REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te SERVET ifadesini içeren 35 kelime bulundu...

bıtna

  • Malın, paranın ve servetin ziyadeliğinden doğan sürur, sevinç.
  • Mide dolgunluğu.

burjuva

  • Servet ve mal birikimi yapanlar; zenginler sınıfı.

define

  • Hazine, gizli servet.

dest-gah / dest-gâh

  • İş yeri, tezgâh. (Farsça)
  • İktidar, servet, kuvvet. (Farsça)

edebiyat-ı cedide

  • 1896 - 1901 tarihleri arasında Avrupa te'siri ile meydana gelen edebiyat cereyanına verilen isim. Yeni edebiyat. Servet-i Fünun Edebiyatına verilen ad.

ehl-i servet

  • Servet ve sermaye sahibi.

fecr-i ati / fecr-i âtî

  • Gelecekteki fecr. 1908 meşrutiyet inkılâbından sonra Servet-i Fünun mecmuası etrafından toplanan bir kısım gençlerin kurmak istedikleri ekolün (cemiyetin) adıdır.

ferve

  • (Çoğulu: Füre'-Firâ) Baş derisi.
  • Bir parça toplanmış kuru ot.
  • Servet, zenginlik.
  • Kürk.

hazain-i servet / hazâin-i servet

  • Servet hazineleri.

hazine-i ebediye

  • Sonsuz bir servet, hazine.

hazine-i servet

  • Servet hazinesi.

isase

  • Zenginlik, servet.
  • Göz ucuyla bakma.
  • Cemiyet, topluluk.

isnak

  • Mal, mülk, servet ve makamın, insanı azdırması.

kese

  • Kısa yol, kestirme yol.
  • Mc: Mali iktidar, servet. (Para kesesi manasında olan kelime için Bak: Kise)

kesir-ül mal / kesir-ül mâl

  • Malı mülkü çok olan. Serveti fazla olan. Zengin.

kodaman

  • İleri gelen. Servet veya mevki sahibi kimseler hakkında alay yollu söylenir.

küfv

  • Eş, denk. Evlenecek kız ile erkeğin din bilgileri, takvâ (haramlardan kaçmak), neseb (soy), mevki ve servet bakımından denk olması.

mal / مال

  • Fık: Bir kimsenin tasarrufunda bulunan kıymetli, lüzumlu şey. (Varlık, servet, para, ticaret eşyası gibi.)
  • Mal. (Arapça)
  • Servet. (Arapça)

maldari / maldarî

  • Zenginlik, servet.

medbur

  • Zengin. Malı mülkü ve serveti çok olan.
  • Yaralı, mecruh.

menabi'

  • (Tekili: Menba') Kaynaklar. Pınarlar. Nebeân eden yerler.
  • Her şeyin zâhir olduğu yerler.
  • Servetlerin çıktığı yerler.

mennane

  • Malı, mülkü, serveti için kendisiyle evlenilen kadın.

meyasir

  • (Tekili: Meysere) Ordunun sol kanatları. Sol cenahlar.
  • Zenginlikler, servetler.

meysere

  • (Çoğulu: Meyâsir) Ordunun sol cenâhı. Sol cenâh.
  • Zenginlik, servet.

nakd

  • (C?: Nukûd) Madeni para, akçe.
  • Bir şeyin bedelini peşinen ödemek.
  • Para olarak bulunan servet.
  • Vezin ve ayarı tamam olan para.
  • Bir şeye hırsızlamasına bakma.
  • Seçmek.
  • Saymak.

saman / sâmân

  • Servet. Zenginlik. (Farsça)
  • Rahmet. (Farsça)
  • Dinçlik. (Farsça)
  • Düzen, tertip. (Farsça)
  • Bir kimsenin varı-yoğu, serveti. (Farsça)
  • Servet, zenginlik.

sermaye

  • Servet, varlık.

sermaye-i dünya

  • Dünya serveti.

sermaye-i kemterane / sermaye-i kemterâne

  • Mütevazi sermaye, az servet.

sermaye-i ticaret

  • Ticaretin kazandırdığı servet; manevî sermaye.

servet-i dünya

  • Dünya serveti ve zenginliği.

servet-i insaniye

  • İnsanlığın serveti.

servet-i riba / servet-i ribâ

  • Faizle elde edilmiş servet, kazanç.

serveten

  • Servet bakımından.

varis / vâris / وَارِثْ

  • Servetlerin hakiki sahibi olan (Allah).

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın