allah.
kamil-i zülcemal / kâmil-i zülcemâl
Sonsuz mükemmellik ve güzellik sahibi Allah.
kasıd
Sonsuz ilim, irade ve ihtiyarıyla her şeyi bir gaye için yaratan Allah.
kelam-ı rahmani / kelâm-ı rahmânî
Sonsuz rahmet sahibi Allah'ın kelâmı.
kemal-i ihtimam / kemâl-i ihtimam
Son derece dikkat ve ihtimâm.
Son derece dikkat, özen ve titizlikle.
kemal-i ihtiram / kemâl-i ihtirâm / كَمَالِ اِحْتِرَامْ
Son derece hürmet etme.
kemal-i itina ve ihtimam / kemâl-i itinâ ve ihtimam
Son derece dikkat ve özen.
kemal-i namütenahi / kemâl-i nâmütenahî
Sonsuz mükemmellik.
kemal-i tazimat ve tekrimat
Sonsuz saygı ve hürmetleri arz etme, belirtme.
kemal-i telehhüf / kemâl-i telehhüf
Son derece keder ve üzüntü.
kemal-i vüs'at / kemâl-i vüs'at
Son derece genişlik.
kemal-i vüsuk / kemâl-i vüsuk
Son derece kendinden emin.
kemal-i vüsuk ile / kemâl-i vüsûk ile
Son derece kendinden emin olarak.
kemal-i zuhur / kemâl-i zuhur
Son derece açık olma; gözlerin görme sınırını aşacak şiddette açık ve meydanda olma.
kerim / kerîm
Sonsuz cömertlik ve ikram sahibi Allah.
kerim-i müteal / kerîm-i müteâl
Sonsuz cömertlik ve ikram sahibi olan yüce Allah.
kerim-i rahim / kerîm-i rahîm
Sonsuz ikram ve ihsan sahibi, pek merhametli olan Allah.
kerim-i zülcemal / kerîm-i zülcemâl
Sonsuz güzellik, ikram ve cömertlik sahibi olan Allah.
kesbi / kesbî
Sonradan, kazanılarak olan.
kısm-ı ahir / kısm-ı âhir
Son kısım.
kıymet-i bipayan / kıymet-i bîpâyân
Sonsuz kıymette.
köhnebahar
Sonbahar.
kudret-i gayr-ı mütenahi / kudret-i gayr-ı mütenâhi
Sonsuz bir kudret ve muktedir bir iktidar.
kudret-i zatiye-i ezeliye / kudret-i zâtiye-i ezeliye
Sonsuz güç ve iktidarı bizzat kendinden olan, varlığının başlangıcı ve sonu olmayan Allah.
kudret-i zülcelal / kudret-i zülcelâl
Sonsuz haşmet ve heybet sahibi Allah'ın sonsuz kudreti.
kur'an-ı kerim / kur'ân-ı kerim
Sonsuz şeref sahibi Kur'ân.
kurun-i ahire / kurun-i âhire
Son asırlar.
kurun-u ahire / kurun-u âhire
Son asırlar. İstanbul'un Fatih Sultan Mehmed tarafından zaptedildiğinden sonraki zaman. Hicri 857, Mi. 1453 yılından sonraki devir.
kurun-u uhra / kurûn-u uhrâ / قُرُونُ اُخْرٰي
Son çağ, dünya hayatının kıyamete yakın son devresi.
Son çağlar.
kutehendiş / kûtehendiş
Sonunu ve istikbali düşünmeyen. Kısa görüşlü.
(Farsça)
latenahi / lâtenâhî
Sonsuz.
layetanahilik / lâyetanâhîlik
Sonsuzluk.
layetenahi / lâyetenahî / lâyetenâhî / lâyetenâhi / لا یتناهى
Sonsuz.
Sonsuz. Nihayetsiz.
Sonu gelmez, sonsuz.
Sonsuz.
(Arapça)
layetenahilik / lâyetenâhîlik
Sonsuzluk, sınırsızlık.
lemeat-ı bekaiye / lemeât-ı bekaiye
Sonsuzluğa ait parıltı.
levahik / levâhik
Sonra ilâve olan, peşine eklenen.
lezaiz-i ebediye
Sonsuz lezzetler.
lisan-ı hakimane / lisân-ı hakîmâne
Son derece hikmetli sözler söyleyen dil.
lütuf ve kerem-i binihaye / lütuf ve kerem-i bînihaye
Sonsuz cömertlik, ikram ve bağış.
ma'bud-u baki / ma'bûd-u bâkî / مَعْبُودُ بَاقِي
Sonsuza kadar ibâdete layık olan (Allah).
ma-ba'd
Sonra. Gelecekteki.
maba'd / mâba'd
Sonu, sonrası.
maba'di / mâba'di
Sonrası, sonraki.
mabad / mâbâd / mâbad / مابعد
Sonrası.
Sonraki.
(Arapça)
mabadi / mâbadi
Sonrası.
mabud-u cemil-i zülcelal / mâbûd-u cemîl-i zülcelâl
Sonsuz haşmet ve güzellik sahibi, kendisine ibadet edilen Allah.
mabud-u zülcelal / mâbud-u zülcelâl / mâbûd-u zülcelâl
Sonsuz haşmet ve heybet sahibi ve herşeyin kendisine ibadet ettiği Allah.
Sonsuz haşmet ve heybet sahibi ve herşeyin kendisine ibadet ettiği Allah.
mahasal / mâhasal / ماحصل
Sonuç.
(Arapça)
mahbub-u layezal / mahbûb-u lâyezâl / مَحْبُوبِ لَا يَزَالْ
Sonu olmayan sevgili (Allah).
mahbub-u müebbed
Sonsuza kadar sevilecek olan.
mahbub-u mutlak
Sonsuz sevgili.
mahbub-u zülkemal / mahbub-u zülkemâl
Sonsuz kemâl sahibi olan ve gerçek anlamda sevilmeye layık olan Allah.
mahzen-i ebedi / mahzen-i ebedî
Sonsuz kaynak.
makarr-ı ebedi / makarr-ı ebedî
Sonsuza kadar kalınacak yer.
makarr-ı saltanat-ı ebedi / makarr-ı saltanat-ı ebedî
Sonsuz İlâhî saltanatın merkezi.
makarr-ı saltanat-ı ebediye
Sonsuz saltanat merkezi olan âhiret.
malanihaye
Sonsuz, nihâyetsiz. Uçsuz bucaksız.
malik-i ebedi / mâlik-i ebedî / مَالِكِ اَبَد۪ي
Sonu olmayan sâhib (Allah).
malik-i zülcelal / mâlik-i zülcelâl
Sonsuz haşmet ve yücelik sahibi ve herşeyin sahibi olan Allah.
malik-i zülkemal / mâlik-i zülkemâl
Sonsuz kemâl sahibi ve herşeyin gerçek sahibi.
marifet-i zülcelal / mârifet-i zülcelâl
Sonsuz yücelik ve haşmet sahibi Allah'ı bilme, tanıma.
mayuhdes
Sonradan olan.
mecrur / mecrûr
Son harfi esre olan kelime.
mektub-u rahmani / mektub-u rahmânî
Sonsuz rahmet sahibi Allah'a ait herbiri birer mektup gibi mânâlar ifade eden varlıklar.
melik-i kadir / melik-i kadîr
Sonsuz güç ve kudret sahibi ve herşeyin sahibi olan Allah.
mensucat-ı ebediye / mensucât-ı ebediye
Sonsuz hayata ait dokumalar.
menzil-i bekà
Sonsuzluğun bulunduğu yer.
mesken-i ebedi / mesken-i ebedî
Sonsuza dek kalınacak yer.
mevsim-i harif
Sonbahar, güz devresi.
mevsuf-u zülkemal / mevsûf-u zülkemâl
Sonsuz kemâl sahibi ve mükemmel sıfatlarla vasıflanan Allah.
mevt-i ebedi / mevt-i ebedî
Sonsuz bir ölüm.
meyl-i saadet-i ebediye
Sonsuz mutluluğa olan eğilim, arzu.
misafir-i rahman / misafir-i rahmân
Sonsuz rahmet sahibi olan Allah'ın misafiri.
mu'cize-i ebediye
Sonsuz mu'cize.
muahhar / مؤخر / مُؤَخَّرْ
Sonraya bırakılmış, te'hir edilmiş, geriye bırakılmış. Sonradan.
Sonra olma.
Sonraki.
Sonraki, daha sonraki, geç.
