Menu
İletişim
LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK
{ lügât . lügat . لغت }
Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.
Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "
OSMANLICA ARA
" ya da "
TÜRKÇE ARA
" butonlarına tıklayın.
İfadenin içinde geçtiği kelimeleri de göster.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük
'te
Raba
ifadesini içeren
119
kelime bulundu...
agser
Boz ve esmer renkli, çok tüylü abâ, kilim.
Kurbağa yosunu.
Karabatak kuşu.
Aşağılık ve âdi (adam).
aile
Erkeğin karısı.
Ev halkı.
Akraba.
Aynı işte olan, aynı gaye için çalışanların hepsi.
akarib
Akrabalar, yakınlar.
Akrabalar, yakınlar.
akıle / âkıle
Kâtilin, öldürme işindeki yardımcıları, bunlar yoksa öldürmede kendisine yardım eden kabîlesi (köylüleri, şehirlileri) ve akrabâsı.
akile / akîle / âkile
(Çoğulu: Akayil) Baba tarafından akraba.
Her şeyin en iyisi.
(Çoğulu: Avakil) Baba tarafından olan akraba.
Baş tarayıcı kadın.
akraba / akrabâ / اقرباء
Akraba, yakınlar.
(Arapça)
akraba-i taallukat / akraba-i taallûkat
Hısım akraba; yakın uzak bütün akrabalar, aile çevresi.
akriba
(Bak: Akraba)
Akraba, aralarında soy veya sihriyetçe yakınlık olanlar.
al / âl
Sülâle, soy, hânedan. Akrabâ ve taallukat.
Yaz sıcaklarında su gibi görünen serap.
Hile, tuzak.
Âile, akrabâ, tâbî.
amil / âmil
Yapan. İşleyen.
Sebep.
Vergi tahsiline memur kimse.
Mütevelli.
Vâli.
Gr: İraba te'sir eden yüz şeyden altmışı. (Yalnız ismi mecrur yapanlar yirmi adettir).
arabe / arâbe
(Çoğulu: Arâbât) Keçi veya koyunun memesine geçirilen torba.
Açık saçık konuşma.
asabat / asabât
Baba tarafından olan akrabalar.
Şer'an miras alamayan akrabalar.
asabe
Baba tarafından akraba olanlar.
Baba tarafından akrabâ, hısım. Allahü teâlânın Kur'ân-ı kerîmde hisse (pay) takdîr edip bildirdiği vârislerden (Eshâb-ı ferâizden) sonra gelen ve belli bir payı olmayıp artan malı almaya hak kazanan, ölene erkek vâsıtasıyla bağlanan erkek akrabâ veya bâzı durumlarda bunlar gibi vâris olan kadınlar.
Kuvvet, şiddet.
Bir tek sinir.
Baba tarafından akraba olanlar.
Bir kimseye yardım ve takviye eden akrabası takımı.
Fık: Eshab-ı Feraiz, hisselerini aldıktan sonra geri kalanı, terekeyi alan kimse. (Babası ve evladı olmayan kimseye vâris olan.)
asabiyyet
Sinirlilik. Fart-ı gayret. İmân ve İslâmiyeti, kendi akrabasını, vatanını, din veya milliyetini müdâfaa etmek gayreti. Hamiyyet.
ashab-ı feraiz / ashâb-ı ferâiz
Mirascılar. Ölen kimsenin malında hissesi olan akrabâları.
ashar
(Tekili: Sıhr) Evlenme neticesinde akraba olan erkekler. (Kayınbiraderler, kayınpederler, güveyler.)
aşiret
Kabile, oymak, göçebe halinde yaşıyan ekseri bir soydan gelen cemaat. Yakın akraba, âile.
bab
Kapı.
Fasıl, bölüm.
Mine'l-bab ile'l-mihrab:
Kapıdan mihraba dek, baştan sona kadar.
car-ül cünüb / câr-ül cünüb
Yabancı kimse. Akrabadan olmayan.
cemaat
Topluluk. Bir yere toplanmış insanlar. Takım, bölük.
Fık: Bir imama uyup namaz kılan müslümanların heyeti. Bir mezhebe tâbi bir heyet teşkil eden ahali.
Aralarındaki münasebetleri din, örf ve âdetlere göre tanzim eden, akrabalık, komşuluk, hemşehrilik gibi rabıtalarla birbiri
cinare
Esterâbâd ile Cürcân arasına derler.
cürcani / cürcanî
(Seyyid Şerif Ali Bin Muhammed) : (Hi: 760-830) Astarabad (Cürcan) civarında Tacu'da doğmuştur. Mısır'a giderek orada çeşitli âlimlerden ders okumuştur. Şiraz'da müderrislik yapmıştır. Sa'duddin-i Taftazanî ile kapanan Mütekaddimîn devrinden sonra açılan Müteahhirîn-i Ulemâ devrinin birincisi bu Sey
darbe
(Çoğulu: Darabât) Vuruş, vurma, çarpma.
Musibet, belâ, âfet, felâket.
ebaid
(Tekili: Eb'ad) Yakın olmayan (hısım ve akraba.)
En uzak yerler.
eclah
Devenin veya üstü düz olan arabaların üzerlerine yapılan ufak kulübe.
Başı kel olan adam.
efhaz
(Tekili: Fahz) Akrabalar, yakın hısımlar.
ehl-i suffa
Medîne-i münevverede, akrabâları ve evleri bulunmayan, Peygamber efendimizin mescidinin suffa denilen ve üzeri hurma dallarıyla örtülü bölümünde kalan eshâb-ı kirâm.
ekarib / ekârib / اقارب
Akrabalar. Yakın hısımlar.
Yakınlar, akrabalar.
(Arapça)
erham / erhâm
(Tekili: Rahim) Döl yatakları, rahimler.
Yakın hısımlar, akrabalar.
Kadınlardaki çocuk yatağı, rahimler.
Akrabalar.
fayton
At ile çekilen binek arabası.
Tek körüklü, dört tekerlekli, atlı binek arabası.
feribot
ing. Araba vapuru.
fücur / fücûr / فجور
Yakın akraba evliliği.
(Arapça)
Günahkarlık, sefihlik.
(Arapça)
gerdena
Kuş veya kuzu çevirmesi.
(Farsça)
Yürümeye yeni başlayan çocukları, yürümeye alıştırmak için yapılmış bir cins araba.
(Farsça)
Kebap şişi.
(Farsça)
Fırıldak, topaç.
(Farsça)
gerdune / gerdûne / گردونه
Araba, otomobil.
(Farsça)
At arabası.
(Farsça)
gerdune-i iclal
Saltanat arabası.
hamme / hâmme
Bir kişinin akrabası, yakınları. (Hâssa mânâsına da gelir, mukabili âmme'dir.)
hayvan
Canlı şey, insanla beraber her canlı.
İnsan olmayan idraksiz canlı yaratık.
Yük kaldıran, araba çeken ve binilen hayvan, beygir, katır v.s.
Mc: Akılsız ve idraksız insan, ahmak. (Aslı "Hayevan"dır)
hıbab
(Çoğulu: Havâbibe) Hısımlık, yakınlık, akrabalık, karâbet.
hiş / hîş / خویش
(Çoğulu: Hişân) Akraba. Aynı soydan olan.
(Farsça)
Kendi.
(Farsça)
Akraba.
(Farsça)
hişan / hîşan
(Tekili: Hîş) Akrabalar. Aynı sülâleden olanlar.
(Farsça)
hişavend / hîşavend
Akraba, soysop.
(Farsça)
hişavendan / hîşavendân
(Tekili: Hîşâvend) Akrabalar, soysoplar.
(Farsça)
hısım
Soyca ve evlenme neticesinde aralarında bağ bulunanların beheri. Akraba.
hürmet-i müsahere
Sıhriyyet sebebi ile hâsıl olan haramlık. Yâni evlenmek sebebi ile meydana gelen akrabalık dolayısıyle hâsıl olan haramlıktır. Bu sıhriyyetin haramlık meydana getirmesi, ister meşru' nikâhla olsun, ister gayr-ı meşru' olsun "hürmet-i müsahere" meydana gelir.Meselâ: Hanefi mezhebinde, bir kimse kendi
ihzariye
Aleyhine açılan dâva münasebetiyle getirilen şahıslardan, gönderilen mübaşir veya muhzirin masrafı karşılığı olarak tahsil edilen para. İhzariyeye mübaşir ve muhzirin at ve araba masrafından başka yemek, içmek gibi şahsî masrafları da ilâve edilirdi.
Birinin mahkemeye çağrılması için
irkab / irkâb
(Rükûb. dan) Bindirme.
Binilecek hayvan verme.
Araba veya gemi gibi bir vasıtaya bindirme.
irs
Vefat eden kimsenin vâsi olup malını almak.
Ölen yakın akrabadan kalan mal, miras, mülk.
Bir şeyin artığı. Fâsıla nişanları.
Mîrâs. Vefât eden bir kimsenin geriye bıraktığı terekesinden (malından) evlât ve akrabâsından sağ kalanlara düşen hisse, pay.
ıshar
(Sıhriyyet. den) Akrabalık, yakınlık, kurbiyet, sıhriyet. Damat olma. Damat edinme.
Ulaşmak.
Erimek.
ispir
Arabacı. Arabacının yanında bulunan at uşağı.
Zabıta memuru.
Beyaz doğan kuşu.
istigrak
Gark olmak, dalmak.
Dalgınlık.
Ist: Seraba kapılmak. Manevî bir hal ile hayret ve taaccübden bayılmak derecesine gelmek.
Tas: Dalgınlıkla, zihni bütün bütün meşgul olmak. Aşk-ı İlâhî ile dünyayı unutup kendinden geçmek.
Gr: "El" harf-i ta'rifinin, isimleri umu
istikrab
Yaklaştırma, yakınlaştırma.
Akraba olma.
ıter
(Tekili: Itret) Nesiller, akrabalar, zürriyetler, aynı soydan gelenler.
kabus / kâbûs / كابوس
Uykuda ağırlık basması. Korkulu ve insanda hareket bırakmayan rüya. Karabasan.
Karabasan.
(Arapça)
kağnı
(Kağlı) İki tekerleri dingille sâbit öküz arabası.
Öküz arabası.
karabet / karâbet / قرابت / قَرَابَتْ
Soyca yakınlık. Hısımlık. Akrabalık.
Soy, süt ve evlilik yoluyla yakınlık, akrabâlık.
Yakınlık, akrabalık.
Soyca yakınlık, hısımlık, akrabalık.
Yakınlık, akrabalık.
(Arapça)
Akrabalık, yakın olma.
karabet-i nesebiyye
Aynı soydan gelmek suretiyle olan asli hısım ve akrabalık.
karabet-i nesliye / karâbet-i nesliye
Soy yakınlığı, akrabalık.
karabet-i rahmiye
Soy yakınlığı, akrabalık.
karabet-i sıhriyye
Kız alıp vermekle meydana gelen akrabalık, yakınlık, hısımlık.
karaib
(Tekili: Karib) Yakınlar, hısımlar. Akraba.
karin
Yakın. Hısım. Akraba.
Arkadaş. Yaşı aynı olan arkadaş. Refik. Komşu.
Bir şeyi elde eden, nâil olan.
Pâdişahın daimi surette yakınında bulunan. Mâbeynci.
kat'-i rahm
Sıla-i rahmi yâni akrabâ ile görüşmeyi, haberleşmeyi kesme.
kat-ı sıla-i rahim
Hısım-akrabayı ve özellikle anne-babayı terk etme, bağlantıyı kesme.
kelale / kelâle
Akrabalığı uzaktan olma.
Yorulma, tükenme.
Bıçak kör olma.
kelalet / kelâlet
Yorgunluk. Bitkinlik. Usançlık.
Bıçak ve kılıç gibi şeylerin kesmez olması.
Akrabalığı uzak olanlar. (Amcazâdeler topluluğu gibi).
Kör ve kesmez olan.
keşiş
Karabaş, evlenmez rahip, manastır rahibi.
kurab
(Tekili: Kurbet) Yakınlar, akrabalar.
kurbet
Yakınlık, Allah'a yakınlık.
Hısımlık, akrabalık.
kus / kûs
Kös. Eskiden muharebelerde deve veya araba üstünde taşınarak çalınan büyük davul.
(Farsça)
lando
Üstü önden ve arkadan açılıp kapanır, körüklü, geniş araba nevilerinden biridir. Halk arasında "Landon" şeklinde telâffuz edilen bu araba, fayton ve kupalara nazaran daha ağır ve gösterişli idi.
(Fransızca)
ledem
Akrabadan nikâhı haram olan.
mahrem
Gizli.
Dince ve şer'an müsaade olunmayan.
Birisinin hususi hâllerine ait gizli sır.
Nikâh düşmeyen, evlenilmesi haram olan yakın akraba. (Baba, dede, anne, nine, erkek ve kızkardeş, amca, dayı, hala ve teyzeler arasında bir neseb yakınlığı, bir ebedî mahremiyet vardır
Gizli, yasak, başkasına haram olan, evlenilmesi haram olan akraba.
mehr-i misl
Mehir söylenmeden veya mehir vermemek şartı ile yapılan bir nikahtan sonra, kadının, baba tarafından akrabâsının kadınlarına bakılarak bunlara verilen mehir kadar verilmesi kararlaştırılan altın, gümüş, mal veya herhangi bir menfeat.
merakib
(Merâkibe) (Araba, at, kayık, vapur gibi) binecek vasıtalar. Merkebler.
merakib-i berriye
Araba, otomobil, kamyon, at vs. gibi kara nakil vasıtaları.
meşarib
Meşrebler. Mizaclar. Tabiatlar. Huylar.
Fehimler. Anlayışlar. Ahlâklar.
Su içecek şeyler. Maşrabalar.
Köşkler.
miras / mîrâs
Ölen kimseden akrabalarına ve yakınlarına kalmış olan mal, mülk.
Vefât eden kimsenin, geride kalan akrabâlarına bıraktığı mal ve haklar.
mişmak
Kağnının iki kolu.
Bir nevi araba.
mukarebet
(Kurb. dan) Akrabalık, yakınlık.
mürabaha
(Bak: Murabaha)
musahere / musâhere
(Sıhr. dan) Evlenme ile meydana gelen akrabalık.
Akrabalık.
müşakehe
Benzemek.
Hısımlık, akrabalık.
müşakele-i cinsiye / müşâkele-i cinsiye
Tür veya soyla ilgili yakınlık, akrabalık.
müteallikat
Alâkalılar, ilgililer, yakınlar, akrabalar.
Yakın olanlar, müteallik olanlar. Akraba.
Gr: Bir cümlenin mânasını açıklayan, tamamlayan kelimeler.
na-mahrem
Aralarında evlenmeğe mâni olacak kadar yakınlık bulunmayan. Şer'an evlenmeğe mâni akrabalığı olmayan erkek veya kadın.
(Farsça)
Yabancı.
(Farsça)
nefret
Tiksinmek, ürküp kaçmak.
Birisinin yakını ve akrabası.
nikah-ı dahili / nikâh-ı dâhilî
İçerden evlenme, akrabadan kız alma.
nikah-ı harici / nikâh-ı hâricî
Dışardan evlenme, akraba hâricinden kız alma.
on iki imam / on iki imâm
Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) Ehl-i beytinden (akrabâsından) olup, tasavvufun vilâyet yolunda en yüksek derecelere ulaşmış olan on iki büyük zât. Bunların hepsine birden Eimme-i İsnâ aşere de denir.
rahim
(Rehm) Döl yatağı. Çocuğun, içinde yetiştiği ve dişi canlılara mahsus organ.
Karabet, akrabalık.
Dölyatağı, rahim.
Akrabalık.
Döl yatağı, akrabalık.
rahm
Acıma, koruma, esirgeme, şefkat etmek.
Hısımlık, karabet, akrabalık.
rebie
(Çoğulu: Rabâyâ) Gözcülük eden kişi.
sakalan / sakalân
İnsanlar ve cinler.
Kıymetlerini bildirmek için, Kur'ân-ı kerîm ve Ehl-i beyte (yâni Peygamber efendimizin akrabâlarına) verilen isim.
şaryo
Araba. Yazı makinelerinde, daktilolarda kâğıdın takıldığı kısım.
(Fransızca)
şefkat-i akraba
Akrabaya karşı duyulan şefkat.
sıhr / صهر
Damat yahut enişte.
Huk: Karı-kocadan biri ile diğerinin kan hısımları arasındaki akrabalık.
Evlilikten doğan akrabalık.
(Arapça)
sıhri / sıhrî
Evlenmelerden meydana gelen akrabalık.
sıhriyet / صهریت
Evlenmek suretiyle meydana gelen akrabalık.
Evlilikten doğan akrabalık, kan bağı.
(Arapça)
sikaye
Su içilen kap. Maşraba.
İçme suyunun toplanması için yapılan yer.
sıla
Kavuşmak, ulaşmak, vuslat.
Âşıkın mâşukuna kavuşması.
Doğduğu yeri, hısım akrabayı gidip görme.
Bahşiş, hediye.
Gr: Cümlenin içinde ism-i mensub bulunmasıyla, dahil olduğu cümlenin evvelce mâlum olması iktiza eder. İçinde bulunduğu cümleyi sonradan gelen cümle
Ulaşma.
Yurdu, hısım akrabayı gidip görme.
sıla-i rahim
Hısım akrabayı ve mü'minleri ziyaret etme, onlarla görüşme ve mektuplaşma; alâkayı devam ettirme.
Akrabanın kusurlarını affetme.
Akrabalık bağı, yakınlarla bağ kurma.
Akrabaları ziyaret.
Gurbette bulunanın memleketine gelip akrabasına kavuşması.
sıla-i rahm
Akrabayla ilişkiyi sürdürme; alâkayı devam ettirme.
Akrabâyı, yâni ana, baba, dede, çocuklar ve torunları; süt ve evlilik yoluyla olan yakınları ziyâret etmek, gözetmek ve onlara yardım etmek.
sılairahim / sılâirahim
Akrabalarla alâkayı kesmeyip devam ettirmek.
şirrib
Şaraba karşı hırsı olan.
şübke
(Çoğulu: Şübük) Yakınlık. Akrabalık, hısımlık.
sühme
Nasip.
Hısımlık, akrabalık, karâbet.
sühumet
Akrabalık, hısımlık.
suva'
Sa' denilen ve ahkâm-ı İslâmiyede muteber olan ölçek.
Su içmek için kullanılan taş. Maşraba.
ta'rik
Şaraba biraz su katmak.
Kovayı doldurmak.
Terletmek.
Hastalık veya perhizden dolayı zayıflamak.
taallukat / taallukât / taallûkat / تعلقات
Bir kimsenin yakınları, akrabaları. Alâkalılar.
İlgililer, yakınlar, akrabalar.
Yakın akrabalar.
İlgili olanlar.
(Arapça)
Akraba, yakınlar.
(Arapça)
terk-i hükmi / terk-i hükmî
Dünyâyı hükmen terk etmek, (terk etmiş sayılmak) yâni her işte İslâmiyet'e uymak. Meselâ zekâtı İslâmiyet'in gösterdiği yere seve seve vermek, komşu, akrabâ, fakir ve ödünç istiyenin hakkını gözetmek ve başkalarının hakkına tecâvüz etmemek (saldırmam ak) ve malı zevk ve sefâya, eğlenceye vermemek.
tevella
(Tevelli) Birisini dost edinme.
Bir işi üzerine alma.
Dönme, yönelme, i'raz etme.
Ehl-i Beyt'e tam sevgi.
Akrabalık. Karabet. Yakınlık beslemek.
übatir
Akrabasını arayıp sormayan kişi.
umumet
Amcalık. Amca akrabalığı.
urban
Çöl arabaları.
Aşiretler.
uzme
Aşiret.
Birinin mensub olduğu âile.
Akrabâ.
varis / vâris
Mîrasçı, akrabâlık veya başka yolla, vefât eden kimsenin bıraktığı mîrâs denen maldan almaya hak kazanan.
İlim ve ma'rifette mîrasçı.
zevi-l erham
Yakın akraba.
zevil erham / zevil erhâm
İslâm mîrâs hukûkunda, Eshâb-ı ferâiz (farz hisse sâhibi) ve asabe denilen kimseler dışındaki yakın akrabâ.
En Çok Aranan Osmanlıca Kelimeler
kut'ül amare
ruhban
münib
lev
ram olmak
şegaf
tercüman-ı beliğ
inantab
terceme
tercüme
En Son Aranan Osmanlıca Kelimeler
kütübhane
gûnâ gûn
Teşne
izah
Fil s
memil
fesâd
sib
İhticacen
çah-ı
En Son Aranan Türkçe Kelimeler
Raba
geceler
Sağır
Acı çeken
Gül
fert
fıtri
Sesli
nisaiye
senat