Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
Reis
ifadesini içeren
123
kelime bulundu...
aktab
(Tekili: Kutb) Kutublar. Hak tarikatların reisleri, şahları.
arazi-i uşriyye / arâzi-i uşriyye
Mahsûlünden (ürününden) uşur denilen zekatın alındığı topraklar. Müslüman devletlerde harb ile alınıp gâzîlere (askerlere) taksim edilen veya isteyerek İslâm'ı kabûl edenlerin ellerinde bırakılan yâhut devlet reisinin (başkanının) izni ile müslümanlar tarafından işlenip faydalanılır hâle getirilen m
bab
Evlat sahibi erkek. Ata, ecdat.
(Farsça)
Gemi halatlarının bağlandığı yer.
(Farsça)
İnşaatta ağırlıkların bindirildiği direk.
(Farsça)
Mânevi rehber, şeyh.
(Farsça)
Bektaşi şeyhi.
(Farsça)
Hayırhah ve muhterem.
(Farsça)
Daha çok zencilerde olan bir hastalık cinsi.Aile reisi babadır. Babanın hayatt
(Farsça)
bahira / bahîra
Süryâni rahiblerindendir. Zamanın ilim ve fenlerine vâkıf ve bilhassa hey'et ve nücumda ihtisas sahibiydi. Bu sebepten rahiblerin câhilleri kendisinden hoşlanmazlardı. Hazret-i İsâ'nın ulûhiyetini ve Hz. Meryem'in ümmullah olduğunu inkâr ve ilân ettiğinden, bulunduğu manastırın reisi tarafından kovu
baş
Reis, birinci, evvel. Başlıca, en mühim.
(Türkçe)
bayrakdar
Alemdar, bayrak taşıyan asker.
(Farsça)
Bir kabile veya cemaatın başı, reisi.
(Farsça)
berahime
Berehmenler. Bâtıl ve sapkın Hind ve Mecûsi dinindekilerin reisleri.
Berehmenler; bâtıl ve sapkın Hind ve Mecusî dinlerinin reisleri.
beyzade
Osmanlı Sultanlarının oğulları.
Bey oğlu. Babası reis veya âmir olan.
Soylu, asil, necib.
bıtrik
(Çoğulu: Betârika) Reis.
Emir.
Çavuş.
büzürg
(Çoğulu: Büzürgân) Cesim, kebir, azîm, büyük, ulu.
(Farsça)
Reis, baş, başkan, şef.
(Farsça)
Türk musikisinde bir mürekkep makamın adı.
(Farsça)
carud
Nasrani rüesasından olup Şam'ın da reislerindendi. Kitablarında Hz. Peygamber'in (A.S.M.) vasıflarını görüp imân edenlerdendir. Asr-ı Saâdetten önce yaşamıştır.
çete
Bölük, birlik, takım. Bir reisin idaresi altında bulunan birlik.
Asker bölüğü, müfreze.
Çapulcu ve akıncı takımı.
cilvaz
(Çoğulu: Celâvize) Kethudâ. Reis.
cumhur reisi
Cumhuriyetle idâre olunan memleketlerde Devlet Reisi.
cumhuriyet
Devlet reisi, millet veya Millet Meclisleri tarafından seçilen hükümet şekli. Demokraside temsili hükûmet şekli. Halkın hür olarak seçtiği temsilciler (Millet vekilleri ve senatörler) aracılığı ile egemenliğini, (hâkimiyetini) kullanmasına dayanan hükûmet şekli. Cumhuriyetin birbirinden farklı üç ta
dar-ı şura-yı askeri / dâr-ı şura-yı askerî
1296 yılında lağvolunan bu yüksek askeri meclis 1253 yılının muharrem ayında kurulmuştu. 1259 tarihinde çıkarılan kanun ile vazifesi tesbit edildi. Askeri ve mülki ricâlden onbir daimi, altı tane ise geçici azası bulunan bu mecliste bir reis ve bir de müftü yer alıyordu.
diamet
Binaya vurulan destek, direk, payanda.
İleri gelen, makamca yüksek olan baş başkan, reis, şef.
ebu hanife / ebû hanîfe
Ehl-i Sünnetin reisi, Hanefî mezhebinin İmâmı. İmâm-ı A'zam.
ebu süfyan
(Mi: 597 - 653) Kureyş kabilesinin bir kolu olan Beni Ümeyyenin Reisi ve Hz. Muâviyenin (R.A.) babası.
emir / emîr
Emredici olan. Seyyid. Şerif. Bir memleketin, bir aşiretin veya kabilenin reisi.
Büyük ve meşhur bir soydan gelen.
Hz.Peygamber'in (A.S.M.) soyundan gelen.
Zengin.
Reis, önder.
emir-ül mü'minin / emir-ül mü'minîn
Müminlerin, İslâmların işlerinde emir ve tedbir eden reis. Halife. İslâm Devlet Reisi.
emir-ül-mü'minin / emîr-ül-mü'minîn
Müslümanların reîsi, devlet başkanı.
enfal / enfâl
Devlet reîsinin, herkesin elde ettiği kendisinin diyerek, harbe teşvik için gâzilere (İslâm askerlerine) ganîmet hisselerinden fazla olarak verdiği mallar. Tekîli nefeldir. Gâzileri böyle teşvik etmeye tenfîl denir.
erbab
Ulu, ulvi, âlâ.
(Farsça)
Reis, başkan, şef.
(Farsça)
evliya sultanı / evliya sultânı
Evliyaların sultanı, reisi.
firnas
(Çoğulu: Ferânis) Boynu kalın arslan.
Köylü reisi.
gatarif
(Tekili: Gıtrîf) Başkanlar, başlar, reisler, önderler.
Soylu ve asaletli kimseler, itibarlı ve seçkin kişiler.
gıtrif
(Çoğulu: Gatârif) Başkan, reis.
Asil ve itibarlı kimse. Soylu kişi.
gümüş kozak
Tar: Eskiden hükümdarlara gönderilen nâme-i hümayunların konulduğu mahfaza. Nameler atlas keseye konur, sonra da kozaya geçirilirdi. Kozakların gümüşten yapılmış olanları olduğu gibi altundan, şimşirden de yapılanları vardı. Altundan olanlar imparatorlara, gümüşten olanlar da küçük devlet reislerine
hace / hâce
Hoca, efendi, sâhib, muallim, âile reisi.
(Farsça)
hacib / hâcib
Perde.
Perdeci. Kapıcı.
Eskiden Osmanlı İmparatorluğu zamanında Devlet Reisinin en yakın me'muru. Vezirler veya âmirler.
Kaş.
haham
Mûsevilerin dinî reisi, râhibi, âlimi.
hakim / hâkim
Galib. Haklı ve haksızı ayırıp hak ve adalet üzere hükmeden. Başkasını müdahale ettirmeden idare eden, Allah (C.C.)
Memleketi idare eden.
Mahkeme reisi. (Hâkim-i Hakikî, Hâkim-i Ezelî, Hâkim-i Mutlak, Hâkim-i Zülcelâl, Hâkim-i Lemyezel... gibi isimlerle, Cenab-ı Hakk'a âit ol
halife / halîfe / خَل۪يفَه
Birinin yerine geçen.
Resûlullah efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) vekîlî ve yeryüzündeki bütün müslümanların reîsi (başı).
Bir tasavvuf büyüğünün yetiştirip, hayâtında veya vefâtından sonra insanları terbiye etmek ve talebe yetiştirmekle vazîfelendirdiği talebesi.
Hz Peygamberin (asm) vekili, müslümanların reisi.
han
Hükümdar. Eski Türklerde Hakan da denen devlet reisi.
(Farsça)
hatem-i tai / hatem-i taî
(Ebu Adi bin Abdullah bin Said) Arab kabile reislerinin büyüklerinden ve şairlerinden olup, cömertliği ile meşhurdur. Adı, cömertlik ve keremde darb-ı mesel halini almıştır. Bazı şiirleri toplanarak bir divan yapılmış ve Londra'da bastırılmıştır. Hz. Peygamber'in (A.S.M.) zamanına yetişmiş ise, de,
hilafet / hilâfet / خِلَافَتْ
Bir kimseye halef olmak ve onun yerine geçmek.
Din ve dünya işlerinde umumi reislik. İmam-ül Mü'minîn olan zât, şer'î hükümlerin icrasında Peygamberimiz Hz. Muhammed'e (A.S.M.) halef olduğu için hilafet vazifesini alana Halife denmiştir. Buna İmamet-i Kübra da denir.Hilafet, 1517 (Hi
Halîfelik, emirlik, imâmlık (devlet reisliği).
Resûlullah'tan (sallallahü aleyhi ve sellem) sonra bütün müslümanlara imâmlık ederek İslâmiyet'in emirlerinin tatbik edilmesine nezâret edip, İslâmiyet'e ve müslümanlara karşı yapılan her türlü müdâhaleye cevap vermek vazîfesi.
İnsanları
Halifelik; Peygamberimizin vekili olarak din ve dünya işlerinde genel reislik.
Birinin yerine geçme, Peygamber vekili olarak âlem-i İslama reislik etme.
hükümdar
Padişah, hüküm sâhibi. En yüksek reis. İmparator.
(Farsça)
hutbe
İlâhi emir ve nehiyleri cemaate beyan ve ihtar etmek. Cuma veya bayram namazlarında müslümanlara hatibin İlâhi ve şer'i emirleri hatırlatan sözleri. (Hatib, bu hutbeyi söylemeye Halife veya İslâm Devlet Reisinden vazife ve salâhiyet almıştır.)
iblis / iblîs
Şeytanın isimlerinden biri veya şeytanların reisi.
imad
Direk, kolon.
Temel, esas.
Kuvvet.
Bir kavmin reisi ve başta geleni.
Yüksek bina.
imam / imâm
Câmi, mescid veya başka yerlerde cemâate namaz kıldıran kimse.
Hadîs, fıkıh, kelâm ve tefsîr ilminde ve tasavvuf gibi İslâmî ilimlerden birinde en yüksek mertebeye ulaşan âlim.
Müslümanların devlet reîsi.
imam-ı ahmed bin hanbel / imâm-ı ahmed bin hanbel
Ehl-i sünnetin (Peygamber efendimiz ve arkadaşlarının yolunda olanların) amelde dört hak mezhebinden biri olan Hanbelî mezhebinin reîsi.
imam-ı malik / imâm-ı mâlik
Ehl-i sünnetin ameldeki dört mezhebinden biri olan Mâlikî mezhebinin reîsi.
imam-ı şafii / imâm-ı şâfiî
Ehl-i sünnetin ameldeki dört mezhebinden biri olan Şâfiî mezhebinin reîsi.
imamet / imâmet
İmâmlık, reislik, başkanlık, rehberlik.
ırafet
Kethüdâlık, reislik. Ululuk, şereflilik.
işbaşı
t. Bir işte çalışanların başı, reisi.
İşe başlama saati.
kabile
Birlikte yaşayan, konup göçen, bir sülâleden türemiş insanlar. Bir reisin idaresi altında bulunan ve ekserisi aynı soydan gelen insanlar.
kafile-salar / kafile-sâlâr
Kafile reisi. Kafile başı.
(Farsça)
kahin / kâhin
Gaipden haber verme iddiasında bulunan kimse, falcı.
İlkel dinlerin ruhani reisleri.
katolik
Hıristiyanlardan bazılarınca Hz. İsa'nın (A.S.) vekili telâkki ettikleri papanın reisliği altında Hıristiyanlıkta bir mezheb ve bu mezhabe bağlı olanlar.
(Fransızca)
kıss
Nasâra tâifesinin ulusu, reisi ve danişmendi.
Bir yerin adı.
kureyş rüesaları / kureyş rüesâları
Kureyş kabilesinin reisleri, ileri gelenleri.
kureyş rüesası
Kureyş reisleri, liderleri, önde gelenleri.
kutb-i irşad / kutb-i irşâd
İnsanların irşâdına (doğru yolu bulmasına) ve hidâyetine (saâdete ve kurtuluşa ermesine) vesîle kılınan zâtların reisi.
kutb-ül-aktab / kutb-ül-aktâb
Âlemin nizâmı ile alâkalanan, bolluk, kıtlık, sağlık-hastalık, barış-savaş, rızık, yağmur ve benzeri olaylarla vazîfeli kılınan ricâl-i gayb yâni herkesin tanımadığı zâtların reisi. Emrinde üçler, yediler, kırklar... denilen yine bu işlerle vazîfeli seçilmiş kimseler bulunur.
kutval / kûtval
Kale muhafızı. Dizdar.
(Farsça)
Belediye reisi. Şehir ağası.
(Farsça)
mehter
(Mih-ter) Daha büyük.
(Farsça)
Reis.
(Farsça)
Seyis. Osmanlı askeri mızıkası ve buna mensub müzikçiler.
(Farsça)
Vaktiyle Bâb-ı âli çavuşu.
(Farsça)
Rütbe, nişan veya vazife alanların evlerine müjde götürenler.
(Farsça)
Tanzimattan önce Pâdişah çadırını kurmağa vazifeli asker.
(Farsça)
At uşağı.
(Farsça)
merzuban
(Çoğulu: Merazibe) Mecusiler reisi.
mes'elede müctehid
Mezheb reîsinin bildirmediği mes'eleler için, mezhebin usûl ve kâidelerine bağlı kalarak, dînî delillerden hüküm çıkaran âlimler.
mevbed
Mecusiler reisinin ulusu.
meyl-i riyaset / meyl-i riyâset
Reislik, başkanlık yapma meyli, eğilimi.
mirza / mirzâ
Reis. Bey.
Büyük kimselerin çocuğu. Beyzâde.
Bazı İslâm topluluğunda iyi sülâleden olanlara, şehzâdelere, seyyidlere verilen ünvân olmakla beraber, bugün bir isim olarak çokca kullanılmaktadır.
Reis, bey.
müctehid fil-mes'ele
Mezheb reîsinin (imâmının) bildirmediği mes'eleler için mezhebin usûl ve kâidelerine göre hüküm çıkaran İslâm âlimi.
müctehid fil-mezheb
Mezhebde müctehid; mezheb reisinin (imâmının) koyduğu usûl ve kâidelere uyarak, dört delîlden (Kitâb, yâni Kur'ân-ı kerîm, sünnet, icmâ', kıyâs,hüküm çıkaran İslâm âlimi. Buna, müctehid-i mukayyed ve müctehid-i müntesib de den ir.
müctehid-i müntesib
Mezheb reîsinin (imâmının) koyduğu usûl ve kâidelere uyarak, edille-i şer'iyyeden (dört ana delîlden) hüküm çıkaran İslâm âlimi. Buna, müctehid fil-mezheb (mezhebde müctehid) de denir.
nakib / نقيب
Vekil. Bir kavim veya kabilenin reisi veya vekili. Halkın hayırlısı.
En eski derviş veya dede.
Müfettiş.
Şeyh yardımcısı.
(Arapça)
Reis vekili.
(Arapça)
nazır
(Çoğulu: Nüzzâr) Nazar eden, bakan.
Bir idarenin veya dairenin umur ve işlerine bakan en büyük memur. Bir işin idaresine memur reis.
Kabine azalarından herbiri. Nâzır. Vekil. Bakan.
Vâsinin yapacağı tasarruflara nezarette bulunmak üzere musi veya hâkim tarafından tayi
nezaret
(Nazar. dan) Bakmak, seyir, bakış.
Nâzırlık etmek. Göz etmek.
Tenezzüh.
Reislik.
Vekillik, nâzırlık, bakanlık.
nüüti / nüütî
(Çoğulu: Nevat) Gemi reisi, kaptan.
osmanlı
Osmanlı Devleti teb'asından olan.
Anadolu Selçuklu Devleti'nin Bizans sınırındaki Beyliğin reisi olan Ertuğrul Bey'in vefatından sonra, Mi: 1288'de yerine geçen Osman Beyin kurduğu devlete mensup olan.
papa
Roma Katolik kilisesinin ruhânî reisi.
İtl. (Baba kelimesinden) Roma Katolik kilisesinin ruhâni reisi.
patrik
Yun. Rum ve Ermeni kiliselerinin ruhâni reislerine verilen isim.
pir / pîr / پ۪يرْ
Yaşlı, ihtiyar.
(Farsça)
Reis.
(Farsça)
Bir tarikatın kurucusu.
(Farsça)
Herhangi bir meslek ve san'atın başlatıcısı, te'sis edicisi.
(Farsça)
Reis; herhangi bir meslek veya sanatın kurucusu, başlatıcısı.
Bir işin en mâhir ustası, reis.
pişva
(Pişuva) Reis, baş. Hâkim.
(Farsça)
Mukteda, imâm.
(Farsça)
pişvayan
(Tekili: Pişvay) Reisler, başkanlar. Hâkimler.
re's
Baş, kafa.
Tepe. Uç.
Başlangıç.
Reis.
reis-i alem / reis-i âlem
Bütün dünyanın reisi.
Âlemin reisi. Hazret-i Muhammed'in (A.S.M.) bir ismi.
reis-i ali / reis-i âli
Yüce reis.
reis-i kabile
Kabile reisi.
reis-i ulema
Âlimlerin reisi, başkanı.
reisialem / reisiâlem
Âlemin reisi, Peygamberimiz.
rıdvan / rıdvân
Allahü teâlânın râzı olması, beğenmesi.
Cennet meleklerinin büyüğü, başı, reisi.
riyaset / riyâset / رِيَاسَتْ
Reislik. Bir işi idarede başta bulunmak. Başkanlık.
Reislik.
riyasetpenah
Başkanlık makamında bulunan. Başkanlık eden, başkan olan. Reislik yapan.
(Farsça)
rüesa / rüesâ / رؤسا / رُؤَسَا
(Tekili: Reis) Reisler, reislik yapanlar. Başkanlar.
Reisler, başkanlar.
Reisler, başkanlar.
Başkanlar, reisler.
(Arapça)
Reisler.
rüesa-yı kureyş / rüesâ-yı kureyş
Kureyş reisleri, Kureyş'in önde gelenleri.
rüesa-yı ruhaniye
Ruhanî reisler, liderler.
sadr
Her şeyin evveli ve başlangıcının en iyisi.
Kalb, göğüs, ön.
Meclisin önü ve en muteber yeri. Reisin oturduğu yer.
Rücu.
Bir aruz kalıbı.
Baş, reis, başkan.
Oturulacak yerlerin en iyisi.
şah-ı evliya / şâh-ı evliya
Allah'ın sevgili kulu olan velîlerin reisi, lideri.
salar / sâlâr
Kafile veya kabile reisi. Baş. Başkan. Reis. En büyük âmir. Başkumandan.
(Farsça)
salar-ı beyt-ül haram / sâlâr-ı beyt-ül haram
Beyt-ül Haram'ın reisi ve başkumandanı olan Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm.
salar-ı rusül / sâlâr-ı rusül
Resüller kafilesinin reisi, kumandanı. Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm.
sanadid
Bahadır ve şeci' olanlar. Kahramanlar. İleri gelenler, reisler, padişahlar.
ser
Baş. Tepe. Uç. Nihayet. Zirve. Gaye.
(Farsça)
Baş, başkan, reis.
(Farsça)
Baş, tepe, uç, gaye, zirve, başkan, reis.
ser-kerde
Bir güruhun, bir takımın başı, reisi.
(Farsça)
Şaki, haydut.
(Farsça)
sergerde
Kötü işlerde elebaşı olan.
(Farsça)
Başı bozuk.
(Farsça)
Reis.
(Farsça)
Elebaşı, reis.
seriyy
(Çoğulu: Esriye-Seryân) Nefis.
Kavi, kuvvetli.
Reis.
Küçük nehir, ırmak.
server / سَرْوَرْ
Baş, reis.
Reis. Baş. Seyyid.
(Farsça)
Reis, baş.
Reis.
server-i kainat efendimiz hazretleri / server-i kâinat efendimiz hazretleri
Kâinatın reisi olan Peygamber Efendimiz.
serveran
(Tekili: Server) Başlar, başkanlar, serverler, reisler, ulu kimseler.
(Farsça)
serveri / serverî
Başlık, başkanlık, serverlik, reislik. Ululuk.
(Farsça)
şeyh / شَيْخْ
Yaşlı adam.
Bir kabilenin ileri geleni. Kabile reisi.
Tarikatta müridlerin reisi.
Tarîkat reisi.
şeyh-ül islam
Osmanlı Devleti zamanında din işlerine bakan ve sadrazamdan sonra gelen en yüksek vazifeli şahıs. Âlimlerin reisi.
seyyidü'l-enbiya ve'l-mürselin / seyyidü'l-enbiyâ ve'l-mürselîn
Nebî ve resûllerin reisi olan Peygamberimiz.
sındid
(Çoğulu: Sanâdid) Baş, başkan, reis, ileri gelen.
sultan
Reis. İslâm Hükümdarı. Hâkimiyet sahibi. Padişah.
Allah. (C.C.)
Kuvvet, kudret ve hâkimiyet sâhibi.
Hükümdar âilesinden olan anne, kız gibi kadınlardan her biri.
Hüccet ve delil.
Kahr ve tegallüb mânasında masdardır. Her şeyin yavuz, şiddet ve satvetin
sultan-ı evliya
Velilerin sultanı, reisi.
ulü-l emr
Müslümanları şeriat nâmına idare eden (Halife, kadı, İslâm reisi, pâdişah, sultan, reis-i cumhur, reis, müdür gibi) zâtlar.
umde
İnanılacak şey.
Prensip, temel fikir.
Dostluk. Güvenilecek yer veya kimse.
Kavim veya kabilenin muteber ve mu'temedi olan. Reis. Serasker.
ura'ır
(Çoğulu: Arâır) Semiz etli deve.
Şerefli adam.
Kavmin reisi.
üstad-ı a'zam
En büyük üstad. Muallimlerin en üstünü ve reisi olan.
üsvet
Beraberlik.
Halka reis olmak.
Dert ortağı. Sâdık arkadaş. Manevî tabib.
Nümune ve örnek tutulacak olan insan.
vasl
Kavuşma. Allahü teâlâya kavuşma; velî olma. Vasl olanlar reisidir, o hocasının pîridir. Mektûbât ki eseridir, câna can katar efendim.
Birleştirme. İlm ile, irfân ile, sâhib olan Sıla'ya İki temel bilgiyi vasl eden bir araya Dalıp uçsuz bucaksız, o muazzam deryâya Ve bu zikr deryâsınd
veci
Güzel, hoş, lâtif. Uygun, münasib.
Bir kavmin büyüğü, reisi.
Hürmetli insan.
Sultan huzuruna girenler.
Makam ve şeref sâhibi.
voyvoda
Reis, subaşı, ağa gibi çeşitli mânalara gelen bir tabirdir.Voyvodalık Osmanlılarda Milâdi onyedinci asırda başlamıştır. Eyalet valileri ve sancak mutasarrıfları uhdelerine tevcih olunan eyalet ve sancakların mülhak kazalarına halkın isteğiyle yerlilerin ileri gelenlerinden birini voyvoda tayin ederl
ya'sub
Arı beyi.
Emir, bey, reis.
Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm'ın bir atının ismi.
Atın alnındaki beyazlık.
Bir nevi kuş.
yahya
Zekeriya'nın (A.S.) oğludur. Benî İsrail Peygamberlerinden ve İsa Aleyhisselâm'ın şeriatı ile amel edenlerden olmuştu. Hz. İsa'dan (A.S.) önce Tevrat'a göre hareket ederdi. Kudüs'ün o zamanki reisi, Hz. Yahya'nın, Hz. Musa şeriatı üzere amel etmediğini ileri sürdüklerinden şehid ettiler.
yalmend
Aile reisi. Aile başkanı.
(Farsça)
yeasib
(Tekili: Ya'sub) Reisler, başkanlar, başlar.
Arıbeyleri.
yuşa
Hz. Musa'dan (A.S.) sonra peygamber olmuş ve Benî İsrail'i çöllerden kurtarmıştı. Ondan sonra pek çok reisler Yahudilerin idaresinde bulundu, bazan da hâkimsiz kalarak esaret hayatı yaşadılar. Tâ bir müddet sonra İsmail (A.S.) hâkim oldu. Onbir sene Benî İsrail'i idare etti. Sonra içlerinden bir mel
zekeriyya
Benî İsrail peygamberlerinden ve Hz. Süleyman Aleyhisselâm'ın neslindendir. Beytül-Makdis'de Tevrat yazan ve kurban kesen reis idi. Zevcesi, Hz. Meryem'in teyzesi idi. Benî İsrail'in büyüklerinden olan İmran namındaki zatın karısı Hanne, Zekeriyya (A.S.) ın karısının kardeşidir. Hz. Meryem İmran kız
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
ram olmak
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
Tegalib
sulah
hımdıd
hayâlât
Istinkâh
hıl'at
pirayiş
Cevş
Âmın
eş
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
Reis
efren
yoğunlaşmak
Kapalı hece
Fitr
hıka
yaşça büyük
hıf
Emir kulu
göksel