Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
SINIF
ifadesini içeren
118
kelime bulundu...
akran
(Tekili: Karin) Birbirlerine derece, sınıf, liyâkat ciheti ile benzeyenler. Mümâsil. Emsal.
alaka-i sınıfi / alâka-i sınıfî
Sınıf bağı.
apulet
Askerlerin, sınıf ve rütbelerine göre sırma, ipek veya yünden omuzlarına taktıkları saçak.
(Fransızca)
argo
Bir meslek veya topluluk sınıfı arasında kullanılan özel söz.
(Fransızca)
Mc: Serserilerin ve külhanbeylerin kullandığı söz veya deyim.
(Fransızca)
aristokrat
yun. Sınıf farkını kabul eden ülkelerde asil sayılan kimse. Asilzâde sınıfından olan.
asayiş
Emniyet, güvenlik, korku ve endişeden uzak hâl. Kanun, nizam hakimiyeti. İnsan cemiyetlerinde iktidar, hâkimiyet, bir zümrenin, bir sınıfın elinde olmaktan kurtulamamasından ve bir kısım insanlarca yapılan, istedikleri zaman değiştirilen kanunlara diğer insanların saygısı temin edilemediğinden asayi
(Farsça)
avadancı
Tar: Osmanlı sarayında bir hademe sınıfı.
avam
Halktan ilmi irfanı kıt olan kimse. Okuyup yazması az olan. Fakirler sınıfından.
Tas : Hakikata tam erememiş, tevhidin derin hakikatlarından haberi olmayan.
Halkın ekseriyeti.
bimare
Hasta, alil.
(Farsça)
Muharebeler veya akınlar esnasında ele geçirilen kadın esirlerin ayrıldıkları sınıflardan birinin adı.
(Farsça)
burjuva / بُورْژُووَه
Orta halli olup, ne çok zengin ve ne de çok fakir olan halk. Eskiden Avrupa'da köylü ve asilzade olmayıp şehirde yaşayan halka denirdi. Kendi başına işi ve malı olan, ücretle çalışmayan, ferde bağlı iş hayatını güden sınıftan olan.
(Fransızca)
Servet ve mal birikimi yapanlar; zenginler sınıfı.
Zengin sınıfı.
burjuvazi
Burjuvaların meydana getirdiği içtimaî (sosyal) sınıf. Avrupa'da burjuvazi, ticaret ve sanayi ile zenginleşti. Soylular sınıfı ile mücadele ederek Fransız İhtilali ile iktidara geldi. İhtilalde işçilerin, köylülerin, fakir halk tabakalarının desteğini sağladı. Onlara eşitlik, hürriyet, adalet vaad e
(Fransızca)
bürokrasi
Hükûmet dairelerinde aşırı kırtasiyecilik, muamele çokluğu. İşlerin yürütülmesinde şekilciliğin ve idarî işlemlerin ağır basması hâli. Devlet görevlilerinden meydana gelen zümre veya sınıf. Memurlar sınıfı. Bürokrasi, her çeşit rejimde tahakküm vasıtası olmaktadır. Oysa İslâmiyet'te devlet makamları
(Fransızca)
bürokrat
Memur sınıfından olan.
(Fransızca)
Devlet işlerinde muamelelerde şekle aşırı ehemmiyet veren.
(Fransızca)
cebeci
Eski Osmanlı İmparatorluğunun ordusunun zırhlı sınıfına mensub nefer.
(Farsça)
cinayet-i külliye-i daime
Daimî olan kapsamlı cinayet; belli bir türü, sınıfı içine alan devamlı ve kapsamlı cinayet.
cuki / cûkî
Hindistan'da yayılan ve bozuk bir yol olan Brahmanizmin, cûk denilen dört rûhânî sınıfından birine mensûb olan kimse. Hind kâfirlerinin dervişlerine verilen ad.
cumhur-u mü'minin / cumhur-u mü'minîn
İmanlılar sınıfı.
cumhur-u muhaddisin / cumhur-u muhaddisîn
Hadis alimleri sınıfı.
cumhur-u ulema / cumhur-u ulemâ
Âlimler cemaatı. Âlimler sınıfı. (Bir fikre dâvet cumhur-u ulemânın kabulüne vâbestedir, yoksa dâvet bid'attır, reddedilir. Mek.)
derdar
Servi ağacından bir sınıf.
dershane
Sınıf, ders verilen yer, ders yeri.
(Farsça)
devriy
(Devriyye) Geceleri gezen kol takımı, gezici karakol.
Bülbül, karatavuk, sığırcık ve bu gibi kuşların dahil olduğu sınıf.
devriyye
Osmanlı İmparatorluğu devrinde ilmiye sınıfına mahsus bir pâye.
ecnas / ecnâs
Cinsler; altında türlerin sıralandığı sınıflar.
enva-i kainat / enva-i kâinat
Kâinatın nev'ileri (türleri, sınıfları).
esnaf / esnâf / اصناف / اَصْنَافْ
Sınıflar. Sıralar. Türlüler, menbalar, menşe'ler, asıllar, esaslar.
Sınıflar.
Sınıflar, alım satımcı.
Sınıflar.
(Arapça)
Esnaf.
(Arapça)
Sınıflar.
esnaf-ı mahlukat / esnâf-ı mahlûkat
Yaratılmışların sınıfları, çeşitleri.
esnaf-ı masnuat
San'atlı yaratılmış varlıkların sınıfları.
esnaf-ı salihin / esnaf-ı salihîn
Salih kulların oluşturduğu sınıflar.
esnaf-ı tabiin / esnaf-ı tâbiîn
Hz. Peygamberin (a.s.m.) ashabıyla görüşmüş, onlardan hadis dinlemiş, ders almış olanların oluşturduğu sınıflar.
eştat
(Tekili: Şetit) Takımlar, fırkalar, bölümler. Esnaf, sınıflar. Çeşitler, cinsler, neviler.
favina / favîna
Ud-us salib dedikleri nesne ki iki sınıftır; biri erkek olup uzundur, biri dişidir ki ondan kısa olur ve ikisi de kafasızdır.
fenn
Hüner. Mârifet.
San'at.
Tecrübe.
İlim.
Nevi, sınıf, çeşit, tabaka.
Türlü.
Fizik, kimya, biyoloji, matematik ilimlerinin umumi adı.
Tatbikat ve isbat ile meydana gelen ilim.
Birisini muamelede aldatmak.
Fend.
Borç
fünun / fünûn
Nev'iler, çeşitler, sınıflar, tabakalar.
Hünerler, sanatlar, ilimler, fenler.
gayr-ı süfli / gayr-ı süflî
Alçak olmayan; yüksek, zengin ve bilginler sınıfı.
gönder
Tar: Seferde ordunun ve ileri gelen vezir ve diğer devlet ricalinin atlarına bakmak ve sair zamanlarda ise has ahır ve çayır hizmetlerinde kullanılmak üzere gayr-ı müslimlerden ve hasseten Bulgarlardan tertip edilmiş bir sınıf olan voynukların her mıntıkada iki, üçü ve dördü hakkında kullanı
hakimiyet-i nev'iye / hâkimiyet-i nev'iye
Bir sınıfın üstün olduğu egemenlik.
haratin-i hassa / haratîn-i hassa
Osmanlılar zamanında Topkapı Sarayı'ndaki bir sınıf san'atkârın adı idi. Bunlar demir ve ağaç eşyayı tesviye ederlerdi. Bugünkü tâbirle tornacı demekti. Bileziklerden çarklara ve silâh yivlerine kadar her çeşit şey yaparlardı.
havas / havâs
Seçkinler sınıfı, zenginler.
havass / havâss
(Tekili: Hâss - Hâssa) Hâslar. Hâssalar. Keyfiyetler. Hususlar.
Dindarlık ve doğruluğu ile, ilmiyle âmil olup mâneviyat mertebelerinde yükselmekle makbul ve muteber olan zatlar.
Zenginler sınıfı.
Kur'anî ve manevî sırlara ve hususlara vâkıf bulunan, ilim, ibadet, tâat
havass-ı hümayun / havâss-ı hümayun
Tar: Osmanlı İmparatorluğunun fütuhat devirlerinde (yükselme devri) fethedilen araziden devlet hazinesine ayrılan kısım. Her yer zaptedildikçe, arazi: timar, zeamet ve has namıyla üç sınıfa ayrılırdı. Meselâ 250 köyden müteşekkil bir sancağın 100-150 köyü ikişer üçer köy olarak 40-50 tımara ayrılır,
hayta
Serseri, serkeş kimse.
Ask: Osmanlılarda görevli bir sınıf askere verilen ad. Hayta birlikleri, üstün savaş kabiliyeti olan askerlerden kurulur, lüzumunda düşman topraklarına akın yapmak için de kullanılırdı. Sonraları düzenleri bozulduğunda eşkiyalığa başladılar; bundan dolayı "hayt
helva sohbetleri
Eskiden kış mevsiminin başlıca eğlencelerinden biriydi. Bu eğlenceler, her sınıf halk arasında rağbetteydi. Devlet erkânı, vükelâ, zengin konak sahibleri ve orta halli halk kendi imkânları ölçüsünde helva sohbetleri düzenler, eş ve ahbabına ziyafetler verirdi. Vükelânın düzenlediği sohbetler tantana
hisarlı
Hisarla çevrili yer.
Hisarda oturan, kalede mukim.
Ask: Sınırlarda bulunan şehir ve kalelerde topçuya ait hizmetlerde kullanılan bir sınıf asker. Bunlara İstanbul'dan gönderilen "topçuağası" kumanda ederdi. Hisarlılar, bölük ve ortalara ayrılmamıştı. Sayıları sınırlı ve sabit
hisse-i i'caziye / hisse-i i'câziye
Farklı sınıflara tesir eden mu'cizenin, her sınıfta ayrı ayrı görülen hissesi.
ibka / ibkâ / ابقا
Bâkileştirmek. Devamlı etmek. Azletmeyip yerinde bırakmak. Yerinde devamlı etmek.
Tayinleri her sene, bir sene müddetle yapılan memurlardan bu müddet bitmeden evvel hizmetleri beğenilenlerin yeniden bir sene için yerlerinde kalmalarına müsaade edilmesi.
Mc: Sınıfta bırakmak.<
Devamlılık kazandırma.
(Arapça)
Sınıfta bırakma.
(Arapça)
İbkâ etmek:
Devamlılık kazandırmak, yaşatmak.
(Arapça)
ilmiye rütbeleri
İlmiye denilen ulema sınıfına mahsus rütbeler. Rütbeler, aşağıdan üste doğru şöyle idi: Müderrislik, kibar-ı müderrisîn, mahreç mevleviyeti, bilâd-ı hamse mevleviyeti, Haremeyn-iş şerifeyn mevleviyeti, İstanbul kadılığı, Anadolu ve Rumeli kazaskerliği.
istatistik
Hüküm çıkarmak için bilgi toplama ve sınıflandırma ilmi.
istihkam / istihkâm
Sağlamlık. Metin olmak. Kuvvetli ve dayanıklı olmak.
Askerlikte: Düşmana karşı, hücumlarını savmak için hazırlanmış bulunan siper, askeri yapılar. İstihkâm işi ile uğraşan asker sınıfı.
Kuvvet ve metanet vermek.
kabil
Gibi, türlü, biraz evvel, az önce. Aşikâr. İleri gelen. Kabul eden.
Sınıf, nevi, soy.
Kefil.
Birbirine muhalif kavimden üç beş kişi.
kavanin-i külliye / kavânin-i külliye
Türleri, sınıfları içine alan, kapsamlı kanunlar.
kazak
Her kavmin askerliğe, akın ve çapula ayrılmış efradı.
Çarlık Rusyasında ayrıca bir sınıf teşkil eden sipahiye benzer süvari askeri.
kazaskerler
Osmanlı Devletinde ilmiye sınıfının en yüksek mertebesinde bulunan devlet görevlileri; askerî kadılar.
keysaniyye
Revâfiz tâifesinden bir sınıf.
komünizm
Komünizm (Latince kökenli communis - ortak, evrensel); üretim araçlarının ortak mülkiyeti üzerine kurulu sınıfsız, parasız ve devletsiz bir toplumsal düzen ve bu düzenin kurulmasını amaçlayan toplumsal, siyasi ve ekonomik bir ideoloji ve harekettir.
(Fransızca)
külli kaide / küllî kaide
Belli bir sınıf veya türe ait genel kanun ve kural.
külliye ise
Kapsamlı ve genel ise; hüküm bir sınıf veya türün bütün fertlerini kapsıyor ise.
mekatib-i rüşdiyye / mekâtib-i rüşdiyye
Orta mekteb derecesinde ve altı sınıflık olan Osmanlı Devleti devrindeki mektebler.
mevki'
Yer.
Sınıflandırılmış yerlerden her biri.
Vapur, tren gibi yerlerde sınıflandırılmış, değeri yüksek olan yer.
Bir şeyin bulunduğu veya vukua geldiği yer.
mevleviyyet
Mevlevilik. Mevlevi tarikından olmak.
Mollalık.
Müderrislikten sonra gelen ilmiye sınıfından oluş.
Eyâlet kadılığı; yani, bir eyâletin bütün hukuki ve kazai işlerine bilfiil bakan kadı. "Mevâli" de denir.
millet
Bir dinden olanların topluluğu. Din, dil ve târih beraberliği bulunan insan cemaatı. Sınıf. Topluluk.
Bir sülâleden gelenlerin hepsi.
Maddi, mânevi bir unsurdan sayılıp beraber yaşayanların hepsi.
mu'teberan
(Tekili: Mu'teber) Şerefli, haysiyetli ve itibarlı kimseler.
Bir yerin, bir mesleğin veya bir sınıfın ileri gelenleri. Hükmü geçip, inanılır olanlar.
müellefe-i kulub / müellefe-i kulûb
Kalbleri İslâm'a ısındırılmak istenenler. Kalblerine îmân yerleştirilmesi istenilen veya yeni îmân etmiş müslümanlar ve kötülükleri önlemek istenilen bâzı kâfirler olup, zekât verilen sekiz sınıftan biri iken hazret-i Ebû Bekr zamânında kendilerine zekât verilmesinin nesh yâni hükmünün kaldırıldığı
mülkiye
Memleket idaresi için çalışan daire veya bu daireye mensup olanlar.
Asker olmayanlar.
Şeriat âlimlerinin hâricindeki memurlar sınıfı.
mümessil / ممثل
Temsilci.
(Arapça)
Sınıf temsilcisi.
(Arapça)
münkatı'
Kendilerine zekât verilen sınıflardan biri; cihâd ve hac yolunda muhtâc kalanlar.
müntesibin-i ilmiye / müntesibîn-i ilmiye
İlimle meşgul olanlar, ilmiye sınıfı mensupları.
musannıf
Herşeyi istediği surette ve mükemmel bir şekilde sınıflandıran, düzenleyen Allah.
musannif / مُصَنِّفْ
Kitap tertip eden; sınıflandıran, yazar.
Sınıflandıran. Kitab tertib eden. tasnif eden.
Sınıflandıran, kitap yazan.
nev'
Çeşit, sınıf, cins.
Taleb etmek. Meyletmek, eğilmek. İki yana sallanmak.
nev-i muhtelifü'l-esnaf
Farklı farklı sınıfları olan tür.
piyade / piyâde / پياده
Narin yapılı bir çeşit kayık adıdır. Eskiden ekseriyetle İstanbul ve civarında kullanılan bu kayıklar, pek makbul gezinti vasıtası idi.
Ask: Orduda tüfekle teçhiz edilmiş olan ve muharip sınıfların asli unsuru bulunan efrada da bu ad verilir. Yaya askeri.
Yaya.
Yaya, yürüyen.
(Farsça)
Askerlikte piyade sınıfy.
(Farsça)
Satranç taşlarından paytak.
(Farsça)
rabıta-i dini ve sınıfi ve vatani / rabıta-i dinî ve sınıfî ve vatanî
Din, sınıf ve vatan bağı.
rabıta-i dini ve vatani ve sınıfi / rabıta-i dinî ve vatanî ve sınıfî
Din, vatan ve sınıf bağı.
rabıta-yı dini, vatani, sınıfi / rabıta-yı dinî, vatanî, sınıfî
Din, vatan ve sınıf bağı.
ref'-i imtiyaz
İmtiyazın, sınıflamanın kalkması. Aynı hakka sahip herkese aynı muâmele yapılması.
ruhban / ruhbân
Evlenmeden bekâr yaşamayı tercih eden, dünyâdan yüz çevirip, insanlardan uzak yaşayan kimseler, râhibler. Hıristiyanlıkta sâdece ibâdetle meşgûl olan din adamları sınıfına verilen ad. Hıristiyan din adamları evlenmedikleri ve insanlardan uzak yaşadık ları için bu ad verilmiştir.
sebbahe
Yüzücü kuşlar sınıfı.
sekban
Köpek besleyicisi.
(Farsça)
Padişahın köpeklerini av yerine götüren seyman.
(Farsça)
Vaktiyle Yeniçeri Ordusunda bir asker sınıfının ismi.
(Farsça)
Köy düğününde silâhlı ve oyun yapan gençler kafilesi. (Türkçede seğmen denir.)
(Farsça)
şeyhülislam / şeyhülislâm / شَيْخُ اْلاِسْلَامْ
Din işlerine bakan ilmiye sınıfının başı.
silahşör
Silahları karıştırıcı, silahlarla oynayıp uğraşıcı.
Eski zamanda bir sınıf silahlı asker, hususiyle muhtelif silahları kullanmakta fevkalâde meleke ve maharet ile mümtaz olup, maiyyette istihdam olunanlara verilen addı. Yeniçeri Ocağı zâbitlerinin bir takımı hakkında da kullanılır bi
sınf / صنف
Sınıf.
(Arapça)
sınıfi / sınıfî
Sınıfla alâkalı, kısıma ait.
sipahi
Ask: Osmanlı askerlik teşkilâtında "Timar" namiyle öşür ve rüsumunu aldıkları araziye mukabil, harp zamanlarında kendi hayvanları ve kanunen götürmeğe mecbur oldukları silâhlı askerlerle birlikte sefere iştirak eden bir sınıf süvari askeri. Bunlar akıncılık, çapulculuk ve karakol hizmetlerini ifa ed
şirhar
Tar: Acemiliğe alınmayan veya sayısı beşten az olan esirlerden bir kısmı. Pencik kanuni hükümlerine göre esirler: Şirhâr, beççe, gulamçe, gulâm, sakallı ve pir olmak üzere sınıflara ayrılır ve bu tertibe göre vergiye tâbi tutulurdu. Üç yaşına kadar olan çocuklara, süt emen mânâsına gelen şirhâr; üç
(Farsça)
sunuf / sunûf / صنوف
(Tekili: Sınıf) Sınıflar.
Dereceler, mertebeler.
Nikablar, yaşmaklar.
Soylar, neviler.
Sınıflar.
(Arapça)
sunuf-i aliye / sunuf-i âliye
Yüksek sınıflar.
tabaka / طبقه
Kat. Katmer.
Sınıf, topluluk.
Sigara paketi.
Bir veya iki yapraklı kâğıt.
Kat.
(Arapça)
Katman.
(Arapça)
Sınıf.
(Arapça)
tabaka-i ahar / tabaka-i âhar
Diğer sınıflar.
tabaka-i beşer
İnsanların ayrıldığı sınıfların her biri.
tabaka-i beşeriye
İnsanların ayrıldığı sınıfların her biri.
tabaka-i fukara
Fakirler sınıfı.
tabaka-i mahlukat / tabaka-i mahlûkat
Yaratılanlar varlıkların bir sınıfı, bir tabakası.
tabaka-yı havas
Seçkinler tabakası, aydınlar sınıfı.
tabakalar
Sınıflar.
tabakat / tabakât / طبقات
Katlar.
(Arapça)
Katmanlar.
(Arapça)
Sınıflar.
(Arapça)
tabakat-ı beşeriye
İnsan tabakaları, sınıfları.
tabakat-ı insaniye
İnsanların sosyal sınıfları, dereceleri.
tabakat-ı kainat / tabakat-ı kâinat
Kâinat tabakaları, yaratılmış sınıflar.
tabakat-ı meşhure / tabakât-ı meşhure
Meşhur, bilinen sınıflar.
tabakat-ı mezkure / tabakat-ı mezkûre
Adı geçen, ifade edilen tabakalar, sınıflar.
tabakat-ı mütedahile-i mütesafile / tabakât-ı mütedâhile-i mütesâfile
İç içe ve alt alta olan katmanlar, sınıflar.
tabakat-ı nas / tabakat-ı nâs
İnsan sınıfları.
tabakat-ı ulema
Âlimler tabakası, âlimler sınıfı.
tabakatın musalahası / tabakatın musalâhası
Toplumsal sınıfların barışı, barış içinde olması.
tafra
Yukarıya sıçrama atlama.
Yukarıdan atıp tutma.
İlmiye sınıfında rütbe ve derece alma.
tahavvül-ü esnaf
Sınıfların, çeşitlerin dönüşümü.
taife
Hususi bir sınıf meydana getiren insanlar. Kavim, kabile. Takım.
taife-i ağniya
Zenginler sınıfı, topluluğu.
taife-i fukara
Fakirler sınıfı, yoksullar grubu.
taife-i ilmiye
İlmiye sınıfı.
tasannuf
Zorla yapılan sınıflandırma veya te'lif.
Yapmacık sınıflandırma.
tasnif / tasnîf / تصنيف
Sınıflandırma.
Sınıf sınıf etme, sıralama.
Kitap yazma.
Sınıflama.
Sınıflara ayırmak. Sınıflandırmak.
Kitap yazmak. Kitap tertib etmek.
Sınıflandırma, ayırma.
Sınıflandırma.
(Arapça)
tasnif buyurulan
Sınıflandırılan.
tasnifat / tasnifât
Sınıflandırmalar.
terfi' / terfî' / ترفيع
Yükselme. Yukarı kaldırma. İ'lâ etme.
Talebenin sınıf geçmesi.
Rütbe alma. Rütbe verme.
Yükseltme.
(Arapça)
Rütbesini yükseltme.
(Arapça)
Bir üst sınıfa geçme.
(Arapça)
Terfî' etmek:
(Arapça)
Yükselmek.
(Arapça)
Rütbesi yükselmek.
(Arapça)
Bir üst sınıfa geçme.
(Arapça)
zevc
Çift. İki şeyden meydana gelen.
Sınıf, cins, nev'.
Karı ve kocanın herbiri.
Koca, eş.
zeybek
Hafif silâhlarla donanmış ve asâyişi muhafazaya memur olan eski bir sınıf asker.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
Emzik
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
Tebaiyet
Pir
felek
alay
allah
ibas
mergub
ehl-i kalb
termimat
ma'nevi miras
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
SINIF
Menbaı
sikl
Fikir alışverişi
iki dost
Karma karışık
Ulastir
kaim-i makam
alkislama
kaht-ı rical