REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te SAHRA ifadesini içeren 79 kelime bulundu...

akfar

  • (Tekili: Kafr) Sahralar, çöller.

aram / ârâm

  • (Tekili: İrem) Çölde, sahrada konulan hususi nişan.

badiye / bâdiye

  • Kır. Ova. (Farsça)
  • Sahrâ. Çöl. (Farsça)
  • Kır, ova, sahra, çöl.

bedevi / bedevî

  • Sahrada, çölde ve vahada göçebe halde yaşayanlar.

bedid

  • Büyük sahra, geniş çöl.

bediy

  • Çok âşikâr, göze çarpan.
  • Çölde sahrada oturan.

bedv

  • Zihinde bir şeyin peyda olması. Bir şey zâhir olma.
  • Başlama.
  • Sahraya çıkma.

belakik

  • (Tekili: Bülükka) Sahralar, çöller. Düzovalar.

berari

  • (Tekili: Berriyye) Sahralar, çöller. Geniş kumluklar.

beriyye

  • Halk. Mahlûk. İnsan.
  • Sahra. Çöl.
  • Kır.

berrah

  • Sahra, çöl.
  • Zeval, sona ermek.
  • Gitmek, zehab.

berrani / berranî

  • (Berr. den) Sahra ve kıra ait. Yabani.
  • Hâricî, zâhirî.
  • Şer'î hükümlere uymayan.

berriye

  • Toprağa âit.
  • Çöl. Beyaban. Sahra.
  • Kara askeri. Piyade.

berzen

  • Sahra, çöl. (Farsça)
  • Sokak, cadde. Mahalle. Köşebaşı. (Farsça)

bevadi

  • (Tekili: Bâdiye) Bâdiyeler, sahralar, çöller.

bevbat

  • Sahra, çöl, geniş kumluk araziler.

beyaban

  • Çöl. Sahra. (Farsça)
  • İmar olunmamış arazi. (Farsça)
  • Kır. (Farsça)

beyda

  • Tehlikeli mevki.
  • Sahra, çöl.
  • Medine ile Mekke arasında bulunan düz bir yer.

cebban

  • Sahrâ. Bayram namazını kılacak yer.
  • Mezarlık.

dehna

  • Ova, sahrâ. Çöl, geniş veya susuz ova.
  • Bir yer ismi.

deşt

  • Bozkır, çöl, sahra. Kumluk ve nebatsız geniş arazi. (Farsça)

deviye

  • Otsuz sahrâ. Otu olmayan çöl

du'şuka

  • Bir böcek cinsidir ve sahrâlarda olur.

eksibe

  • (Tekili: Kesib) Büyük çöllerde ve sahralarda, rüzgârın biriktirdikleri kum yığınları.

emalis

  • (Tekili: İmlis"e") Otsuz ve susuz sahralar, çöller.

enlem

  • (Arz dairesi) t. Yer yüzünde herhangi bir noktanın ekvatora olan uzaklığının açı cinsinden değeri. Dünyanın büyüklüğü X. yy. başlarında Sincar sahrasında ve Kûfe civarında bir meridyenin uzunluğunu ölçmek suretiyle bulan Musa Oğulları nâmıyla tanınan Muhammed, Ahmed ve Hasan isimlerindeki üç kardeş

fedfed

  • (Çoğulu: Fedâfid) Düz yer.
  • Büyük sahrâ.
  • Yaban.
  • Yüksek mekân.
  • Sığır buzağısı.

fela

  • (Çoğulu: Felevât) Sahra, çöl.

felat

  • Sahrâ, çöl. şenliksiz yer.

felevat

  • (Tekili: Felât) Susuz çöller, sahralar.

ferş

  • Döşeme, yayma.
  • Yayılan şey.
  • Seccade, hasır,
  • Yeryüzü, kır, sahra.

feyafi / feyafî

  • (Tekili: Feyfâ) Çöller, sahralar.

feyfa'

  • (Çoğulu: Feyâfi) Büyük çöl, sahra.

feza

  • Yıldızlar arasındaki geniş boşluk. Gökyüzü.
  • Yer geniş olmak.
  • Açık sahra.
  • Saha.
  • Yerde akan su.

hamun

  • Bozkır. Büyük sahra, düz ova. (Farsça)

hevcele

  • Hiçbir işaret ve alâmet olmayan ev veya sahrâ.
  • Yürügen deve.
  • Uzun boylu, ahmak erkek.

ifda'

  • Sahraya çıkmak, çöle çıkmak.

imlise

  • Çöl, sahra.

istiska / istiskâ

  • Kıtlık, kuraklık vaktinde, sahrâya çıkıp, yağmur yağdırması için Allahü teâlâya yalvarmak, duâ etmek. Yağmur duâsı.

istiska namazı / istiskâ namazı

  • Kıtlık, kuraklık vaktinde, yağmur yağması için sahrâda kılınan namaz.

kerbela

  • Irakta Seyyid-üş şühedâ Hz. İmam-ı Hüseyin Efendimizin (R.A.) meşhed-i mübârekleri olan yer. (Cibril var haber ver Sultân-ı Enbiyâya.Düşdü Hüseyin atından sahra-yı Kerbelâya) (Kâzım)

kufar

  • (Tekili: Kafr) Issız ve susuz yerler. Çöller, sahralar.

lebab

  • Sahralarda ve çayırlarda az miktar olan yaş ot.

ma'k

  • (Çoğulu: Emâık-Emâik) Derinlik.
  • Sahradan bir taraf.

mefaviz

  • (Tekili: Mefâze) Sahralar, çöller.

mefaze

  • (Çoğulu: Mefâviz) Çöl, sahra.
  • Çöl, sahra.

mehavi

  • (Tekili: Mehva) Çöller, sahralar.
  • Vâdiler.
  • İki yükseğin arası.

mehme

  • (Çoğulu: Mehâme) Irak, uzak.
  • Issızlık.
  • Korkunç sahrâ. Büyük çöl.

mehva

  • (Çoğulu: Mehâvâ) Sahrâ, çöl,
  • Uçurum, yar.
  • İki dağ arası.
  • İki şeyin arası.

mehvat

  • Çöl, sahra.
  • İki şeyin arası.

mela

  • (Çoğulu: Emlâ) Ova, sahra.
  • Vakit.
  • Sıcak kül.

meravih

  • (Tekili: Mirvaha) Etrâfı açık ve rüzgârlı yerler. Çöller, sahralar. Ovalar.

merveha

  • (Çoğulu: Merâvih) Ova, sahrâ.

mevmat

  • (Çoğulu: Mevâmi) Sahrâ. Çöl.
  • Yazı.

meyla'

  • Otsuz sahra, çöl.
  • Acele, hızlı, seri.

mühevan

  • Geniş büyük sahrâ.

sahari / saharî

  • (Tekili: Sahrâ) Çöller, sahrâlar, kırlar.
  • (Tekili: Sahrâ) Sahrâlar. Çöller.

sahra

  • (Çoğulu: Sahârâ-Sahravât) Kır, ova, çöl.
  • Yazı.
  • Kızıl dişi eşek. (Müz-Eshar)

sahra-nişin

  • Çölde oturan. Sahrada hayat geçiren. (Farsça)

sahra-yı hakikat / sahrâ-yı hakikat

  • Hakikat sahrâsı.

sahra-yı vesia / sahrâ-yı vesîa

  • Pek geniş olan sahra, geniş çöl.

sahravat

  • (Tekili: Sahra) Sahralar, çöller. Ovalar. Kırlar.

sardah

  • Düz yer.
  • Sahrâ, çöl.

sarma'

  • Susuz sahra. Suyu olmayan çöl.

şazeli / şazelî

  • (Ebu Hasan Şazelî) Nureddin Ebu Hasan-ı Şazelî de denildiği gibi Ali bin Abdullah diye de anılmaktadır. Tunus'lu olup Şazeliye Tarikatı kurucusu olarak bilinir. Tasavvufî, ilmî bir çok eseri vardır. Tarikatının tekke ve zaviyesi yoktur. Hicri 654 yılında Mekke-i Mükerreme'ye giderken sahrada dâr-ı b

şebec

  • Ovanın ve sahranın bir miktarı.

sehb

  • Sahra, çöl. Düz yer.
  • Çok söylemek, çok konuşmak.

şerce

  • Dağdan aşağı sahraya inen akıcı su.

sida'

  • Sahrâ, çöl.
  • Yazı.

siyy

  • Arz-ı Arabdan bir yer.
  • Çöl, sahra.
  • Benzer, misil.

sut

  • (Çoğulu: Suvâ-Esvâ) Yolda ve sahrada işaret için dikilen taş.

tebeddi

  • Sahraya çıkmak, çöle çıkmak.

tenufe

  • (Çoğulu: Tenânif) Helâk olacak yer.
  • Sahra.
  • Yazı.

tenuk

  • (Tenuka, Tenukıye) : Helâk olacak yer.
  • Sahra.
  • Yazı.

teyma'

  • Sahra, çöl, yaban.

tih / tîh

  • Çöl, susuz sahra. Sinâ yarımadasındaki çöl.
  • (Çoğulu: Etyâh) Çöl. Susuz sahra. Sina yarımadasındaki çöl.

yaban

  • Çöl, sahra. (Farsça)

yeban

  • Sahra, çöl. (Farsça)
  • Issız ve tenha yer. (Farsça)

yehma

  • Sahra, çöl.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın