REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te SOLUK ifadesini içeren 24 kelime bulundu...

asfer / اصفر

  • Sarı, uçuk benizli. Soluk.
  • Kızıl.
  • Islık çalan.
  • Bomboş şey.
  • Sarı. (Arapça)
  • Soluk benizli. (Arapça)

bad / bâd

  • Yel. Rüzgâr. Soluk. Nefes. (Farsça)

bad-ı şimali / bâd-ı şimalî

  • Kuzey rüzgârı. (Farsça)
  • Nefes, soluk. (Farsça)
  • Ah sesi, ah çekme. (Farsça)
  • Allah'ın inâyeti. (Farsça)
  • Medih. (Farsça)
  • Söz. (Farsça)
  • Büyüklük taslama, kibirlilik. (Farsça)
  • şarap. (Farsça)

bahsan

  • Bozuk, soluk. (Farsça)
  • Salına salına yürüyen. (Farsça)
  • Kıyafeti bozuk, pejmürde. (Farsça)

dem

  • Nefes. Soluk. (Farsça)
  • Ağız. (Farsça)
  • Nazar. (Farsça)
  • An, vakit, saat. (Farsça)
  • Koku. (Farsça)
  • Kibir, gurur. (Farsça)
  • Âli, yüksek. (Farsça)
  • Körük. (Farsça)
  • Kan,
  • Soluk, nefes.
  • Zaman, an.
  • Kan,
  • Soluk, nefes.
  • Zaman, an.

dem-keş

  • Nefes çeken, soluk çeken. (Farsça)
  • Devamlı öten bir güvercin cinsi. (Farsça)
  • Kaval, ney gibi çalgıları devamlı üfürenler. (Farsça)
  • Bazı kuşların, kübbül gibi uzun uzun ötenleri. (Farsça)
  • Şarap içen. (Farsça)

dema

  • Her zaman. Vaktâki. (Farsça)
  • Soluk. Nefes. Hastalık sebebiyle tez tez solumak. (Farsça)
  • Ürpermek. (Farsça)
  • Dem. An. (Farsça)

efsürde

  • Soluk, donmuş, hissizleşmiş. (Farsça)

enfas / enfâs / انفاس

  • (Tekili: Nefes) Nefesler. Soluklar.
  • Ruhlar. Canlar.
  • Cevherler.
  • Duâlar.
  • Nefesler, soluklar.
  • Nefesler, soluklar. (Arapça)

hazanlika

  • Soluk yüzlü, sararmış, solmuş. Hazân yüzlü. (Farsça)

icmam

  • Atı soluklandırma, dinlendirme.
  • Biriktirme.

ictira'

  • (Cür'a. dan) Suyu soluk almadan birden içme.
  • Ağacı bir tutuşta kırma.

iftah

  • Seğirtme.
  • Sık nefes alma, hızlı hızlı soluk alma.

inbihar

  • Yorgunluktan dolayı nefes kesilip soluk soluğa kalma.

nefes

  • Soluk, üfürülen hava. Soluma, soluk verip alma.
  • Uzun söz.
  • Bolluk.
  • Hased etmek.
  • Edb: Bektaşi tekkelerinde okunan manzum söz.
  • Soluk.

nesem

  • Soluk ruh, nefes. Rahatı mucib hâlet.
  • Rüzgârın lâtif, hoş esmesi.

pehnaver

  • Pek geniş. Pek açık. (Farsça)
  • Soluk, solmuş. (Farsça)

peride

  • Uçmuş. (Farsça)
  • Solmuş, soluk. (Farsça)

şehik

  • Hıçkırıkla içini çekme.
  • Nefesi dışarı çıkarma. Soluk alma.
  • Nefesi dışarı çıkararak eşeğin anırması.

sufret

  • Sarı renk, sarılık.
  • Beniz solukluğu.

teneffüs / تنفس

  • Soluk alma, dinlenme.
  • (Nefes. den) Nefes, soluk alma. Dinlenme.
  • Tan yeri ağarma.
  • Deniz suyunun sahile vurması.
  • Üfürmek.
  • Okullarda ders araları verilen dinlenme.
  • Soluk alma. (Arapça)
  • Teneffüs edilmek: Soluk alınmak. (Arapça)
  • Teneffüs etmek: Soluk almak. (Arapça)
  • Tenemmüv etmek: Serpilmek, gelişip büyümek. (Arapça)

tenfis

  • (Çoğulu: Tenfisât) (Nefes. den) Nefeslendirme, soluklandırma, ferahlandırma.

zeferat

  • Soluk almalar.

zerd

  • Sarı. (Farsça)
  • Soluk, solgun. (Farsça)

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın