REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BAŞLAR --> REKLAM ENGELLEMEYİ GERİ ALMA KODU BURADA BİTER -->

LUGGAT
OSMANLICA TÜRKÇE SÖZLÜK

{ lügât . lügat . لغت }

Arapça ve Farsça yazımları, Osmanlıca okunuşları 
ve detaylı açıklamaları ile birlikte.

Arama yapmak istediğiniz kelimeyi girip
karşılığını bulmak istediğiniz "OSMANLICA ARA" ya da "TÜRKÇE ARA" butonlarına tıklayın.
Türkçe - Osmanlıca Sözlük'te RAĞBET ifadesini içeren 48 kelime bulundu...

asar-ı mergube / âsâr-ı mergube

  • Muteber ve rağbet kazanmış olan eserler.

basit / bâsit

  • Allahü teâlânın Esmâ-i hüsnâsından (güzel isimlerinden). Kullarından bâzısına rızkı az, bâzısına çok veren, sadakaları kabûl edip sevâb veren. Bâzısının rûhunu kabzeden (alan) bâzısının ömrünü uzatan, bâzısının kalbini daraltıp hayırlara (iyiliklere) rağbetsiz, bâzısınınkini ise geniş yapıp, hayırla

dua

  • Allah'a (C.C.) karşı rağbet, niyaz, yalvarış, tazarru.
  • Salât, namaz.
  • Cenab-ı Hak'tan hayır ve rahmet dilemek. Allah'ın rızâsını, hidayet ve istikamete muvaffakiyyeti dilemek, yalvarmak.
  • Peygamber'e (A.S.M.) salavat getirmek.
  • Birisini çağırmak.
  • Birisini

ela / elâ

  • Arabçada söze başlarken kullanılır. İstiftah harfi tâbir edilir. Beş vecih üzere bulunur: 1 - Tevbih ve tenbih, 2 - İnkâr, 3 - İstifham-ı anin-nefiy, 4 - Arz, 5 - Teşvik ve rağbet ettirme, makamlarında.

halvet-i mergube

  • Çok istenen, rağbet edilen yalnızlık hali.

hasur

  • Mânevi mücahededen dolayı kadınlara yaklaşmaya rağbet etmeyen.
  • Sır saklayan. Keder ve üzüntüden gönlü daralan, tasadan içi sıkılan.
  • Çok bahil kimse. (Halkla yer ve içer, birşey vermez)
  • Oğlu ve kızı olmayan.
  • Avrete cimâ edemeyen.
  • İhlili dar olan deve.

hatır-ı melekani / hâtır-ı melekânî

  • İbâdete, tâate rağbet etmeye dâir insanın kalbine melek tarafından getirilen düşünce. Buna ilhâm da denir.

hayr

  • Meşru iş. Faydalı, nurlu ve sevablı amel. Halkın rağbet ettiği akıl, ilim. İbadet, adalet, ihsan, mal gibi nimet.

hayrat

  • (Tekili: Hayr) Sevap için Allah rızâsı yolunda yapılan iyilikler. Haseneler.Hayır iki çeşittir. Birincisi: Mutlak hayırdır; her halde, herkes için rağbet edilir ve sevilir, herkes için iyidir. İkincisi: Mukayyed olan hayırdır; birisinin yanında hayır olan, başkası için şer olabilir. İsraf ve sefâhet

helva sohbetleri

  • Eskiden kış mevsiminin başlıca eğlencelerinden biriydi. Bu eğlenceler, her sınıf halk arasında rağbetteydi. Devlet erkânı, vükelâ, zengin konak sahibleri ve orta halli halk kendi imkânları ölçüsünde helva sohbetleri düzenler, eş ve ahbabına ziyafetler verirdi. Vükelânın düzenlediği sohbetler tantana

huzaka

  • Kıymetsiz ve rağbetsiz olan şey.

igra

  • Rağbetlendirmek. Teşvik etmek. Hırsını tahrik etmek.

ihtisat

  • İtibar gösterme, rağbet etme.

irgab

  • Rağbet ettirme.

irtigab

  • (Rağbet. den) Heveslendirme, isteklendirme, rağbet ettirme.

kasid / kâsid

  • Rağbet görmeyen ürün ve özellik.