(Arapça)
Sonra olan, sonraki.
muahharen
Sonradan, bilâhare. Muahhar olarak.
müdebbir / مُدَبِّرْ
Sonunu görerek tedbîr alan.
müdebbir-i hakim / müdebbir-i hakîm / مُدَبِّرِ حَك۪يمْ
Sonunu görerek hikmetle önlem alan (Allah).
müdebbir-i rahim-i zülcemal / müdebbir-i rahîm-i zülcemâl
Sonsuz güzellik sahibi, herşeyi şefkat ve merhametle sevk ve idare eden Allah.
müeccel
Sonraya bırakılan.
müehhirin / müehhirîn
Sonrakiler.
mufarakat-i ebediye
Sonsuz ayrılık.
muhabbet-i bekà
Sonsuz yaşamayı sevme, arzu etme.
muhabbet-i rahman / muhabbet-i rahmân
Sonsuz merhamet ve şefkat sahibi olan Allah'a duyulan sevgi.
muhassala / محصله
Sonuç.
Sonuç.
(Arapça)
muhdes
Sonradan meydana getirilmiş.
muhibbiyet
Son derece sevmek.
mühr-ü rahmani / mühr-ü rahmânî
Sonsuz rahmet sahibi olan Allah'ı gösteren mühür.
mühtedi / mühtedî
Sonradan hidâyete eren, doğru ve hak yolu kabul eden.
muhtetim
Sona erdiren. Hitâma vardıran.
müjde-i saadet-i ebediye
Sonsuz mutluluk müjdesi.
mukaddeme-i mükafat-ı lahika / mukaddeme-i mükâfat-ı lâhika
Sonradan verilecek olan mükafatın başlangıcı.
mülahaka
Sonradan yetişmek ve tâbi olmak.
mün'im-i kerim / mün'im-i kerîm
Sonsuz cömertlik sahibi ve nimet verici Allah.
mün'im-i rahim / mün'im-i rahîm
Sonsuz şefkat ve merhamet sahibi ve gerçek nimet verici olan, Allah.
müncer olmak
Sonuçlanmak.
münhasif / مُنْخَسِفْ
Sönükleşen, parlaklığını yitirip görünmez hâle gelen.
Sönmüş, batmış, tutulmuş.
Sönen, sönük.
münkesif
Sönmüş, sönük.
müntafi / müntafî
Sönen.
Sönen.
müntec
Sonuçlanmış.
müntefi
Sönen, ortadan yok olan, intifa eden.
Sönen.
münteha / منتها / müntehâ / مُنْتَهَا
Son, en son derece, en son yer, nihayet. Son uç.
Son, en son derece.
Son.
(Arapça)
Son.
müntehi / müntehî
Sona eren. Son. Bir şeyi tamamlayan. Biten.
Sona eren.
Sona eren, nihâyete kavuşan. Tasavvuf yolunda çıkılabilecek derecelerin sonuna varan velî.
mürcia
Sonunda menfaati olan şey.
mürudet
Son derece dikbaşlık gösterme. Çok fazla âsilik yapma.
müsemma-i zülcemal / müsemmâ-i zülcemâl
Sonsuz güzellik sahibi ve en güzel isimlerle isimlendirilen Allah.
müstahdes
Sonradan ihdas edilmiş, sonradan meydana çıkarılmış.
müteahhir
Sonraki, sonra gelen.
Sonradan gelen.
Sonraki.
müteahhir fen
Sonra gelen bilim.
müteahhirin / müteahhirîn
Sonradan gelenler, yetişenler, son devir âlimleri.
Sonra gelenler. Kelâm ilminde İmâm-ı Gazâlî ile, diğer İslâmî ilimlerde Şems-ül-Eimme Hulvânî ile başlayıp onlardan sonra gelen âlimler.
Son zamanlarda gelenler ve yetişenler. (Büyük allâmeler hakkında söylenir.)
Sonrakiler.
mütenahi / mütenâhî / mütenâhi / متناهى / متناهي
Sona eren, biten.
Sona eren.
(Arapça)
Sonu olan.
mutfi / mutfî
Söndüren, itfa eden.
mutlak / مطلق
Sonsuz, şüphesiz.
na-mahsur
Sonu olmayan, sınırlanmamış, sonsuz.
(Farsça)
na-mütenahi / nâ-mütenâhî / نَامُتَنَاه۪ي
Sonsuz, ucu bucağı olmayan. Nihâyetsiz.
(Farsça)
Sonsuz.
nafercam / nâfercâm / نافرجام
Sonu iyi olmayan, yararsız.
(Farsça)
namütenahi / nâmütenâhi / nâmütenâhî / nâmütenahi / نامتناهى
Sonsuz.
Sonsuz.
Sonsuz, engin.
(Farsça - Arapça)
nefes-i rahman / nefes-i rahmân
Sonsuz merhamet sahibi Cenab-ı Hakkın varlıklar üzerindeki rahmet esintisi.
nefs-i zeval / nefs-i zevâl
Sona ermenin kendisi.
neş'e-i uhra / neş'e-i uhrâ
Son kez yaratılıp diriltilme (âhirette).
netaic / netâic / نتائج
Sonuçlar.
(Arapça)
netice / نتيجه / netîce
Son, sonuç.
Sonuç.
Sonuç.
Sonuç.
(Arapça)
Netice çıkarmak:
Sonuç çıkarmak, sonuca varmak.
(Arapça)
netice verme
Sonuç verme.
netice-i mükafat / netice-i mükâfat
Sonuçta verilecek mükâfat.
neticepezir
Son bulmuş, neticelenmiş.
(Farsça)
neticesinde
Sonucunda.
neticesiz
Sonuçsuz.
neticeten
Sonuç olarak.
nevdevlet / نودولت
Sonradan görme.
(Farsça - Arapça)
nezaret-i şahane
Son derece güzel bakım ve gözetim.
nihai / nihaî
Sona ait, sonuncu.
nihai vesika / nihaî vesika
Son anlaşma belgesi, sonuç bildirgesi.
nihayet / nihâyet / نهايت / نهایت / نِهَايَتْ
Son.
Son.
Son.
Son.
(Arapça)
Nihayet bulmak:
Sona ermek.
(Arapça)
Son.
nihayet derece
Sonsuz derece.
nihayet derecede
Sonsuz derecede.
nihayet kesir
Son derece çok.
nihayet-pezir
Son bulan. Nihâyet bulur olan.
nihayetinde
Sonunda.
nihayetpezir / nihâyetpezir
Sona erme.
nihayetsiz / nihâyetsiz
Sonsuz.
Sonsuz.
nihayette olan
Son sınırda, en üst derecede olan.
nısf-ı ahir / nısf-ı âhir / nısf-ı ahîr / نصف اخير / نِصْفِ اٰخِرْ
Son yarı.
Son yarısı.
Son yarı.
nokta-i münteha / nokta-i müntehâ
Son nokta.
nur-u müebbed
Sonsuza kadar etrafını aydınlatacak olan nur.
nuristan-ı rahman / nuristan-ı rahmân
Sonsuz rahmet sahibi olan Allah'ın nurlu memleketi.
ömr-ü ebed
Sonsuz hayat, âhiret hayatı.
ömr-ü ebedi / ömr-ü ebedî
Sonsuz ömür; sonsuza kadar devam etme, yaşama.
ömr-ü ebediye / ömr-ü ebedîye
Sonsuz ömür, sonsuza kadar devam eden hayat.
padişah-ı zülcelal / padişah-ı zülcelâl
Sonsuz büyüklük, yücelik ve azamet sahibi Padişah, Allah.
payan / pâyân / پایان / پَايَانْ
Son, uç.
Son.
(Farsça)
Son.
payansız / pâyânsız
Sonsuz, bitmez tükenmez, engin.
(Farsça - Türkçe)
pesin
Sonraki, gerideki, en son.
(Farsça)
peziray-hitam
Sona eren, biten, hitam bulan.
pür-hazan / pür-hazân
Sonbahara uğramış, solup sararmış.
(Farsça)
rabb-i kerim / rabb-i kerîm
Sonsuz ikram ve ihsan sahibi, herşeyi idare ve terbiye edip egemenliği altında bulunduran Allah.
rabb-i rahim / rabb-i rahîm
Sonsuz şefkat ve merhamet sahibi olan ve herbir varlığı terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulunduran Allah.
rabb-i rahim ve kerim / rabb-i rahîm ve kerîm
Sonsuz cömertlik, şefkat ve merhamet sahibi olan ve herbir varlığı terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulunduran Allah.
rabb-i zülcelal / rabb-i zülcelâl
Sonsuz heybet ve yücelik sahibi olmakla beraber herşeyin Rabbi olan Allah.
