REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te Reci ifadesini içeren 61 kelime bulundu...

amir-i alim / âmir-i alîm

  • Sonsuz ilim sahibi olan idareci, Allah.

amir-i hatadar / âmir-i hatâdar

  • Hâtâlı idareci, yönetici.

amir-i müstakil / âmir-i müstakil

  • Bağımsız, hiçbir ortağı olmayan âmir, idareci.

andem

  • Tıb: Kanı durdurmak için kullanılan bir çeşit reçine.

aselbent

  • Tıbda ve kokuculukta kullanılan bir reçinedir ve aynı adla anılan ağacın kabuklarının çizilmesiyle elde edilir.

basit kesir

  • Sûreti (payı), mahrecinden (paydasından) küçük kesir. 2/5 gibi.

behv

  • (Behve) Misafir odası.
  • Yer altında hayvan ağılı. (Bu iki mananın cem'i Ebhâ-Bühüvv şeklindedir)
  • Geniş meydan, yer.
  • Göğüsün içi, boğazdan mideye kadar olan aralık.
  • Rahim ile mahrecinin arası.

bi'at / bî'at

  • Sözleşme, söz verme, teslimiyet.
  • Devlet başkanı durumunda olan kimseye, senin başkanlığını, idâreciliğini kabûl ettim, iyi ve faydalı her sözüne itâat edeceğim, şeklinde söz vermek, bağlılığını bildirmek.

cezm

  • (Cezim) Kat'î karar. Yemin. Kararlaştırmak.
  • Kesmek.
  • Niyet. Tahmin. Takdir.
  • İlzam.
  • İcâbe.
  • Gr: Arabçada kelime sonundaki harfi sâkin okumak. Kur'ân-ı Kerim okurken harfleri yerlerine vaz'edip mahrecinden çıkarırken tâne tâne, fesahat, beyan ve teenni ve

ebu eyyub-il ensari / ebu eyyub-il ensarî

  • Sahabe-yi Kiramdan olup Halid bin Zeyd-i Hazrecî diye de anılır. Hicretten sonra Peygamberimize (A.S.M.) ilk mihmandârlığı yapmış idi. Hicretin 50. yılında pir-i fâni olduğu halde teberrüken Kostantiniyye'nin fethine azimet eden İslâm ordusu ile harbe iştirak etmiş, İstanbul surları dışında şehid ol

ehl-i hüküm

  • Yöneticiler, idareciler.

ehl-i idare

  • İdareciler.

ehl-i saltanat

  • Sultanlar, idareciler.

elektron

  • yun. Atomda negatif yüklü zerrecik.

emaret / emâret / اَمَارَتْ

  • İdarecilik.

emir / emîr / اَم۪يرْ

  • İdareci.

erbabu'l-enva / erbâbu'l-enva

  • Türlerinin idarecileri, terbiye edicileri.

eyyühe'r-ruus ve'r-ruesa / eyyühe'r-ruûs ve'r-ruesâ

  • Ey başlar ve başkanlar, ey yönetici ve idareciler.

galle-füruş

  • Zahireci, zahire ve hububat satan. (Farsça)

hadaa

  • (Tekili: Hâdı') Hileciler, hilekârlar, aldatıcılar, dalavereciler.

hadda'

  • (Hud'a. dan) Aldatıcı, hilekâr, dalavereci.

hakim-i ruhani / hâkim-i rûhânî

  • Rûhânî hâkim; gözle görülmez idareci.

hakim-i zişan / hâkim-i zîşân

  • Şan ve şeref sahibi idareci.

hayyal

  • Dalavereci, hileci, hilekâr.

hüceyrat / hüceyrât / حجيرات

  • Hüceyreler. Hücrecikler. Küçük odacıklar.
  • Hücrecikler.
  • Hücrecikler. (Arapça)

hüceyrat şehri

  • Küçük hücreciklerden meydana gelen şehir.

hüceyre / حجيره

  • Küçük delik, oyuk.
  • Odacık, hücrecik.
  • Hücrecik. Canlı varlıkların veya nebâtatın vücudunu teşkil eden küçük küçük odacık halinde ve içi vücuda lüzumlu madde ile dolu hücrecik. En küçük canlı parça.
  • Küçük delik ve oyuk.
  • Hücrecik. (Arapça)

hüceyre-i beden

  • Bedeni oluşturan hücrecik.

hükkam / hükkâm

  • İdareciler, idareye hükmedenler.

huşş

  • (Çoğulu: Huşuş) Hâcet mevzii; helâ, tuvâlet.
  • Necâset mahreci.

inkılab-ı zaman / inkılâb-ı zaman

  • Zamanın değişimi; yönetimdeki değişim süreci.

istibdal / istibdâl

  • Değiştirmek. Hâkimin harâb olmuş vakıf binâsını satıp, semeni (bedeli) ile başkasını alarak mütevellîye (vakfın idârecisine) teslim etmesi.

ittihatçılar

  • İttihat ve Terakki Fırkasının önde gelen idarecileri.

kalkale

  • Bir şeyi titretmek.
  • Tecvidde: Okurken harflerin üzerinde birden durarak harfi, mahrecinden çıkar çıkmaz kesmek suretiyle bu harfleri tekrar okumak. Kalkale ile okunan harfler şunlardır: Kaf, tı, ba, cim, dal. (Hakk kelimesinde okunduğu gibi)

kaşif / kâşif

  • Keşfedici. Keşfeden. Gizli bir şeyi meydana çıkarıp, izah eden. Açıklayan.
  • Mısır'da nâhiye veya kaza idarecilerine verilen ad.

kesr-i aşari / kesr-i âşâri

  • Ondalık kesir. Mahreci (paydası) 10 veya 10'un her hangi bir kuvvetinden ibaret olan kesir. Meselâ: 0,15 - 0,007 gibi.

küreyvat / küreyvât

  • Kürecikler; alyuvar ve akyuvarlar.
  • Kürecikler.

küreyvat-ı beyza

  • Kandaki beyaz renkte ve çok küçük kürecikler. Kan ve lenf gibi vücud mâyilerinde bulunan çekirdekli ve yuvarlak hücreler. Kırmızı küreciklere nisbetle azdırlar. Vazifeleri hastalık gibi düşmanlara karşı asker gibi müdafaadır. Ne zaman müdafaaya girseler Mevlevi gibi iki hareket-i devriye ile sür'atl

küreyvat-ı hamra

  • Kırmızı kan kürecikleri. Kana kırmızı rengini veren, çekirdeksiz, yuvarlak, küçük hücrecikler olup kanın her mm.küpünde beş milyon kadar bulunurlar, beden hücrelerine erzak dağıtırlar ve bir kanun-u İlâhî ile hücrelere erzak yetiştirirler. (Tüccar ve erzak memurları gibi)

madde-i musavvire

  • Tıb: Kanın küreciklerinden başka gıda maddesinden olup, azot ve sair maddeleri içine alan sulu cisim. Canlı hücrelerin vücudunu teşkil eden ve içinde çoğunun çekirdek bulunan albüminli madde. Protoplazma.

mahrec

  • Çıkacak yer.
  • Ses ve harflerin ağızdan çıktıkları yer.
  • Mat: Bayağı kesirde çizginin altındaki sayı. (Payda)
  • Hususi bir meslek için adam yetiştirmeğe mahsus mekteb ve dâire. (Meselâ: Mekteb-i fünun-u harbiye zâbit mahrecidir.)
  • Tarik-i ilmiyede büyük bir pâyeye v

mıtri / mıtrî

  • Cendereci.

muhtal

  • (Hile. den) Hilekâr, dalavereci, hileci.

muhtale

  • Hileci ve dalavereci kadın.

muhtediane / muhtediâne

  • Hile ve dalaverecilikle. (Farsça)

muhtelib

  • Hilekâr, aldatıcı, hile yapan, dalavereci.

mütevelli

  • Vakıf idarecisi.

proton

  • yun. Atom çekirdeğinde pozitif yüklü zerrecik.

ratin

  • Reçine. Çam sakızı.

ratiyan

  • (Râtiyâne) Çam sakızı, reçine. (Farsça)

reng-aver

  • Dalavereci, hilekâr. (Farsça)

surre

  • Para kesesi, cüzdan. Osmanlı pâdişâhlarının her yıl hac mevsiminde Haremeyn-i şerîfeyn (Mekke ve Medîne) halkına ve buralarda geçici olarak bulunan müslümanlara, mukaddes yerlerin ve hac yollarının emniyetini sağlayan Mekke şeriflerine ve Hicaz bölge sindeki diğer idârecilere gönderdikleri para ve d

tağut / tâğût

  • İbadet edilen bâtıl şey, put; azgın idareci.

teb'a

  • Uyruk, bir idarecinin yönettiği halk.

ulü'l-emir

  • İş idare eden, idareci, yönetici ve siyasetçiler.

ulü'l-emr

  • Emir sahipleri, buyruk sahipleri, kadılar, idareciler, yöneticiler.
  • İdareciler, devlet yöneticileri.

ulül'emr

  • Emir verenler, idareciler.

ulülemr

  • Müslümanların idarecisi.

ümera / ümerâ / اُمَرَا

  • Âmirler, idareciler.
  • İdareciler.

vücub derecesinde

  • Zorunluluk derecinde.

vülat-ı emr / vülât-ı emr

  • Vâliler. İşin başındakiler, idareciler. İdareye memur zâbitler.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın