bülend-paye / bülend-pâye

• Rütbesi yüksek, pâyesi bülend olan. (Farsça)

derece

• (Çoğulu: Derecât) Yukarıya çıkacak basamak.
• Dairenin bölündüğü dilim. 360 kısmın beheri ki, açıları ölçmeye yarar.
• Termometrenin bölündüğü kısımların beheri. Mertebe, paye.
• Miktar, rütbe.

devriyye

• Osmanlı İmparatorluğu devrinde ilmiye sınıfına mahsus bir pâye.

hem-paye

• (Çoğulu: Hempâyegân) Bir pâye ve rütbede olanların beheri. (Farsça)

kardinal

• Katolik mezhebinde en büyük pâye. (Fransızca)

kempaye

• Rütbe ve derecesi düşük. Pâyesi düşük olan. (Farsça)

mahrec

• Çıkacak yer.
• Ses ve harflerin ağızdan çıktıkları yer.
• Mat: Bayağı kesirde çizginin altındaki sayı. (Payda)
• Hususi bir meslek için adam yetiştirmeğe mahsus mekteb ve dâire. (Meselâ: Mekteb-i fünun-u harbiye zâbit mahrecidir.)
• Tarik-i ilmiyede büyük bir pâyeye v

menasıb

• (Tekili: Mansıb) Devletin başlıca hizmetleri. Makamlar, rütbeler, pâyeler.

menzilet

• Derece, pâye, rütbe, mertebe. Yükseklik derecesi.
• Konak yeri, inecek yer. Hane, ev.

mertebe

• Derece. Basamak. Rütbe. Pâye.

• Derece, basamak.
• Pâye, rütbe.
• Miktar.

mevali / mevalî

• Efendiler.
• Azad edilmiş köleler.
• Azad edenler.
• Mevleviyyet pâyesine ulaşmış sarıklı âlimler.
• Dost ve komşular.
• Yardımcılar.

payedar / payedâr

• Rütbeli, pâyeli, itibarlı. (Farsça)

payedari / payedârî

• İtibarlılık, rütbelilik, pâyedarlık. (Farsça)

payende

• (Çoğulu: Payendegân) Payanda, destek, dayak. (Farsça)
• Duran, sürekli. (Farsça)

pestpaye

• (Çoğulu: Pestpayegân) Payesi, derecesi aşağı olan, âdi. Alçak. Bayağı. Pespaye.

• Pespaye, alçak.

vesile

• (Vâsile) Bahane, sebeb.
• Fırsat.
• Elverişli durum.
• Vasıta. Yol.
• Pâye, rütbe.
• Baba.
• Kurbiyet.
• Kendisi ile başkasına yaklaşılan şey.
• Cennet'te bir menzil adı. (El-Vesiletü menziletün fi-l Cenneti hadis-i şerifi bunu te'yid ediyor.)<