rabb-i zülcelal-i ve'l-ikram / rabb-i zülcelâl-i ve'l-ikram
Sonsuz heybet ve yücelik sahibi olmakla birlikte çok ikramda bulunan ve herşeyin Rabbi olan Allah.
rahim-i kerim / rahîm-i kerîm
Sonsuz şefkat ve merhamet sahibi olan ve sınırsız bir cömertliği olan.
rahim-i zülcemal / rahîm-i zülcemâl
Sonsuz güzellik sahibi ve her varlığa özel merhameti olan Allah.
rahim-i zülkemal / rahîm-i zülkemâl
Sonsuz mükemmellik ve sınırsız rahmet sahibi olan Allah.
rahman / rahmân
Sonsuz merhametli, Allah.
rahman-ı zülcemal / rahmân-ı zülcemâl
Sonsuz güzellik ve merhamet sahibi olan Allah.
rahman-ı zülkemal / rahmân-ı zülkemâl
Sonsuz mükemmellik ve merhamet sahibi olan Allah.
rahmet-i binihaye / rahmet-i bînihâye
Sonsuz rahmet.
rahmet-i bipayan / rahmet-i bîpayan
Sonsuz rahmet.
rahmet-i zülcelal / rahmet-i zülcelâl
Sonsuz haşmet ve yücelik sahibi olan Allah'ın her şeyi kuşatan rahmeti.
rebi-i sani / rebi-i sâni
Sonbahar.
refika-i ebediye
Sonsuza kadar arkadaş olarak kalacak olan eş, hanım.
reside-i hitam / reside-i hitâm
Sona ermiş, hitâm bulmuş, bitmiş.
rezzak-ı alim-i rahim / rezzâk-ı alîm-i rahîm
Sonsuz ilmiyle her şeyi hakkıyla bilen ve rızkını veren ve rahmetinin çok özel tecellîleri olan Allah.
rezzak-ı zülcelal / rezzâk-ı zülcelâl
Sonsuz haşmet, yücelik ve heybet sahibi olan ve bütün canlıların rızıklarını veren Allah.
rumuz-u celal / rumûz-u celâl
Sonsuz haşmet ve görkemin işaretleri.
saadet-i bakiye / saadet-i bâkiye
Sonsuz mutluluk, âhiret hayatı.
saadet-i ebedi / saâdet-i ebedî
Sonu olmayan, sonsuz mutluluk.
saadet-i ebediye / saâdet-i ebediye
Sonsuz mutluluk.
saadet-i ebediye ve sermediye
Sonu olmayan, sürekli mutluluk; âhirette sonu olmayan Cennet mutluluğu.
saadet-i sermediye
Sonsuz mutluluk.
saadet-saray-ı ebediye / saadet-sarây-ı ebediye
Sonsuz mutluluk sarayı; hiç bitmeyecek şekilde mutluluğun yaşanacağı Cennet hayatı.
sahib-i celal ve cemal / sahib-i celâl ve cemâl
Sonsuz haşmet, görkem ve güzellik sahibi.
şahid-i daimi ve ebedi / şahid-i dâimî ve ebedî
Sonsuz ve dâimî şahit, tanık.
sahra-yı vahşet / sahrâ-yı vahşet
Son derece ıssız ve hiç kimsenin bulunmadığı çöl.
saik-i hayat-ı ebediye / sâik-i hayat-ı ebediye
Sonsuz hayata, âhiret hayatına sevk edici, yönlendirici.
saltanat-ı ebediye
Sonsuz hakimiyet; Allah'ın sonsuz egemenliği, hâkimiyeti.
saltanat-ı şahane
Son derece güzel ve mükemmel saltanat.
saltanat-ı sermediye
Sonsuz saltanat.
san'atkar-ı zülcelal / san'atkâr-ı zülcelâl
Sonsuz haşmet ve görkem sahibi olan ve her şeyi san'atlı bir şekilde yaratan Allah.
san'atkar-ı zülcemal / san'atkâr-ı zülcemâl
Sonsuz güzellik sahibi olan ve herşeyi san'atlı bir şekilde yaratan Allah.
sani-i alim / sâni-i alîm
Sonsuz ilim sahibi olan ve herşeyi san'atla yaratan Allah.
sani-i alim-i zülcemal / sâni-i alîm-i zülcemâl
Sonsuz güzellik sahibi olan ve sonsuz ilmiyle herşeyi san'atlı bir şekilde yaratan Allah.
sani-i bizeval / sâni-i bîzevâl
Sonu olmayan, her şeyi san'atla yaratan Allah.
sani-i kadir-i zülcelal / sâni-i kadîr-i zülcelâl
Sonsuz haşmet ve azamet sahibi, herşeye gücü yeten, herşeyi sanatla yaratan Allah.
sani-i kerim / sâni-i kerîm
Sonsuz cömertlik ve kerem sahibi ve herşeyi san'atla yaratan Allah.
sani-i rahman / sâni-i rahmân
Sonsuz şefkatiyle yaratıklarını esirgeyip rızıklandıran ve herşeyi mükemmel birşekilde san'atlı olarak yaratan Allah.
sani-i zü'l-celal ve'l-ikram / sâni-i zü'l-celâl ve'l-ikrâm
Sonsuz haşmet ve ikram sahibi ve herşeyi san'atla yaratan Allah.
sani-i zülcelal / sâni-i zülcelâl
Sonsuz haşmet ve yücelik sahibi ve herşeyi san'atla yaratan Allah.
sani-i zülcemal / sâni-i zülcemâl
Sonsuz güzellik sahibi olan ve herşeyi san'atla yaratan Allah.
sani-i zülkemal / sâni-i zülkemâl
Sonsuz kemâl sahibi ve herşeyi sanatla yaratan Allah.
seadet-i ebediyye / seâdet-i ebediyye
Sonsuz, ebedî mutluluk, bahtiyârlık.
sefain-i kibriya / sefâin-i kibriyâ
Sonsuz azamet ve büyüklük sahibi Allah'ın gemileri; yani gazegenler, yıldızlar.
şehristan-ı ebedü'l-abad / şehristan-ı ebedü'l-âbâd
Sonsuz olarak yaşanacak olan ülke; Cennet.
şekavet-i ebediye
Sonsuz sıkıntı ve mutsuzluk.
şems-i taban-ı zülcemal / şems-i tâbân-ı zülcemâl
Sonsuz güzel ve parlak olan yüce (ezelî) güneş.
şevk-i ebediyet
Sonsuzluğa şiddetli istek.
sırr-ı menzil
Son durak sırrı, gerçeği.
sohbet-i bakiye / sohbet-i bâkiye
Sonsuzluk sırrına erişmiş sohbet.
sonsuz
Sonu olmayan.
sühulet-i mutlaka
Sonsuz ve tam kolaylık.
sultan-ı ezel
Sonsuz otorite ve hâkimiyet sahibi Ezelî Sultan, Allah.
sultan-ı zülcelal / sultan-ı zülcelâl
Sonsuz yücelik ve haşmet sahibi, herşeyin sultanı olan Allah.
sümme / ثُمَّ
Sonra, tekrar.
Sonra.
Sonra.
sümmet-tedarik
Sonradan, başka yerlerden tedarik edilmiş olan. Sonradan düşünülmüş, uydurulmuş.
sümmettedarik
Sonradan, başka yerden elde edilmiş olan.
sun'i / sun'î / صُنْع۪ي
Sonradan yapılma, yapay.
sürur-u namütenahi / sürur-u nâmütenâhi
Sonsuz bir sevinç.
şuunat-ı sermediye / şuûnat-ı sermediye
Sonsuza kadar sürüp giden işler, haller ve nitelikler.
talik / tâlik
Sonraya bırakma, erteleme.
tasavvur-u zeval / tasavvur-u zevâl / تَصَوُّرُزَوَالْ
Son bulmanın zihinde canlanması.
tavilüzzeyl / tavîlüzzeyl
Sonu gelmez durum hâline gelmiş.
teahhur
Sonraya kalma, gecikme.
tedbir / tedbîr / تَدْب۪يرْ
Sonunu görerek önlem alma.
tedebbür
Sonunu düşünme.
tehevvür / تَهَوُّرْ
Sonunu düşünmeden öfkelenme.
temhil
Sonraya bırakma. Mühlet verme.
tenahi / tenâhi
Sona erme; sonlu olma.
terettüb-ü netice
Sonuç olarak ortaya çıkma.
terettüp eden
Sonuç olarak ortaya çıkan.
terettüp etme
Sonuç olarak ortaya çıkma, neticelenme.
terettüp-ü netice
Sonuç olarak ortaya çıkan şey.
teşekkürat-ı rahmaniye / teşekkürat-ı rahmâniye
Sonsuz rahmet sahibi Allah'a yapılan teşekkürler.