lagv

  • Faydasız çirkin söz.
  • Köpeğin ürkmesi.
  • Deve avazı.
  • Rağbet olunmayan nesne.
  • Hükümsüz.
  • Kaldırmak.
  • Hata etmek.
  • İbtâl etmek.

mektub-u mergub / mektub-u mergûb

  • Rağbet edilen, çok beğenilen mektup.
  • Rağbet edilen, çok beğenilen mektup.

mergub

  • Rağbet edilmiş. Beğenilmiş. Çok kıymet verilen. Çokları tarafından istenen.
  • Rağbet edilen, beğenilen.

merğub / merğûb

  • Rağbet edilen.
  • Rağbet edilen, istenilen.

mergub / مرغوب

  • Rağbet edilen, aranılan, istenilen. (Arapça)

muragıb

  • Rağbet eden.

mürtagib

  • (Ragbet. den) Rağbet eden, istek gösteren.

murteza

  • Beğenilmiş. Seçilmiş. Makbul. Rağbet gören. Beğenilen.
  • Hz. Ali'nin (R.A.) bir lâkabı.

na-mergub

  • Beğenilmeyen, rağbet olunmayan. (Farsça)

name-i mergube / nâme-i mergube

  • Rağbet edilen, beğenilen mektup.

nazar-ı rağbet / نَظَرِ رَغْبَتْ

  • Rağbet bakışı.

niyaz

  • Yalvarma, yakarma. Dua. (Farsça)
  • Rağbet ve istek. (Farsça)
  • Hâcet, ihtiyaç. (Farsça)
  • Yalvarma, yakarma, dua.
  • Rağbet ve istek.
  • Hacet, ihtiyaç, gereksinme.

ragabat

  • Rağbetler, istekler, istekle karşılamalar.

rağabat / rağabât

  • Rağbetler, istekler.
  • Rağbetler, istekler.

ragba'

  • Rağbet etmek.

rağbet / رغبت

  • (Ragbet) İstek, arzu. İyi sayılmak. Bir şeyi çok iştiyakla istemek. İhlasla dua etmek, teveccüh etmek.
  • İstek. (Arapça)
  • İlgi duyma. (Arapça)
  • Rağbet etmek: İlgi duymak. (Arapça)

rağbet-i umumiye

  • Umum tarafından rağbet edilip beğenilme. Herkes tarafından istenme.

rağbeten

  • Rağbet ederek, istekle.

ragıb

  • (Râgıbe) (Ragbet. den) İsteyen, rağbet eden.

ragibe

  • Rağbet olunan veya rağbetle istenilen şey.
  • İhsan, hediye.

raic

  • Revaçta olan, sürümü olan. Rağbet bulan.

regaib

  • (Tekili: Ragibe) Çok istenilecek şeyler. Hediye, atiyye. Çok rağbet olunan şeyler. Bol bol ihsan etmek.
  • Rağbet edilenler, mübarek bir gece.

revani

  • Değerli, rağbetli revaçlı. (Farsça)
  • Tepside pişirilen irmik veya undan bir tatlı çeşidi. (Farsça)

rugba'

  • Rağbet etmek, istemek, arzulamak.

tahsis

  • Rağbet ettirmek. Meylettirmek, yöneltmek.

tahziz

  • İsteklendirme, rağbet ettirme.

takriş

  • Birbirine rağbet etmek.

tal'at

  • Vecih, yüz. Çehre.
  • Görünüş. Görüşmek.
  • Güzellik.
  • Görmek.
  • Bir şeye çok rağbet etmek.

tergib / tergîb

  • Şevklendirme, ümidlendirme. Rağbet verdirme. İsteklendirme.
  • Ümitlendirme, isteklendirme, şevklendirme, rağbet ettirme, özendirme.

terğib

  • Rağbet uyandırma.

tergib / tergîb / ترغيب

  • Rağbet ettirme, istek uyandırma. (Arapça)
  • Tergîb etmek: Rağbet ettirmek, istek uyandırmak. (Arapça)
  • Terhîb etmek: Gözünü korkutmak. (Arapça)

zalf

  • Men'etmek. Nefsini bir işe rağbet ve teveccühten men etmek.
  • Mübah şey.
  • Bâtıl.
  • Şiddet.
  • Beyhude.

 

Bağış Yapmak İçin Tıklayın