tevehhüm-ü ebediyet
Sonsuzluk kuruntusu; sonsuza kadar yaşayacağını sanmak.
tezadd-ı tabi' / tezadd-ı tâbi'
Sonradan gelenin, tâbi olanın zıt olması. Tâbi olanın zıt oluşu.
uful
Sönüp gözden kaybolmak (güneşin sönüp kaybolması gibi).
vahid-i zülcelal / vâhid-i zülcelâl
Sonsuz haşmet ve görkem sahibi, bir ve tek olan Allah.
vakıa-i ebediye
Sonsuz olay.
vapesin / vâpesin / واپسين
Sonuncu.
(Farsça)
vater
Sonundaki. Çok uzak.
(Farsça)
vazife-i baki / vazife-i bâki
Sonsuzluğa, âhirete ait vazife.
vazife-i bakiye / vazife-i bâkiye
Sonsuzluğa, âhirete ait vazife.
vücud-u arızi / vücud-u ârızî / وُجُودُ عَارِض۪ي
Sonradan olan vücud.
yebes
Sonradan kuruyan yaş mevzi.
zaaf-ı mutlak
Son derece zayıflık.
zaif-i mutlak
Son derece zayıf.
zail / zâil / زَائِلْ
Sona eren, sürekli olmayan.
Son bulan.
zaile / zâile / زَائِلَه
Son bulan.
zat-ı celil-i zülcemal / zât-ı celîl-i zülcemâl
Sonsuz güzellik ve haşmet sahibi Zât, Allah.
zat-ı cemil-i zülkemal / zât-ı cemîl-i zülkemal
Sonsuz mükemmellik ve güzellik sahibi Allah.
zat-ı hakim-i zülcelal / zât-ı hakîm-i zülcelâl
Sonsuz haşmet ve büyüklük sahibi olan ve her şeyi hikmetle yaratan Allah.
zat-ı kadir-i hakim / zât-ı kadîr-i hakîm
Sonsuz güç ve kudret sahibi ve herşeyi hikmetle yapan Zât, Allah.
zat-ı kerim-i zülcemal / zât-ı kerîm-i zülcemâl
Sonsuz güzellik ve cömertlik sahibi Allah.
zat-ı kibriya / zât-ı kibriya
Sonsuz büyüklük ve yücelik sahibi olan Allah.
zat-ı rahim ve kerim / zât-ı rahîm ve kerîm
Sonsuz rahmet ve ikram sahibi olan Zât, Allah.
zat-ı rahim-i kerim / zât-ı rahîm-i kerîm
Sonsuz rahmet ve ikram sahibi olan Zât, Allah.
zat-ı zülcelal / zât-ı zülcelâl
Sonsuz büyüklük ve haşmet sahibi olan Zât, Allah.
zat-ı zülcelal ve'l-ikram / zât-ı zülcelâl ve'l-ikram
Sonsuz yücelik, haşmet sahibi olan, çok ihsan ve bağışta bulunan Allah.
zat-ı zülcemal / zât-ı zülcemâl
Sonsuz güzellik sahibi Zât, Allah.
zat-ı zülcemal ve kemal / zât-ı zülcemâl ve kemâl
Sonsuz güzellik ve mükemmellik sahibi olan Zât, Allah.
zat-ı zülkemal / zât-ı zülkemâl
Sonsuz mükemmellik sahibi Zât, Allah.
zelzele-i zeval ve firak / zelzele-i zevâl ve firâk / زَلْزَلَۀِ زَوَالْ و فِرَاقْ / zelzele-i zevâl ve firak / زَلْزَلَۀِ زَوَالْ و فِرِاقْ
Son bulma ve ayrılığın sarsıntısı.
Son bulma ve ayrılık sarsıntısı.
zeval / zevâl / زَوَالْ
Sona erme, silinme.
Son bulma.
zeval-alud / zevâl-âlûd
Son bulmayla bulaşık.
zevali / zevâlî
Sonu ermesi yakın.
zevk-i baki / zevk-i bâki
Sonsuz zevk.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
ram olmak
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
Tahsildar
müstenid
muamele-i keyfiye
beşe
hamîm
zeberced
mutasanniane
ananat
safha
Nasıl
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
SON
MİR
kabu
yaşmaklanmak
Haberdar etmek
Batı rüzgarı
mutal
reform
Sorgu
eşna